“Başmelek Malthael’i büyük bir kararsızlık çevreliyor. Bir zamanlar bilgeliğin o sakin ve yönlendiren eli olan melek, Dünyataşı yok olduğu anda ortadan kayboldu. Gerçekleşen bu felaketin boyutunu anlamak için Cennet’i terk etti. Gidişi Konsey’de devasa bir çatlak yarattı ve bu çatlak bugün bile onarılabilmiş değildir.” –Selathiel, Angiris Kâtibi
Angiris Konseyi içerisindeki melekler arasında bile Malthael diğerlerine kıyasla ketumdu, gizemliydi. Kristal Kemer’’in şarkısının hâlâ Cennet’in salonlarında yankılandığı günlerde her türlü yaşama büyük kıymet verirdi. Çeşitli duyguları tecrübe etmeyi, evreni birbirine bağlayan sayısız noktayı gözlemleyip onları zihninde bir araya getirmeyi severdi. Zekiydi ve meraklıydı.
Malthael konseyde “sessiz melek” olarak da anılırdı, zira çok nadiren konuşurdu. Ancak Cennet’in ahengiyle dolu sesi salonlarda yankılandığında ona kulak veren herkes etkilenirdi. Nadiren sarf ettiği kelimeler, meleğin o derin bilgeliğinin izini yoğun bir şekilde taşırdı.
Bir başka başmelek olan Itherael’in yazıtlarına göre Kristal Kemer’in yeni oluştuğu ve meleklerin henüz genç olduğu zamanlarda Anu’nun Gözü olarak anılan kristali bulan da Malthael’in ta kendisiydi. Bilge başmelek, Pandemonyum adındaki sürekli değişen bir boyutta bulduğu bu kristale “Dünyataşı” adını verdi ve kristali incelemeye başladı. Zaman içerisinde Dünyataşı’yla arasında bir bağ oluştu ve Malthael kristale büyük kıymet verir oldu.
Malthael’in bilgeliğinin bir diğer aracı da Chalad’ar, yani Bilgelik Kadehi’ydi. Bu kadeh canlı ışığın özünü taşıyordu ve asla tükenmezdi. Işığın derinlerine baktığı zaman Malthael’in evrendeki her şeyi birbirine bağlayan ağları tek tek seçebildiği söylenirdi. Yine eski yazıtlarda bulunan efsanelere göre Malthael, bazen uzun yıllar boyunca hiç ara vermeden kadehin içine bakıp evrenin gizemlerini birleştirmeye çalışmıştı. Malthael’in bilgelik ve bilinmeyeni kavrama için yaptığı bu araştırmalar, çok kıymet verdiği Dünyataşı’nın bir anda ortadan kaybolmasıyla birlikte kristali bulmak için kendini Bilgelik Havuzları’na kapatıp yıllarca kadehe baktığı bir saplantıya dönüşmeye başladı. Saplantıyla birlikte Malthael’in çehresi de karardı, melankolinin ağına düştü ve eskisinden de az konuşur oldu.
Dünyataşı’nı saplantılı bir şekilde arayışına rağmen Bilgelik Başmeleği’nin Angiris Konseyi’ne karşı da bir sorumluluğu vardı. Bu yüzden bir yandan da Ebedî Çatışma’da iblislere karşı savaşmaya devam etti. Derken Inarius ve Lilith’in Dünyataşı’nı çalarak Sığınak adında yeni bir dünya yarattığı ve iblis ile meleğin aşkının meyvesi olarak da nefalem adındaki yeni canlıların ortaya çıktığını öğrendi. Kimisi nefalemin varlığını öğrenmenin meleğin gözlerini kadehte gördüğü bir gerçeğe açtığını iddia eder, kimisiyse kurduğu bir bağlantının Malthael’in aklını yitirmesine sebep olduğunu… Gerçeği asla öğrenemeyecek olsak da Sığınak’ın kaderini belirleyecek oylamada Malthael’in oy kullanmayı reddettiğini ve bu sayede nefalemin kendi hür kaderlerini yaratma şansını yakaladığını biliyoruz.
Malthael’in ruh hali kararmaya devam ederken Sığınak da büyüyüp gelişti. Dünyataşı’nın güçlerini bastırmasıyla birlikte nefalemler, zamanla sıradan insanlara dönüştüler. Malthael bu yeni canlıların nasıl bir yol izleyeceklerini büyük bir merakla izlemeye devam etti. Derken bir gün Baş Habisler serbest kaldı ve Adalet Başmeleği Tyrael, Baal’ın yozlaştırdığı Dünyataşı’nı yok etmek zorunda kaldı. Kristalin parçalanışının ve Arreat Dağı’nın patlamasının ardından Malthael de bir anda ortadan kayboldu.
