Guardian – Claws of Ursoc
Ursoc’un Pençeleri
Yaban Tanrılar tarafından kutsanmışsın. Lütfen ne gibi bir onura eriştiğini anla: Ursol, kardeşinin işini devam ettirmen için doğru kahraman olduğuna inanıyor.Ursoc’un ruhu seni zafere ulaştırsın.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm Bir
Ursoc’un mirası Azeroth üzerindeki tüm druidlerce bilinir. Yüce Yaban Tanrılar’dan biri olarak on bin yıl önce Yakan Lejyon’a meydan okumuş ve bu dünyanın korunması için kendi hayatını ortaya koymuştu.
Gerçek bir muhafızdı. Doğanın gücüne inanırdı ve onu korumak için atılırken bir an bile tereddüt etmedi.
Ancak şimdi biraz dinlenebilir; zira onun işini artık başkaları devam ettirecek.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm İki
Binlerce yıl önce, iki meraklı yavru ayı Boz Tepeler’de beraberce geziniyordu. Bu kardeşler –ki isimleri Ursoc ve Ursol’du- mantıktan çok merak duygusuna sahiplerdi ve sıkça kendilerini daha büyük yırtıcıların bölgelerini işgal ederken buluyorlardı. Tehlike onların hevesini kırmıyordu ve birbirlerini asla geride bırakmıyorlardı; en umutsuz ve kötü gözüken anlarda bile.
Böylece Azeroth’u gezen ve sıra dışı vahşi hayvanları arayan Bekçi Freya’nın dikkatini çektiler. Freya onların potansiyelini ve ne olabileceklerini en başından gördü.
Erişkinliğe ulaştıklarında Boz Tepeler’deki diğer ayılardan çok daha güçlenmiş ve büyümüşlerdi; üstelik onlar gibi yaşlanma belirtileri de göstermiyorlardı.
Ursoc ve Ursol, Yaban Tanrılar olarak bilinmeye başladılar.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm Üç
Freya’nın bu iki ayıya verdiği belki de en garip hediye konuşma yetisiydi. Az sayıda Yaban Tanrı –özellikle de Aziz Semaviler olarak bilinenler- bu yeteneğe sahipti. Diğerleri genellikle zekâları yüzünden seçilmiş olsa da bu iki ayı inatçı cesaretleri yüzünden seçilmişlerdi.
Freya, Ursoc ve Ursol’un bir gün değişeceğine inanıyordu. Azeroth’u meraklarını dindirecek kadar gezip gördükten sonra onu her türlü düşmandan korumaya yelteneceklerdi.
Bekçi onları iyi tanımıştı. İki ayıdan yaşça büyük olan Ursoc’un güçlü bir korumacı tarafı vardı. Azeroth’un doğasını görmeye devam ettikçe onu korumak için de daha büyük bir sorumluluk hissetmeye başladı.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm Dört
Bekçi Freya, yıllar süresince Yaban Tanrılar’ın içgüdülerinin nasıl olgunlaştığına şahitlik etti ve bazılarının kendi bölgelerinin doğal muhafızları hâline geldiğinin farkına vardı. Bu tarz yaratıklar için özgün bazı silahlar yaratmaya başladı; zor zamanlarında onlara yardım edecek güçte artefaktlar… Ancak bu silahlar, sadece onları kullananlar ölçütünde güce sahip oluyordu. Gerçek potansiyellerine ulaşmak pratik, eğitim ve kişisel gelişim gerektiriyordu.
Bazı Yaban Tanrılar, Freya’nın onlara verdiği bu hediyeyi anlamayıp ihmal ettiler. Ursoc onlardan biri değildi.
Freya, Ursoc’a yeni pençeler verdi; titançeliği adındaki nadir bulunan bir materyalden dövülmüş ve titanlardan biri olan Eonar’ın özünden ufak bir parçayla güçlendirilmişti. Bu pençelerin boyu büyüyebilirdi ve neredeyse yok edilemezlerdi.
Ursoc’un bu silahları bir kenara atıp çürümeye terk etmeye hiç niyeti yoktu. Kendini silahın güçlerinde ustalaşmaya adadı.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm Beş
Ursoc yeni pençelerini aldığında yorulmadan, dinlenmeden çalışmaya başladı. Her gün uzun mesafeleri katedip kardeşiyle güreşiyor, gücünü test ediyordu. Yıllar içinde güçlendi. Çok güçlendi. Ursol’un kendisine de bir silah hediye edilmişti: Büyü kullanımını kolaylaştıran bir asa; ve o da çok geçmeden bu silahı kullanmada ustalaştı.
Ursoc’un titançeliğinden pençeleri, adeta vücudunun birer uzantısı olmuştu ve Ursol da büyü özünün akışını manipüle etmede bir uzman hâline gelmişti.
Birlikte varolmuş Yaban Tanrılar’ın en güçlülerinden ikisi hâline geldiler… Çok geçmeden Azeroth’un en sağlam koruyucuları olarak da bilinmeye başlayacaklardı.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm Altı
En nihayetinde Ursoc ve Ursol, Azeroth üzerindeki yolculukları sırasında Freya’ya eşlik etmeye başladılar. Freya onlara karanlık güçlerin iş başında olduğunu sezdiğini söyledi, onlar da Freya’nın güvende olmasını sağladılar.
Birlikte seyahat ettikleri sırada Freya’nın Azeroth’taki doğal yaşamı yönlendirmek için yarattığı düzlem olan Zümrüt Rüya’nın da ilk hâlini görme şansı yakaladılar. El değmemiş doğal ortamlarda mümkün olduğunca çok vakit geçirdiler ve Rüya’nın o sürekli gelişen enerjik doğasına çekildiler.
