MAGE
“Savaş çığlıkları rüzgârda yankılanıyor. Geçmişin kalıntıları, yine anlaşmazlıklarla çalkalanan bu toprakları yaralıyor. Kadere meydan okumak isteyen kahramanlar, yoldaşlarına liderlik etmek için bir bir ortaya çıkıyorlar. Ancak fânilerin orduları kendi sonlarına doğru körü körüne ilerlerken Yanan Gölge hepimizi yok etmeye geliyor.”
Azeroth’un belki de en büyük ve en korkunç büyücülerinden birinin, Medivh’in sözleri sana da tanıdık geliyordur. Efsanevi büyücünün yaptıkları öylesine sık anlatıldı ki duymayan yoktur herhâlde. Ancak bu sözlerin ağırlığını sakın unutma zira sanki hiçbir şey değişmemiş gibi yine aynı anlaşmazlığın ortasında, yine iblislerin yok etmeye çalıştığı dünyamızı kurtarmak için savaşacağız.
[well]ARCANE – Aluneth, the Greatstaff of Magna
Üç bin yıl önce Silvermoon Meclisi ile Dalaran büyücüleri arasında yapılan bir anlaşmayı takiben Azeroth’ta hâlâ var olan iblisler ile gelecekte karşılaşabilecekleri Yakan Lejyon tehdidine karşı durabilecek bir oluşuma gidildi: Tirisfal Konseyi. Bu anlaşmaya göre Konsey, iblislere karşı savaşacak ve Tirisfal Gardiyanı olarak adlandırılan bir şampiyon seçecek, kendi güçlerini de gerektiğinde bu kişiye aktaracaktı.
Orklarla yapılan İlk Savaş’tan bin yıldan daha uzun bir zaman önce Azeroth’u iblislerden korumak için atanan Gardiyan Scavell, oldukça başarılı bir büyücüydü. Birçok yüzyıl boyunca Gardiyan olan Scavell, en sonunda yerini yeni birinin almasına karar verdi. Bu sırada beş öğrenci yetiştirmekte olan Scavell’in çırakları arasında yalnızca bir tane kadın bulunuyordu: Aegwynn. Erkek çıraklar kendisiyle dalga geçer ve asla gerçek bir büyücü olamayacağını iddia ederken Aegwynn, Quel’dorei öğrencilerinin bile yüzyıllar sonra ancak okuyabildikleri Meitre parşömenlerinin büyülü sözlerini çıraklığının ilk senesinde çözerek gücünü kanıtladı; böylece Scavell’in Gardiyan unvanını hakkıyla devralan kişi, bu konuma ulaşan ilk ve tek kadın oldu. Bu unvanı edinmesinden yaklaşık bir asır sonra bulduğu ve güçlü bir artefakt olan asasını ise yüzyıllar boyunca kullanacaktı.
Hemen görevinin gerekliliklerini yerine getirmeye başlayan Aegwynn, önemli bir mevki ve büyük bir güce kavuşmuş olmaktan hoşnut olsa da Konsey’in kendi hareketlerine, seçimlerine ve alacağı kararlara karışıp bunlar üzerinde etki yaratabilecek bir yapıya sahip olmasından hiç mutlu değildi. Ancak görevine oldukça bağlı olan Aegwynn, İlk Savaş gerçekleşmeden tam 823 yıl önce Kuzeyyarı‘ndaki bir grup iblisin kalan bazı ejdersürüsü üyelerini avladığını ve bu varlıkların güçlerini emdiklerini öğrenir öğrenmez kuzeydeki kıtaya doğru harekete geçti. Ejderhaların yardımını da alan Aegwynn, dehşet saçan iblisleri kolaylıkla temizlese de karşısına beklenmedik, karanlık bir düşman çıktı: Sargeras. Kuzeyyarı semalarını kaplayacak kadar büyük bir bedene bürünen Kara Titan’a karşı sahip olduğu tüm büyüleri kullanan Aegwynn, yine ejderhaların desteğiyle onu yenmeyi başardı. Sargeras’ın cesedini Kadimler Savaşı sırasında okyanusun altına gömülmüş olan bir yapıya mühürleyen Gardiyan, Kara Titan’ın asıl planından habersizdi. Sargeras, bu olayın olmasını en başından planlamıştı ve fiziksel bedeninin öldürülmesi aslında hiçbir şey ifade etmiyordu. Ruhunu, yaptıkları çatışma sonrası yorulmuş olan Aegwynn’in bedenine aktardı ve harekete geçeceği uygun zamanı beklemeye başladı.
