Doğu Krallıkları topraklarında yaşayan ve vrykulların soyundan gelen insan kavimleri, kral olarak seçtikleri Thoradin’in sancağı altında birleşmiş, Arathor İmparatorluğu’nu oluşturmuşlardı. Asil elflerle güçlerini birleştiren insanlar, böylece bölgede hüküm süren trol tehdidini de alt etmeyi başarmışlardı. Elflerle yapılan anlaşma sonucunda insanlar da büyü kullanımını öğrenmiş, zaman içerisinde ise bu büyücüler kendi şehir devletlerini kurmuşlardı: Dalaran. Ancak Azeroth topraklarında sorunlar bitecek gibi gözükmüyordu.
Dalaran’ın kısa sürede büyüyüp gelişmesinin en büyük sebebi ellerinde bulundurdukları ve zaman içerisinde ustalaştıkları büyü gücünü daha serbest ve rahat kullanmak isteyen insanlardı. Şehri büyü ile koruyor olmaları ayrıca bu güce sahip olmayan kişileri de şehre çekti. Şehir devletinin ilk yöneticisi olan Ardogan, Dalaran’ın en güçlü büyücüleriyle bir araya gelerek kendi yönetim biçimleri olan magokrasiyi kurdu. Magokrasi, kararların en yüksek rütbedeki bu büyücülerin elinde olduğu bir yönetim biçimi anlamına geliyordu ve Dalaran için biçilmiş kaftandı.
Dalaran’daki tüm büyücüler, hiçbir kontrol olmadan diledikleri gibi büyü kullanabiliyorlardı. Ancak bu, zaman içerisinde büyük bir tehdidin tekrar baş göstermesi anlamına da geliyordu. Nitekim denetimsiz sürdürülen büyü kullanımı, bir süre sonra bölgedeki gerçekliğin dokusunu yırtmaya ve Çarpık Düzlem’de dalgalanmalar yaratmaya başladı. Dalaran halkı farkında olmadan Yakan Lejyon’un iblislerinin dikkatini üzerlerine çekmişti.
İblislerin herhangi bir yol olmadan toplu hâlde Azeroth’a gelmeleri mümkün değildi; ancak bu durum, bir grup iblisin Dalaran’ı basıp kaos yaratmasına engel olmadı. Genel olarak güçsüzlerdi (zira daha güçlü iblisleri Azeroth’a getirebilmek için özel olarak geçitler açılması gerekiyordu) ve sayıları çok azdı. Ardogan yönetimindeki magokratlar ise bu durumu halktan olabildiğince saklamak için büyük bir çaba harcıyorlardı ve en güçlü büyücüleri iblis avına gönderdilerse de halkın şüphesini çekmelerine engel olamadılar. Kendilerinden bir şeyler saklandığına inanan Dalaran sakinlerinin tavırları bir ayaklanmayı işaret etmeye başladığında Strom askerlerinin kontrolü ele almak için şehri basmasından endişe eden magokratlar, tek çare olarak gördükleri elflerden yardım istemekte gecikmediler. Quel’Thalas’a haber gönderen magokratlar, elflerin bilgeliğinden ve önceki deneyimlerinden yararlanabileceklerini düşünüyorlardı.
Haberi alan Silvermoon Meclisi, hiç zaman kaybetmeden en kudretli büyücülerini Dalaran’a gönderdi. Şehirde araştırma yapmaya başlayan elfler, iblislerin sayısının az olduğunu onayladılar. Ancak bu konuda oldukça deneyimlilerdi ve önlem alınmadığı takdirde işlerin nereye varabileceğini biliyorlardı. Ardogan ile görüşen elfler, büyü kullanımının derhâl sınırlandırılması gerektiğini söylediler.
Ardogan ve magokratlar bu öneriye şiddetle karşı çıktılar. Dalaran, büyü kullanımının serbest olmasıyla biliniyordu. Bu sebepten ötürü nüfusu artmış ve ekonomisi gelişmişti. Eğer herhangi bir yasak söz konusu olursa işler çığrından çıkabilir, ayaklanmalar baş gösterebilir, yetenekli ancak zincirlenmeyi kabullenmeyen büyücüler şehri terk edebilir ve tüm bunlar şehrin ekonomisinin tamamen çökmesine sebep olabilirdi. Bu ne Ardogan ve diğer magokratların ne de Dalaran sakinlerinin kabullenebilecekleri bir öneri değildi.
Olası bir iblis istilası tehdidine karşı farklı bir yöntem izlemeye karar veren Dalaran yöneticileri ile Silvermoon Meclisi, alternatif bir yol bulmak için gizlice buluştukları Tirisfal topraklarında görüşmelere başladılar. Yakan Lejyon’un dikkatini çekmenin ne kadar korkunç sonuçlar doğurduğunu bilen elfler, insanlara kadim Kalimdor ve iblislerle yaptıkları savaşları detaylıca anlattılar. İki yönetimin ortak bir karara varması ise uzun sürmedi. Görüşmeleri yaptıkları bölgenin adını taşıyan “Tirisfal Konseyi” de böylece kurulmuş oldu. Oldukça yetenekli büyücülerden oluşan bu konseyin amacı büyük bir titizlik ve gizlilikle var olan iblislerin izini sürmek ve onları avlamaktı. Aynı zamanda diğer büyücüleri de dikkatsiz ve özensiz büyü kullanımının sonuçlarına dair gizlice eğiteceklerdi. Böylece gerçekte yaşananlardan hiçbir şekilde haberdar olmayan Dalaran halkı ile dünyanın geri kalanı güvende olacaktı.