Yakan Lejyon’un Azeroth’a gönderdiği yaratıklar arasında Atrigan ve Belac adındaki iki güçlü iblis de bulunuyordu. Bu ikili aslen İblis Engizisyonu olarak biliniyorlardı ve düşmanlarını yakalamak, sorguya çekmek ve işkence ederek zihinlerini yıkamak üzerine uzmanlaşmışlardı. Sargeras’ın Kabri’ni Lejyon güçlerinden temizlemek isteyecek kahramanların varlığından haberdar olan Kil’jaeden tarafından bizzat konuşlandırılan Atrigan ile Belac, aynı zamanda draeneilerin lideri Velen’in oğlunu esir alan ve iradesini kırıp Rakeesh kişiliğine büründürerek Lejyon’a hizmet etmesini sağlayan iblislerdi.
Yaratılış Sütunları’nın kullanılmasını engellemek amacıyla harekete geçen ikili, karşılarına çıkan kahramanlara türlü işkenceler uyguladılar. Onlara hem fiziksel hem de zihinsel acılar çektiren, iradelerini kırmak için türlü yollar deneyen Atrigan ile Belac, tüm uğraşlarına rağmen uzun süren çarpışmanın sonunda yenik düşen taraf oldular. Yaratılış Sütunları’ndan Khaz’goroth’un Çekici de kazanılan zaferin ardından İblis Engizisyonu’nun cansız bedenlerinin bulunduğu bu odaya bırakıldı.
Tapınağın daha da iç kısımlarına ilerleyen kahramanlar, Ay Taraçası adı verilen bölgeye geldiklerinde hiç beklemedikleri düşmanlarla yüz yüze geldiler. Karşılarında Ay’ın Kız Kardeşleri bölüğünün üyeleri olan Kasparian, Yathae Moonstrike ve Lunaspyre’ın hayaletleri duruyordu. Bölük, Sargeras’ın avatarı tapınağa yerleştirilmeden binlerce yıl öncesinde kendilerini Elune’un hizmetine adamış savaşçı kadınlardan oluşuyordu ve bu üçlü, Maiev Shadowsong’un liderliğindeki Gardiyanlar ekibinin bir parçasıydı. Maiev, binlerce yıl gardiyanlık yaptığı Illidan’ı tekrar yakalayabilmek için onun ardından Parçalanmış Adalar’a gittiğinde Ay’ın Kız Kardeşleri de ona yardımcı olmuşlardı. Yanlarında teğmenlik rütbesine sahip olan Naisha da bulunuyordu. Illidan, Sargeras’ın Gözü adındaki bir artefaktı ele geçirmek için Sargeras’ın Kabri’ne girmişti; Maiev ve ekibi de onu yakalamak adına peşinden gitmişlerdi. Ancak tekrar esaret altına girmektense peşini bırakmayan bu elfleri kabre hapsetmeyi, hatta gerekirse bunu yaparken onları öldürmeyi bile göze alan Illidan, kadim tapınağın bir kısmının üzerlerine yıkılmasına sebep olmuştu. Maiev kendisini son anda kurtarmış olsa da ekibinin geri kalanı o kadar şanslı değildi.
Aradan geçen sayısız yılın ardından kabir tekrar açıldığında Ay’ın Kız Kardeşleri’nin hayaletleri de ortaya çıkmıştı. Kahramanların dostu düşmandan ayırt edemeyecek durumda olan bu gece elflerini alt etmekten başka seçenekleri yoktu. Ay ışığının, dolunayın karanlığının ve ay tutulmasının güçlerini kullanarak saldırıya geçen elfler, karşılarındakileri Elune’un ışığıyla yakmaktan, ok yağmuruna tutmaktan veya silahlarıyla yaralamaktan da geri durmadılar. Fakat yine de üçü birden aynı anda saldıramıyorlardı zira gittikçe azalan güçleri sebebiyle bir kerede aralarından yalnızca bir tanesini fiziksel forma büründürebilmeye yetecek kuvvete sahiplerdi. Bu yüzden kahramanlar sırasıyla Kasparian, Yathae ile sadık baykuşu Moontalon ve Lunaspyre’a karşı çetin bir mücadele verdiler ve nihayetinde zaferle ayrılan taraf oldular.
