FROST – BLADES OF THE FALLEN PRINCE (ICEBRINGER AND FROSTREAPER)
Düşmüş Prensin Kılıçları (Buztaşıyan ve Ayazbiçen)
Buztaşıyan ve Ayazbiçen’den önce sadece Frostmourne* vardı. Sadece ismiyle bile yaşayanların kalbini ürpertebilen bu silah kadar günümüz tarihini şekillendirmiş az silah var. Frostmourne kralların kanını dökmüş ve koca ülkeleri yok etmiştir. Kılıcın açtığı yaralar bugün bile kapanmış değildir.
Buztaşıyan ve Ayazbiçen de bu tarihi kabzalarında taşıyacak olsa da Frostmourne’un izinden gitmeyecekler. Onların geleceklerini kendileri şekillendirecekler. Ne de olsa bir efsane biter, öteki başlar…
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm Bir
Frostmourne’a ait hikâyeler çoktur; ancak hepsi Lich Kral’a dayanmaktadır. Yakan Lejyon’un bu ruhani varlığı şekillendirmesinin tek bir sebebi vardı: diriölü vebasını bütün Azeroth’a yaymak. Kuzeyyarı’nın çorak topraklarının ıssız derinliklerinde Lich Kral, karanlık planını uygulamaya koyuldu. Etkisi dünyanın üzerine bir gölge gibi çöktü ve fanî zihinleri kendi hizmetkârları olarak hizmet etmeleri için manipüle etti.
Lich Kral aynı zamanda bu amacına ulaşmak için dünyadışı bazı artefaktlara da sahipti. İblis yapımı rünkılıcı Frostmourne bunlardan biriydi. Kılıç düşmanlarının ruhunu emip bu ruhları içinde hapis tutabiliyordu. Bu özelliğinin yanında yaşayanları zekâdan yoksun diriölü hizmetkârlar olarak diriltme yetisine de sahipti. Ancak bu sıradışı güçleri hakkıyla kullanabilmek için Lich Kral’ın Frostmourne’u kuşanacak ölümlü bir bedene ihtiyacı vardı.
Bu arayışı onu genç bir insan prensi olan Arthas Menethil’e götürecekti.
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm İki
Lordaeron, diriölü vebasından etkilenen ilk bölgeydi. Bu bela koca aileleri ve kasabaları tüketip insan krallığını perişan etmişti. Etkilenenler ölümün huzurunu bulamıyor, mezarlarından doğrulup “Musibet” olarak anılan diriölü ordusuna katılıyordu.
Prens Arthas Menethil bu dehşeti ne pahasına olursa olsun durduracağına yemin etti. Bu uğraşında en uç yolları bile denemeye razıydı. En nihayetinde en yakın dostlarının tavsiyelerine kulak asmayarak vebanın kaynağını aramak için Kuzeyyarı’nda pervasız bir arayışa çıktı.
Kader onu burada Frostmourne’a yönlendirdi. Arthas rünkılıcının lanetli olduğunu bilmesine rağmen barındırdığı gücü iyilik için kullanılabileceğine inanıyordu. Ancak yanılmıştı. Frostmourne’u aldığında Lich Kral’ın demir iradesine boyun eğdi. Prensin akıl sağlığı eriyip gitti, rünkılıcıysa ruhuyla ziyafet çekti.
Böylece Lich Kral’ın ilk ölüm şövalyesi hâline geldi.
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm Üç
Prens Arthas Menethil’in kraliyet korumalarından Yüzbaşı Falric’in günlüğünden:
“Frostmourne’da rahatsız edici bir şeyler var. Ne zaman kılıcın yakınında olsam soğuk bir şey kalbimi avcunun içine alıyor gibi hissediyorum. Yine de gücünü yadsıyamam; kimse yadsıyamaz. Hele ki o son savaştan sonra.
“Arthas bizi Mal’Ganis adındaki lanet bir yaratığın kalesine yönlendirdi. Prense yetişmekte güçlük çektik; hiç yorulmuyormuş gibiydi. Hiç korkmuyormuş gibi… Elinde o garip kılıçla diriölüleri hasat biçer gibi biçti. Mal’Ganis bile prensin karşısında duramadı.
“Muazzam bir zaferdi ama kutlama havasında değilim. Arthas son zamanlarda garip davranıyor. Savaştan sonra donmuş topraklarda ortadan kayboldu. Neyin peşinde, en ufak fikrim bile yok. Yakında onu bulmaya gideceğim.”
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm Dört
Kraliyet Tarihçisi Archesonus tarafından yazılmış olan “Lordaeron’un Düşüşü ve Doğukırı’nın Yıkımı”nın üçüncü bölümünden:
“Prens Arthas Kuzeyyarı’ndan dönüşünde bir kahraman olarak karşılandı. Lordaeron halkı sevgili prenslerine tezahürat ederken çanlar çaldı. Kimse onun ruhunu Frostmourne’a kaptırdığından haberdar değildi. Kimse Kuzeyyarı’nda kendi askerlerini öldürüp onları diriölülere dönüştürdüğünün farkında değildi.
