O ben değildim, diye düşündü Gul’dan. Ancak duyduğu rahatsızlık merakıyla çatışma halindeydi. Başbüyücü gerçekten de diğer Gul’dan’ın nasıl öldüğünü biliyor olabilir miydi?
Kil’jaeden zihnini okuyor gibiydi.
—ONA KULAK ASMA.—
“Asmıyorum,” diye tısladı Gul’dan, hâlâ acı içindeydi. Khadgar’a saldırdıktan sonra itaatsizliği Kil’jaeden’dan hızlı bir cevap olarak dönmüştü. Bu ise onu daha da kızdırmıştı. Highmaul köleleri bile bundan daha iyi muamele görüyor, diye sessizce sövdü.
Odanın etrafına bakındı. Khadgar’ın elementallerinden hiçbiri henüz yakına gelmemişti. Gul’dan çok ufak miktarda fel gücü kullanıyordu; Khadgar’ın bile hissedemeyeceği kadar ufak.
Ancak tüm ihtiyacı olan da o kadar ufak bir güçtü.
Kil’jaeden mezarla ilgili gerçeği ortaya sermişti. Orijinal yapı binlerce yıl önce iblislerin girişine karşı korumaya alınmıştı; fakat Gul’dan bir iblis değildi. Tam olarak değildi. Bu mezarda çok fazla güç vardı ve tamamı Lejyon kaynaklı değildi. Katman katmandı, tersyüz edilmişti ve o kadar başarılı bir şekilde gizlenmişti ki bunu bunca zamandır sadece başka tek bir kişi keşfedebilmişti. Ancak on binlerce yıllık ihmalkârlık, titan gücünden dövülmüş ve kusurlu ölümlüler tarafından hazırlanmış bu mühürlerin ufak bir zayıflığını ortaya çıkartmıştı. Ölümcül bir zayıflığı.
Lejyon bu mühürlere dokunamayabilirdi fakat bu önlem, iblislerin onları incelemesini engellememişti. Kadim korumaları tasarlayanlar, onları mühürleri kırmaya çalışanları öldürecek şekilde ayarlamıştı fakat Gul’dan beş mührü de güvenli şekilde açmanın kesin yolunu biliyordu.
Mühürlerden biri çoktan düşmüştü ve Gul’dan hâlâ hayattaydı. Lejyon ona gerçekten de doğru talimatları veriyordu. Geriye kaldı dört tane.
Gul’dan gerildi ve bir şeylerin çöktüğünü hissetti. Bütün mezar titredi. Mühürlerden biri daha sönmüştü. Üç tane kaldı. Kafasını kaldırıp Khadgar’a baktı, başbüyücü kafasını yana yatırmıştı ancak gerçekleşen şeyin büyüklüğünü anlamış gibi durmuyordu. Mühürleri kırmak Gul’dan’ın tahmin ettiği kadar dramatik bir etki yaratmamıştı.
Lejyon’un bu geçidi açmak için hazırladığı bütün güç uzaktan Gul’dan’ı çağırıyor gibiydi. Bu güç çok uzun süredir uykudaydı ve kullanılmak için can atıyordu.
İlginç bir şekilde Gul’dan, mezardaki diğer güç kaynağından Lejyon’un haberi olmadığından şüphelenmeye başlamıştı. Diğer güç kaynağını sezebiliyor olsa da onun enerjilerinden kullanamıyordu. Bu da onu –şimdilik- önemsiz yapıyordu.
Khadgar’ın sesi bir kez daha düşüncelerini dağıttı. “Orda –ilk Orda- Lordaeron’u yakıp yıktı. Sen ise onları öylece bırakıp buraya geldin.” Khadgar’ın elementallerinden biri oldukça yakından geçti ancak Gul’dan’ı görmedi. “Bu ada okyanusun dibindeydi. Onu suların üzerine çıkarttın. Etkileyici bir hareket doğrusu.”
Gul’dan önündeki göreve odaklandı, parmakları istemsizce seğiriyordu. Fel büyüsü mezarın derinlerine doğru ilerliyor, üçüncü mührü bulmaya çalışıyordu. İşte burada. Gul’dan mührü büyüsüyle yakalamaya çalıştı. Başaramadı. Büyüsü mühürden kayıp gidiyordu. Onu açmak için zayıf noktalarına her saldırışında ıskalıyordu. Karanlıkta bir örümcek ipeğinden yapılma bir düğümü açmaya benziyordu bu. Sadece ayak baş parmaklarını kullanarak üstelik.
“Ve sadakatin için aldığın ödül neydi, sana ne oldu biliyor musun, Gul’dan?” diye sordu Khadgar.