Bir gün Freya, yalnız başına seyahat etmek istediğini söyledi. Hem Ursoc’a hem de Ursol’a göre sanki bekçi kendilerine veda ediyormuş gibi gelmişti. Yanlarından ayrılmadan önce onlara son bazı bilgece sözler söyledi, silahlarından ve diğer hediyelerinden bahsetti, hazır olmalarını tembihledi. “Azeroth size ihtiyaç duyacak. Eğer hazır olmazsanız bu dünyanın sonu gelebilir,” dedi.
Yaban Tanrılar onu bir daha hiç görmediler. Bekçi Loken’ın zihnini kaplayan karanlık Freya’nınkini de yozlaştırmıştı.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm Yedi
On bin yıl önce, daha önceki tehditlerin hiçbirine benzemeyen bir düşman gözlerini Azeroth’a dikti. Yakan Lejyon, Ebediyet Pınarı civarındaki elf medeniyetinin önemli isimlerinin aklını çeldikten sonra bütün kudreti ve öfkesiyle istilaya başlamıştı. İlk druid Malfurion, iblis ordularına karşı savaşmak için Yaban Tanrılar’ı savaşa çağırdı.
Ursoc ve Ursol, bu çağrıya cevap veren ilk iki Yaban Tanrı’ydı. Lejyon’un ön saflarına dalıp Azeroth’un doğal sakinleri ve düşmüş titanın çarpık ordusu arasındaki savaşın ilk darbelerini vurdular.
Ancak imkânsız ihtimallere karşı verilen çaresiz bir savaştı bu. İki kardeş ise bir an olsun tereddüt etmediler ve Lejyon’un gazabı bütün gücüyle üzerlerine kapanırken bile dönüp kaçmayı düşünmediler.
Son nefeslerine kadar savaşmaya devam ettiler.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm Sekiz
Lejyon’a karşı savaşta birçok Yaban Tanrı telef olmuştu. Ursoc ve Ursol birlikte kalıp sırt sırta savaşmayı sürdürdüler ve Freya’nın hediyelerini kullanarak iblis düşmanlarını dalga dalga indirdiler. Ancak onların gücünün de bir sınırı vardı. Bitmek bilmeyen bir fel-izci dalgası sonunda üstün geldi ve ikisi de savaşta öldüler. Ruhları birlikte Zümrüt Rüya’ya geçti ve orada binlerce yıl kaldı.
Ursoc’un pençeleri fiziksel dünyada muhafız ayıya dair kalan tek şeydi. Savaş başka yerlere taşındığında genç bir furbolg, titançeliğinden yapılma pençeleri buldu. Pençelerin kime ait olduğunu anlayınca da silahı kabilesine götürdü.
Nesiller boyunca furbolglar bu pençelere ayı tanrıları Ursoc’un son işareti olarak tapmaya devam ettiler.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm Dokuz
Çok az furbolgun savaşta Ursoc’un pençelerini kuşanmaya cesareti olmuştu. Her denediklerinde sonuç felaketle sonuçlanmıştı. Ursoc, pençelerin gücünde ustalaşmak ve potansiyelini arttırmak için yıllarca uğraşmıştı; tecrübesiz ölümlülerin elindeyse bu silahlar kontrol edilemez bir kana susamışlık yaratarak dost düşman dinlemeden saldırmaya yol açıyordu.
Birkaç denemeden sonra pençeler furbolglar üzerinde herhangi bir etki yaratmayı bıraktı. Ne ayinler denedilerse de pençenin asıl güçleri uykuya yatmış gibi gözüküyordu.
Ursoc’un Zümrüt Rüya’yı koruyan ruhuysa göreceğini görmüştü. Furbolg kabilesi bu muazzam gücü kontrol edebilecek seviyede değildi, bu yüzden de gücünü pençelerden çekti. Pençelerin gücü, bu güce layık biri gelip silahları alana kadar uykuda kalacaktı.
Eninde sonunda Pençenin Druidleri dönüp titançeliğinden dövülmüş artefaktı Ursoc’a, Zümrüt Rüya’ya getirdiler.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm On
Ursoc’un Azeroth’u koruma isteği ölümden sonra bile dinmemişti. O ve kardeşi Ursol, Zümrüt Rüya’yı arşınlayıp Rüya’yı pençesine almaya çalışan karanlık güçleri arıyor ve icabına bakıyorlardı.
Yakın zamanda geri dönen Zümrüt Kâbus, kardeşlerin dikkatinden kaçmadı. Ursoc, satirlerin efendisi Xavius’a ve onun karanlık ordusuna karşı savaşarak Kâbus’un etkisinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
Ve ikinci defa Azeroth uğruna en büyük fedakârlığı yaptı.
Ursoc’un Pençeleri, Bölüm On Bir
Artık Ursoc huzur içinde dinlenebilir. Kardeşi Ursol, Zümrüt Rüya’yı koruyup Kâbus’a karşı dövüşmeye devam ediyor.
Ursoc’un pençeleriyse artık Yaban Tanrılar’a değil, onlardan geriye kalan işi devam ettirecek olanlara aitler. Sadece muhafız ruhun kendisi kadar kararlı biri o pençeleri savaşta kullanabilir.
Ve Ursoc’un kendisi kadar kararlı biriyle savaşta karşılaşacak olan kimsenin yerinde olmak istemezdim.