KİMDİR, NEDİR: ILLIDAN STORMRAGE

“Hain… İhanete uğrayan asıl bendim! Yine de peşimden koşuluyor. Yine de benden nefret ediliyor. Ancak şimdi gözlerim diğerlerinin göremediklerini görüyor. Bazen kaderin eline hükmetmek gerektiğini biliyorum!”

Illidan Stormrage, ikiz kardeşi Malfurion ile birlikte on bin yıldan uzun bir süre önce -yani Azeroth henüz tek bir kıtadan oluşuyorken- Val’Sharah bölgesindeki Lorlathil kasabasında dünyaya geldi. Malfurion’un aksine Illidan, gece elfleri arasında gelecekte büyük işler başarılacağına işaret olduğuna inanılan altın rengi gözlere sahipti; doğumunu ilan eden Elune Rahibesi’ne göre şanlı ve refah dolu bir geleceğe sahip olacaktı. Fakat Illidan’ın geleceği aslında beklendiği gibi huzur ve şan dolu olmayacaktı.

Çocukluk ve gençlik yıllarını gece elfi başkenti Suramar ile Val’sharah arasında geçiren Illidan ve Malfurion, bu dönemde Tyrande Whisperwind ile de tanıştılar. Beraber avlanmaya çıkan genç gece elfleri arasında bu dostane yarışı kazanan her zaman Tyrande oluyordu. Üçlü çocukluklarını beraber geçirip ayrılmaz dostlar hâline gelseler de Tyrande’nın farkında olmadığı şey zaman içerisinde iki kardeşin de ilgisi ve sevgisini kazandığıydı.

Yaşları ilerlediğinde ait oldukları yeri bulmak isteyen üç arkadaş arasından Tyrande, bir Elune Rahibesi olmayı seçerek ilk adımı atan oldu. Malfurion ve Illidan ise bir Yaban Tanrı olan Cenarius’un gözetimi altında doğanın gücüne hakim olup birer druid olabilmek için eğitim almaya başladılar. Yaban Tanrı’nın druid öğretileri söz konusu olduğunda Illidan’ın acemice hareket ettiği ve sabırsız olduğu ortaya çıkmıştı. Malfurion ise ne kadar yetenekli olduğunu göstererek aldığı eğitimi büyük bir hızla özümsedi ve zaman içerisinde Azeroth topraklarının ilk druidi olarak tarihteki yerini aldı. Cenarius, Illidan’ın sabrını kontrol altına alamadığını ve çabuk sinirlendiğini fark ettiğinde ise ona druidizmi öğretmekten vazgeçti ve dilerse bu eğitimi kardeşi Malfurion’dan alabileceğini dile getirdi. Bir usta yerine bir çırak olarak gördüğü ikizinden eğitim almayı reddeden ve druidizmin kendi yolu olmadığına kanaat getiren Illidan, doğanın gücünü ardında bıraktı. Aslen bir Asil Doğan olmamasına rağmen gizemli büyü sanatları üzerinde çalışıp büyücü olabilmek için yola koyuldu.

lorekeeper-kimdir-nedir-illidan-01

İş büyü kullanımına gelince Illidan’ın ne kadar yetenekli olduğu kısa süre içerisinde fark edilecekti. Kraliçe Azshara’nın birlikleri arasına katılmayı başaran Illidan’ın bu nispeten huzur dolu günleri, Yakan Lejyon’un Azeroth’a gelmesiyle son buldu. Azeroth’un başına nasıl bir bela açıldığını ve tüm yaşananların ardında Azshara’nın olduğunu fark eden Malfurion, Kadimler Savaşı başladığı sıralarda kardeşini kraliçenin yanından ayrılması konusunda ikna etti.

