Uzun çarpışmalardan sonra İlk Savaş nihayet sona ermiş, Orda kuvvetleri Stormwind’i ele geçirmişlerdi. Şehrin sakinleri, Anduin Lothar’ın önderliğinde kuzeye yelken açarken yeni savaşşefi Orgrim Doomhammer ise Orda’nın gücüne güç katmayı planlıyordu.
Orgrim, geçmişteki geleneklerine ve özlerine dönebilecekleri günlerin hayalini kuruyor, tüm savaşlar bittiğinde bu hayalini gerçeğe dönüştürmenin ümidini taşıyordu. Fel büyünün etkisini ortadan kaldıracak, Gul’dan ve beraberindekilerin yarattıkları karanlık döngüyü kıracaktı ancak öncelikle Azeroth’u orklar için bir yuva hâline getirmesi gerekiyordu ve yalnızca Stormwind’i ele geçirmek bunun için yeterli değildi. İnsanların umudunun ışığı olan güçlü krallık Lordaeron’u da alt etmeliydi.
Savaşşefi rahat nefes alamayacaklarının farkındaydı. Eğer gereğinden uzun süre savunmada kalırlarsa tüm insan krallıkları bir olup tepelerine binebilirdi ve bu almak istediği bir risk değildi. Bu sebeple ilk saldıran taraf olmak, insanlığın kalbi olarak anılan Lordaeron’un düşmesini sağlamak ve böylece morali kırarak diğer insan krallıklarını da kolaylıkla alt edebilecekleri kıvama getirmeliydi. Ancak önünde büyük bir engel vardı: Stormwind ile yaptıkları savaş ellerindeki tedarik kaynaklarını neredeyse tüketmiş ve asker sayısını azaltmıştı.
Ejderboğazı orkları bu sırada İblis Ruhu ismindeki artefaktı ele geçirmiş olsalar da henüz tam potansiyelini açığa çıkaramamışlardı. Orda ise müttefik arayışına geçerek Amani trolleri ile dostluk kurdu. Troller, Stormwind’in düşüşünden büyük mutluluk duyuyorlardı ve orkları kayda değer müttefikler olarak görüyorlardı. Aralarından bir kısmı önemli bir yardım karşılığında Orda saflarına katılabileceklerini bile söylemişti. Nitekim liderleri olan Zul’jin, insanlar tarafından ele geçirilmiş ve Hillsbrad adındaki bölgede esir edilmişti. Eğer orklar onun kurtarılmasına yardımcı olurlarsa Amani trolleri de Orda adına çarpışacaklardı.Öte yandan her ne kadar müttefik edinmiş olsa da Orda’nın hâlâ çözümleyemediği bir Gul’dan sorunu vardı. Medivh ile yapılan çarpışmada girdiği komadan Stormwind düştükten sonra uyanan ork fel büyücüsü, sürekli gözetim altındaydı.
Gul’dan komadan çıktığında kendisini oldukça kötü bir vaziyette buldu. Orda üzerindeki hakimiyeti yerle bir olmuş, Gölge Konseyi yok edilmişti ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de liderliğe Orgrim geçmişti. Fel büyücüsü, yeni savaşşefinin güvenini kazanamazsa başına neler gelebileceğini tahmin edebiliyordu. Bu yüzden vakit kaybetmeden harekete geçti ve bir daha orkları asla kontrol etmeye çalışmayacağının sözünü vererek Orgrim’den af diledi. Anlattıklarına göre kendisine fel büyüsünü öğreten meşum varlıklar ortadan kaybolmuşlar ve onu kaderine terk etmişlerdi. Ancak Orgrim’i sadece sözlerle kandıramayacağının farkında olan Gul’dan, ne kadar değerli olduğunu da kanıtlamalıydı. Orda’nın kaybettiği gücü geri kazanmaya ne kadar aç olduğunu bilerek savaşşefine yeni birlikler yaratacağının ve böylece insan büyücüleri kolaylıkla alt edebileceklerinin sözünü verdi.
Orgrim, Gul’dan’a hiçbir şekilde güvenmiyordu ancak orkun haklı olduğunun da farkındaydı zira insan büyücülerle başa çıkabilecek herhangi bir kuvvetleri yoktu. Böylece fel büyücüsünden kendisini kanıtlamasını istedi – eğer yapabilirse hayatta kalacak, başarısız olursa bizzat Orgrim tarafından öldürülecekti.