“Başkentteki taht odasında Arthas, babası ve kralı II. Terenas’ın önünde diz çöktü. Tekrar bir araya gelişleri kutlu bir olay olmalıydı ancak sonu trajediyle bitti.
“Genç prens Frostmourne’u babasının kalbine sapladı. Kılıç diğerlerine de yaptığı gibi Terenas’ın da ruhunu çekip aldı. O lanet kılıcın tek bir darbesiyle Arthas bir kraldan çok daha fazlasını yok etti. Koca bir krallığı dağıttı. Bütün Lordaeron çok geçmeden kara prens ve onu izleyen Musibet’in gölgesinde düştü.
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm Beş
Arthas ve Musibet ordusu Lordaeron’u silip süpürürken yaşayanlar arasında da panik baş gösterdi. Çoğu insan umutsuzluğun pençesine düşerken bir kısmı kurtuluşları için kutsal paladin tarikatına bakar oldu. Işıkgetiren Uther bu erdemli savaşçıların en büyüğüydü. Eğer düşmüş prensi durdurabilecek bir kişi varsa kesinlikle oydu.
İkili, Andorhal şehrinde Lordaeron’un kaderini belirleyecek savaşta karşı karşıya geldi. Frostmourne, Uther’ın efsanevi silahı Işıkgetiren’in Çekici’yle çarpıştı. Silahların her darbesinde karşıt enerjilerin kıvılcımları dans ediyordu. Işık ile karanlık, yaşam ile ölüm arasındaki bir mücadeleydi bu.
Kazanan ölüm oldu. Frostmourne Uther’ın parlak zırhını yardı ve yiğit ruhunu yuttu. Böylece Arthas, Lordaeron halkının son umut ışığını da söndürmüş oldu.
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm Altı
Frostmourne’un kurbanlarının listesi oldukça uzundur. Rünkılıcı tarafından öldürülmüş neredeyse herkes aynı karanlık kaderin pençesinde acı çekti. Silah bu yaralı ruhlarla bir ziyafet çekip onları kılıcın içinde hapis tuttu.
Korucu-General Sylvanas Windrunner buna istisnaydı. Musibet ordusu asil elf krallığı Quel’Thalas’ı istila ettiğinde sağlam bir direniş örgütlemişti. Zekice taktikleri Arthas ve onun lanetli ordusunu her adımda engellemişti. Gerçek bir kahramanın cesareti ve yürekliliğiyle savaşmıştı.
Sylvanas en nihayetinde savaşta öldüğünde, hak ettiği gibi bir kahramanın ölümüne kavuşmadı. Arthas korucu-generali inatçı direnişi nedeniyle cezalandırdı. Frostmourne’u kullanarak Sylvanas’ın ruhunu bedeninden ayırdı ve onu bir banshee olarak kaldırdı.
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm Yedi
Efendi Hathorel tarafından kaleme alınmış, Asil Elf Kralı Anasterian Sunstrider’ın ölümüyle ilgili yazıt:
“O kuduz köpek Arthas Quel’Thalas’a tek bir sebepten ötürü geldi: Görkemli Güneş Pınarımızın gücünü çalmak için. Onu durdurmak için her şeyi denedik. Her şeyi. Yine de Arthas ve o pis ordusu gelmeye devam ettiler.
“İşte o son anlarda büyük kralımız Anasterian ortaya çıktı. Efsanevi Felo’melorn kılıcını kuşanmıştı. Hem ölüler hem de diriler Anasterian’ın Arthas ile olan düellosunu izlemek için bir anlığına durdular.
“Yaşlı olsa da kralımız kendi başının çaresine bakıyordu. Arthas’ı sınırlarının sonuna kadar zorladı. Ancak Felo’melorn bile Frostmourne ile boy ölçüşemezdi. Arthas, Anasterian’ın kadim kılıcını ikiye ayırdı. Sonrasındaysa ölüm şövalyesi tek bir acımasız darbeyle kralımızın canını aldı.
“Savaşmaya devam etmek istedim ancak yüreğimde her şeyin sona erdiğini hissediyordum. Herkes hissediyordu.”
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm Sekiz
Kudretli Sapphiron bile Frostmourne’un ısırığına karşı güvende değildi. Mistik büyünün uzmanı bu bilge mavi ejderha, türdeşlerinin bugüne kadarki en yücelerinden biriydi. Nesillerce o ve sadık ejder hizmetkârları, Kuzeyyarı’ndaki sıradışı ganimetleri korumuşlardı.
Arthas’ın dikkatini Sapphiron’a çeken de bu ganimetlerin ta kendisiydi. Ölüm şövalyesi ve Musibet hizmetkârları, ejderhanın inine girerek hazinelerini yağmalamaya çalıştılar. Bu sırada patlak veren savaş ise efsaneler arasında yerini alacaktı.
