SHAMAN
“Şunu bil ki bir şaman asla güce rağbet etmemelidir. Güce düşkünlük, elementlerin öfkesini üzerine çekmek demektir ve onların korumasına sahip olmayan şaman, bir hiçtir. Şamanlığın yolunu takip edenler bu prensibi asla unutmamalıdır. Ancak elementlere saygı duyan ve onlarla uyum içerisinde olan bir şaman, çok az kişinin sahip olabileceği bir güç taşır.”
Elementler kadar ruhlar da rahatsız ve sen de bunun farkındasın, değil mi? Ahh, bana nasıl anladığımı sorma lütfen; senin kadar ben de hissedebiliyorum. Ama senin onlara karşı duyduğun saygı apaçık ortada ve bu, neden seni seçtiklerini ve bu kadar güçlü kıldıklarını açıklıyor. Elementlerin karmaşasına getirdiğin dengeyi koruyacağını ve onların hiddetini, karşılaşmakta olduğumuz meşum düşmanları yok etmek için ustalıkla kullanacağını da biliyorum.
[well]
ELEMENTAL – The Fist of Ra-den
Titanlar, evrende düzeni ve uyumu sürdürebilir kılmak için gezegenden gezegene giden, bu dünyaları şekillendiren ve kaos yaratmak yaratıklara karşı koyan oldukça güçlü ve yüce varlıklardı. Panteon adı verilen oluşum, titanların seçkin üyelerinin yer aldığı yönetici konseyi oluşturuyordu; liderleri ise aralarındaki en yaşlı ve bilge titan olan Aman’Thul idi. Aman’Thul önderliğindeki Panteon, dünyalara hayat vermeyi ve evreni korumayı kendilerine görev bilmişti. Azeroth da bu bilinçle ilerleyen titanların şekillendirdiği gezegenlerden biriydi.
Azeroth üzerinde çalışan titanlar, kendilerine yardım edebilmeleri ve dünyanın gidişatını izlemeleri için Bekçiler adı verilen güçlü varlıklar yaratmışlardı. Dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış olan Bekçiler arasında Ra da vardı ve Kalimdor henüz tek bir kıtayken daha sonraları Pandarya olarak adlandırılacak bölgede yaşıyordu. Aman’Thul, Ra’yı en güvenilir ve en büyük yardımcısı olarak görüyordu; bu yüzden ona güçlü bir silah hediye etti. Fırtınaların hiddetini özümseyebilen bu silahı kullanan Ra, gözetmesi için görevlendirildiği mogu ırkına can verdi. Eski Tanrılar’ın, köleleri haline getirdikleri elementlerle birlikte bilinmeyen bir tarihten beri hüküm sürdükleri Kara İmparatorluk’a karşı da bu silahı kullanarak sayısız savaş veren ve mogular tarafından Ra-Den olarak isimlendirilen Bekçi, güçlü vrykul büyücüsü Helya’nın yardımıyla Element Lordları’nı hapsettikleri Elemental Düzlem’e anahtar niteliği taşıyan ve Yüce Bekçiler’in Siperi adı verilen bir kalkan yarattı. Ancak Ra-Den bir süre sonra Eski Tanrılar’ın yarattığı Tenin Laneti’ne maruz kalarak bozulan mogu ırkı ve onların lideri Lei Shen tarafından ihanete uğradı. Ra-Den ile çarpışan Lei Shen, Bekçi’yi mağlup ederek hapsetti, kendi imparatorluğunu kurdu ve uzun yıllar boyunca Pandaria topraklarında hüküm sürdü. Ra-Den’in silahı ise kayboldu.
Kadim Muhafızlar’dan biri olan ve Aziz Semavi olarak anılan Ak Kaplan Xuen, bir süre sonra bu silahı bulduğunda ne kadar büyük ve tehlikeli bir güç taşıdığını hemen fark etti. Güvenli bir yerde tutulması gerektiğine inandığı silahı alan Xuen, onu ve beraberindeki kalkanı hak eden biri ortaya çıkana kadar saklamaya karar verdi.
[/well]
[well]
ENHANCEMENT – Doomhammer
Orklar, iblislerin kontrolü altına girip Azeroth’a gelmeden çok önceleri Draenor adındaki gezegende draeneiler ile birlikte nispeten barışçıl bir ortamda yaşıyorlardı. Yuvaları bildikleri dünyanın dört bir yanında yerleşmiş olan orkların birçok güçlü savaşçısı bulunuyordu ancak ön plana çıkan gruplardan biri Sythegore Kuvvetleri olarak anılan akıncı birliğiydi. Bu birliğin bir üyesi olan ve söz konusu savaş olduğunda fevkalade zeki olduğunu göstermekten çekinmeyen Blackhand, aynı zamanda Gorgrond bölgesinde yaşayan ve işlenmesi zor karakaya madenini dövmekte ustalaşmış olmalarıyla bilinen Karakaya Klanı’nın da lideriydi.
