Tathamet’in leşinden türeyen yedi habisten üçü Mephisto, Baal ve Diablo, nefalemlerin gücüne bizzat tanıklık ettikten sonra kısır bir döngü içerisinde devam eden Ebedî Çatışma’ya dönmektense bütün ilgi ve planlarını döngüyü kırabilecek potansiyeli barındıran bu dünyaya yönelttiler. Art Habisler olarak anılan kalan dört iblis efendisi ise bunu üçlünün savaştan kaçma çabası olarak gördü ve Cehennem’in kana susamış sürülerini ikiye bölen bir isyan patlak verdi.
Günahlar Efendisi Azmodan ve Yalanlar Efendisi Belial tarafından tertiplenen bu isyan kısa sürede beklenmedik bir boyuta ulaştı. Baş Habisler bu ani ve beklenmedik başkaldırıya tüm güçleriyle karşı koydular. Cehennem orduları karşı koyamayacakları kadar üstündü ve bu mücadelede yaklaşık üçte birini yok ettilerse de bu bile Art Habisler’in zafere ulaşmasını engelleyemedi.
Art Habisler karşısında mağlup olan Diablo, Mephisto ve Baal, bedensiz ve zayıflamış bir şekilde fâni diyara, o çok ele geçirmek istedikleri Sığınak’a sürüldüler. Azmodan ve Belial, Horadrim kâtipleri tarafından “Kara Sürgün” olarak kaleme alınan bu olayın meleklerin dikkatini çekmesini ve ilgilerini Sığınak’a yöneltmeleriyle Cennet’in kapılarının savunmasız kalmasını umuyorlardı. Lakin bu çok zekice hazırlanmış planlarda ikisinin de farkında olmadığı önemli bir gerçek vardı: Bunların hepsi Diablo’nun çok uzun vadeli planlarının başlangıcıydı.
Nitekim Azmodan ve Belial arasındaki ittifak da çok uzun vadeli olmadı. Cehennem hiyerarşisinde Baş Habisler’den doğan açıklığı kimin dolduracağı konusunda anlaşamayan ikili, güçlerini planladıkları gibi Cennet’in orduları üzerinde kullanmak yerine birbirlerine yönelttiler. Baş Habisler’i sürgün etmek için heba ettikleri Cehennem sürüleri bitmek bilmeyen bu sivil savaş yüzünden daha da dağılıp güçsüz düştü ve asıl planlarını uygulamaya koyamadılar.
Bu sırada Sığınak’ta Baş Habisler, arkalarında yıkım, korku ve nefretten oluşan bir enkaz bırakarak ilerliyorlardı. Günah Savaşı’ndan beri Sığınak’ı gözetmekte olan Başmelek Tyrael bu durumun farkına vardığında Baş Habisler, çoktan taklit ya da kontrol ettikleri dini ve politik fikirler aracılığıyla Sığınak’ı kaosa sürüklemişlerdi.
Meleklerin ve Angiris Konseyi’nin dikkatini çekerek Sığınak’ı tekrar savaş alanına çevirmek istemeyen Tyrael, Baş Habisler’e doğrudan müdahale etmek yerine kendi adına hareket edecek bir organizasyon kurup onları yönlendirmeye karar verdi. Dağılmış büyücü klanlarından topladığı güçlü büyücülerden kurduğu ve Horadrim diye adlandırdığı bu organizasyonun liderliğini Tal Rasha’ya verdi. Zoltun Kulle adındaki meraklı ve maharetli bir büyücüye ise Dünyataşı’ndan yontulup şekillendirilmiş safir, kehribar ve yakut ruhtaşlarını emanet etti. Bu taşlar iblislerin özüne odaklanmış olduğundan Baş Habisler nereye giderlerse gitsin ya da hangi formu alırsa alsınlar taşlar tarafından tespit edilebileceklerdi. Böylece “Üçlü İçin Av” başlamış oldu.
Horadrim’in öncelikli amacı Baş Habisler’i yenilgiye uğratıp ruhlarını taşların içerisine hapsetmekti fakat Cehennem’den sürülmüş ve zayıf düşmüş üç iblisi yakalamak o kadar da kolay değildi. Yıllar süren avın bir noktasında Nefretin Efendisi Mephisto’ya Kemikler Hisarı’nda yetişmeyi başardılar ancak üç kardeşin en büyüğü olan iblis bu hâliyle bile baş edebileceklerinden fazlasıydı; Lut Gholein’in çölleri altında yatmakta olan mumyaların bedenine yerleştirdiği iblislerden oluşan uçsuz bucaksız ordusuyla büyücüleri geri püskürttü.
