KİMDİR, NEDİR: AZSHARA

Sargeras’ın Azeroth’a gelmesini sağlayacak olan geçidin açılması tamamlanmak üzereyken Azshara beklenmedik bir saldırıyla karşılaştı. Kaldorei Direnişi ve bir anomali sebebiyle gelecekten gelerek onlara katılmış olan bir grup güçlü isim, geçidi yok etmek için atağa geçmişlerdi. Bu isimler Krasus adıyla anılan kırmızı ejderha Korialstrasz, büyücü Rhonin ve tecrübeli ork savaşçısı Broxigar’dı. Azshara saldırı karşısında rahatsızlığını dile getirmek için iblis Mannoroth ile görüştü. Mannoroth sorgulanmaktan duyduğu huzursuzlukla elfi öldürmeyi düşünmüş olsa da Azshara’nın neredeyse Yakan Lejyon kumandanlarından Archimonde kadar güçlü olduğunu bildiğinden vazgeçti.

Azshara’yı durdurmak isteyen Kaldorei Direnişi’ne ejderhalar, taurenler, cücelerin ataları olan earthenler, furbolglar ve Yaban Tanrılar da katılmışlardı. Öncülerden başdruid Malfurion Stormrage, Ebediyet Pınarı söz konusu olduğunda Prens Farondis’e benzer düşünceler içerisindeydi. İblislerin yarattığı yıkımı bizzat görmüştü ve eğer Kara Titan dünyalarına adım atarsa Azeroth için her şey bitmiş olacaktı; bu yüzden Ebediyet Pınarı’nın yok edilmesi gerektiğine karar verdi. Böylece içerisinde ejdersürülerinin liderlerinin gücünü barındıran Ejderha Ruhu isimli artefaktı iblislerden çalarak harekete geçti ve Sargeras’a geçit açmaya çalışan Asildoğanlar’ın büyüsünü bozdu.

Kadimler Savaşı sonunda yok olmadan önce Ebediyet Pınarı

Asildoğanlar’ın büyüsü oldukça karmaşık ve kuvvetliydi; Malfurion’ın yarattığı doğal büyü akımları, suların kontrolsüzce çalkalanmasına sebep olurken geçidi yaratan örgünün bozulmasıyla birlikte Ebediyet Pınarı kendi içine çökerek Zin-Azshari’yi, Azshara’nın sarayını ve içerisindeki tüm elfleri yuttu. Kaldorei Direnişi’nin öncüleri olaydan zarar görmeden kaçarlarken korkunç boyutlardaki dalgalar şehri okyanusun dibine çekmeye başladı. Sargeras’ın gelmeyeceğini ve kaybettiklerini fark eden Azshara, en yakınındakilere bile tek kelime etmeden harekete geçti. Önce yanından ayırmadığı asası Sharas’dal’ı kullanarak kendisi ve maiyesindekileri büyülü bir kalkanla çevreleyerek onların dalgaların gücü altında can vermelerini engelledi; ancak bu yalnızca geçici bir çözümdü. Zihninde yankılanan “Bırak gitsin…” fısıltılarına karşı koymaya çalıştı ancak her ne kadar oldukça güçlü bir büyücü olsa da suların hiddeti karşısında daha fazla tutunamayan Azshara’nın kalkanı kırıldı ve imparatorluğuyla birlikte derinliklere çekildi.

Tek kıta hâlindeki Kalimdor parçalanmaya ve birçok farklı toprak parçasına ayrılmaya başlarken tekrar Sharas’dal’ı kullanan kraliçe, bu sefer suyun içinde nefes almalarını sağlamasını buyur ettiyse de hiçbir şey olmadı. Asa isteğini yerine getirmiyordu. Gittikçe dibe çöker ve karanlık etraflarını sararken hiç beklemediği bir şeyle karşılaştı.

