Kalimdor kıtasının güney topraklarında ise daha farklı sorunlar baş göstermek üzereydi. Eski Tanrılar’ın bedenlerinden fışkırarak hayat bulmuş olan bir ırk olan meşum aqirler, trollerle yaşadıkları savaşlardan sonra neredeyse yok olmanın eşiğine gelmişler ve hayatta kalabilmek için yer altında saklanmayı seçmişlerdi. Zaman içerisinde birçok farklı alt ırka evrilen aqirler arasında yalnızca Pandarya topraklarındaki mantidler aktif olarak varlıklarını sürdürüyorlardı ve bu sessizlik, diğer ırkların geçen sayısız yıl içerisinde aqir tehdidini tamamen unutmalarına yol açtı.
Aqirler arasında “qiraji” olarak isimlendirilen bir grup, Kalimdor’un güney batısındaki toprakların altına yerleşmişti. Burası aslen kadim zamanlarda Bekçiler’in Eski Tanrı C’Thun’u yenilgiye uğrattıktan sonra hapsettikleri, Uldum ve Un’Goro Krateri bölgelerinin batısında, Silithus bölgesinin güneyinde bulunan topraklardaki Ahn’Qiraj adındaki yapının olduğu yerdi. Qirajilerin kendi yaratıcılarından birinin bulunduğu bu bölgeye çekilmeleri ise tesadüf değildi.
Ahn’Qiraj, Silithus’un engin ve kızgın çölleri sebebiyle yaşanmayacak durumda olan bir bölgede bulunuyordu ve bu sayede qirajiler, burada güvenli bir şekilde saklanarak ürediler. Aradan geçen sayısız yıl ve yaşanan onlarca olaydan sonra varlıkları tamamen unutulan qirajiler, yapının güvenli duvarları ardında hakimiyet kurdular ve sessizce yaşamlarına devam ettiler. Ta ki rahatsız edilene kadar…
Kadimler Savaşı’ndan yaklaşık 9025 yıl sonra Başdruid Fandral Staghelm, Silithus’un bu çöl kaplı ve kimsenin uzun süre hayatta kalamayacağı ölü yapısına karşı duyduğu memnuniyetsizliği dile getirerek bölgenin doğal döngüsünü düzene sokmak ve daha yaşanabilir bir yer hâline gelmesini sağlamak amacıyla bir sefer düzenlenmesine karar verdi. Oğlu Valstann’ı ise ekibe liderlik etmesi için görevlendirdi. Bu ekibin asıl amacı, toprağın altındaki gizli su kaynaklarını açığa çıkarmak ve druid büyüleri kullanarak bölgeyi zamanla bir ormana dönüştürmekti.
Valstann ve ekibi, Silithus boyunca ilerleyerek amaçlarına hizmet edebilecek kaynaklar aradılar. Ancak bölgenin en güney sınırına ulaştıklarında karşılarına çıkacak şeye karşı hazırlıksızlardı: Bir kum fırtınası yaratacak kadar sert esen rüzgârın ardında yükselen sayısız dikili taşları ve yüksek duvarları ile Ahn’Qiraj.
Bir Eski Tanrı hapishanesi olduğundan habersiz olan druid keşif ekibindekiler, Ahn’Qiraj ile karşılaştıklarında büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Valstann oldukça meraklanmıştı ve diğer druidlerin uyarılarına aldırmadan bu büyük yapının iç kısımlarına doğru ilerledi. Ancak bu hareketi, büyük bir tehdidin yükselmesine sebebiyet verecekti. Uzun yıllar boyunca Ahn’Qiraj altında uyuyan qirajiler, yaşadıkları şehre ayak basan bu gece elfinin adımlarıyla uyanmışlardı.
Qirajilerin bu ani uyanışı, hapsedilmiş olan C’Thun’un da dikkatini çekti. Her ne kadar gücünü tam anlamıyla kullanamıyor olsa da Eski Tanrı yaratımları üzerinde hâlâ kontrol sağlayabiliyordu ve qirajileri etkisi altına aldı. Onların içindeki vahşetin ve saldırganlığın ortaya çıkmasını sağlayan C’Thun, böylece qirajilerin organize olmalarına ve emir altına aldıkları silithid birlikleri ile birlikte bir orduymuşçasına hareket etmelerine yol açtı.
Nasıl bir tehlikeyi uyandırdıklarının tam anlamıyla farkına varmamış olsalar da Valstann ve ekibi derhâl Ahn’Qiraj’ı terk ederek bu hapishane-şehrin yakınında bir üs kurdular; böylece bu böceğimsi yaratıkların hareketlerini izleyebileceklerdi. Ancak beklemedikleri şey, sayısız qiraji ve silithidin bir araya gelerek oluşturdukları korkunç ordunun bir anda saldırıya geçmesiydi. Valstann vakit kaybetmeden durumu babasına haber verdi. Fandral ise kısa süre içerisinde druidler, Elune rahibeleri, elf savaşçıları ve koru muhafızlarından oluşan bir ordu toplayarak Silithus’a ilerledi.
İki ordunun çarpışmaya başlaması ise uzun sürmedi. Kayan Kumlar Savaşı başlamıştı.