Bilgelik ve Adalet’in yitişiyle Angiris Konseyi’ndeki narin denge de bozuldu. Kimi söylentiler Malthael’in Pandemonyum’un koridorlarında ölümün ve yaşamın gizemlerini aydınlatmak için dolaştığını söylese de Konsey başmeleği çok uzun süre bir daha görmedi. Gerçekteyse Malthael olacak olan her şeyi görmüştü: Zoltun Kulle’un güç arayışı içerisinde yapacaklarını, Diablo’nun Baş Habis hâline gelmek için planlarını ve tekrar güçlerine kavuşacak olan bir grup nefalemin iblislere karşı duruşlarını… Ancak bu kadar büyük bir güce sahip canlıların yoldan çıkması ihtimali bütün yaratılış için çok büyük bir riskti. Bu riski göze alamayacaklarına karar veren Malthael, bu yüzden Ölüm’ün beden bulmuş hâli olmaya karar verdi. Pandemonyum Kalesi’nde, bir zamanlar Dünyataşı’nın olduğu noktada insan ruhlarından oluşan büyük bir girdap olduğunu keşfetti ve bu girdabı bir Ruh Hapishanesi hâline getirerek gücünü kendine kattı. Böylece Bilgeliğin Başmeleği Malthael solarken, Ölüm Vekili Malthael doğmuş oldu. Ve Ruh Biçici olarak da anılacak olan Malthael, iblislerin özünü taşıyan her şeyi yaratılıştan silmeye ant içti.
Üstelik bu görüşlerinde yalnız da değildi. Imperius’un teğmenlerinden Balzael ve Malthael’in eski hizmetkârlarından Urzael ona eşlik ediyordu. Urzael’in beraberinde getirdiği diğer melekler de kendilerini Malthael’in davasına adadılar ve ilk iş olarak Westmarch’taki Templar Tarikatı’nı manipüle edip içlerine sızdılar. Yine de Malthael’in planlarını gerçekleştirmek için Templar Tarikatı’ndan fazlası gerekiyordu. Ölüm Vekili, gözünü yenilgiye uğratılmış yedi iblis lordunun ruhunu barındıran Kara Ruhtaşı’na dikmişti. Bu uğurdaki araştırmaları onu Rakkis’in Kabri’ne ve tekrar kurulmuş olan Horadrim tarikatına götürdü. Ancak Horadrim yalnız değildi; Horadrim’in koruduğu gizli mezarda artık ölümlü bir bedene sahip olan eski Adalet Başmeleği Tyrael’la karşı karşıya geldi. Tyrael kendini savunmayı başarsa da Adalet Kılıcı El’druin Malthael’in içinden geçti. Kardeşinin kılıcının sadece haklı bir gerekçeye sahip olmayanlara hasar verdiğini ve kendisine işlemeyeceğini fark eden Malthael, Tyrael’ı hayatta bırakırken kabri koruyan Horadrim’in de ruhlarını biçerek Kara Ruhtaşı’nı ele geçirdi.
Bundan sonrasında Westmarch’ta kaos vardı. Malthael topladığı melek ordusunu Westmarch’ın üzerine salarken bir yandan da Pandemonyum Kalesi’ndeki girdaptan beslenerek gücünü arttırıyordu. Meleklerin ve Angiris Konseyi’nin kendisine karşı çıkmaya çalışacağını tahmin edip Yüce Cennetler’deki Pandemonyum Geçidi’ne de saldırdı. Kendisine insanlığı yok etme konusunda fikren katılan Imperius bile bu hareket üzerine Malthael’in durdurulması gerektiğini kabul etti ve savaş alanına indi.
Bu sırada Ölüm Vekili’nin planları umduğu gibi işliyor olsa da Diablo’yu ve diğer iblisleri yenmiş olan nefalem grubu da Pandemonyum’a doğru ilerlemeye devam ediyordu. Ebedî Çatışma’da melek ve iblislerin kanıyla ıslanmış savaş alanını aşan kahramanlar, en nihayetinde Malthael planlarını tamamlayamadan kaleye ulaştılar. Vaktinin daraldığını gören Malthael büyük bir kumar oynadı: Kara Ruhtaşı’nı parçalayarak içindeki Baş Habis Diablo’nun ruhunu da kendine kattı. Bu hareket Ölüm Vekili’ne muazzam bir güç sunsa da bilgeliğinin son kırıntılarını da yok etti; onu iblis efendilerinin güçleriyle donattı. Pandemonyum’un temellerini sarsan bir savaş sonucunda nefalem grubu galip geldi ve göz alan bir enerji patlamasıyla Malthael, vekili olduğu Ölüm’le tanıştı.