Arkasında kendisine inanan ve bir kez daha umutla dolan orklardan bir ordu kazanmış olan Thrall, gözünü toplama kampı sistemindeki en büyük çarklardan biri olan Durnholde’a çevirdi. Taretha’ya gizlice mesaj yollayıp buluşma talep etti ve kendisine çok yardımı dokunmuş olan genç kadından şehri ailesiyle birlikte terk etmesini istedi. Thrall’ın yokluğunda Blackmoore’un metresi olarak yanına aldığı Taretha, bu isteği korkusundan kabul edemedi ve Blackmoore eğer onunla görüştüğünü öğrenirse olacaklardan endişelendiği için aceleyle kaleye geri döndü. Fakat Blackmoore bu yaptığını zaten öğrenmişti. Bu yüzden de Thrall peşinde ordusuyla Durnholde’un kapılarına dayanarak bu işi mümkün olduğunca kansız bir şekilde çözmeyi teklif ettiğinde ona çok sert, orkun yüreğini burkan bir yanıt verdi: Taretha’nın kesilmiş kafasını surlardan aşağı attı. Bu hareket Thrall’da içinde tuttuğunu bile bilmediği bir öfkeyi uyandırdı. Öfke ve keder içerisinde elementlerin yardımını talep eden Thrall, yarattığı fırtınalar ve depremlerle kalenin altını üstüne getirdi. Surları paramparça olan kale göz açıp kapayıncaya kadar orkların eline geçti ve Thrall kaçmaya çalışan Blackmoore’u yakalayarak Taretha’nın intikamını aldı. Taretha’nın kaybıyla yüreği çökmüş olsa da Orda adına büyük bir zafer kazanmıştı. Blackmoore’un vekil kumandanı Lord Karramyn Langston’ı buldu ve ona İttifak’a bir haber iletmesini söyledi: Kamplarda esir tutulan orkları serbest bırakarak bu topraklardan feragat ederlerse orklar da onları rahat bırakacaktı; hatta ileride ticaret ve iş birliği içerisine girmeye bile açıklardı. Ancak olur da savaşmaya karar verirlerse daha önce gördükleri zayıf Orda’dan çok daha farklı ve öfkeli bir ork ordusuyla karşı karşıya kalacaklardı. Bu gözdağını kalenin ayakta kalmış son temellerini de elementlerin gücüyle yıkarak tamamladı ve Yeni Orda kalan kampları kolayca özgürlüklerine kavuşturarak kendilerine Doğu Krallıkları’nda yaşayabilecekleri bir yer aramaya başladı.
Kendilerine bir yuva aradıkları sırada Orda’nın katledildiği ve esir edildiği rahatsız edici kâbuslar Thrall’ı huzursuz ediyordu. Bu kâbuslardan muzdarip olduğu dönemde cübbeli bir yabancı Thrall’ı ziyaret etti ve karanlık bir fırtınanın Azeroth’a yaklaştığını söyledi. İblislerin ordusu yakında istilaya başlayacaktı ve bütün şehirlerle halkları küle çevirecekti. Yabancı, Yakan Lejyon olarak bilinen bu tehdidi durdurmanın tek yolunun Thrall’ın halkını toplayarak Büyük Deniz’in ötesine, Kalimdor olarak bilinen kıtaya geçmek olduğunu söyledi. Thrall bunu o sırada bilmese de onu uyaran kişi aslında Son Muhafız olan büyük büyücü Medivh’di. Orgrim ve Grommash’tan iblislerin hikâyesini dinlemiş olan genç şaman endişelerini yatıştırmak için elementlerden medet umdu ve onlara danıştı. Ateş, toprak, hava ve su elementlerinin cevabı ortaktı: Yabancıya güven. Böylece Thrall halkına karşı karşıya oldukları tehlikeyi anlattı ve önlerinde büyük bir yolculuk olduğunu duyurdu. Yeni Savaşşeflerine duydukları güvenle onun sözünü kabul eden orklar, böylece vakit kaybetmeden hiç bilmedikleri topraklara, Kalimdor’a yelken açmak için hazırlıklara başladılar.