Azeroth’un en kadim dönemlerinde Hiçlik tarafından gönderilmiş meşum varlıklar olan Eski Tanrılar, Kara İmparatorluk olarak adlandırılan korkunç bir hükümdarlığa sahiplerdi. Bu karanlık varlıklar, titanların Azeroth’a gelip onu şekillendirdiği süreçte dünyanın çeşitli bölgelerindeki büyük yapılara hapsedilmişlerdi. N’Zoth bu tanrılardan biriydi ve bin yıl boyunca Azshara’yı izlemiş, onun hareketlerini takip etmişti. Hapishanesinden kurtulmak isteyen Eski Tanrı, yaşanan felaketi bir fırsat bilerek kraliçeye seslendi. Kendisine hizmet etmesi karşılığında onu ölümden kurtarabileceğini ve vakti geldiğinde Kara İmparatorluğu tekrar kurabileceklerini söyledi. Ona bir köle değil, bir kraliçe olarak hizmet edebileceğini net bir şekilde söyleyen Azshara, halkını da N’Zoth’a adadı.

Böylece N’Zoth’un karanlık büyüsüyle Azshara ile takipçileri, naga ırkına dönüştüler.

Geçirdikleri değişimden sonra takipçilerine yeni bir emir veren Azshara’nın isteği üzerine okyanusun derinliklerinde yeni bir şehir inşa edildi. Azshara’nın hükmünü sürdüğü Ebedi Saray ise Eski Tanrı N’Zoth’un tutulduğu Son Hapishane ismindeki titan yapısının oldukça yakınında bulunuyordu. Nazjatar olarak isimlendirdikleri bu şehir, naga hakimiyetinin kalbiydi.

N’Zoth’a yalnızca tüm halkını teslim etmekle yetinmeyen Azshara, kendisine en gönülden bağlı olan takipçilerini özel olarak sunmaktan da çekinmedi. Eski Tanrı’nın hizmetine adananlar arasında Uu’nat gibi isimler de bulunuyordu.

Azshara, asası Sharas’dal’ı taşımaya devam ediyordu. Xavius’un sözlerini unutmamıştı, bu yüzden mümkün olduğunca yanından ayırmasa da arada sırada en güçlü deniz cadılarının kullanımına sunmayı da ihmal etmiyordu. Asayı kullanan deniz cadıları, onun gücüyle deniz devlerini alt etmiş, Kvaldir yağmacılarını canlı canlı haşlayarak öldürmüş ve daha birçok yıkıma sebep olmuşlardı.

Böylece on bin yıl geçti. Azshara okyanusun dibindeki imparatorluğundan yükselip Azeroth’u tekrar ele geçireceği, onu arzusuna göre şekillendireceği ve herkes ile her şeyin hükümdarı olacağı günün hayaliyle planlar yapıp beklemeye başladı. Uzun bir süre boyunca herhangi bir direkt saldırı gerçekleştirmese de emrindeki nagalar Azeroth’un çeşitli bölgelerinde sayısız saldırı düzenlediler.

Azshara

Artık birçok kıtaya ayrılmış olan Azeroth’un batı toprakları Kalimdor ismiyle anılmaya devam ederken bu kıtanın doğusunda, Durotar’ın kuzeyinde kalan bölgeye Zin-Azshari’den kalan yıkıntılardan ötürü Azshara ismi verildi.

Deathwing ortaya çıkıp Afet’e sebep olduğunda uzun süredir beklediği fırsatı bulan Kraliçe Azshara harekete geçti. Kalimdor kıtasının kuzeybatısında bulunan ve gece elfleri tarafından kontrol edilen Karasahil bölgesi en büyük hasarlardan birini almış, coğrafyası oldukça değişmişti. Bu karmaşayı fırsat bilen Azshara, bölgeye nagalarını gönderdi. Hiçlik’e hizmet eden Alacakaranlığın Çekici oluşumunun üyeleri, burada Soggoth’un Avatarı olarak anılan meşum yaratığı celbetmeye çalışıyorlardı; Kadimler Korusu’nda yaşayan druidler ise bunun gerçekleşmesini engellemek amacıyla Kadimler’in Borusu isimli artefaktı ele geçirmişlerdi. Nagalar bu artefaktı çalıp Azshara’ya sunmak, bunu yaparken Malfurion’ı oyalamak ve böylece Alacakaranlığın Çekici’nin Hyjal Dağı’na yapacağı saldırı için fırsat yaratmak istiyorlardı. Karasahil bölgesinin güneyinde Nazj’vel’e giden Azeroth kahramanları, nagaların bu planını durdurdular.