Gul’dan aslen Orgrim’i öldürmeyi düşünse de zihninde kendisine fısıldayan bir ses onu durdurdu. Kil’jaeden, Sargeras’ın emriyle nihayet fel büyücüsüyle iletişime geçmişti. Orgrim’in başarılı bir lider olduğunu, Blackhand’in bile altından kalkamadığı şeyler yaptığını ve bu yüzden hayatta kalması gerektiğini söyleyerek Gul’dan’dan ona her türlü yardımı sunmasını istedi. Karşılığında ise meşum orka daha fazla güç bahşetme sözü verdi.
Kil’jaeden sözünde durmaya niyetliydi, bu sefer kimseyi kandırmak gibi bir girişimi yoktu ancak Gul’dan bundan habersizdi ve eredar lorduna güvenmiyordu. Her ne kadar ona hizmet edeceğini söylese de kendi ihanet planlarını yapmaya başlamıştı. Sargeras’ın Kabri’nin nerede olduğunu artık biliyordu ve oradaki gücü ele geçirdiğinde Lejyon’a ihtiyacı kalmayacaktı. Ancak Sargeras’ın Kabri’ne ulaşmak o kadar da kolay değildi ve bunu başarabilmek için müttefiklere ihtiyacı vardı. Bu yüzden Orgrim ile görüşen Gul’dan, kendi klanını oluşturabilmek için özel izin istedi. Yaptıklarını tüm Orda’nın haberi olacak şekilde planlayacaktı, gerektiğinde en ön safta savaşacaklardı ve böylece gizli saklı hiçbir şey olmayacaktı. Orgrim fel büyücüsüne güvenmese de ondan bir adım ileride olduğunu düşünüyor, herhangi bir yanlış adımında Gul’dan’ı yok edebileceğine inanıyordu; aynı zamanda diğer hiçbir klanın onu kabul etmeyeceğinin de farkındaydı. Bu yüzden klanın oluşturulmasına izin verdi ve böylece Fırtınabiçen klanı hayat buldu.
Gul’dan, Orda için yeni savaşçılar temin edeceğini söylemiş olsa bile bunu nasıl yapabileceğinden emin değildi. Gizlilikle hareket etmeli, bu yeni kuvvetlerin perde arkasında yalnızca kendisine bağlı olmasını sağlamalıydı. Bu yüzden dikkatini Gölge Konseyi üyelerine çevirdi. Her ne kadar ölmüş olsalar da ruhları var olmaya devam ediyordu ve fel büyücüsü bunu lehine kullanabilirdi.
Cho’gall ile bir araya gelen Gul’dan, Gölge Konseyi’ndekilerin ruhlarını bir araya getirerek onları aktarabilecekleri bedenler aramaya başladılar. İlk başta İlk Savaş’ta ölen orkların ve ogrelerin cesetlerini düşünmüş olsalar da bu fikirden hızlıca vazgeçtiler zira Orda’nın ölülerinin bu şekilde kirletilmesine göz yummayacağını biliyorlardı. Bu yüzden dikkatlerini düşmüş Stormwind şövalyelerinin bedenlerine çevirdiler.
Bu yeni birlikler, fel büyüsü Orda kuvvetleri içerisinde tamamen dışlandığından farklı bir güç sahibi olmalılardı. Böylece Gul’dan, nekromansiye yöneldi. Cho’gall ile birlikte kurban ettikleri nekrolitlerin ve yaptıkları sayısız deneyin sonunda ise Teron’gor’un ruhunu kullanarak ilk başarılı askeri yarattılar: Teron Gorefiend, ilk Ölüm Şövalyesi.
Ölüm Şövalyeleri, Orda için savaştan galip çıkabilmenin habercileri gibiydi. Fânilerin aksine yemek ve dinlenmek gibi ihtiyaçları yoktu; üstüne üstlük savaş meydanında diledikleri zaman ölüleri kaldırabiliyor ve kendi saflarında savaştırabiliyorlardı. Yöntemlerini geliştiren Gul’dan, daha fazla Ölüm Şövalyesi yarattı ve Orda’nın hizmetine sundu. Doğal olmayan şekillerde yaratılan bu varlıkları görmek bile Orgrim’i rahatsız etse de ne kadar güçlü olduklarını inkar edemiyordu. Önündeki seçenekleri dikkatlice düşünen savaşşefi, onları Orda kuvvetlerine katmayı kabul etti. Lordaeron’u ortadan kaldırmak için gereken gücü sonunda bulmuştu ve bu fırsatı elinden kaçırmaya niyetli değildi.