Yaptığı kahramanca hareketlerle kendine olan güveni oldukça artan ve Tirisfal Konseyi’ne boyun eğmek zorunda olmadığına inanan Aegwynn, aynı zamanda Tirisfal’ın güçlerini kullanarak ömrüne ömür kattı. Bir sonraki Gardiyan’ın kim olacağını kendisi belirlemek isteyen büyücü, beklenmedik bir biçimde kendisini yakalamak için peşine takılan Tirisgarde büyücüsü Nielas Aran’a aşık oldu ve birliktelikleri sonucu bir erkek çocuk dünyaya geldi: Medivh. Çocuk fiziksel olarak yeterince olgulaştığında büyü güçleri üzerinde ustalaşmasını isteyen Aegwynn, tüm Tirisfal öğretilerini bebeğe aktardı. Ancak beklenen vakit geldiğinde Medivh, sahip olduğu gücü kontrol edemedi; Tirisfal’ın enerjisi vücudundan dışarı taşarak babasını öldürürken kendisi de komaya girdi. Uyandığında ise Sargeras’ın asıl planını harekete geçirdiği anlaşıldı: Aegwynn’in vücudundaki ruhu, Medivh’e hamile kaldığı anda bebeğe geçmiş ve onu kontrol etmesini sağlayacak anı beklemişti. Medivh komadan çıktığında Yakan Lejyon ile bir anlaşma yaptı ve sonu İlk Savaş’a varacak olaylar zincirini başlatarak orkları Azeroth’a getirecek Kara Geçit’i açtı. Annesinin neredeyse tüm büyü gücünü de yok eden Medivh, daha sonra yaşadığı kule Karazhan’da öldürüldü. Oğlunu geri getirmek ve yaptığı hataları düzeltmek isteyen Aegwynn ise yıllarca gücünü geri toplamayı bekledi ve sonunda amacını gerçekleştirerek Medivh’i diriltti.
Ratchet’a yakın tepelerden birinde herkesten uzakta yaşamaya başlayan Aegwynn’in bu nispeten huzurlu hayatı Jaina Proudmoore’un kendisini bulmasıyla değişti. Theramore’a giderek Jaina’nın vekili ve danışmanı olarak görev yapmaya başlayan büyücü, yaralı halde bulduğu Valeera Sanguinar’ı iyileştirmek, hafıza kaybına uğramış olan Varian Wrynn’in anılarını geri getirmeye yardımcı olmak ve Yeni Tirisfal Konseyi’nin kuruluşunda yer almak gibi rollerde bulundu. Daha sonraları torunu olduğunu fark ettiği Med’an’ın büyücü ogre Cho’gall ile yaptığı savaşta kalan son gücünü Med’an’a aktaran Aegwynn, kendisini feda ederek öldü ve Karazhan mezarlığına gömüldü.
Aegwynn, yüzyıllar boyunca kullandığı asasını ise Gardiyan unvanını devretmeden önce kimsenin bilmeyeceği bir yere sakladı; öyle ki asa, büyücü öldükten sonra bir daha bulunamadı. Ta ki Yakan Lejyon tehdidi Azeroth’u tekrar kasıp kavurmaya başlayana dek…
[/well]
[well]
FIRE – Felo’melorn
Kadimler Savaşı yaşanmadan çok önceleri bile Dath’Remar tarafından kullanılan ve adı elf dilinde “Alevçakan” anlamına gelen rün kılıcı, Sunstrider ailesine ait bir asil doğan silahıydı. Kadimler Savaşı sırasında da kullanılan kılıcın oldukça güçlü olduğu ve içinde ateşin özünü barındırdığı söylenirdi. Zaman içerisinde bu kılıç, Sunstrider ailesinin bir yadigârı haline geldi.
Asil elfler gece elfleri tarafından dışlanıp Külvadi’den sürüldükten sonra doğuya doğru yelken açıp en sonunda Daimşarkı Ormanları’nda Quel’Thalas krallığını kurduklarında bu yadigârın sahibi, Dath’Remar’ın iki kuşak sonraki torunu Anasterian Sunstrider’dı. Amani trollerine karşı yapılan Trol Savaşları sırasında Anasterian silahı öylesine ustalıkla kullanmıştı ki trol şehri Zul’Aman’ın duvarlarını boydan boya boyayacak kadar trol kanı döktüğü söylendi. Bu olaydan binlerce yıl sonrasında ise bir ölüm şövalyesi olmuş olan Arthas Menethil’in komutasındaki Scourge ordusu Quel’Thalas’ı işgale geldiğinde ön saflarda savaşan yine elinde rün kılıcı ile Anasterian’dı. Büyücü Kel’Thuzad’ı bir lich olarak diriltebilmek için asil elflerin Güneş Pınarı’nın enerjisine ihtiyacı olan ve bu yüzden elf krallığına saldıran Arthas, Silvermoon şehrini yakıp yıkarken Anasterian ise krallığını savunmaktaydı. Arthas’ın atı Yenilmez’i ciddi şekilde yaralayan elf, daha sonra ölüm şövalyesiyle de yüzleşti; ancak kılıcı kırılıp parçalara ayrılan Anasterian, Arthas tarafından öldürüldü. Bedeni ise kılıcın parçaları ile birlikte Silvermoon şehrine götürüldü.