Kahramanlar ilerledikçe karşılaştıkları şaşırtıcı düşmanların sonu gelecek gibi durmuyordu. Gece elflerinin bir zamanlar kutsal bir mezarlık olarak kullandıkları kadim odaya geldiklerinde buranın da Lejyon’un yozlaştırıcı gücünden kaçamadığını fark ettiler. Lejyon’un buraya yerleştirip kullandığı Ruhlar Düzeneği adındaki nesne, ölülerin enerjilerini emiyor ve onları korkunç yaratıklara dönüştürüyordu. Bu öylesine acımasızca gerçekleştirilen bir dönüşümdü ki işkenceye uğrayan ruhlar, karşılarına çıkan her şeye saldıracak hâle geliyorlardı. Kahramanların karşısına çıkan kişi ise bu düzeneğin içerisinde barınan Harap Konak’ın muhafızı olarak varlığını sürdüren kadim bir isimdi: Dejahna.
Dejahna binlerce yıl önce, Kadimler Savaşı yaşanmadan çok daha önceleri Yüce Ay Rahibesi konumuna yükselmiş olan bir gece elfiydi. Şifa büyülerinde oldukça yetenekliydi ve inancı, onu Elune Kız Kardeşliği’nin lideri konumuna getirmişti. Güçlü önsezileri sayesinde öğrencileri arasında gerçekten istekli olanlarla olmayanları kolaylıkla ayırt edebiliyordu. Kadimler Savaşı başlayıp Kaldorei Direnişi oluşturulduğunda en büyük destekçilerden biri olan Dejahna, Suramar’a yapılan saldırı sırasında aldığı mızrak darbesi ile hemen ardından bir iblis tarafından hayat enerjisinin çekilmesi sebebiyle kendisini iyileştirememiş ve hayatını kaybetmişti. Ancak son nefesini vermeden önce en başarılı öğrencisi olarak gördüğü, Elune tarafından seçildiğine inandığı ve inancının tam olduğundan emin olduğu Tyrande Whisperwind’i yeni Yüce Ay Rahibesi ilan etmişti.
Dejahna, Ruhlar Düzeneği’nin yozlaştırıcı fel güçlerine ilk başta meydan okumuş olsa da en sonunda üzerindeki baskıya daha fazla dayanamayarak teslim olmuştu. Şimdi ise kahramanları alt edebilmek için çarpıklaştırılmış güçlerini kullanmaktan çekinmeyecek kadar yoldan çıkarılmış görünüyordu. Düzeneğin yarattığı ruhani düzlemde yer alan ve artık Ruh Kraliçesi olarak anılan Dejahna, kahramanların iki farklı ekibe ayrılmasına sebebiyet verdi.
“Efendinin iradesine karşı koymayın! Elune’un burada hiçbir gücü yok! Bu kabir artık Lejyon’un. Fâni ruhlar! Öylesine zayıf, öylesine acınasısınız ki…”
– Ruh Kraliçesi Dejahna
Bir grup işkence görmüş gece elfi ile baş etmeye çalışırken diğer grup da fiziksel düzlemde Ruhlar Düzeneği ve onun üzerlerine saldığı elf hayaletleriyle çarpışıyordu. Kahramanlar için zafer yaklaşmaktaydı ancak henüz pes etmek gibi bir planı olmayan Ruhlar Düzeneği, beklenmedik bir anda içerisinde barındırdığı Desolate Host’u ortaya çıkardı. İki düzleme ayrılmış olan kahramanlar üzerinde hükmünü ilan eden yaratık, onları karanlık güçlerle yaralamaya çalıştı. Çektiği acılar ve aldığı darbelerle giderek güçlenen bu meşum varlık, tüm çabalarına rağmen alt edildi; Yaratılış Sütunları’ndan biri olan Elune’un Gözyaşları ise bu kadim odaya bırakıldı.