Sadece İkinci Savaş’tan kalma birkaç gemiye sahip olan Orda’nın Büyük Deniz’in ötesine geçmek için bundan çok daha fazlasına ihtiyacı vardı. Bu sebeple Güneykıyı kasabasının limanını (mümkün olduğunca kansız bir şekilde) basarak buradaki gemileri çaldılar. Fakat çok geçmeden bu durumu haber alan Amiral Daelin Proudmoore, kendi Kul Tiras donanmasıyla birlikte peşlerine düştü. Ne var ki açık denizde yakalandıkları muazzam bir fırtına her iki tarafın gemilerini de fena hâlde hırpalayarak dört bir yana dağıttı. Orklar gözlerini açtıklarında kendilerini donanmalarının ciddi bir kısmını kaybetmiş hâlde bir adaya vurmuş olarak buldular. Bu yabancı adada hayatta kalmaya çalışarak kendilerine saldıran naga sahiresi Zar’jira ve onun murloklarıyla savaşmaya başladılar. Oldukça umutsuz başladıkları bu savaş ilerlerken bir anda hiç beklenmedik bir yardım aldılar: Adanın yerlileri olan Karamızrak kabilesinin trolleri hayatta kalıp naga güçlerini püskürtmelerine yardım etti. Güçlerini birleştirip Zar’jira’ya karşı birlikte savaşmaya devam eden ork ve troller nihayetinde zafere ulaştılar ancak ulaştıkları bu zaferin büyük bir bedeli de oldu: Aralarında Karamızrak lideri Sen’jin’in de olduğu birçok savaşçıları hayatını kaybetmişti. Thrall, Sen’jin’e olan minnetini ve saygısını göstermek adına trolleri Orda’ya davet etti ve böylece troller Orda’nın ilk ork olmayan ırkı olma şansını yakaladılar. Sen’jin’in başa geçen oğlu Vol’jin ile birlikte güçlerini tazeleyen Orda, ilk fırsatta tekrar batıya doğru yelken açtı.
Gemiler Kalimdor kıyılarına vardığında kendilerine vadedilen kurtuluş yerine çorak ve kızıl topraklar buldular. İniş yaptıkları bölgede Savaşnarası klanına ait gemi enkazlarına rastladılar ancak biraz daha araştırdıklarında Grom ve askerleri yerine daha önce hiç görmedikleri sentor adında oldukça agresif bir ırk tarafından saldırıya uğradılar. Sentorlar, orklar ve ezeli rakipleri olan taurenlerin arasında sıkışarak yenilgiye uğradılar. Arbedenin tozu dindiğinde Kantoynak kabilesinin şefi Cairne Bloodhoof Orda’yı selamladı ve onların sentorlara karşı verdikleri mücadeleyi övdü. Bu yabancı kıtada kendilerine yepyeni bir müttefik daha bulmanın sevinciyle Orda, taurenlerin kasabasını sentorlardan savunmaya yardım etti. Evlerini savunan Orda’ya borçlu olan Cairne, Thrall ve halkının iyiliğini ödemeyi ve onlara görevlerinde yardım etmeyi önerdi. Tauren savaşçılarının ana kuvveti Mulgore’a doğru dönerken Cairne ve en iyi savaşçılarından oluşan bir grup geride kalıp orklara kuzeydeki Taşpençe Tepesi’ne doğru rehberlik etmeye başladı.
Thrall ve halkı bu zorlu yolculuklarına devam ederken İttifak ve Grommash’ın güçleri de ufak tefek müsademelerle Taşpençe Tepesi’ne ilerlemeye devam ediyordu. Thrall’ın güçleriyle yolları kesiştiğinde genç Savaşşefi, amaçlarının İttifak’ı yenmek olmadığını kendi birliklerine hatırlattı. Fakat Grommash ve Savaşnarası Klanı eski, kana susamış hâllerine bürünmeye başlamışlardı ve Thrall’ın emirlerine uymakta güçlük çekiyorlardı. Çileden çıkan Thrall, Savaşnarası Klanı’nı odun kesip Külvadi’de bir karakol kurmaları için ormanın derinliklerine yolladı. Grommash ve klanı istemeyerek de olsa emri kabul ederek itaat ettiler. Bilmedikleri şey ise ormanın aslında bambaşka bir ırka daha, yani gece elflerine ev sahipliği yapıyor olduğuydu.