Sapphiron ve ırkdaşları mistik güçlerinin tüm öfkesini Arthas’a kustular; lakin kara prens ödülünü almadan dönmeye niyetli değildi. Ölüm şövalyesi kadim düşmanlarını tek tek alt edip öldürdü. Sonrasındaysa Frostmourne’un güçlerini çağırarak Sapphiron’u bir diriölü ayaz ejderhasına dönüştürdü.
Sapphiron, bu yeni formunda Musibet’in en korkunç silahlarından biri hâline gelecekti.
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm Dokuz
Çok az kişi Arthas’ın kılıcıyla çarpıştıktan sonra hikâyesini anlatabilecek kadar hayatta kalabildi; iblis Illidan Stormrage bunlardan biriydi.
Ardında kudretli bir orduyla Kuzeyyarı’nı biçip geçen Illidan’ın amacı Lich Kral’ı yok etmekti. Sulusepken yağışın ve karların arasından Musibet’in donmuş başkenti Buztacı Hisarı’na doğru ilerleyen Illidan, hedefine vardığında ölüm şövalyesi Arthas ve diriölü hizmetkârlarının yolunu kestiğini gördü.
Diri ve ölü kuvvetler savaşta birbirine girerken, Illidan ve Arthas da kendi düellolarına başladılar.
Azzinoth’un Savaşkılıçları’nı kuşanmış olan Illidan, dört bir yandan ölüm şövalyesine saldırmaya başladı. Kılıçlarından yükselen ağıtlar etraflarındaki buzu parçalara ayırdı ve Lich Kral’ın kalesinin salonlarını titretti. Birbirlerine denk iki rakip olsalar da galip gelen Arthas oldu. Frostmourne Illidan’ın göğsünü yardı ve neredeyse ölmesine sebep oluyordu.İblis hayatta kalıp kaçmayı başardı lakin yaraları asla tam olarak iyileşmeyecekti. Yıllar sonra bile Frostmourne’un buz gibi dokunuşu içini titretecekti…
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm On
Illidan’ın ve ordusunun yenilgisinin ardından Arthas, lanetini mühürleyen son adımı attı. Lich Kral ile bir oldu; zihnini ve ruhunu bu güçlü ruhani varlıkla birleştirdi. O andan itibaren ölüm şövalyesi Arthas yoktu. Artık ölümün beden bulmuş hâli olmuştu.
Arthas bütün rakiplerini yenmişti ve güçleri verdiği mücadelelerle büyümüştü. Kimse yeni Lich Kral’ın karşısında durabilecek gibi değildi ancak yine de birisi bunu yapmayı başardı. Bu kişinin adı Tirion Fordring’di ve Külgetiren olarak bilinen kutsal bir kılıç kullanıyordu.
Işık’ın Umudu Şapeli’nde yapılan ikinci savaşta Tirion, Arthas’ın karşısına çıktı ve onun yenilmez olmadığını tüm dünyaya gösterdi. Külgetiren’in kudretli bir darbesiyle Musibet ordusunu liderini geri çekilmek zorunda bıraktı.Bu, Frostmourne’un Külgetiren ile son çarpışması da değildi. İki kılıç tekrar buluştuğunda sadece bir tanesi o çarpışmadan kırılmadan çıkabilecekti.
Düşmüş Prensin Kılıçları, Bölüm On Bir
Hiçbir kral sonsuza kadar hükmetmez. Buztacı Hisarı’nın tepesinde Arthas bu dersi öğrenecekti.
Lich Kral’ı ve Musibet’i sonsuza kadar yok etmek için birleşen Azeroth halkları, Kuzeyyarı’na muazzam bir sefer düzenlediler. Kanlı savaş en nihayetinde Buztacı Hisarı’nın istilasına kadar sürdü. Külgetiren’i kuşanmış olan Tirion Fordring, dünyanın en büyük kahramanlarının katıldığı saldırıyı yönetti.
Sonrasında gelen öfkeli saldırıda Tirion, bir kez daha savaşta Arthas’la karşı karşıya geldi. Külgetiren Frostmourne’la çarpıştı ve çelik acı bir kış rüzgarı gibi uğuldadı. Kemikleri titreten bir darbeyle Tirion, birçok büyük kahramanın yapamadığını başardı. Frostmourne’u parçaladı. Arthas’ın hükmünü sona erdirdi.
Frostmourne’un parçalanması, aynı zamanda rünkılıcının içinde hapis kalmış ruhları da serbest bıraktı. Bu sırada Arthas da kılıcın kendi üzerindeki hakimiyetinden kurtuldu. Tirion Fordring’e göre düşmüş prensin son sözleri şunlardı:
“Önümde… sadece… karanlığı görüyorum…”