PALADIN
“Evlat, kimse kendini hazır hissetmez. Kimse bu lütfa layık olduğunu düşünmez. Neden, biliyor musun? Çünkü hiç kimse gerçekten layık değildir zaten. Bu saf ve yalın bir erdemdir. İnsan olmanın tabiatı gereği değersiz varlıklarız çünkü tüm canlılar -evet, elfler, cüceler ve tüm diğer ırklar da dahil olmak üzere- kusurludur. Ancak Işık yine de sevgisini bizden esirgemez.”
Azeroth’un ilk paladininin, Yüce Lord Uther’in sözleriydi bunlar. Ne kadar güzel anlatmıştı Işık’ın en kusurlu varlıklara dahi lütfunu bahşettiğini ve bizleri her daim koruduğunu… Şimdi sen de aynı adımları atıyorsun, sen de Işık’ın en büyük kahramanlarından biri olarak yanımızdasın. Unutma ki Tirion’un dediği gibi inancını Işık’ın yolundan ayırmadığın sürece her şey mümkündür. Dünyamızı tehdit eden iblislerin yarattığı en karanlık anlarda bile gerçekten inanırsan Işık seninle olacaktır.
[well]
HOLY – The Silver Hand
Titanların Azeroth’u gözetmeleri için geriye bıraktıları Bekçiler arasında Tyr de bulunuyordu. Kuzeyyarı’ndaki Düzen Tapınağı’nda yaşayan ve silah olarak oldukça güçlü bir savaş çekici kullanan Tyr, Azeroth üzerinde yaşayan kadim ırkları belki de en fazla koruyan varlıklardan biriydi. Dünyanın oluşumunu takiben proto-ejderhaları gözlemlemeye başlayan Tyr, Galakrond’un uğradığı mutasyon sonucu kontrolden çıkışını fark ederek ejdersürüsü liderleri Malygos, Ysera, Alexstrasza, Nozdormu ve Neltharion’u bir araya getirdi. Galakrond’a karşı verilen amansız savaş esnasında proto-ejderhanın saldırısı sonucu sağ elini kaybeden Tyr, daha sonra ortadan kayboldu.
Titanların taştan yarattıkları ırklardan vrykulların büyük bir kısmı da Kuzeyyarı’nda yaşıyordu. Eski Tanrılar tarafından yaratılan Tenin Laneti’ne maruz kalan vrykulların çocukları fiziksel olarak farklı ve çelimsiz doğmaya başladığında kralları Ymiron, bu şekilde doğan tüm çocukların öldürülmesini emretti. Ancak her ebeveyn bu kararı hoş karşılamadı ve değerli çocuklarına yaşama şansı vermek istedi. Bu noktada kendilerine yardım eden, kaybettiği elini yeniden yaratabilme gücüne sahip olduğu halde yapılan fedakârlıkların unutulmaması adına yerine gümüşten bir el yapan Bekçi Tyr oldu. İlerleyen zamanda insan ırkını oluşturacak vrykul çocuklarını Kalimdor’un parçalanmasını takiben Doğu Krallıkları olarak adlandırılacak bölgeye getiren Tyr, günümüzde bile insanların ilham aldığı en büyük güçlerden biri olarak tarihe geçti.
Efsanevi Bekçi Tyr’in yaptıkları bunlarla da sınırlı kalmadı. Titanlar tarafından Bekçiler’in lideri olarak adlandırılan ve Kuzeyyarı’ndaki Bilgelik Tapınağı’nda yaşayan Loken, Yogg-Saron’un vaatlerinin yozlaşmışlığına kapılıp yoldaşlarına ihanet etti ve Eski Tanrı’nın hapishanesi olan Ulduar’ı ele geçirdi. Önderlik ettiği fırtına devleri ile toprak devleri arasında savaş çıkarmaktan ve kardeşi Thorim’in eşi Sif’i de öldürmekten geri kalmayan Loken’ın ihanetini araştırmak isteyen Tyr, bir grup müttefikle birlikte harekete geçti. Norgannon’un Diskleri olarak adlandırılan titan yapımı kayıtları ele geçiren Tyr’in yaptıklarını fark eden Loken ise onları durdurabilmek adına grubun arkasından dehşet saçan yaratıklar gönderdi. Müttefiklerinin disklerle birlikte kaçabilmesi için gereken zamanı ve şansı tanımak isteyen Tyr ise kendisini feda etti. Günümüzde Tirisfal olarak adlandırılan ancak orijinal ismi “Tyr’s Fall” olan yörede hayatını kaybeden Bekçi’nin savaş çekici de aynı bölgede kayboldu.
