Demir Orda’nın liderleri bir bir yenilir ve alternatif gerçeklikteki Gul’dan’ın birer kuklası olduklarını fark ederken Gul’dan, Yakan Lejyon efendilerinden Archimonde’un büyüsüyle gerçek zamandaki Azeroth’a kaçmayı başardı ve yeni bir Lejyon istilasının da önünü açtı. Sargeras’ın Kabri’ndeki mühürleri kıran Gul’dan, Yakan Lejyon’un tüm kudretiyle Parçalanmış Sahil’e gelmesini sağladı ve Lejyon iblisleri İttifak ve Orda kuvvetlerine çok ağır bir yenilgi yaşattı. Bu saldırı sırasında Orda Savaşşefi Vol’jin, Kral Varian, Gümüş Sefer lideri Tirion Fordring ve daha nicesi hayatlarını kaybetti.
Khadgar Altılı Konsey’den Orda’nın Dalaran’a geri gelmesine izin vermelerini talep etti. Jaina bir daha asla Orda’yla birlik olmayacağını söyledi ancak konseyin diğer üyelerinin aksi yönde oy kullanması sebebiyle konseyden ayrıldığını açıklayarak Dalaran’ı terk etti ve liderliği Khadgar’a devretti. Bu süreçte Kalec ile olan ilişkisini de sonlandıran Jaina, sahne arkasında Lejyon ile kimsenin yardımı olmadan kendi başına savaşmaya devam etti.
Kendini ve bu zamana kadar yaptığı her şeyi sorgulayan Jaina en sonunda ev bildiği ilk yere, yani Kul Tiras’ın başkenti Boralus’a dönmeye karar verdi. Şehre gizlice dönen Jaina, burada annesi Katherine’in verdiği bir konuşmaya tanık oldu: Konuşma babası Daelin’den ve onun halkını nasıl koruduğundan, Jaina’nın nasıl ona ihanet ettiğinden bahsediyordu ve Kul Tiras’lıların kimsenin yardımına ihtiyacı olmadığını vurguluyordu. Jaina bu görüşe katılmıyordu; Kul Tiras yeteri kadar uzun süre dış dünyadan kopuk kalmıştı. Böylece Theramore’un yıkıntılarına geri döndü ve Theramore açıklarında batmış olan babasının gemisini suların altından çekip çıkarttı.
Jaina Azeroth’taki yerini bulmaya çalışırken savaşın davulları hiç olmadığı kadar gür çalmaya başlamıştı. Orda’nın yeni Savaşşefi Sylvanas Windrunner, Teldrassil’i yakarak gece elflerini yurtlarından etmiş ve İttifak’a savaş ilan etmişti. Kral Anduin ise bu harekete Lordaeron yıkıntılarına saldırarak karşılık vermişti ancak henüz oldukça genç ve tecrübesiz olan kral bu hareketiyle Sylvanas’ın hazırladığı tuzağın tam da içine çekilmişti. Sylvanas hazırda tuttuğu vebayı Lordaeron’u istila etmeye çalışan İttifak ordusunun üzerine saldığında büyük bir facia yaşanmasını engelleyen de sürpriz bir şekilde savaşa katılan Jaina oldu. Büyüyle havalandırdığı gemiyle birlikte vebayı dondurarak etkisiz hâle getiren Jaina, İttifak’ın Lordaeron’un içine girmesine fırsat tanıdı.
Taht odasına kadar ilerlemeyi başaran İttifak kuvvetleri Sylvanas’ı köşeye sıkıştırdıysa da bunun da aslında Banşi Kraliçe’nin bir başka tuzağı olduğunu anladılar. Sylvanas taht odasını vebaya boğarken Jaina, İttifak liderlerini güvenliğe ışınlayarak kurtardı.