Gorgrond topraklarını paylaştıkları ogrelerle sıklıkla savaşmak zorunda kalan Karakaya Klanı’nın üyelerinden Telkar Doomhammer, oldukça ünlü bir savaşçıydı. Bir gün bir lav havuzunu kullanarak efsanevi bir savaş çekici dövdü. Telkar öldüğünde ise silahı, oğlu Orgrim Doomhammer’a geçti. Ancak yaşlı bir Karakaya şamanının bu silahla ilgili bir kehâneti vardı: Doomhammer soyunun son üyesi bu silahı kullanarak ork halkını önce şana taşıyacak, daha sonra ise felakete sürükleyecekti; ardından silah Karakaya Klanı’ndan olmayan birinin eline geçecek ve böylece tekrar adil bir şekilde kullanılacaktı. Orkları felakete taşıyacağı söylenen kişinin kendisi olduğunu düşünen Orgrim, içinde kaynayan korku ve duyduğu gururla çekici alarak yapıldığı lav havuzuna gitti; böylece kehânetin gerçekleşmesini bir şekilde engelleyecek bir şeyler yapabileceğini düşünüyordu. Ancak silahın elementlerle güçlü bir bağı vardı ve Orgrim’in bu hareketi hoş karşılanmadı. Yükselen lavlar silahı Orgrim’in elinden çekip havuzun içerisine hapsetti. Ne Orgrim ne de daha sonraları silaha sahip olabilmek için şansını denemek isteyenler çekici oradan alamadı.
Bir süre sonra Karakaya Klanı, ogrelerin ağır saldırısına uğradı. Yenilmek üzere olduklarını anlayan Orgrim son bir kez daha çekici ele geçirebilmek ümidiyle bulunduğu yere gitse de araya giren Blackhand, kendisine izin veren elementler sayesinde çekici aldı. O gece klanı için yeni silahlar döven Blackhand’in önderliğinde ogreler yenilgiye uğratıldı. Savaş bitiminde elementlerin çekici kullanmak için kendisine yalnızca bir kerelik izin verdiğini söyleyen Blackhand, silahı Orgrim’e teslim etti.
Yakan Lejyon ile yapılan anlaşmayı ve Gölge Konseyi’nin kurulmasını takiben iblis Mannoroth’un kanını içerek Lejyon’un piyonları haline gelen orkların oluşturduğu Orda‘nın başında bulunan ve Gul’dan’ın kolayca manipüle edebileceğini bilerek seçilmesini sağladığı Blackhand, sağ kolu olarak Orgrim’i atadı. İblis kanını içmeyi reddeden Orgrim, bu konuda yalnız değildi: Aralarında eski dostu Durotan’ın da bulunduğu Ayazkurdu Klanı da aynı şekilde bu karanlık ritüelin bir parçası olmaktan kaçınmıştı. Orklar Kara Geçit’ten geçip Azeroth’a vardıklarında Durotan, Gul’dan ve Legion ile ilgili bildiği her şeyi Orgrim’e anlattı; ardından eşi Draka’yla birlikte Gul’dan’ın suikastçileri tarafından öldürüldü.
Gul’dan kendi karanlık işleriyle uğraşırken yaşanan beklenmedik bir olay sonucunda komaya girdiğinde bu fırsatı kaçırmak istemeyen Orgrim, Blackhand’i mağlup ederek hem Karakaya Klanı’nın hem de Orda’nın başına geçti. İlk Savaş sırasında orkları zaferden zafere taşıyan, Gölge Konseyi’ni ise paramparça eden Orgrim’in ve kullandığı silahın karşısında hiçbir güç ayakta kalamadı. Gul’dan komadan çıktığında Orgrim’e bağlılık yemini etti ve ek kuvvetler sağlama vaadinde bulundu. Kendisine verilen vaatleri kabul eden Orgrim, meşum orkun hayatını bağışladı. Ancak İkinci Savaş sırasında Doğu Krallıkları’nın güney topraklarından kuzeye doğru hızla ilerleyen Orda’nın zafer dolu istilası, Gul’dan’ın kuvvetlerini çekip Sargeras’ın Kabri’ni bulmaya gitmesiyle yerle bir oldu. Zayıflayan Orda, geri çekilmek zorunda kaldı; kendilerini yok etmek için gelen insan kuvvetleri ile çarpışan Orgrim, her ne kadar savaşçı Anduin Lothar’ı öldürse de yakalanıp hapsedildi.
