WARCRAFT TARİHÇELERİ – BÖLÜM 22: GUL’DAN, ORDA’NIN KURULUŞU VE GÖLGE KONSEYİ

Gul’dan, ismi hatırlanmayan küçük bir klanda dünyaya gelmişti. Fiziksel engelleri ve doğuştan gelen sakatlıkları olan bu ork, oldukça zayıf ve çelimsiz bir bedene sahipti. Klanı bu özellikleri yüzünden Gul’dan’ı yetişkinliğe erişene kadar hor görüp dışladıktan sonra nihayetinde varlığının kötüye işaret olduğuna kanaat getirip topraklarından sürdü; yalnızca klanın yaşlı şamanı bu duruma üzülerek ona Elementlerin Tahtı’na gitmesini tembih etti.

Gul’dan senelerce gördüğü kötü muameleden ötürü içine kapanmış ve nefretle dolmuştu ancak bulunduğu fiziksel durumdan ötürü dünyada tek başına barınamayacağını anladığında şamanın önerisini dinleyip Elementlerin Tahtı’na gitmeye karar verdi. En sonunda bölgeye vardığında ölümün kıyısındaydı; dizleri üzerine çöktü ve acısını dindirmesine yardımcı olurlarsa elementlere her türlü hizmeti sunacağına dair yemin etti. Ancak elementler onun içindeki karanlığı ve nefreti sezmişlerdi, bu yüzden onu kutsamayı reddettiler.

Elementlerin kendisini kutsamasını bekleyen Gul’dan

Gul’dan’ın bir kez daha dışlanmış olmasının yaşattığı darbe, Kil’jaeden’ın hareket geçmek için beklediği fırsattı. Dikkatle ve aklını çelebilecek şekilde orkun zihnine fısıldadı, ona eğer kendisine hizmet ederse ne kadar büyük bir güce kavuşacağını ve nasıl bir daha hiç kimsenin acıyan veya hor gören bakışları altında kalmayacağını anlattı; karşılığında istediği tek şey orkların Yakan Lejyon’un kontrolü altına alınmasına ve draeneiların yok edilmesine yardım etmesiydi. Gul’dan, eredarın teklifini hiç düşünmeden kabul etti. Draeneilar onun için herhangi bir önem teşkil etmiyorlardı, kendi ırkı ise artık umrunda bile değildi; yıllar boyunca ellerinde çektiği acıların bedelini ödetebileceği güce eriştiği sürece başlarına ne geldiğini umursamıyordu.

Kil’jaeden vakit kaybetmeden Gul’dan’ı eğitmeye başladı. Ona fel büyüsü ile neler yapabileceğini öğretti ancak dikkat çekmemek için bir yandan da bu gücü nasıl kontrol altında tutup gizleyebileceğini de gösterdi. Kendisine sunulanları Kil’jaeden’ın bile beklemediği bir hızda öğrenen ve etkin bir şekilde uygulamayı başarabilen Gul’dan, böylece ilk ork fel büyücüsü olarak tarihe geçti.

Eredar lideri ilk kozu eline almıştı ancak orkların draeneilara saldırmalarını sağlamak için uygun koşulların oluşması gerekiyordu. Gul’dan’dan edindiği tarihî bilgilere göre ogrelerin Elementlerin Tahtı’nda yarattığı sorunlar yüzünden elementler kontrolden çıkmış, çok zorlu zamanlar yaşanmış ve orklar en nihayetinde bir araya gelip düşmanlarını alt etmişlerdi. Kil’jaeden bu koşulların tekrar sağlanması durumunda tarihin tekerrür edeceğine inanıyordu, bu yüzden Gul’dan’ı Elementlerin Tahtı’nı yozlaştırmakla görevlendirdi. Gul’dan oldukça dikkatli hareket etmeli, şamanlar arasında hiç kimse durumu fark etmeden bu kutsal sayılan mekânı ve elementleri zayıflatmalıydı. Nitekim Gul’dan gizlilikle ilerleyerek bunu başardı ve Draenor’un Element İfritleri’nin bedene bürünerek kendisine saldırmalarını sağladı. Fel büyüsünü kullanarak yaşam güçlerini çeken ve onları zayıflatan Gul’dan, yok olmanın eşiğine gelen İfritler’in kaçmasına ve planlandığı gibi elementlerin kontrolden çıkmasına sebep oldu.

Fel büyüsünü kullanmayı öğrenen Gul’dan

Gul’dan’ın hiç kimse fark etmeden gerçekleştirdiği bu karanlık eylem sebebiyle Draenor’daki doğal denge mevsimler geçtikçe bozulmaya başladı. Kurak Gorgrond topraklarında seller oluyor, daha sıcak iklime sahip olan Tanaan ve Terokkar gibi bölgeler kar altında kalıyor, sulak kesimlerde baş gösteren kuraklık yüzünden av hayvanları topluca ölüyordu. Hastalık, açlık ve susuzluk orkları kırıp geçirmeye başladı. Tüm bunlar yetmiyormuşçasına Gul’dan, kızıl çiçek hastalığının da tekrar yayılmasına sebep oldu ve daha önce hiç yaşanmamış şiddette bir salgın baş gösterdi.