[/well]
[well]
PROTECTION – Truthguard
Titanların Azeroth’u ve yaşayanlarını koruyup kollamak için geride bıraktığı Bekçiler’in lideri olan ve Kuzeyyarı‘nda yaşayan Loken, bilgeliğiyle tanınıyordu. Ancak Ulduar’a hapsedilmiş olan Eski Tanrı Yogg-Saron’un kendisini yoldan çıkarmak için fısıldadığı vaatlerin büyüsüne kapılan ve yozlaşan Loken, hem yoldaşlarına hem de önderlik ettiği devlere ihanet etti. Ulduar’ı ele geçiren Loken’ı durdurmak isteyenlerin başında ise başta ejderhalar ve insanlar olmak üzere Azeroth sakinleri tarafından hâlâ büyük saygıyla anılan Bekçi Tyr vardı.
Tyr, titan yapımı tesislerden biri olan Uldaman’ın yaratıcısı ve titan Norgannon tarafından bırakılan sırların koruyucusu Archaedas’tan destek istedi. Beraber bir kalkan ve Antkoruyan adındaki kılıcı yapan ikili, bu kalkanı müttefikleri arasında yer alan güçlü bir vrykula verdi. Daha sonra Loken’ın ihanetini açığa çıkarmak amacıyla Ulduar’a giden Tyr ve müttefikleri, Norgannon’un Diskleri adındaki titan kayıtlarını ele geçirip güneye kaçmaya başladıklarında geride kalan kahraman vrykul, kendisine hediye edilen kalkanın da gücüyle elinden geldiği kadar fazla sayıda düşmanı gruptan uzak tutmaya çalıştı.
Loken’ın gönderdiği yaratıkları durdurmak isteyen Tyr kendisini feda ederken müttefikleri de disklerle beraber Uldaman’a, Archaedas’ın yanına kaçtılar. Kalkanın sahibi olan vrykul ise zaman içerisinde Parçalanmış Adalar’daki Fırtınayuvası bölgesine yerleşti ve kalkan ile kılıç da buradaki Kralların Yolu adındaki mekana gömüldü.
[/well]
[well]
RETRIBUTION – Ashbringer
Orklara karşı yürütülen İkinci Savaş devam ederken insanların Karakaya Kulesi’ne yaptığı saldırı sırasında Gümüş El Şövalyeleri Yüce Lordu Alexandros Mograine, öldürülen bir orkun üzerinde gizemli kara bir küreyle karşılaştı. Bu kristal küre, “gölgenin vücut bulmuş hali” idi ve Draenor’dan getirilmişti. Küreyi alan ve sır gibi saklayan Mograine, Scourge kuvvetleri Lordaeron’a vardığında, edindiği karanlık parçayı yoldaşlarına göstermeye karar verdi. Mograine’in getirdiği karanlık güç barındıran bu küre karşısında diğer paladinler dehşete düştüler ve kutsal ışığın yardımıyla onu yok etmeye çalıştılar. Ancak kullanılan kutsal büyünün gücünü emen kristal, herkesi şaşırtarak biçim değiştirdi ve saf ışıktan oluşan bir küreye dönüştü. Beklenmedik şekilde gerçekleşen olaydan memnun olan paladinler, bu küreyi kullanarak bir silah dövülmesine karar verdiler. Yanına en güvendiği danışmanı Kızıl Sefer Yüce Engizitörü Fairbanks’i de alan Mograine, Ironforge şehrine gitti. Arthas’ın karanlık tarafa geçerek artık düşmanları olduğunu bilen ve kardeşi Muradin’in aradığı rün kılıcı Frostmourne yüzünden öldüğünü düşünen cüce kralı Magni Bronzebeard, Scourge kuvvetlerinden intikam almalarını sağlayacağına inandığı muhteşem bir artefakt silah dövdü.