İttifak ile olan ilişkilerini tekrar güçlendirmeye çalışan Jaina, bu sırada Orda’nın gizlice Stormwind hapishanesine girerek Zandalar Prensesi Talanji ve Kâhin Zul’u kaçırmaya çalışmasına da engel olmaya çalıştı ancak Zul bölgeyi ateşe verince peşlerini bırakarak yangının şehre yayılmasını engellemeye odaklandı. Kral Anduin savaş konseyini toplayıp İttifak’ın yeni müttefiklere ihtiyacı olduğunu söylediğinde Kul Tiras’ın güçlü bir müttefik olacağını önerdi. Genn Greymane ona Kul Tiras’ın İttifak’ı terk etmesinin sebebinin Jaina’nın hareketleri olduğunu hatırlattığındaysa ne pahasına olursa olsun onları ikna edeceğini söyleyerek bu konudaki kararlılığını belirtti. Böylece Azeroth’lu maceracılarla birlikte Kul Tiras’a doğru yelken açtılar.
Boralus’a vardıklarında Jaina şehirde hoş karşılanmayacağının farkındaydı. Nitekim Proudmoore Kalesi’ne yaklaşırlarken onun kim olduğunu anlayan muhafızlar derhâl tutuklama girişiminde bulundular. Jaina karşı koymadan teslim oldu ve yıllar sonra ilk defa annesiyle karşı karşıya geldi. Katherine, bunca şeyden sonra Jaina’nın neden geri döndüğünü öğrenmek istedi. Jaina İttifak adına yardım istemeye geldiğini söyledi ancak Kul Tiras’ın dört yönetici hanesinden biri olan Ashvane’in yöneticisi Priscilla Ashvane, ihanetin bedelinin idam olduğunu hatırlattı ve Katherine’in kendi kızına sırtını dönmesine neden oldu.
Annesinin mühürlediği kader sonucu Jaina da Kul Tiras’ın en kötü suçlularının en acı verici şekilde can vermeleri için bırakıldığı Kaderin Sonu adasına terk edildi. Kimse bu adanın nasıl işlediğini bilmese de sadece Denizpirleri’nin ulaşabildiği bu adaya bırakılan kimsenin bir daha görülmediği, orada karanlık bir şeyler döndüğü halk arasında fısıldanırdı. Gerçekteyse ada kadim drust diyarına açılan bir geçit barındırıyordu. Drustların kralı Gorak Tul, adaya terk edilen mahkumları Thros adındaki dehşet verici diyara çekerek onlara en korkunç kâbuslarıyla işkence ediyordu. Jaina’nın başına gelen de tam olarak buydu: Thros’ta geçmişinden peşini bırakmayan kâbuslarının pençesine düştü. Arthas’ı ve Stratholme katliamını gördü; babasının ölümünden duyduğu pişmanlığı ve annesinin onu ölüme terk edişinden duyduğu dehşeti tekrar tekrar yaşadı; Varian’ı yüz üstü bırakmış olmanın suçluluğuyla boğuştu; Kinndy’nin kaybını defalarca hissetti…
Jaina geçmişinin hayaletleriyle yüzleşirken bazı kahramanların çabaları sayesinde Katherine Proudmoore yaptığı hatanın farkına vardı. Leydi Ashvane aslında onu manipülasyon altına alan ve sırtından bıçaklama planları yapan güç delisi bir haindi; Jaina ise gerçekten de babasının ölümünden sorumlu olmasına rağmen yapmış olduğu şeyi halkına ihanet etmek için değil, bir savaşı önlemeye çalıştığı için yapmıştı. Kızını anlamaya bile çalışmadan sadece duyduklarıyla hareket eden Leydi Katherine büyük bir pişmanlık duydu. Yine aynı kahramanların yardımıyla kızını kurtarmak için önce Kaderin Sonu adasına ulaştı ve buradan Thros boyutuna girdi. Jaina’yı bulduğunda kızını hapis kaldığı kâbusların arasından kurtarmak için ona kendisini affetmesi gerektiğini söyledi ve böylece Jaina daha önce kimsenin dönmeyi başaramadığı boyuttan annesi tarafından kucaklanarak geri döndü.