Bizzat bir başmelek tarafından görevlendirilmiş olan Horadrim’in ise vazgeçmeye niyeti yoktu. En nihayetinde Kehjistan’ın kalabalık ve merkezi bir köşesinde Mephisto’yu tekrar köşeye sıkıştırmayı başardılar. Mephisto ve Horadrim arasındaki mücadele büyük bir yıkıma ve çokça yaşama mal olduysa da büyücüler bu sefer galip geldiler; böylece ilk Baş Habis’in ruhu safir ruhtaşının içine hapsoldu. Tal Rasha, Mephisto’nun nefret dolu ruhunu taşıyan ruhtaşını güvende tutacakları umuduyla Zakarum rahiplerine emanet etti. Zakarum rahipleri ruhtaşının kilitli tutulduğu mahzenin üzerine tapınak şehir Travincal’ı kurdular ancak Horadrim daha Diablo ve Baal’ın peşine bile düşemeden Mephisto’nun nefreti çoktan Zakarum rahiplerini yozlaştırmak için çalışmaya başlamıştı.
Geriye kalan iki habis Diablo ve Baal ise İkiz Denizler’i aşıp Aranoch Çölü’ne ilerlemektelerdi. Baal, Horadrim ile karşı karşıya geldiğinde Lut Gholein şehrine saklandı. Yıkımın Efendisi’yle şehir içinde savaşmak istemeyen Horadrim ise sabırlı bir şekilde Baal’ı gözetmeye devam etti. Üç gün boyunca şehirde saklandıktan sonra kaçmaya çalışan Baal, Tal Rasha’nın önderliğindeki gruba yakalandı ancak mücadele sırasında kehribar ruhtaşı hasar gördüğü için ruhunu taşa hapsetmeleri mümkün değildi. Baş Habisler’i avladıkları süreç içerisinde taşları inceleme fırsatı bulmuş olan Zoltun Kulle, kudretli bir fâni bedenin ruhtaşını güçlendirmekte kullanılabileceğini önerdi. Ancak bu, söz konusu fâninin sonsuza kadar Baal’ın ruhuyla kontrol için çekişme içerisinde olması anlamına geliyordu. Tal Rasha büyük bir fedakârlıkta bulunarak Baal’ı kendi bedenine mühürlemeyi kabul etti ve böylece diğer Horadrimler liderlerini Aranoch Çölü’nün altındaki bir mezara hapsettiler. Başmelek Tyrael bir kez daha Horadrim’e gözükerek Tal Rasha’ya fedakârlığının asla unutulmayacağını söyledi ve kehribar ruhtaşını Tal Rasha’nın kalbine saplayarak Baal’ın özünü büyücünün bedenine transfer etti. Horadrim büyücüleri, liderliği Tal Rasha’dan devralan Jered Cain’in önderliğinde önlem olarak altı tane daha sahte mezar inşa ederek hangisinin gerçek mezar olduğunun bilgisini iblis efendisinin hizmetkârlarından gizlediler.
Jered Cain ve Horadrim, neredeyse on yıl boyunca Diablo’nun izini sürerek avlarına devam ettiler. Diablo’nun dehşetinin izleri onları batıya, Khanduras’a kadar götürdü ve sonunda Dehşetin Efendisi de kardeşleriyle aynı sonu paylaşarak yakut ruhtaşının içine hapsedildi. Horadrim’in karşısına son kez çıkan Tyrael, başarıları için büyücüleri tebrik ettikten sonra onlara Talsande Nehri’ndeki mağaraların üzerine bir manastır kurmalarını ve taşı da bu mağaranın derinliklerinde gözlemelerini buyurdu. Böylelikle Tristram olarak bilinecek kasabanın da temellerini atmış oldular. Jered Cain’in de aralarında olduğu büyücülerin bir kısmı ruhtaşını korumak ve organizasyona dair detaylı kayıtlar tutmak için aileleriyle birlikte Tristram’a yerleşirken bir kısmıysa görevlerini yerine getirmiş olmanın huzuruyla evlerine geri döndüler. Ancak aralarından bir kişi vardı ki ruhtaşlarına duyduğu ilgi ve merak yüzünden karanlık bir yola sapmıştı: Zoltun Kulle.
Ruhtaşlarının doğasını inceleyen ve üzerlerinde deneyler yapan Zoltun Kulle, kadim ve yasak bilgileri de kurcalayarak iblis ve meleklerin arasındaki savaşın doğasına dair diğerlerinin farkında olmadığı birçok bilgiye ulaşmıştı. İki tarafı da insanlığa tehdit olarak gören Zoltun, bu yüzden hem meleklerin hem de iblislerin ruhunu hapsedebilecek yeni bir ruhtaşı geliştirmeye çalıştı: Kara Ruhtaşı. Diğer Horadrim büyücüleri Zoltun’un bu saplantısını fark ettiklerinde onu durdurmaya çalıştılarsa da başarılı olamadılar zira yasak ilimler konusunda kendilerinden çok ilerideydi. Bu yüzden kafasını keserek bile öldüremedikleri Zoltun’un bedenini farklı parçalara bölerek Caldeum’un altındaki mahzenlere mühürlediler.
Bu olayla birlikte Horadrim için aşağı yukarı iki yüzyıl sürecek bir dinginlik dönemi başladı. Ancak aslında her şey hâlâ Diablo’nun tam olarak planladığı ve umduğu gibi gidiyordu. Tristram’ın kararışı yakındı…