Arthas’ın ihaneti sonrasında Gümüş El Şövalyeleri dağıtılmış olsa da geriye kalan bir grup lider, meşum diriölüleri yok etmek için çalışmaya devam etti. Mograine’in sahip olduğu kılıcın ne kadar etkili olduğu ise ortadaydı zira çatışmalarda karşısına çıkan düşmanları sadece öldürmüyor, aynı zamanda bedenlerinin de küle dönüşmesine sebep oluyordu. Silahın başarısı iblis lordlarından Balnazzar’ın dikkatinden kaçmadı. Planlarının engellenmesini istemeyen Balnazzar, kendini Yüce Seferî Saidan Dathrohan kılığında gizleyerek Mograine’in büyük oğlu Renault’u güç ve prestij vaatleriyle kandırdı. Kardeşi Darion’un kaçırıldığı bahanesiyle babasını ve Fairbanks’i yıkıma uğramış Stratholme şehrine götüren Renault, burada Scourge ile çarpışmak zorunda kalan ve uzun savaşın ardından bitkin düşen Mograine’i kendi kılıcıyla öldürdü. Böylesine alçakça ve doğasına aykırı bir hareket için kullanılan kılıcın ise özü bozuldu. Renault Kızıl Kumandan ilan edilirken büyücü Kel’Thuzad tarafından bir ölüm şövalyesi olarak kaldırılan Mograine, Scourge nekropolisi olan Naxxramas’taki yerini aldı ve asıl amacının aksine kullanıldığından yozlaşan kılıcı da kendisine geri verildi.
Babasını kurtarmak isteyen Darion, kendisine eşlik eden bir grupla birlikte Naxxramas’a giderek Mograine’in karşısına çıktı; ancak babası bildiği kişi değildi ve yalvarışlarını duymuyordu. Babasını öldürmek zorunda kalan Darion, böylece kılıcı da ele geçirdi. Kılıçtan Mograine’in sesini duyan Darion, vakit kaybetmeden Kızıl Manastır’a, kardeşi Renault ile yüzleşmeye gitti. Renault karşısında yenilgiye uğramak üzereyken babalarının ruhu cisimlenerek kendisine ihanet eden oğlunu öldürdü ve geldiği gibi kılıcın içerisine geri döndü.
Bir süre sonra Scourge’ün Işık’ın Umudu Şapeli’ne gerçekleştirdiği bir saldırı esnasında Mograine’in ruhunu serbest bırakmak isteyen Darion, kılıcı kullanarak kendisini öldürdü. Umduğunun tam tersi bir duruma düşen Darion, babasıyla aynı kaderi paylaşarak bir ölüm şövalyesi olarak kaldırıldı ve kılıcın sahibi olmaya devam etti.
Artık Lich Kral olmuş olan Arthas güç toplamak için daldığı uykusundan seneler sonra uyanıp Azeroth’u yeniden tehdit etmeye başladığında, bir başka Scourge nekropolisi olan Acherus’u ve içerisindeki ölüm şövalyelerini kullanarak Işık’ın Umudu Şapeli’ne saldırı düzenledi. Bu sırada Kara Kılıç Şövalyeleri Yüce Lordu olan Darion, saldırıda önde gidenler arasındaydı; ancak paladinlere karşı güçlerini koruyamayan ölüm şövalyeleri, teslim olmak zorunda kaldılar. Oldukça güçlü bir lider olan paladin Tirion Fordring öne çıkarak Arthas’ın emrindekileri bilerek ve isteyerek ölüme gönderdiğini söyledi. Babası Mograine ile geçmişte yaptıkları konuşmaları hatırlayan ve bu sırada yanlarına gelen Arthas’ın onları ölüme gönderdiğini kabul etmesiyle kendine gelen Darion, kılıcı Tirion’a verdi. Işık’ı hakkıyla kullanan Tirion’ın ellerine geçen kılıç, yozlaşmışlığından arınarak ilk dövüldüğü andan bile daha güçlü bir şekilde geri döndü. Böylece Arthas’ı defeden Tirion, daha sonra paladin birliklerini birleştirerek yeni bir oluşuma imza atmış oldu.
Vakit kaybetmeden Kuzeyyarı’na giden Tirion, burada kendisine katılan kahramanların kimi zaman yardımını aldı, kimi zaman ise onlara yol gösterdi. Arthas’a karşı Buztacı Hisarı’nda gerçekleşen son saldırıda orada bulunan Tirion, kılıcını ve Işık’ın gücünü kullanarak kötü ün salmış olan rün kılıcı Frostmourne’u parçaladı. Böylece Scourge’e karşı büyük bir zafer kazanılırken Tirion ise bu önemli artefaktın sahibi olmaya devam etti.
[/well]