SARGERAS’IN KABRİ – BÖLÜM 3: KABRİN GAZABI

Gul’dan saldırı üstüne saldırı yapıyordu. Khadgar hepsini savuşturmayı başardı. Karşı saldırı yapma riskine girme gereksinimi duymuyordu çünkü kazanıyordu.

“Kil’jaeden,” diye fısıldadı Gul’dan, “Kabrin gücüne ihtiyacım var.”

—HAYIR.—

“Geriye tek bir mühür kaldı ve o da çok iyi korunuyor! Hem büyücüyü öldürüp hem de mührü kıramam!” Sözcükler Gul’dan’ın dilini kamçıladı. “Beni araştırmak için önünde onlarca yıl vardı. Beni çok geç olana kadar oyalayabilir.”

—BANA İHANET EDECEKSİN.—

Gul’dan saldırılarına daha çok güç yükledi. Khadgar bocaladı ancak yerini korudu. Gul’dan öfkeyle hırladı. “Khadgar bu mezarı yok edecek. Lejyon burayı bir daha asla kullanma şansı yakalayamayacak. Bu ahmağı ölü görmek istediğime güven ya da bütün planlarının suya düşeceğine inan.”

Khadgar’ın yüzünden ter boşanıyordu. “Hikâyemi bitirmeyi unuttum,” dedi. “Sargeras’ın Kabri’ne girdiğinde pusuya düşüp öldün.”

Gul’dan, Kil’jaeden’ın kararsızlığını hissedebiliyordu. Hilekâr Kil’jaeden beni çok iyi tanıyor, diye düşündü. Fakat bir anda yeni bir şeyler hissetti, başka bir düzlemde bir alev nehri… Bir anda ulaşabileceği noktada.

“Diğer Gul’dan ve İttifak’ın ellerinde ne de ihanet ettiği Orda tarafından öldürülmedi,” dedi Khadgar. Gul’dan elinde olmadan büyücüye kulak verdi. “Mezara girdiğinde bütün uzuvları iblisler tarafından paramparça edildi. Sanırım Yakan Lejyon’un işine daha fazla yaramıyordu.”

Büyücünün sözleri Gul’dan’ı uyuşturdu.

Çok uzun süre önce, Draenor’da bir sürgündü ve hayattaki en büyük amacı bir sonraki öğünü için yiyecek bulmaktı. Lejyon onun aklını çok basit bir gerçeğe açmıştı: Güç asla görmezden gelinemezdi. Ve bir daha asla açlık çekmedi.

Khadgar da ona başka bir gerçeği göstermişti: Gul’dan’ın gücü bir noktada işe yararlılığını tüketecekti. Lejyon’un o noktada onu kenara atacağı sadece olası değil. Kesindi. Kaderdi.

O anda büyük bir güç üzerine akın etti.

Khadgar hâlâ konuşuyordu. “Sana ne yapacaklarını merak ediyorum, Gul’dan. Seninle işleri bittiğinde yani…” Bir an duraksadı. Sesindeki tüm mizah uçup gitmişti; Gul’dan’daki değişimi hissetmiş olmalıydı. “Ne yaptığını sanıyorsun sen?”

Gul’dan, Khadgar’a karşı saldırısını durdurdu ve kuvvetini son mühre yöneltti. Kendi gücünün tamamını. Ödünç aldığı gücün tamamını. Gul’dan mührü fel bir yumruğun içine aldı…

… ve onu ezdi. Mührün ölümcül enerjileri dışarı fırlamaya çalıştı ancak fel büyücününki karşısında tıslayarak söndü.

Böylece bütün mühürler kırılmış oldu. Yakan Lejyon’un rezervuarı, dünyalar arasındaki bariyerleri parçalamaya yetecek gücü artık özgürdü ve adanın altında gömülü geçitten dışarı akıyordu.

Ancak o güç hiç bir zaman amaçlandığı yere ulaşmadı; Gul’dan o güce el koydu.

Gul’dan’ın zihnini ateş doldurdu. Çığlık attı ve elleri başına gitti, gözlerini yumdu. Khadgar’ı unuttu. Mezarı unuttu. Savunması düştü ve Khadgar’ın mistik gazabı üzerine kapandı. Gul’dan bunların hiçbirini hissetmedi. Güç içinde boğuluyordu. Sonsuz bir okyanusun içinde nefes alamıyordu.

Mide bulandırıcıydı. Aynı zamanda güzeldi de. Kana kana içti.

Acıyı hissetti.

Ve sonra dengesini buldu. Kontrolü ele aldığını hissetti.

Bu… Gerçek güç buydu. En başından beri istediği şey buydu. Yakan Lejyon’un ona söz verdiği şey buydu: Görmezden gelinemeyecek kadar büyük güç.

Ve bu zamana kadar ona verdikleri güç bunun yanında çöp gibi kalıyordu. Harcanabilir bir ahmağa neden dahasını veresin ki?

Gul’dan gözlerini açtı. “Hoşçakal, Başbüyücü,” dedi ve sadece tek bir parmağını kaldırdı.

Khadgar kendini buzun içine gömdü.

Ezip geçen bir öfke dalgası patladı. Oda, dalgalı denizdeki bir gemi gibi yalpaladı. Mistik elementaller ve sarkıt bir anda havaya karıştı.

Buz parçası ve içindeki başbüyücü, fırtınanın içinde kalmış çakıl taşı gibi savruluyorlardı. Bütün gücüne rağmen Gul’dan ne kadar uğraşırsa uğraşsın buzu parçalayamadı. Bu onu şaşırttı; istese dünyayı bile ortadan ikiye yarabilecek kadar güçlü hissediyordu. Ancak çok da mühim değildi. Khadgar daha sonra da ölebilirdi. Gul’dan elini salladı, buz parçası görüş alanından ve odadan dışarı savruldu. Sonra da odanın girişini çökertti. Tonlarca taş yığını aşağı yağdı ve odanın girişini tamamen kapattı. Khadgar hâlâ yaşıyorduysa bile artık sorun yaratamazdı.

Gul’dan kazanmıştı. İçindeki güç inanılmazdı. Olasılıklar sonsuzdu.

Buna rağmen Kil’jaeden ona hâlâ emir verebileceğini düşünmüştü.

—BİR ANTLAŞMA YAPTIK, GUL’DAN. GÖREVİNİ BİTİR. BİZE YOLU AÇ.—

Gul’dan anın tadını çıkartarak derin bir nefes aldı.

“Hayır, Kil’jaeden,” diye cevapladı. “Açmayacağım.”

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)