WARCRAFT TARİHÇELERİ – BÖLÜM 15: MARAUDON VE KAYAN KUMLAR SAVAŞI

Kadimler Savaşı sonrasında yaşanan Büyük Bölünme’nin ardından Azeroth ırkları, kendi iç sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalmışlardı. Elfler, troller, insanlar, cüceler, gnomlar… Hepsinin kendi iç karmaşaları vardı ve zorluklarla baş etmek durumundalardı. Nispeten daha sakin bir hayat süren taurenler ise ne tür bir olaya sebebiyet vereceklerinden habersizlerdi.

Göçebe yaşam süren tauren halkı, kadim yaungol ırkının soyundan geliyor ve Büyük Bölünme sırasında parçalanan Azeroth topraklarının batısındaki Kalimdor kıtasında yaşıyordu. Dünyanın “Toprak Ana” adını verdikleri bir tanrısal varlık tarafından yaratıldığına inanıyorlardı ve doğaya karşı büyük bir sevgi besliyorlardı. Göçleri sırasında uğradıkları bölgelerden bir tanesi taurenler için özellikle kutsal bir yer hâline gelmişti: Kendi dillerinde Mashan’she, yani “Toprak Ana’nın Dokuması” adını verdikleri bu bölge, geniş çayırlara sahip ılıman topraklara sahipti ve kıtanın batısında, Feralas ile Taşpençe Dağları arasında, denize kıyısı olan bir yerdi. Taurenler bu bölgede çeşitli fısıltılar duyduklarını iddia ediyorlardı ve Toprak Ana’nın kendisinin bizzat burada, yerin altında yaşadığına inanmaya başlamışlardı. İnançlarının kaynağı olan bu varlığı yer yüzüne çıkarmak isteyen taurenler, yıllar boyunca çeşitli ayinler ve ritüeller düzenleyerek onu uyandırmaya çalıştılar. Ancak bilmedikleri şey, bu fısıltıların kaynağının aslen bir elemental olduğuydu.

Kadim zamanlarda Titanlar’ın Azeroth’u koruyup kollamakla görevlendirdikleri Bekçiler, elemental lordları ve onların halklarıyla savaşmış, zafere ulaşıp tüm lordları ve elementalleri kendilerine özel yaratılan düzlemlere hapsetmişlerdi. Ancak aralarından kaçıp saklanan az sayıda elemental bulunuyordu. Taurenlerin Toprak Ana sanarak uyandırdıkları varlık da bunlardan biriydi: Prenses Theradras.

Prenses Theradras

Prenses Theradras

Theradras aslen toprak elementinin hanımı Therazane’in biricik kızıydı ve Bekçiler ile gerçekleşen savaşta kaçarak bu bölgede gizlenmeye karar vermişti. Toprağın altına saklanan Theradras, zaman içerisinde uzun bir uykuya dalmış ve binlerce yıl boyunca uyanmamıştı. Ta ki taurenler tarafından çağırılana kadar… Bu uzun uykusu Theradras’ın güçsüzleşmesine sebep olmuştu ve uyandığında yaptığı ilk iş gücünü geri kazanabilmek için çabalamak oldu. Bulunduğu bölgedeki toprağın ve bitki örtüsünün enerjisini emmeye başlayan Theradras, böylece zayıflamış bedenini güçlendirdi; ancak tüm hayat enerjisi çekilen bitki örtüsü öldü, bölge toprakları bir anda kuraklaştı ve yaşanmaz hâle geldi. Yaptıkları ritüellerin dehşetengiz sonucuyla yüzleşen taurenler, bu kurumuş topraklara daha sonraki dönemlerde Desolace adını vereceklerdi.