Kal’dorei Direnişi’ne katılan Illidan, iblisleri nasıl alt edebileceğini fark edip direnişin lideri konumundaki Kur’talos Ravencrest’i bir iblisin saldırısından kurtararak dikkatleri üzerine çekti ve kısa süre içinde Kur’talos’un kişisel büyücüsü olarak saflardaki yerini aldı. Daha sonra Ay Muhafızlığı olarak adlandırılan gece elfi askerî birliğinin lideri Latosius öldüğünde ise bu kuvvetin başına getirildi. Illidan yıllardır aradığı o önemli konuma gelmek üzere olduğunu hissediyordu ancak kardeşi Malfurion’ın Lejyon’u yenilgiye uğratabilmek amacıyla Ebediyet Pınarı’nı yok etmek istediğini öğrendiğinde hayalleri suya düşecekti.

Lejyon’un Karakarga Kalesi’ne yaptığı saldırı sırasında ön saflarda yer alan Illidan, eğer kale düşerse Suramar’ın büyük bir tehditle karşı karşıya kalacağını biliyordu. Kaleyi başarılı bir şekilde savunan Illidan, her ne kadar iblisleri alt etmiş olsa da bunu yaparken emrindeki Ay Muhafızlığı askerlerinin hayat enerjilerini çalarak onların ölümüne sebep olduğundan Kur’talos tarafından ciddi şekilde eleştirildi. Ancak Illidan’a göre kimi zaman zor kararlar verilmesi ve zafer kazanmak için özveride bulunulması gerekiyordu. Fikirlerini paylaşmayan Kur’talos’a ondan öğrenebileceği bir şey kalmadığını söyleyerek sırtını dönen Illidan, Direniş saflarından ayrılarak kendi yolunu çizmeye yöneldi.

Karakarga Kalesi

Illidan, kendi ırkı savaşta zar zor ayakta kalırken Lejyon’un iblislerinin sonu gelmez bir şekilde Kalimdor’a aktığını gözlemledi. Kaosun içerisinde bile saf büyüsel bir güzellik olduğunu düşünmeye başladı. Aynı zamanda gece elflerinin lideri konumuna gelen Tyrande’yı etkilemek için düşüncesizce hareket ediyor ve yaptıklarının sonuçlarını düşünmüyordu. Fakat Tyrande’nın Malfurion’ı seçtiğini öğrendikten sonra hisleri ve düşünceleri karardı. Kraliçe Azshara’nın başdanışmanı olan büyücü Xavius, Illidan’ın bu durumunu fark edince onun şüpheleri üzerine oynamaya başladı ve Illidan’ı kendi saflarına çekmeye çalıştı. Malfurion olmasa Tyrande’yı elde etmek için karşısında kimsenin kalmayacağını ima eden düşüncelerle Illidan’ın aklını bulandıran Xavius, kardeşine de sırt çevirmesini sağladı. Böylece kendince bir plan yapan Illidan, Azshara’nın Sarayı’na doğru yola çıktı.

Söylentilere göre bu sırada Azzinoth adındaki bir iblis ile karşılaşan Illidan onu yendi ve efsanevi silahlar olan Azzinoth’un Savaşkılıçları’nı da bu şekilde edindi. Azshara’nın Sarayı’na vardığında ise kraliçeye ve Lejyon kuvvetlerine kumandanlık eden iblis Mannoroth’a bağlılık yemini etti. Azshara ve Mannoroth, siyah ejdersürüsü lideri Neltharion’ın yaratımı olan oldukça güçlü bir eşyayı, Ejderha Ruhu’nu kullanarak Sargeras’ı Azeroth’a getirmek için hazırladıkları büyülü geçidi genişletmek istiyorlardı. Illidan bu konuda yardımcı olabileceğini söyledi ve bir şekilde Sargeras ile bağlantı kurulmasını sağladı; ancak kimsenin bilmediği bir sır taşıyordu: Asıl amacı düşmanının gücüne sahip olmak ve onları yakından tanımaktı. Illidan’ın asıl amacını bilmeyen Sargeras, büyücünün planını uygun buldu ve ona çeşitli güçler bahşetti. Sargeras’ın büyüsüyle Illidan’ın gözleri yanmış ve yerlerine fel alevlerden oluşan toplar yerleşmişti; bedeni ise yine fel enerjisiyle dolu dövmelerle kaplanmıştı. Ancak Sargeras’ın yaptıkları bunlarla sınırlı değildi: Illidan aynı zamanda Yakan Lejyon’un gerçek gücüne de tanık olmuştu. Sonu gelmeyen bir iblis ordusunun evrende sayısız gezegeni yok edişi görmüş, Lejyon’un kudretini fark etmişti. O andan itibaren Illidan, Yakan Lejyon’u gerçek düşman olarak belledi ve yok etmenin yollarını arayacağına dair kendine yemin etti.