Bu sırada Leydi Katherine’in yokluğunu fırsat bilen Ashvane, emrindeki korsanlarla birlikte Boralus’u istila etmeye çalışıyordu. Şehirde çatışmalar baş göstermişti ve öncelikle şehri korsanlardan temizlemeleri gerekiyordu. Limanı geri aldıktan sonra Katherine, kızına Daelin’e ait olan kolyeyi geri verdi ve Jaina da bu kolyeyi kullanarak Stormsong evinin yozlaşmış Denizpirleri tarafından büyülü bir fırtınanın içine hapsedilmiş Kul Tiras donanmasının yerini saptayarak onları eve geri çağırdı. Tam da Ashvane’in gemisi limana çıkartma yapacakken eve dönüş için yol bulan ve Jaina’nın küçük kardeşi Tandred tarafından komuta edilen filo, Ashvane’in korsanlarını kıskıvrak ablukaya aldı. Kaçacak yeri kalmayan korsanlar ve Ashvane teslim olmak zorunda kaldılar. Kızına yaptığı haksızlığı telafi etmek isteyen Katherine ise bu sorumluluğun artık Jaina’nın olduğunu söyleyerek kızını Kul Tiras’ın Lord Amirali ilan etti.
Jaina, yurdu ve ailesiyle olan bağlarını tekrar kurup sağlamlaştırmanın da ötesinde Kul Tiras’ın tekrar İttifak’ın bir müttefiği olmasını sağlamıştı. Kul Tiras halkından bir iyi niyet göstergesi olarak Tandred ile birlikte Kral Anduin için yeni bir gemi inşa etme işine koyulup planları tasarlaması için efsanevi gemi yapımcısı Dorian Atwater’ı görevlendirdiler.
Jaina’nın ailesiyle geçirdiği bu huzurlu kavuşma, Taelia Fordragon’ın taşıdığı acil bir haberle kesildi: Orda, Boralus’un batısındaki Balıkçı Rıhtımı’na saldırı düzenlemişti. Katherine ve Tandred, Boralus’un defansını güçlendirmek için geride kalırlarken Jaina ise Orda kuvvetleriyle yüzleşmek için rıhtıma ışınlandı. Bölgedeki sivilleri kurtardıktan sonra Tiragarde Kanalı’na açılan girişi donduran Jaina, Orda’dan çaldıkları azerit bombalarla istilacı gemileri patlatıp batırdı.
İttifak güçleri bu zaferin ardından gözlerini Orda’nın yeni müttefikleri olan Zandalar trollerinin başkentine diktiler ve büyük bir istilanın temelleri atılmaya başlandı. Jaina da bu istilanın bir parçası olarak Zandalar Adası’na yolculuk etti ve hiçlik elflerinin lideri Umbric’in büyüsü altında gizlenerek Zuldazar’daki hazine odasına sızarak Orda’nın onlardan çaldığı Derinsu Asası‘nı geri aldı.
İstilanın ikinci aşaması bu şekilde başladı: İttifak ordusunun bir bölümü Nazmir üzerinden yem olarak çıkartma yaptı ve asayı kullanarak bölgeyi yoğun bir sisle kapladılar. Asıl çıkartmanın Nazmir’den geldiğini düşünen Orda ana gücünü o tarafa yoğunlaştırırken İttifak’ın asıl istila kuvvetiyse savunmasız kalmış Dazar’alor’u vurdu. Jaina ve gemisi saldırının en önünde yer aldı ve Lord Amiral, büyüsüyle arkalarında kalan diğer gemileri de elinden geldiğince korumaya çalıştı. Dazar’alor limanına yeterince yaklaşıp da Orda’yı Altın Donanma ile karşılık vermeye zorladıkları anda daha önceden İttifak ajanlarının yerleştirmiş olduğu bombaları patlattılar ve Orda’nın neredeyse bütün filosunu tek hamleyle silip süpürdüler. Böylece Dazar’alor Savaşı başlamış oldu.
