Bütün bu katliam ve ölümün arasında içten içe yandığı intikam duygusuyla Arthas’ın en kudretli generallerinden biri hâline gelen Sylvanas, liç Kel’thuzad’ın temkinli gözetimi altında Lordaeron’da kalmaya devam etti. Archimonde Hyjal Dağı Savaşı’nda yenilgiye uğradıktan sonra Varimathras, Detheroc ve Balnazzar adındaki üç nathrezimi Arthas’ın planları konusunda uyaran Sylvanas, ardından yavaş yavaş intikam planını yürürlülüğe koymaya başladı. Yolunu gözlediği fırsat, Illidan’ın Gul’dan’ın Kafatası’nı kullanarak Donmuş Taht’a saldırması ve Ner’zhul’un güçlerini zayıflatmasıyla ortaya çıktı. Liç Kral’ın kontrolü ve dolayısıyla Sylvanas ile diğer banşiler üzerindeki kıskacı gevşeyince eski Korucu-General hür iradesine kavuştuğunu hiç belli etmeden itaat ediyormuş numarası yaptı. Nathrezimler ise Sylvanas’ı gizli bir görüşmeye çağırarak Arthas’ın zayıfladığından haberdar olduklarını ve nedenini de bildiklerini söylediler. Dahası Lordaeron’un yönetimini ele geçirme niyetindelerdi ve bunun için de Sylvanas’ın yardımını istiyorlardı. Zaten intikam hayaliyle yanıp tutuşan Sylvanas teklifi kabul etti ancak Arthas’ı nathrezimlerin eline bırakmaya hiç de niyetli değildi. Yine de önce yapması gereken başka bir şey vardı; Arthas tarafından öldürülmüş ve gerektiğinde daha çok işkence edilmek üzere korunmuş bedenini buldu ve banşilerin beden ele geçirme yeteneğini kullanarak kendi cesedini ele geçirdi.
Liç Kral’ın iradesinden kurtulmuş olan Sylvanas her şeye rağmen hâlâ huzur bulamamıştı. Eski bedenini bulup ele geçirmiş bile olsa yaşayan herkes tarafından hor görülen bir anomaliydi artık; o yüzden kendisi gibi hür iradesini geri kazanmış diğer anomalileri de içerecek yeni bir plan yaptı. Varimathras tarafından yapılan nathrezimin yeni oluşumuna katılma çağrısını reddetti. Varimathas ve diğerlerinin bu reddedilmeyi iyi karşılamayacağını bildiği için onlara karşı koyabilecek bir kuvvete ihtiyacı olduğuna karar verdi ve yavaş yavaş kendi ordusunu kurarak hakimiyetini Veba Toprakları’na doğru yaymaya başladı. Kısa sürede topladığı ordu Varimathras’ı alt etmeyi başardı ve yenilgiye uğrayan nathrezim kendi ırkına karşı Sylvanas’a yardım etmeyi kabul etti. Bu sırada Othmar Garithos’u kuklaları hâline getirmiş olan diğer nathrezimler, Lordaeron’a pençelerini geçirmek üzereydi. Sylvanas yeni ordusu ve müttefikleriyle birlikte şehri bir diğer nathrezim olan Detheroc ve güçlerinin elinden almayı başardı. Kendisini izleyen bu diriölülere “Terkedilmişler” adını verdi ve şehrin yıkıntılarının altındaki lağımlar, zindanlar ve mezarları genişleterek ana üssü olacak Undercity’nin de temellerini attı.
Arthas’ın saçmış olduğu küllerden gerçekten de dünyayı temellerinden sarsacak yeni bir krallık doğmuştu ancak bu krallığın bile ayakta kalabilmek ve gelişip değişen dünyada barınabilmek için daha büyük müttefiklere ihtiyacı vardı. Zira Kızıl Sefer isimli fanatik organizasyon Arthas’ın iradesine bağlı hizmetkârlar ve özgür iradeli Terkedilmişler arasında ayrım yapmadan bütün diriölülere nihai ölüm saçıyorlardı. Sylvanas önce eski halkına, kan elflerine yardım çağrısı yaptı. Onları savunmak için hayatını verdikten sonra Quel’Thalas’ın Terkedilmişler’e kucak açacağını umuyordu ancak hiç de beklediği gibi bir karşılık almadı: Kan elfleri, Sylvanas ve yeni halkından korkuyorlardı; dahası onları canavar gibi görüyorlardı. Hayatta kalmak tüm şartları zorlamaya niyetli olan Sylvanas, eski halkı kendine sırt dönünce şansını İttifak ve Orda’ya elçiler göndererek denedi. İttifak tarafına gönderdiği elçiler Stormwind’in kapılarından dahi geçemediler ancak Orda tarafında taurenlerin müdahalesi her şeyi değiştirdi. Başdruid Hamuul Runetotem, diriölülerin korkutucu görüntülerinin altında bir kefaret potansiyeli olduğunu düşündüğünü söyledi ve tauren lideri Cairne Bloodhoof’u Terkedilmişler elçileriyle görüşmeye ikna etti. Diriölülere bir şans vermeye razı gelen Cairne, Sylvanas’ı Thrall ile görüşmek için Orgrimmar’a davet etti. Uzun süren görüşmelerin ardından olası bir yeni savaş durumunda Doğu Krallıkları’nda güçlü bir pozisyon kurmak için Undercity’nin lazım olacağını da hesaba katarak Terkedilmişler’in Orda’ya katılması kabul edildi.
Orda’nın resmî bir parçası hâline gelseler de Sylvanas bir yandan elini ve ordusunu güçlendirmeyi de ihmal etmiyordu. Mümkün olduğunca çok diriölüyü Arthas’ın iradesinden kurtararak Terkedilmişler saflarına katmaya çalışıyordu; Liç Kral’dan kurtardığı bu diriölüler arasında bir zamanlar bütün itirazlara rağmen Uzakgezerler’e aldırttığı Nathanos Marris de vardı. Nathanos’u “Banşi Kraliçe’nin Şampiyonu” ilan eden Sylvanas, onu aynı zamanda özgür iradelerini yeni kazanmış Terkedilmişler’i eğitmek için de görevlendirdi. Bir yandan istihbarat hattını da genişletmek için Azeroth üzerindeki en güçlü casusluk ağlarından birine sahip olan Ölümavcıları adındaki bir grubu yarattı. Bu grup aynı zamanda Arthas’ın kontrolündeki diriölülerle en vahşi ve etkili şekilde dövüşmek için eğitilmişti ve Kraliyet Eczacılar Cemiyeti’nin de yardımıyla Musibet ordusunu dizleri üzerine çöktürecek bir vebanın yapımına başladılar.
Onlar ihtiyaç anında kendine sırt dönmüş olsalar da Sylvanas kendini hâlâ Quel’Thalas’ın koruyucularından biri olarak görüyordu ve bu yüzden Prens Kael’thas’ın alternatif bir güç kaynağı bulmak için ortadan kayboluşuyla iyice zayıflamış olan kan elflerine defalarca yardım göndermeyi teklif etti. Elfler, diriölülerden korktukları için bu tekliflere şüpheyle yaklaşıp Sylvanas’ın başka amaçları olduğundan şüphelenerek sürekli reddettiler. Ancak sınırlarındaki Amani trollerinin Quel’Thalas üzerindeki baskıyı arttırmasıyla sağlam müttefik ihtiyaçları, şüphelerine ağır basmaya başladı. Sylvanas bu noktada sin’dorei’ın Orda’ya katılması için aracı oldu ve Thrall’ı ikna etti.