Olayları öğrenen ve o sırada üyesi olduğu Dalaran’daki Kirin Tor yönetici ekibi Altılı Konsey’deki koltuğunu bırakıp derhal Silvermoon’a dönen Sunstrider kraliyet ailesinin son üyesi Kael’thas, öncelikle Kel’Thuzad diriltilirken bozulan ve karanlık enerjiyle kavrulan Güneş Pınarı’nı yok etti. Kendisine gönülden bağlı elfleri toplayan ve Scourge’a karşı durmaya çalışan İttifak’a yardım etmek üzere yola çıkmaya hazırlanan prens, parçalarını edindiği aile yadigârı silahı “büyü, nefret ve dinmek bilemeyen bir intikam ateşiyle” tekrar dövdürdü.
Yaşanan birçok olayın ardından Outland’e gidip Illidan ve nagaların başı Leydi Vashj ile güçlerini birleştiren Kael’thas, daha sonra Arthas’a karşı durmak üzere Kuzeyyarı’na doğru harekete geçti. Arthas ile bire birde karşılaşan elfin kılıcı bu kez Frostmourne karşısında durabildi zira elf kılıçları -insan kılıçlarının aksine- tekrar dövüldüklerinde çok daha güçlü olmalarıyla biliniyordu. Ancak Arthas yine kazanan taraf oldu ve Kael’thas çarpışmayı kaybedip geri çekilirken efsanevi rün kılıcı ve beraberindeki Ankanın Kalbi isimli artefakt savaş alanında kaybolup gitti.
[/well]
[well]
FROST – Ebonchill, Greatstaff of Alodi
Azeroth’u iblislerden ve Yakan Lejyon tehdidinden korumak için kurulan Tirisfal Konseyi, kendine bir şampiyon seçmek ve gerek görülen durumlarda güçlerini bu kişiye aktarmak ile görevliydi. Konsey’in “Öncü” olarak nitelendirdiği kişiye güç aktarımı yapabilmesi için oldukça yakın mesafede bulunması gerekiyordu ancak bu durum, toplu bir saldırı gerçekleşmesi halinde tüm Konsey’i savunmasız bırakıyordu.
Bir yarı-elf büyücü olan Alodi, Öncü olarak seçildikten kısa bir süre sonra bu sorunu çözebilmek adına Konsey üyelerinden biri olan Meryl Winterstorm ile birlikte bir büyü üzerine çalışmaya başladı. Başarılı bir şekilde uyguladıkları büyü, Konsey’in uzak mesafeden ve güven içerisinde güç aktarımı yapabilmesini sağladı; böylece Konsey’in gücünü, güvenini ve Azeroth’un güvenliğini ön plana koyan Alodi’nin unvanı da Tirisfal Gardiyan’ı olarak değiştirildi. Yaratılan bu özel büyü ise Gardiyanların Ocağı adı verilen özel bir mekana aktarıldı ve daha sonraki şampiyonlara güç aktarmak için kullanılmaya devam edildi; Alodi’nin ruhu ise bu mekana bağlı kalacaktı.
Kadimler Savaşı sırasında Malfurion tarafından öldürüldüğüne inanılan iblis Kathra’Natir, Dalaran’da ortaya çıkıp Su Muskası’nı çaldığında Alodi harekete geçti. Lordamere Gölü’nü çaldığı bu eşya ile kontrol eden ve özünü bozan Kathra’Natir, Alodi’nin savaşıp yenilgiye uğrattığı ilk iblis olarak da tarihe geçti.
Alodi’nin kullandığı asa, doğadışı bir büyü enerjisi yayıyor ve kullanıcısının zihninin en büyük baskılar altındayken bile uyanık kalmasını sağlıyordu. Alodi Gardiyan unvanını devrettikten sonra bile asayı taşımaya devam etti. Ancak ölümünün ardından taşıdığı silahın ne kadar güçlü olduğunu bilen Kirin Tor, artefaktı kontrol edemeyecek yanlış kişilerin eline düşmemesi için sakladı.
[/well]