Orda’yı ve Zandalar trollerini gafil avlayan İttifak, onlar bir karşılık veremeden Kral Rastakhan’ın taht odasına kadar ilerlemeyi başardı. Ölüm loası Bwonsamdi’ye yakaran Rastakhan, İttifak kuvvetlerine boyun eğmeyi reddetti ve son nefesine kadar savaştı. Rastakhan’ın ölümü ve Altın Donanma’nın yok edilmesiyle amaçlarının çoğunu elde etmiş olan İttifak böylece geri çekilmeye başladı. Ancak neler döndüğünü anlayan Orda kuvvetleri hemen peşlerindeyken Boralus’a sağ salim bir şekilde dönmeleri imkânsızdı, bu yüzden Gelbin Mekkatorque ve Jaina bir avuç cesur askerle birlikte geride kaldılar. Mekkatorque, Jastor Gallywix’in azerit zırhlı makinesiyle çarpıştı ve goblini yenmesine rağmen kendisi de ağır yaralandı; kaçış kapsülündeki bir arıza sebebiyle bir nevi komaya girdi.
Orda filosundan geriye kalan bir avuç gemi, Jaina ve Kul Tiras donanmasına Büyük Deniz’i aşmaya çalışırlarken yetişti ve Jaina denizin bir kısmını dondurarak gemilere çıkartma yapmalarını sağladı. Ancak intikam arzusuyla yanan Orda kahramanları aman vermeyip saldırılarına devam ettiler ve sahireyi de ciddi şekilde yaraladılar; böylece Jaina, yanındakilerle birlikte Boralus’a geri ışınlanarak kaçmak zorunda kaldı.
Lord Amiral yaralarını iyileştirmeye çalışırken Boralus’a geri dönen İttifak liderleri ise durum değerlendirmesi yapıyorlardı. Mekkatorque’u kurtaramıyor olmaları hepsinin moralini bozmuştu ve Anduin, Orda ile Zandalar trolleri arasında açmaya çalıştıkları gediğin Rastakhan’ın ölümüyle tam tersi etki yapmasından korkuyordu. Nitekim tam olarak da öyle oldu ve Sylvanas, İttifak’ın saldırısının yarattığı duyguları körükleyerek Zandalar trollerinin Orda’ya katılışını resmi hâle getirdi.
Sylvanas’ın kurnaz planları bu kadarla da kalmamıştı. Dazar’alor Savaşı’ndan önce Jaina’nın İkinci Savaş sırasındaki Orda’yla çarpışırken ölmüş abisi Derek’in cesedini denizin dibinden çıkarttıran Banşi Kraliçe, onu bir diriölü olarak kaldırmıştı. Dahası beynini yıkayarak Proudmoore ailesinin üzerine salmayı ve uygun vakit geldiğinde onlara ihanet etmesini planlıyordu. Sylvanas’ın yöntemlerinden Kan Savaşı’nın başından beri bir hayli hoşnutsuz olan bazı Orda üyeleri için bu bardağı taşıran son nokta oldu. Baine Bloodhoof, kendisi gibi düşünen bir grupla birlikte Derek’i Sylvanas’ın pençesinden kurtardı ve Theramore açıklarında Jaina’yla buluşarak abisini ona teslim etti.
Jaina, Derek’i o şekilde görünce başta öfkeyle dolsa da onun iradesinin hâlâ kendisine ait olduğunu görüp Baine’in de sadece yardım etmeye çalıştığını anlayınca sakinleşti. Zira Baine abisini ona getirmekle çok büyük bir risk almıştı ve Sylvanas bunu öğrenecek olursa Baine’i (ve dâhil olan herkesi) kesinlikle öldürürdü. Jaina, Baine’e teşekkür etti ve Derek’i ona bu yeni durumuyla ilgili yardımı olabilecek birilerinin yanına göndererek Boralus’a geri döndü.
