Kızıl Sefer’in karanlık zamanlarda geri adım atmayan ve manastırı canları pahasına savunan gözü pek savaşçıları, Kızıl Salonlar içerisinde dur durak bilmeden bir ordu inşa ediyorlardı...
On binlerce yıl önce, evrenin uzak bir köşesinde hem büyü kullanımı konusunda oldukça maharetli hem de kendilerini bilgiye ve her zaman daha fazlasını öğrenmeye adamış bir ırk vardı...
15.000 yıldan uzun bir süre önce kendi ırklarının genelinin aksine toprak ve güç kavgası peşinde koşmayan, yer altındaki mağaralarda yaşayan ve güneş ışığından hiç hazzetmeyen bir grup kara trol, Ebediyet Pınarı’nı keşfettiklerinde geleceğin onlar için neler barındırdığından habersizlerdi.
Yakan Lejyon’un kumandanlarından Kil’jaeden’ın pençesine düşen orkların Azeroth’u işgal etme girişimleri İlk Savaş’la sonuçlanmış, Azeroth halkı büyük kayıplar vermiş ancak orkları Kara Geçit’e geri sürmeyi başarmışlardı...
Çağrı yapılmıştı. Gümüş Sefer bekliyordu. Azeroth'un kahramanları değerlerini kanıtlamaya, cesaretlerini test etmeye ve yaklaşan son savaş için layık olduklarını göstermeye davet edilmişlerdi...
Sonunda her şey hazır olduğunda son muhafız Medivh, Kara Sazlık denilen bataklıktaki büyülü geçide doğru baktı ve “Zaman geldi!” diye haykırdı. “Gul'dan! Fel büyücülerine iki kat çaba sarf etmelerini emret! Birazdan geçit açılacak ve Orda bu saf, zengin dünyaya salınacak!"
Azeroth’u istila etmek isteyen orklarla İttifak kuvvetlerinin çarpıştıkları İkinci Savaş sonunda Kara Geçit’in kapatılmasıyla birlikte hayatta kalan orklar, gidecek bir yer bulamadıkları için Doğu Krallıkları topraklarına yayılmışlardı...