Pandaren halkı ve beraber yaşadıkları diğer ırklar, kölelikten kurtulduktan sonra refah içerisinde yaşayabilmek için kendi imparatorluklarını kurdular. “Pandaren İmparatorluğu” adını verdikleri bu yeni düzende adının aksine sadece pandaren imparatorları olmayacak, zaman içerisinde hozen ve jinyu liderler de yer alacaktı. Ancak henüz yeni kurulmuş bu imparatorluğun hâlâ karşı durması gereken gizli düşmanları vardı: Troller.
Lei Shen’in ölümünün ardından mogularla ilişkilerini sürdürmeye devam eden Zandalari trolleri, yine de mesafelerini korumayı ihmal etmemişlerdi. Moguların büyü gücü sorgulanamaz derecede faydalıydı ancak iç çatışmaları ve Gök Gürültüsü Kralı’nın ölümünden sonra istikrarlı bir yönetim sağlanamaması, bir süre sonra trollerin onlara olan bağlılıklarını sorgulamaya başlamalarına sebep oldu. Ancak yine de Lei Shen’in kendilerine vadettiği ve Ebedi Çiçekler Vadisi yakınlarında edinecekleri bereketli toprakları unutmamışlardı; fakat yeni Pandaren İmparatorluğu’nun, bir zamanlar kendilerini köleleştirmiş olan moguların verdiği bir sözün gerekliliğini yerine getireceklerine inanmıyorlardı.
Zandalari başkenti Zuldazar’da gerçekleşen toplantılar boyunca troller, kendilerine vadedilmiş bu toprakları diplomatik yollarla mı talep etmeleri, yoksa zorla mı ele geçirmeleri konusunda bir sonuca varamadılar. En sonunda rahip Zulathra’nın soyundan gelen Mengazi adındaki trol, sunduğu sağlam plan ile tartışmalara noktayı koydu: Ona göre pandarenler, topraklarını asla trollere vermeyeceklerdi; ayrıca eğer herhangi bir saldırıdan haberdar olurlarsa oldukça güçlü bir direniş kuvveti oluşturabilirlerdi. Bu yüzden trollerin beklenmedik bir biçimde aniden ve pandarenleri kısa zamanda alt edecek bir güçle saldırmaları gerekiyordu.
Zandalari Dağları’ndan yola çıkan troller, güneydeki Pandarya topraklarına ilerlerdiler. Kun-Lai Zirvesi’nin kuzeyindeki verimli toprakları ele geçirmek isteyen trol ordusu, buradaki çitfçi pandaren yerleşimine saldırarak yerle bir etti. Burada yaşayan neredeyse her pandareni katleden troller, daha sonra Yeşim Ormanı olarak adlandırılan ve Pandaren İmparatorluğu’nun merkezi olan bölgeye ilerlediler.
Yaşanan istilanın haberi barışçıl pandarenlere ulaştığında halk arasında büyük bir panik yaşandı. Pandarenlerin düzenli bir ordusu yoktu, senelerce maruz kaldıkları kötü muamele yüzünden yalnızca huzurlu bir hayat sürmek istiyorlardı ve Ejderin Omurgası’nı korumakla görevli olanlar dışında askeri güç sahibi değillerdi. Keşiş öğretilerini devam ettiren pandaren sayısı azdı ve bu yüzden savunmasızlardı. Ayrıca troller sayıca üstünlerdi ve bu da yetmiyormuş gibi savaşta üstünlük sağlamalarına sebep olan, iri yarasalara ve hatta dinozorlara binen birlikleri vardı. Zandalari Trol Savaşları olarak geçen bu olay yaşanırken Pandaren İmparatorluğu’nun halkları tüm güçleriyle kendilerini savunmaya çalışsalar da başarısız oluyorlar ve her geçen gün geri çekilmek zorunda kalıyorlardı. Savaşın gidişatını ise Jiang adındaki genç bir dişi pandaren değiştirdi.
