Asil doğanların sayısız yıllar boyunca devam eden sürgünleri sonunda bitmiş ve kendilerine yuva kurabilecekleri yeni topraklara ulaşmışlardı. Quel’Thalas İmparatorluğu’nun kurulduğu ve Doğu Krallıkları’nın kuzeyinde yer alan Daimşarkı Ormanları’na varana kadar birçok zorlukla yüzleşen elflere ellerinden geldiğince yardımcı olanlar ise onların “ilkel varlıklar” olarak gördüğü insanlardı. Kadim zamanlarda Eski Tanrı Yogg-Saron’un titan-yapımlarını etkileyecek şekilde saldığı Tenin Laneti yüzünden değişim geçiren, zayıflayan ve fiziksel anlamda deforme olan vrykul çocuklarından gelen bu ırkın gelecekte Azeroth’un kaderini ne kadar değiştirecekleri ise henüz bilinmiyordu.
Tirisfal Açıklıkları bölgesine yerleşen insanlar, vrykul atalarıyla kıyaslandıklarında bedenen oldukça küçük ve zayıf varlıklar hâline gelmişlerdi; ancak bu durum onların hayatta kalma dürtülerini açığa çıkarmış ve iradelerini güçlendirmişti. Avcılık ve toplayıcılık ile uğraşan bu ilk insanlar, ilkel druidizm ve şamanizm üzerine yoğunlaşmışlardı ve çeşitli kavimler hâlinde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Dünyanın geri kalanıyla pek ilgilenmeyen insanlar, toprak genişletme ve güç sahibi olma amacıyla birbirleriyle sürekli savaş hâlindelerdi.
Bir nevi komşu oldukları trollerin insan topraklarına saldırmaları ve bu saldırıları sıklaştırmaları uzun sürmedi. İnsanlar ise birbirleriyle savaşmaya ve asıl tehdidi göz ardı etmeye devam ediyorlardı. Aralarından yalnızca bir kavim durumun ehemmiyetinin farkına varmıştı: Arathi. Arathi kavmi, insanların yaşadıkları toprakların kuzeydoğu bölgesinde ikamet ediyordu ve Amani trolleriyle oldukça sık yüzleşmek zorunda kalıyordu. Bu yüzden gerçekten nasıl bir sorunla karşı karşıya olduklarını en iyi onlar ayırt edebilmişti. Arathi kavminin lideri ve dillere destan kılıç Stromkar’ın sahibi olan Thoradin, insanların birleşmeleri ve tek yumruk olmaları gerektiğine inanıyordu zira kendi iç savaşları devam ederse troller tarafından yok edilmeleri an meselesiydi.
Thoradin vakit kaybetmeden planlarını uygulamaya başladı: Her ne olursa olsun insan kavimlerini tek çatı altında toplayacaktı. Bunu gerçekleştirebilmek için farklı yollar denedi: Bazı kavimleri diplomatik ilişkilerle, bazılarını birbirlerine düşürerek, bazılarını kavimler arası anlaşmalı evlilik yoluyla, bazılarını ise başka bir açık kapı bırakmadıkları için fethederek yalnızca altı yıl içerisinde tüm kavimleri saflarına kattı. Birleşmiş bir insan ulusu yaratma amacıyla hareket eden Thoradin, ele geçirdiği kavimlerin liderlerini de generali yaparak aslen beraber yönetebilecekleri, despotizmden uzak bir imparatorluk kurmak istediğini de göstermiş oldu. Böylece onların ve halklarının güvenini kazanmış olan Thoradin, oy birliğiyle kral ilan edilirken birleştirdiği bu ulusa Arathor ismini verdi.
İnsanlarının güvenle yaşayabilecekleri bir yer bulma amacıyla harekete geçen Kral Thoradin, bir şehir inşa edilmesi konusunda emir verdi. Günümüzde Arathi Dağlık Bölgesi olarak adlandırılan topraklar bunun için iyi bir seçimdi zira trollerin ormanlık arazilerinden uzaktaydı ve çevreleyen dağlar nispeten koruma sağlıyordu. Böylece bölgenin güneybatısında yüksek surlarla çevrili bir şehir kuruldu: Strom. Arathor İmparatorluğu’nun da resmi yerleşim yeri hâline gelen bu şehir, diyarın dört bir yanındaki insan topluluklarının göç etmesiyle kısa sürede dolup taştı.
İnsanların göç ettiklerini ve bazı toprakların boşaldığını fark eden trollerin harekete geçmesi uzun sürmedi. Boş kalan eski yerleşkelerin bir kısmına el koyan trollerin Arathor topraklarına inmelerinden endişe eden Thoradin, en güvendiği iki generalini sınırları korumakla görevlendirdi. Bu generallerden biri aslen Alterac Dağları’ndan gelen kavmin lideri olan Ignaeus idi. Ignaeus ve askerleri oldukça güçlü ve cesur olmalarıyla biliniyorlardı. Arathor sınırlarının ötesine öncü birlikler göndererek yaklaşan trolleri avlayan Ignaeus o kadar fazla trol kanı döktü ki kendisine “Trolkatili” lakabı verildi. Diğer general ise aslen Tirisfal Açıklıkları bölgesinden gelen Lordain idi. Askerleri Igneus’un kuvvetlerine göre daha düzenli olan Lordain, asil bir şövalyenin duruşu ile düşünce yapısına sahipti ve devriyesiyle kuzey sınırlarını korumakla görevliydi. İki general de bir süre sonra sayıları gittikçe artan troller ve kuzeydeki elflere yapılan saldırılarla ilgili haberler getirmeye başladıklarında Thoradin, kendi ırkını korumayı öncelik olarak görüp herhangi bir yardım göndermekten kaçındı.