Ana Orda kuvvetleri Taşpençe Tepesi’ne açılan bir mağaradan geçerken başka bir yoldan gelen ve Jaina Proudmoore’un yönettiği İttifak güçleriyle karşılaştılar. İki tarafın da ellerine silahlarına gitmiş olsa da onları buraya çağırmış olan Medivh ortaya çıkarak araya girdi. Onlara Yakan Lejyon’un bütün planını açıkça anlattı ve istilanın çoktan başlamış olduğunu söyledi. İblis Mannoroth’un kanını içen Grommash ve Savaşnarası Klanı çoktan etrafı yakıp yıkmaya başlamıştı. İki tarafın da şüpheleri olsa da hem Thrall hem de Jaina güçlerini birleştirmeyi kabul ettiler ve ilk hamleleri Grommash ile Savaşnarası Klanı’nın üssüne saldırmak oldu. Grommash’ı canlı ele geçirmek isteyen Thrall, üssün kalbine yaptıkları saldırıyı bizzat yönetti ve umduğu gibi tecrübeli orku yenerek hizaya getirdi. Gözünü bürümüş olan kan ve çılgınlık geçtiğinde Grommash ne yaptığının farkına vardı ve hatasını telafi etmek için Mannoroth’un peşine düştü.
Thrall ve Grom, devasa iblisi Külvadi’nin güneydoğusundaki bir kanyonda sıkıştırdılar. Mannoroth, şamanı zayıf ve acınası olarak gördüğünü söyleyerek dalga geçti; dahası bu hareketini tek bir hamleyle Thrall’ı duvara fırlatıp sersemleterek pekiştirdi. Grommash’tan herhangi bir direniş beklememek Mannoroth’un yaptığı en büyük hata oldu. Damarlarında akan iblis kanı güçlü olsa da Grommash’ın orkları serbest bırakmak için duyduğu arzu daha güçlüydü. Böylece baltasını bütün gücüyle iblisin göğsüne sapladı ve hazırlıksız yakalanan iblisin bedeni parçalanıp büyük bir patlamayla kanyonu titretti. Bu patlamaya yakalanan Grommash, son nefesini Thrall’ın kollarında, orkları serbest bırakıp hatasını düzelttiğini bilerek verdi.
Bu sırada Medivh ve Jaina yeni müttefikler bulmuşlardı. Külvadi’nin asıl halkı olan gece elfleri, ezelî düşmanları Yakan Lejyon’a karşı ittifak yapmayı kabul ettiler ve bu uğurda Hyjal Dağı’nda bulunan kutsal ağaç Nordrassil’i korumaları gerektiğine karar verdiler. Thrall da Kalimdor’a yaptığı yolculuk sırasında yolunun kesiştiği ve Orda’ya katılan tüm ırkların desteğini isteyerek Nordrassil’i korumak için elinden geleni ardına koymadı. Birleşmiş ırkların bütün bu çabasına rağmen Yakan Lejyon komutanı Archimonde, Hyjal’a kurdukları üsleri tek tek yıkarak Nordrassil’e doğru ilerlemeye devam etti. Gece elflerinin druid lideri Malfurion Stormrage başka bir çare kalmayınca çok tehlikeli bir kumar oynadı ve Nordrassil’in üzerindeki gece elflerine ölümsüzlüklerini veren tılsımları elf ruhlarının yardımıyla patlattı. Ağaçtan yayılan enerji ve ışık Archimonde’u bir anda tamamen yok ettiyse de bu kumar sonucunda elfler ölümsüzlüklerini kaybetmiş oldular. Üçüncü Savaş olarak anılan bu mücadelenin ardından savaşan ırklar arasındaki kırılgan barış birkaç yıl daha devam etti zira herkes büyük kayıplar vermişti ve toparlanmak, güçlerini tazelemek için ciddi bir zamana ihtiyaçları vardı. Thrall da bu zamanı akıllıca kullanarak halkına Kalimdor üzerinde yaşayacak yeni bir yuva bulmaya odaklandı.