lorekeeper-kimdir-nedir-illidan-02

Edindiği yeni güçlerle harekete geçen ilk iblis avcısı, Mannoroth ve Azshara’ya anlattığı planı devreye soktu. Kraliçe tarafından kendisine eşlik etmesi için gönderilen Varo’then isimli gece elfiyle birlikte yola çıkan Illidan, kardeşi Malfurion’ın da aynı artefaktın peşinde olduğunu fark etti. Ejderha Ruhu’na ilk ulaşan ve onu ilk ele geçiren Malfurion olsa da Illidan bu kadim eşyayı ikizinden çalmayı başardı ve söz verdiği üzere Mannoroth’a teslim etti; ancak Lejyon’un gücüne şahit olan Illidan, asıl amacından sapmayarak onları yok etmenin yolunu da arayacaktı.

Direniş saflarına geri dönen Illidan, Lejyon’a ve Mannoroth’a bağlılık yemini etmiş olmasının bir anlam ifade etmediğini ve bunu yalnızca düşmanlarını daha iyi tanımak için yaptığını iddia etti. Ancak yine de Azeroth’un kurtuluşuna yardımcı olacak önemli bir eşyayı Lejyon’a teslim ettiği için büyük güvensizlikle karşılandı. Illidan ise bu durumu pek önemsemiyordu zira asıl sıkıntı duyduğu şey Malfurion’ın Ebediyet Pınarı’nı yok etme planıydı ve bunun düşüncesi bile Illidan’ı rahatsız ediyordu. Pınar’ın kendisi, gece elflerinin büyü gücünün ve ölümsüzlüklerinin kaynağıydı; yok edildiği takdirde sahip oldukları her şeyi kaybedeceklerini düşünüyordu. Daha sonrasında ise tek başına gizlilikle hareket ederek Pınar’ın suyundan birkaç şişe alarak sakladı.

Ebediyet Pınarı yok edilip Azeroth birçok kıtaya ayrıldıktan sonra yeni bir büyü kaynağı edinmeleri gerektiğine inanan Illidan, Hyjal Dağı’ndaki küçük bir göle gitti ve sakladığı şişelerden üç tanesini bu göle boşaltarak ikinci Ebediyet Pınarı’nın yaratılmasına sebep oldu. Bu hareketini fark ederek dehşete düşen gece elfleri hemen harekete geçseler de yakalanmak istemeyen Illidan, Kraliçe Azshara’ya son anda sırt çeviren ve direnişe katılan birçok asil doğanın ölmesine, aralarında Dath’Remar Sunstrider ile Jarod Shadowsong’un da bulunduğu bir kısım elfin ise komaya girmesine sebep olacak büyülerle karşılık verdi. Malfurion ise kendisine destek olan Tyrande, Maiev Shadowsong ve Shandris Feathermoon ile birlikte Illidan’ı yakaladı.

Malfurion, Illidan’ı bu düşüncesiz davranışından ötürü ihanetle suçladı. Gece elflerinin büyük bir kısmı Illidan’ın öldürülmesi gerektiğini savunurken kardeşini öldürmek istemeyen Malfurion, onun hapsedilmesinin daha uygun olacağı konusunda onları ikna etti. Malfurion’a göre mistik büyü gücü kullanımı yanlış bir yoldu ancak Illidan tam tersini düşünüyordu: Yakan Lejyon’un Azeroth’u ele geçirmek için geri döneceğinden emindi ve geldiklerinde her tür büyüye ihtiyaç duyacaklarına inanıyordu. “Hain” olarak anılmaya başlanan kardeşinin sözlerine kulak asmayan Malfurion, onu Hyjal Dağı’nın derinlerindeki Höyük Mağaraları’nda yer alan özel bir hapse yerleştirdi.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)