Azshara’nın asıl planı ise bu değildi. Gelgit Avcısı olarak da anılan Element Lordu Neptulon’u tamamen ortadan kaldırmak istiyordu. Neptulon’un hakimiyeti Azeroth’un sularıydı ve kraliçe onu alt ederek okyanuslar üzerinde egemenlik sağlamayı planlıyordu. Planın ardındaki asıl isim ise N’Zoth’tu: Hem vaktinde köleleştirdiği element lordunu mağlup etmek hem de deniz seyahatini engelleyerek medeniyetlerin birbirleriyle olan bağını sarsmak istiyordu. Harekete geçen Azshara, Kalimdor’un batısındaki Desolace bölgesine rahibe Valishj ve emrindekileri göndererek Neptulon’un Kadim Yazıtları’nı bulmalarını söyledi; böylece bu yazıtları kullanarak Neptulon’un yaşadığı element düzlemi Dipsiz Boğaz’a girebilecekti. Ancak planları bir Azeroth kahramanı ve Neptulon’un hizmetkârlarından Lord Hydronis’in araya girmesiyle suya düştü. Bu süre içerisinde Eski Tanrılar’a hizmet eden ve tüm krakenlerin atası olarak bilinen Ozumat her ne kadar Neptulon’u kaçırmayı başarmış olsa da element lordu bir süre sonra elinden kurtulup Dipsiz Boğaz’a geri döndü.

Kraliçe Azshara emrindeki nagalar Neptulon’a saldırırken

Bu olayları takiben Deathwing’in mağlup edilebilmesi için harekete geçilmiş, bir grup kahramanın geçmişe giderek Ejderha Ruhu’nu ele geçirmeleri planlanmıştı. Zamanda yolculuk ederek Kadimler Savaşı’nın yaşandığı ana giden bir grup Azeroth kahramanı, burada geçmişteki Kraliçe Azshara ile karşılaştılar. Bizzat savaşmaya hiç de niyetli olmayan Azshara, emrindeki kraliyet korumalarını grubun üzerine salarak uzaklaştı. En nihayetinde kahramanların planı başarıya ulaştı ve Ejderha Ruhu, Deathwing’e karşı kullanılmak üzere ele geçirildi.

Afet’in yaşandığı dönemde aldığı yenilgilerden sonra bir süre ortalarda gözükmeyen Azshara, Yakan Lejyon’un Azeroth’a tekrar gelmesiyle birlikte yine bu karmaşayı fırsat bildi ve başlarında Gelgit Hanımı Athissa’nın olduğu nagalarını, parçalanmış Golganneth’in Gelgittaşı’nı ele geçirmeleri emriyle Azsuna bölgesine yolladı. Bu Yaratılış Sütunu’nun peşindeki tek isim Azshara değildi; Azeroth kahramanları da Lejyon’un açtığı geçidi kapatabilmek amacıyla bu kadim eşyaları toplamaya çalışıyorlardı. Parçaları bir araya getiren kahramanlar, Athissa’nın saldırısıyla ele geçirilip kaçırıldılar ancak esaretleri uzun sürmedi. On bin yıl önce başkaldırısı korkunç bir biçimde bastırılan ve hayatına birer hayalet olarak devam etmeye lanetlenmiş olan Prens Farondis, kahramanların yardımına koştu. Onları nagaların elinden kurtaran Farondis, nihayet kraliçenin bir görüsüyle karşı karşıya geldi. O ana kadar nagaları Azshara’nın yönettiğinden haberdar olmayan Prens, halkının asla ona hizmet etmeyeceğini kesin bir şekilde dile getirerek görüye saldırdı. Olanlara şahit olan halkı, o ana kadar lanetli yaşamlarından ötürü Farondis’i suçlamış olsalar da gerçekte Azshara’ya karşı durduğunu öğrendiklerinde tekrar bağlılık yemini ederek nagalara karşı savaşmaya ant içtiler. Azshara’nın Gazabı isimli karanlık yaratığı alt eden kahramanlar ise Gelgittaşı’nı ele geçirip büyücü şehri Dalaran’a taşıdılar.

Aldığı yenilgi üzerine Yaratılış Sütunu’nu ele geçirmek için yeni planlar yapmaya başlayan Azshara, Harjatan’ı ve Sassz’ine ismindeki deniz cadısını Sargeras’ın Kabri’ne gönderdi. Yapının su altında kalmış olan bölümlerindeki canlıları lanetleyip etkisi altına alan nagalar, yine kahramanların araya girmesiyle birlikte alt edildi.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)