Nagrand’da düzenlenen Kosh’harg Festivali sırasında patlak veren kızıl çiçek, toplantının gerçekleşmesine ön ayak olan Ner’zhul’u ciddi şekilde tedirgin etmişti. Festivale katılanlar klanlarına dönüp salgını yaymasınlar diye bir çözüm yolu aramaya başlayan Ner’zhul, en sonunda hastalığa kapılanların Nagrand’da kalarak karantina altına alınmasını önerdi; geride kalanlar için bir kasaba kurulacak ve böylece diğer orkların hastalanmasının önüne geçilecekti.

Kızıl çiçeği kapanlar arasında Ayazkurdu Klanı’nın lideri Garad da bulunuyordu. Oğlu Durotan’a klanın liderliğini devreden Garad, iyileştikten sonra geri döneceğinin sözünü verdi ancak Durotan babasını bir daha göremedi. Garad yalnızca birkaç hafta içerisinde hayatını kaybetti; karantina altındaki kasabaya da onun onuruna Garadar ismi verildi.

Orklar yaşadıkları tüm bu sorunlar sebebiyle iyice zayıflamışlardı ve Kil’jaeden’a göre birlik olmalarının vakti yaklaşmaktaydı ancak bunu gerçekleştirebilmek için onları bir araya getirebilecek güçlü bir isme ihtiyacı vardı. Gul’dan oldukça yetenekli olmasına rağmen böyle bir adımı atabilecek saygınlığa veya liderlik edebilecek etkiye sahip değildi; bu yüzden Kil’jaeden, ona bu özelliklere sahip birisini bulmasını emretti. Gul’dan’ın yine dikkatle ilerlemesi ve herhangi bir manipülasyon yaptığının fark edilmemesi gerekiyordu; bu yüzden öncelikle kendisini tanıyanları ortadan kaldırmalıydı. Gorgrond’daki klanına geri dönen Gul’dan, etkin bir biçimde kullanabildiği fel büyüsünün yardımıyla her şeyi ateşe verdi; nitekim fel alevler söndüğünde klanından geriye kimse sağ kalmamıştı.

Gul’dan klanını yok ederken

Geçmişiyle olan bağlarını tamamen koparan fel büyücüsü, derhâl Gölgeay Klanı’na doğru yola çıktı. Neredeyse her klanın kendisine ait şamanları olsa da Gölgeay şamanlarının yeri çok ayrıydı; diğer tüm klanlar tarafından kabul görüyorlar, saygı duyuluyorlar ve dinleniyorlardı, bu yüzden de liderlik edebilecek kudrete sahiplerdi. Fel güçlerini ustalıkla gizleyen Gul’dan, Gölgeay halkına klanının ogreler tarafından yok edildiğini, kendisinin ise hâlihazırda sakat olduğu için ölüme terk edildiğini anlattı. Gul’dan’ın durumuna acıyan klan üyeleri, ork kültüründe sıkça rastlanmayan bir harekette bulunarak onu aralarına davet ettiler. Vakit kaybetmeden arayışa başlayan fel büyücüsü, bir süre boyunca şamanları dikkatle gözlemleyip tarttıktan sonra klanın şefi olan Ner’zhul’un en uygun aday olduğuna kanaat getirdi zira Ner’zhul kendisini halkına adamış bilge bir önderdi ve aklına koyduğu bir şey her ne olursa olsun gerçekleşene kadar elinden geleni yapan biriydi. Bu nitelikler ile Yakan Lejyon’un aradığı lider olabilirdi ancak Gul’dan’ın kararındaki bir diğer önemli nokta Ner’zhul’un geçmişinin getirdikleriydi.

Çok sevdiği eşi Rulkan’ı seneler önce kaybetmiş olan Gölgeay şefi, hâlâ büyük bir hüzün duyuyor ve içsel çalkantılar yaşıyordu; üstüne üstlük son zamanlarda yaşanan sıkıntılar bu duyguları daha ön plana çıkarmıştı ve bu yüzden de manipülasyona açıktı. Vakit kaybetmeden harekete geçen Gul’dan, Ner’zhul ile sözde dertlerini paylaşmaya, ona kaybettiği ailesi ve dostları ile ilgili hikâyeler anlatmaya başladı. Bu yalandan sözlerle kendisini daha da acındırmayı ve Ner’zhul’un dostluğu ile güvenini kazanmayı başaran Gul’dan, onun çırağı konumuna da geldi. Böylece Kil’jaeden en sonunda ork halkına mâl olmuş bir lideri kontrol altına almaya bir adım daha yaklaşırken planının son adımlarını atması için Gul’dan’a başka bir görev verdi: Draeneiları düşman konumuna koyacak karmaşanın sağlanmasını talep etti.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)