Yeşim Ormanı’ndaki Botanik Bahçesi’nde dolaşmakta olan Jiang, yürüyüşü esnasında bir ses duymuş, sesin geldiği yöne gittiğinde ise yerde yatan yaralı ve ölmek üzere olan yavru bir bulut ejderi ile karşılaşmıştı. Lo ismini verdiği küçük canlının acısıyla kalbi sızlayan Jiang, onu alıp iyileştirdiyse de kendi halkı bundan hiç hoşnut olmamıştı; zira ejderler korkulan varlıklardı ve ikili çok iyi arkadaş olsalar da Jiang’ın çevresi, ejderin kendisine zarar vermesinden endişeleniyordu. Ancak bu arkadaşlığın ne kadar derin ve vefalı olduğu, Zandalari trolleri Yeşim Ormanı’na kadar inip sahil tarafından saldırdıklarında ortaya çıktı. Pandaren kuvvetlerinin çağrısına cevap veren Jiang, troller ile savaşmak için birliğe katıldı ve bölgenin sahil kesimindeki savunma hattında yerini aldı. Çatışmalardan birinde arkadaşı bir mızrak tarafından alaşağı edilecekken ortaya çıkan Lo, henüz tam gelişmemiş bir ejder olmasına rağmen saldırmakta olan trolün bedenini paramparça ettikten sonra yaralı Jiang’ı güvenli bir yere taşıdı.
Jiang kendine geldiğinde ilk iş olarak pandaren savunmasının başındaki keşişlere giderek savaşı nasıl kazanabileceklerini bildiğini, eğer bulut ejderlerini eğitip kullanabilirlerse trollere karşı zafer kazanacaklarını anlattıysa da teklifi reddedildi. Bu esnada Zandalari kuvvetleri bölgenin daha da derinlerine ilerlemişlerdi ve yarasa binicilerinin yardımıyla dehşet saçıyorlardı. Pandarenlerin mağlubiyeti kesin gibiydi, ta ki Jiang ve üzerine bindiği Lo savaş alanına gelene kadar… Büyük bir dikkat ve kararlılıkla trollere saldıran ikili, düşmanın yerdeki birliklerinin ve yarasa binicilerinin ağır kayıplar vermelerine sebep oldu. Ejderlerin ne kadar faydalı olabileceğini kendi gözleriyle gören pandaren keşişleri ise Jiang’ın önerisini kabul etmekten başka çare bulamadılar: Genç pandaren, ırkının diğer üyelerini de ejderlerle arkadaşlık kurma ve onları sürebilme konularında eğitecekti. Böylece Bulut Ejderi Bölüğü kurulmuş oldu.
Savaşın seyri değişmişti ve kaybeden taraf artık trollerdi. Durumun farkında olan Mengazi ise aklındaki son planı hayata geçirmeye karar verdi: Lei Shen’i diriltmek. Yalnızca Zandalari trolleri tarafından bilinen bir ritüel sayesinde Gök Gürültüsü Kralı diriltilecek ve böylece pandaren ordusu kolaylıkla alt edilecekti. Bu amaca ulaşmak için Lei Shen’in bedeninin bulunduğu Fatihler Kabri’ne giden troller ile onları engellemeye çalışan pandaren birlikleri arasında büyük bir çatışma patlak verdi. Mengazi’nin korkunç planını gerçekleştirmesine izin vermeye hiç de niyetli olmayan Jiang, hiç düşünmeden trole saldırdı. Aralarında geçen çarpışma sonucunda Mengazi öldü ancak Jiang da beraberinde hayatını kaybetti.
Trol birliklerinden geriye kalanlar aceleyle kendi bölgelerine dönerken Pandarya topraklarında kutlamanın coşkusu ve kaybedilenlerin ardından duyulan acı birbirine karıştı. Düşmanlarını alt etmişlerdi ancak Jiang’ın da aralarında bulunduğu birçok değerli pandareni de kaybetmişlerdi. Jiang’ın fedakârlığının unutulmasını istemeyen pandarenler, onun öğretilerini derleyip bir araya getirdiler; böylece Bulut Ejderi Bölüğü var olduğu sürece Jiang da unutulmamış olacaktı.
Mogular, troller, pandarenler ve güneydeki diğer ırklar arasında tüm bu olaylar vuku bulurken Ebediyet Pınarı’nın yakınlarına yerleşen bir grup kara trol yeni bir ırka evrimleşmekteydi ve Azeroth’un yalnızca geleceğini değil coğrafyasını da tamamen değiştirecek olayların yaşanmasına sebep olacaklardı…