Mashan’she’nin bitki örtüsünün aniden yok olması, Zümrüt Rüya’da büyük dalgalanmalara yol açtı; öyle ki o sırada Rüya’da uykuda olan druidler ve Rüya’nın hâlihazırda yaşayanları olan ruhlar bu ani kayıpla neye uğradıklarını şaşırdılar. Neler olup bittiğini öğrenmek isteyen Cenarius’un en büyük oğlu, babası gibi yarı-geyik ile yarı-elf görünümündeki Koru Muhafızı Zaetar, araştırma yapabilmek için uyandı ve bölgeye gitti. Karşılaştığı manzara artık ölmüş olan topraklardan başka bir şey değildi. Bölgenin yer altına doğru ilerleyen tüneller bulan Zaetar, bu yıkımın kaynağını orada bulabileceğini düşünerek keşfe çıktı. En sonunda karşılaştığı varlık ise Theradras’ın ta kendisiydi.

Theradras’ın bedeni emdiği güçle birlikte sağlığına kavuşmuştu ve yaydığı enerji Zaetar’ı beklentisinin ötesinde etkiledi. Asıl amacı bu varlığı yakalayıp hapsetmek olan Zaetar, Theradras’a aşık oldu. Üstelik hisleri karşılıksız da değildi; Theradras da Zaetar’ın göz kamaştırıcı güzellikte bir canlı olduğunu düşünüyordu ve sevgisini kazanmak için elinden geleni yapmaya hazırdı. Bölgenin kuraklaşmasının sebebinin kendisi olmadığını iddia eden Theradras, asıl amacının bu toprakları tekrar yaşanabilecek hâle getirmek olduğunu söyledi.

İkili kısa zamanda ayrılmaz bir çift olmuştu. Birliktelikleri doğaya aykırıydı ve kesinlikle kabul edilebilir bir şey değildi; ancak yine de ayrılmak gibi bir niyetleri yoktu. Ve en sonunda bu birliktelik meyvesini verip çocukları olduğunda Kalimdor için nasıl bir sorun yarattıklarından habersizlerdi.

lorekeeper-warcraft-tarihceleri-15-07Theradras ile Zaetar’ın çocukları, centaurlar yani at-insanlardan başkası değillerdi. Fiziksel güç söz konusu olduğunda eşsiz bir kuvvete sahip olan bu çocuklar, maalesef zarafetten nasiplerini alamamışlardı. Bedenlerinin alt yarısı bir atın vücudunu andıran bu canlıların üst yarısı ise insansı özelliklere sahipti ve oldukça vahşi yaratıklardı. Zaetar çocuklarını görür görmez büyük bir utanç yaşadı ve Theradras ile birlikte olmanın aslında ne kadar yanlış bir hareket olduğunun farkına vardı. Evlatları ile iletişime geçmeye çalıştıysa da başaramadı. Çocukları ise babalarının kendilerine nasıl bir tiksinti, nefret ve pişmanlıkla baktığına sayısız sefer şahit olduktan sonra en sonunda öfkelerine yenik düşerek onu katlettiler.

.

Zaetar’ın kendi çocukları tarafından öldürülmesi Theradras’ı büyük bir depresyona soktu. Babalarının aksine annelerine oldukça içten bağlı olan at-adamlar ise onu üzmenin getirdiği pişmanlıkla af dilediler ve Theradras Zaetar’ın ruhunu bir zamanlar kendisinin uyuduğu derinliklerde muhafaza etmeye karar verdiğinde onu koruyacaklarına dair yemin ettiler. Daha sonrasında ise kutsal bir mekan olarak görmeye başladıkları ve aslen evleri olan bu yer altı tünel yapısına “Maraudon” adını verdiler.

Maraudon'un içinden bir kare

Maraudon’un içinden bir kare

At-insanlar kısa süre içerisinde çoğalıp Desolace’ın dört bir yanına dağıldılar. Burada taurenlere zorlu zamanlar yaşatan, onları yerleşim yerlerinden kovan ve zaman içerisinde düşmanları hâline gelen Zaetar’ın evlatları, daha sonra Kalimdor kıtasına yayılacaklardı.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)