Hapis hayatından bir şekilde kaçan Orgrim, uzun bir süre boyunca başıboş dolandı. Ancak Ayazkurdu Klanı’nın şamanlarından Drek’Thar ile karşılaşmasını takiben Alterac Dağları’na giden ork, Durotan’ın oğlu olduğu ortaya çıkan ve insanlar tarafından köle olarak yetiştirilen Thrall ile tanıştı. Ork kölelerini insanların toplama kamplarından kaçırmaya karar veren üçlü, zaman kaybetmeden harekete geçtiyse de Orgrim Doomhammer, bu firar girişimlerinden birinde ağır yaralandı ve ölmeden önce zırhını ve efsanevi silahını Thrall’a verdi. Artefaktı gururla taşıyan Thrall, halkını serbest bırakmayı sağlarken Azeroth üzerindeki diğer bazı ırklarla da bağ kurdu. Orkların iblislerin kölesi haline gelikleri Orda’ya dönüşmeden önce sahip oldukları mirası tekrar yaşatmaya başlayan Thrall’ın önderliğinde Azeroth üzerinde yaşayabilecekleri yerleşkeler kuran orkların başkenti ise kaybettikleri büyük savaşçısının anısına Orgrimmar adını aldı. Zaman içerisinde kendi kimliğini bulan ve Azeroth’un en büyük şamanlarından bir haline gelen Thrall ise üzerine Ayazkurdu Klanı’nın sembolü olan bir kurt başı figürü işlettiği efsanevi çekicini bir an olsun yanından ayırmadı.
[/well]
[well]
RESTORATION – Sharas’dal, Scepter of Tides
Kadim zamanlarda -Kalimdor henüz tek bir kıta iken- dünyanın ortasında oldukça güçlü enerjilere sahip bir göl bulunuyordu: Ebediyet Pınarı. Bu gölün yakınlarına yerleşen ve dünyanın en eski ırklarından birine mensup bir grup kara trol, zaman içerisinde gölden yayılan enerjilerle biçim değiştirerek ilk gece elfleri haline geldi ve büyü kullanımında ustalaştı. Medeniyetlerini daha da geliştiren elfler, olağanüstü güzellikte şehirler kurdular. Kendilerine tehdit oluşturan diğer ırkları sahip oldukları büyü gücü ile kolayca alt eden gece elflerinin başında ise Kraliçe Azshara vardı.
Azshara, dillere destan gücü, güzelliği ve zekasıyla halkı tarafından oldukça sevilen bir kraliçeydi; ancak sahip oldukları ile yetinmeyen ve kibrine yenik düşen Azshara, kendisiyle iletişime geçen Kara Titan Sargeras’ın vaatlerine kanarak Yakan Lejyon’un Azeroth’a gelmesini sağlayacak planlar yapmaya başladı. Daha fazla kudrete ihtiyacı olduğunu düşüne kraliçe, Ebediyet Pınarı’nın gücünü kullanarak kendisine “Azshara’nın Asası” olarak da adlandırılan gürz görünümünde kısa bir asa yaptı ve içerisini Pınar’ın saf sularıyla doldurdu.
Lejyon’un Azeroth’a gelişine yardım etmek amacıyla sadık takipçileri olan büyücüleri ve Ebediyet Pınarı’nın enerjisini kullanarak büyülü bir geçit açmak isteyen Azshara’nın bu hareketi, Kadimler Savaşı’nın başlangıç sebeplerindendi. Lejyon’un ezici gücüne karşı durmak isteyen gece elfleri ve müttefikleri, direnişe geçerek uzun bir süre dünyalarını istila etmekte olan iblis kuvvetlerine karşı savaştılar ve sonunda kullanılan büyünün karanlık güçleriyle çalkalanan gölü yok etmeye karar verdiler. Kendi içinde patlayan Ebediyet Pınarı’nın yaydığı korkunç enerji yüzünden Kalimdor toprakları parçalanır ve birçok kıtaya ayrılırken Azshara da takipçileri ile birlikte okyanusun dibine çekildi.
Azshara tarafından bizzat yapılan ve Kadimler Savaşı sırasında kaybedilen asası ise bir süre sonra bir grup gece elfi tarafından bulundu. Ne ile karşı karşıya olduklarını bilmeyen elfler, artefaktı Parçalanmış Adalar’da bulunan Azsuna bölgesindeki bir aile kabristanına adı unutulan bir elf rahibesiyle beraber gömdüler.
[/well]