İttifak güçleri çok geçmeden Orda donanmasından geriye kalan bir avuç geminin denize açıldığıyla ilgili haber aldılar ve bizzat Jaina ile Genn’in aralarında olduğu bir filo bu gemilerin peşine düştü. Orda donanması gerçekten de neredeyse tamamen yok olmuş olsa da Sylvanas ve onun sağ kolu Nathanos’un durumu eşitleyeceğini umdukları birtakım planları vardı. İttifak’ın kovaladığı gemilerden birisinde bizzat bulunan Nathanos, aslında kara hançer Xal’atath’ı kullanarak gemileri Eski Tanrı N’zoth’un tuzağının tam ortasına götürüyordu. İttifak filosu Orda gemilerine yetişemeden Kraliçe Azshara’nın emriyle okyanusun suları yarıldı ve iki taraf da gözler önüne serilen kadim elf şehri Nazjatar’da kısılı kaldı.
Azshara’nın nagalarına karşı savaşıp yeniden birlik olmaya çalışan İttifak kuvvetleri, ankoan adında bir ırkın üssü olan Mezzamere kampına denk geldiler ve bu ırkın lideri Kılıçustası Okani ile iş birliği yaptılar. Azshara’nın onları istediği an suların altında boğabileceği gerçeğiyle yüzleşerek güçlerini toplamaya çalıştılar ve Jaina, bir Azeroth kahramanına ait olan Azeroth’un Kalbi artefaktını kullanarak Boralus’a -geçici de olsa- bir geçit açmayı başardı. İttifak kuvvetleri Mezzamere’de Azshara’ya yapacakları karşı saldırıya hazırlanırken Anduin bir haberci göndererek Sylvanas’ın Baine’in ihanetini öğrendiğini ve onu Orgrimmar’da esir tuttuğunu haber verdi.
Baine’e borçlu olan Jaina, derhâl Matthias Shaw ve İttifak kahramanlarından ufak bir grupla birlikte Orgrimmar’a ışınlandı. Baine’i kurtarmak için gizli bir şekilde ilerleyen grup, burada aynı amaçla bulunan beklenmedik başka bir ekiple karşılaştı: Saurfang, Thrall ve Orda kahramanı. İki taraf Baine’i kurtarmak için güçlerini birleştirdiler ve Orgrimmar’ın altındaki tünellerde ilerlerken Sylvanas’a sadık bir sürü Orda askerini öldürmek durumunda kaldılar. Dalaran’da yaşananların ardından hâlâ Jaina’ya kişisel bir kin güden kan elfi Hathorel, yanında bir grup büyücüyle onları durdurmaya çalışsa da Baine’i esir tutan zincirler kırılır kırılmaz Jaina herkesi Thunder Bluff yakınlarındaki bir açıklığa ışınladı.
Thrall yanına gelerek Baine’i kurtarmalarına yardım ettiği için teşekkür etti ancak ikisi de Sylvanas’ın vereceği karşılık için endişeliydi. Thrall bütün bu olanların suçunu kendi yaptıklarına bağlıyordu: Cairne’i zamanında dinlememiş olması ve yaşlı taurenin ölümü, Garrosh’u liderliğe getirip Theramore’u da kapsayan büyük bir felakete sebep olması, Orda’yı yüz üstü bırakmış olması… Yakın zamanda kendi hataları ve pişmanlıklarıyla yüzleşmiş olan Jaina onu anlıyordu ve bunu aşması için ona yardımcı oldu; birlikte durdukları zaman ne kadar kudretli olduklarını, Hyjal Dağı’nda aldıkları zaferi hatırlattı. Thrall’ın buna oldukça geçerli bir cevabı vardı: Birlikte sırt sırta savaştıkları her seferin ardından başka bir savaş ve anlaşmazlık çıkıyordu; kalıcı bir barış bir türlü sağlanamıyordu. Ancak Jaina bu sefer farklı olacağını düşünüyordu. Bu sefer daha bilgili, daha akıllı ve tecrübelilerdi. Kendi kazandığı umudun bir kısmını Thrall’a aktarmış ve Baine’e olan borcunu ödemiş olmanın verdiği güçle onlara veda etti ve Anduin’e rapor vermek üzere Stormwind’e döndü.
