Bundan yaklaşık 30 yıl kadar önce dünya büyük ve köklü bir değişimin kıyısında duruyordu. Omnica adındaki çok uluslu bir şirket robotikler konusunda yeni bir çağ başlatmıştı. Dünya çapında ekonomik eşitliği sağlamak ve üretimi artırmak adına omnium adı verilen devasa fabrikalarda, tamamen otonom şekilde çalışan makineler ve kendi kendini geliştiren yapay zeka algoritmalarıyla üretilen robotların patentini almışlardı. Omnikler olarak bilinen bu robotlar gerçekten de dünyayı ekonomik açıdan altın bir çağa doğru götürmeyi vaat ediyordu. Bir süre için her şey tasarlandığı ve Omnica’nın söz verdiği gibi gitti. Omnium fabrikaları başta Avustralya, Nijerya, Rusya ve Amerika olmak üzere dünyanın her yerine yayıldı; üretim maliyetleri azaldı, kalite ve miktarıysa arttı. Ancak bu altın çağ, artık bilinmeyen bir sebepten dolayı başladığı gibi ani bir şekilde sona erdi.
Felaketin başlangıcı arıza çıkartmaya başlayan Omnium’larla geldi. Yapılan analizler, aslında bu fabrikaların büyüme ve üretimlerinin zaten Omnica’nın söz verdiğinin çok daha altında olduğunu ortaya çıkarttı. Daha derin araştırmalarsa şirketin bu konudaki kanıtları gömmeye ve sahtekarlık yapmaya çalıştığını gözler önüne serdi. Böylece Omnica şirketi kapatıldı ve omnium fabrikalarına mühür vuruldu.
Omnica skandalı sona ermişti ancak tarihte Omnik Krizi olarak bilinecek savaş daha yeni başlıyordu. Bir süre sonra tedavülden kalkmış, kapatılmış omnikler bilinmeyen bir şekilde tekrar aktive oldular. İnsanlığın ferahını arttırmak için üretilmiş olan omnikler yaratıcılarına başkaldırarak askeri bir ayaklanmaya gitti. Omnium fabrikaları zaten otonom ve kendini geliştirecek şekilde çalışmaya programlanmış oldukları için bu askeri ayaklanmayı destekleyecek yeni birimler üretti.
Omniumlarda üretilen bu yeni modellerle birlikte farklı omnik türleri görülmeye başlandı. Gökdelenlerle yarışan, devasa omniklere “Titan” deniyordu. Özellikle de Doğu Çin Denizi’nden kıyı kasabalarına saldıran bu tür omnikler Güney Kore’yi MEKA (Mobil Exoskeletal Korean Army) adı veren dron programını geliştirmeye itti. Titanlar her birkaç yılda bir Doğu Çin Denizi’nden inatla saldırı yapmaya bugün bile devam ediyorlar. Bir diğer omnik türü ise aslında barışı koruma amaçlı üretilmiş olan ve “Bastion” olarak bilinen ünitelerdi. Yine benzer şekilde OR14 adı verilen güvenlik robotları bir diğer türdü. İronik olan ise bu iki omnik sınıfının da robot isyanı sırasında omnik ordusunun belkemiği haline gelerek ön saflarda insanlığa karşı savaşmış olmasıdır.
Asıl sözü edilmesi gereken ve muhtemelen omniklerin insanlığa karşı dönmesinin gerçek sebebi olanlar ise “tanrı programı” olarak adlandırılan yapay zekalardı. Daha az gelişmiş robotları yozlaştırma ya da tamamen kontrol etme yetisine sahip olan bu programlar hakkındaki bilgiler ne yazıki ki ya kaybolmuş ya da gizli olarak sınıflandırıldığı için oldukça sınırlıydı. Ancak omniumlarda bulunan ve kendi kendini idare eden yapay zekalardan en azından bir kısmının tanrı programı olması oldukça muhtemel.
Dünyanın dört bir yanında patlak veren bu direnişe hiçbir ulus tek başına direnmeyi ve omniumları temelli yok etmeyi başaramadı; omniklerin muazzam bir adaptasyon yeteneği vardı ve insanlığın geliştirdiği bütün taktiklere hızla karşılık veriyorlardı. Arada tek tük kazanılmış zaferler de vardı tabii. Alman ordusu Eichenwalde kalesinde modern şövalyeler olarak da bilinen “Crusaders”ın fedakarlıklarıyla zafer kazanmışlardı. Rusya, insan pilotların kontrolündeki Svyatogor mekanize araçlarıyla Siberya’daki omnium’u geçici olarak kapatmayı başarmıştı. Güney Kore, MEKA’larını profesyonel e-spor oyuncularına emanet ederek Titan omnikleri bir süreliğine durdurabilmişti. Ancak bunun gibi ufak zaferler omniklerin ilerleyişini durdurmaktan ve savaşı kazandırmaktan çok uzaktı. Böylece omnik tehdidini nihai olarak bitirmek adına Birleşmiş Milletler’in inisiyatifiyle uluslarası bir karşı saldırı ekibi kuruldu. Dünyanın en iyi askerlerinin ve en gelişmiş teknolojilerinin, silahlarının bir araya getirildiği bu ekibin adı “Overwatch”tu.
Ufak, gizli ancak etkili bu saldırı ekibinin üyeleri özenle seçilmişti. Orijinal kurucu ekip altı kişiden oluşuyordu: Savaşta gösterdiği cesaret ve adalet sayesinde göğsü madalyalarla kaplı Alman asker Reinhardt Wilhelm, aslan desenli zırhını kuşanıp omnik istilasına karşı savaşırken bir yandan da takım arkadaşlarını kolluyordu. Ürettiği silah sistemleri dünyanın dört bir yanında kullanılan İsveçli mühendis Torbjörn Lindhorn ise icatlarını ve mühendislik yeteneklerini sahada göstermesiyle orijinal ekibin önemli bir destek elemanı olarak görev aldı. Bir başka savaş kahramanı ve aynı zamanda da ölümcül bir keskin nişancı olan Mısırlı Ana Amari, takımının sırtını daima güvende tuttu. Kriyojenesis üzerine uzmanlığa sahip Liao ve Amerika’nın normal bir askerin fiziksel sınırlarının aşılmasına olanak sağlayan “geliştirilmiş asker programı”na dahil iki sıkı silah arkadaşı Gabriel Reyes ile Jack Morrison da ekibin parçasıydı. Orijinal ekibin resmi lideri Reyes olsa da takımdaki çarkların etkili bir şekilde dönmesini sağlayan Morrison’dı.
Her biri alanlarında birer efsane olan bu askerler, usanmak bilmeden omnik robotlara karşı mücadele ettiler. Tarihe “Birinci Omnik Krizi” olarak geçen bu mücadele, dünyanın geri kalanında da büyük bir etki yarattı. Hindistan nüfusunun ciddi bir kısmı kendi yurtlarından sürüldü; Avustralya ve Sibirya sürekli savaş hâli yüzünden harap oldu ve Meksika’daki yıkım binlerce insanı evsiz, yetim bir halde bıraktı. Dünya gerçekten de değişmişti ancak bu değişim, insanların omnium tesislerini kurarken umduğundan çok daha farklıydı. İki tarafın da milyonlarca kayıp verdiği bu savaşlar, Overwatch’un da üstün çabaları sayesinde en nihayetinde sona erdi. Savaş alanındaki toz bulutu dindiğinde iki taraf da yıkımın asıl boyutunun farkına vardı ve güzel bir gelecek için kırılgan bir barış ve yeniden yapılanma sürecine girildi.