Aniden Gul’dan büyüsü kontrolünden kaçtı. Üçüncü mühür sadece kırılmakla kalmadı; parçalandı.
Odanın dört bir yanında derin bir zangırdama oldu ve bir şeylerin gümbürdeme sesi geldi. Gul’dan dondu. Khadgar’ın elementalleri durdu. Alçak bir uğultu ile yeşil ve menekşe tonlarında loş bir parlama odanın tabanı ve duvarlardaki bütün taşların arasından sızmaya başladı.
Gul’dan sadece üçüncü mührü yarmakla kalmamış, yanlışlıkla dördüncü mührü de parçalamıştı. Bu hatanın onu öldürmemiş olması bir mucize sayılırdı.
Geriye sadece tek bir mühür kalmıştı. Kil’jaeden’ın keyfini fark etmemek imkansızdı.
—İYİ İŞ ÇIKARDIN. SONUNCUYU DA YOK ET.—
Gul’dan tereddüt etti. Son mühür farklı gibiydi. Büyüsüyle mührü yokladı ancak zayıf noktasını bulamadı. İnanılmaz derecede güçlü gözüküyordu ve her geçen saniye daha da güçleniyordu. Mezarın kendisi mühre destek çıkıyordu. Mistik enerji mühre akın ediyordu.
Kazayla gerçekleşemeyecek kadar kompleks bir olaydı bu. Birileri bu anı öngörmüş ve bunu önlemek için bir mekanizma yaratmıştı. Başka bir güç kaynağı işin içindeydi, Gul’dan hissedebiliyordu. Bu o ölümlünün işiydi, bu mezarı çağlar önce mesken edinmiş olanın işiydi.
“Kil’jaeden, neler oluyor?” diye fısıldadı Gul’dan.
Cevap yoktu.
Odayı daha fazla ışık doldurmaya başladı. Gul’dan, Khadgar’ın inanılmaz boyutta bir mistik güç hazırladığını hissedebiliyordu. Başbüyücü de belli ki muazzam bir şeylerin döndüğünü fark etmişti. “Buranın neden bu kadar garip hissettirdiğini şimdi anladım,” dedi Khadgar. “Çıraklık dönemimden beri böyle bir şey hissetmemiştim. Neden bir Muhafız’ın kudretini hissettiğimi bilmiyorum, Gul’dan…”
Khadgar topladığı enerjiyi serbest bıraktı. Gul’dan kendini hazırladı ancak mistik büyü üzerine hücum etmedi. Havada bir cisim oluşturdu: Khadgar’ın üç katı uzunlukta parlayan bir sarkıt, parıltılar saçarak havada sivriliyordu. Khadgar ellerini kullanarak havadaki sarkıtı döndürdü ve ucunu zemine gelecek şekilde çevirdi.
Başbüyücünün sesi gerilmiş ancak kararlıydı. “…ama ne yapmaya çalıştığını anlıyorum.” Mistik elementaller sarkıta doğru süzüldü. Kolları büyülü nesneyle bir oldu. “Ve sanırım ona yardım edeceğim.”
Gul’dan, Kil’jaeden’dan gelen sözsüz alarm dalgasını hissetti.
Elementaller aşağı doğru çekti. Sarkıt sertçe yere vurdu ve taş zemini çatlattı. Bütün oda inledi. Gul’dan yere düştü.
—ÖLDÜR ONU! ŞİMDİ ÖLDÜR, GUL’DAN!—
Kil’jaeden’ın planları suya düşmüştü anlaşılan. Gul’dan ayağa fırladı ve omuzlarındaki kara pelerinin düşmesine izin verdi. Artık saklanmanın âlemi yoktu. Bütün numaralarını kenara bıraktı. “Emredersin, Kil’jaeden,” dedi ork ve ellerini havaya kaldırdı.
Khadgar derhâl farkına vardı. “Demek Kil’jaeden,” dedi gülümseyerek. O da kendi ellerini havaya kaldırdı.
Khadgar ve Gul’dan’ın güçleri ortada kulakları sağır eden bir gümbürdemeyle karşılaştı. Çatışmalarından yayılan ısı, altlarındaki taşları daha da yumuşattı. Mistik elementaller sarkıtı bir kez daha kaldırdı. Oda titredi; sütunlar çöktü. Geçidi açmak için özenle yaratılmış olan mekanizmalar titreyip yıkılıyordu. Sarkıt yukarı kalktı ve aşağı indi. Dönüp duran menekşe ve yeşil tonları parıldadı.
Mekan yıkılmanın eşiğindeydi. Khadgar bütün odayı çökertip Lejyon’un geçidini de beraberinde götürebilirdi.