Raporunu verdikten sonra tekrar Nazjatar’a dönen Jaina, olan biteni Genn’e anlattı. Genn her ne kadar bir Orda liderini kurtarmak için İttifak birliklerini ardında, Nazjatar’da bırakmış olmasına öfkelense de Jaina’nın mantığını dinleyince yatıştı. Azshara (ve muhtemelen Sylvanas) onların birbirlerinin gırtlağına yapışmasını umuyordu. Oysa Saurfang’in çıkartacağı bir isyan hem Orda içindeki durumdan rahatsız olanlara hem de İttifak’a yarayacaktı.
Azshara’nın hâlâ onlarla oynadığı düşünülünce yapılabilecek en mantıklı şeyin Gelgittaşı’nın kontrolünü kazanmak olduğuna kanaat getiren Jaina, binlerce yıl öncesinde şehrin henüz sular altında kalmamış olduğu zamanlarda Zin-Azshari’ye aşina olan Shandris Feathermoon’u Azshara’nın büyüsüne karşı koyabilecek bir yol bulmakla görevlendirdi. Suramar Mızrakları’nın varlığını öğrendikten sonra bu mızrakları ele geçirmek için saldırıya geçtiklerinde Lor’themar Theron ve Baş Gizembilimci Thalyssra önderliğindeki Orda kuvvetleriyle yolları kesişti. Savaşmak yerine Azshara’ya karşı durmak için birlik olmaları gerektiğinde hemfikir oldular ve Gelgittaşı’nı koruyan bariyeri mızrak sayesinde indirdiler. Jaina ve Thalyssra büyülerini birleştirerek Gelgittaşı’nı kullanıp Azshara’nın Ebedi Sarayı’nı koruyan mühürleri kırdıktan sonra savunmadan çıkıp saldırıya geçtiler. Azshara ise bütün bunları eğlenerek izliyordu; onlar yapacakları saldırıyı planlamaya çalışırken hepsini resmi bir şekilde sarayına davet etti.
Azshara’nın davetini kabul eden İttifak ve Orda güçleri, saraydaki birbirinden güçlü düşmanları yenerek kraliçenin karşısına çıktılar. Azshara bir yandan kahramanlarla savaşıp bir yandan da N’Zoth’un zincirlerini kıracak gücü toplamaya çalışırken çetin bir savaş verdi lakin eninde sonunda yenik düştü. Jaina ve Lor’themar düşmüş kraliçeye doğru ilerlerlerken N’Zoth’u binlerce yıldır hapis tutan zincirler kırıldı ve Eski Tanrı sonunda serbest kaldı. Bozguna uğramış ve son nefesini vermek üzere olan Azshara’yı alıp gölgemsi dokungaçlarından biriyle okyanusun karanlığı içerisine çekerek gözden kayboldu. Azshara’nın planı işe yaramıştı: N’Zoth artık serbestti.
Nazjatar’daki kuvvetler Azshara ile savaşırken Saurfang ve Thrall da Sylvanas’ı durdurmak için toplayabildikleri kadar çok asker toplamaya çalışıyorlardı ancak sayıları yeterli değildi. Saurfang, Anduin’e haber yollayıp onu gizli bir toplantıya davet ederek ne kadar asker yollayabileceğini sordu. Hepsi de bu saldırının başarısız olmasının sonları olacağının farkındaydı ancak en azından artık birbirleriyle savaşmak yerine yuvaları için, yani Azeroth için savaşıyorlardı. Toplayabildikleri bütün kuvvetler ve kuşatma makineleri ile Ustura Tepesi‘nde bir araya gelip oradan da Orgrimmar kapılarına dayandılar. Jaina’nın görevi, Thalyssra ile birlikte büyü gücünü kullanarak birliklerini Orgrimmar’dan gelebilecek saldırılara karşı korumaktı. Bu sırada Thalyssra ona “uçan gemisi ve mistik saldırıları” hakkında sorular sorsa da Jaina bunun kadim bir Kul Tiras sırrı olduğunu söyleyip gülerek geçiştirdi.
Herkes yerini aldığında Saurfang, topladığı ordunun canını boş yere harcamasına göz yumamadı ve belki de bu savaşı tek bir fedakârlıkla çözebileceklerini söyleyerek (muhtemelen bunun son dövüşü olacağını bildiği hâlde) Sylvanas’ı mak’gora’ya çağırdı. Sylvanas, ihtiyar askere acı çektirme fırsatını geri çevirmeyerek düelloyu kabul etti.
Anduin babasının kılıcı Shalamayne’i, Thrall da kendi baltasını dövüş için Saurfang’e takdim etti; Sylvanas ise yanındaki sancaktardan bir çift hançer aldı. Böylece bütün İttifak ile Orda’nın gözleri önünde Saurfang ve Sylvanas’ın düellosu başladı. Sylvanas çevik hareketlerle orkun hantal ama güçlü saldırılarından sıyrılarak ihtiyar askeri kanatacak kesikler attı. Meşum bir dumanla tüten bu kesikler Saurfang’i yavaşlatsa da düşüremedi. Umudu asla yok edemeyeceğini ve Orda’nın bunu da atlatacağını söyleyen Saurfang, Shalamayne’i ikiye ayırarak Sylvanas’a beklenmedik bir saldırıda bulundu ve banşiyi gözünden yaraladı. Yarayı ve Saurfang’in temsil ettiği her şeyi inkar eden Sylvanas öfkeye kapılıp Orda’nın bir hiç olduğunu haykırdı ve istemeden de olsa elini gereğinden fazla belli etmiş oldu. Artık herkes onun Orda’yı halkı olarak değil de savaşa sürülecek, feda edilebilir piyonlar olarak gördüğünü biliyordu. Elini gösterdiği için öfkeyle atılıp kazandığı yeni karanlık güçleri kullanarak Saurfang’i öldürdü ve yakında bunların hepsinin ne kadar anlamsız kalacağını söyledikten sonra Orgrimmar’ı ve Orda’yı terk etti.
Kan Savaşı olarak da bilinen Dördüncü Savaş böylece nihayete erdi. Saurfang son savaşında Sylvanas’ı -dövüş kısmında değilse de- kendi oyununda alt etmeyi başarmıştı. Her ne kadar daha çok kan dökülmesini engellemiş olsa da Jaina ihtiyar asker için üzülüyordu. Onun İttifak için hem kayda değer bir düşman hem de çok iyi bir dost olduğunu söyledi. Orda ve İttifak hep birlikte Orgrimmar’a girerek Saurfang’e son kez saygılarını sunduktan sonra Jaina, Boralus’a giden bir geçit açıp İttifak kafilesini Kul Tiras’a ışınladı.
Savaşın ve nefretin döngüsünü bu sefer gerçekten kırabilmiş olduklarını uman Jaina, Sylvanas’ın açtığı yaralardan bir diğerinin iyileştiğinden emin olmak için Fırtınanağmesi Vadisi‘ne gitti. Burada Arthas’ın ablası olan ve kendisi de yakın zamanda bir diriölü olarak yeni bir “yaşama” başlayan Calia Menethil’i mütevazı bir evde yaşarken buldu. Ağabeyi Derek’i yeni “durumuna” alışabilmesi ve birbirlerine destek olmaları için Calia’nın yanına yollamıştı. Calia ve Derek görünüşe bakılırsa gayet iyi anlaşıyorlardı ve savaşın nihayet bittiğini duymaktan bir hayli memnunlardı. Gelecekte onları bekleyen yeni savaşlara kafa yormadan sadece bir an için rahatlamak amacıyla üçü birlikte bir yürüyüşe çıktılar. Ne de olsa N’Zoth serbestti, Sylvanas bilmedikleri kim bilir kaç tane plana sahipti… Azeroth için çarpışacakları yeni savaşlar yakındı.
Ama şimdilik sadece biraz rahatlayabiliyor olmak hepsine iyi gelecekti.