Elfler büyü güçlerini daha ileri seviyelere taşımak için sürekli uğraşırlarken Kalimdor topraklarının başka bir yerinde siyah ejdersürüsünün lideri Neltharion, kendisine bahşedilen ve Azeroth toprakları ile yeryüzünün derinliklerine hakim olabilmesini sağlayan güçlerle baş etmeye çalışıyordu. En yakın arkadaşı Malygos olan Neltharion, artık Toprağın Koruyucusu olmuştu ve tüm Azeroth topraklarını dilediği gibi şekillendirme gücüne sahipti ancak kendisinin de hakimiyet sahibi olduğu bu toprakların ağırlığı ile ezildiğini, nefes alamadığını hissediyordu. Siyah ejdersürüsü lideri, zaman içerisinde kendisine verilen güçlerden pişmanlık duymaya başladı.
Neltharion’u ikileme sokan düşüncelerin farkına varan Eski Tanrılar ise bunu, titanların yarattığı hapishanelerinden kurtulabilmeleri için bir fırsat bilerek Toprağın Koruyucusu’nun aklını çelmeye başladılar. Zihnine fısıldayan Eski Tanrılar’ın kendisini bu ağır yükten kurtaracağına inanmaya başlayan Neltharion, büyülü bir eşyanın yapımına girişti. Lideri olduğu siyah ejdersürüsünün Azeroth’a hükmedeceği, diğer aşağı ırkların gözünde bir tanrı olacağı, Ysera ve Alexstrazsa’nın da kölesi haline geleceği bir dünyanın hayalini kurmaya başlayan Neltharion, goblinlerin yardımıyla Ejderha Ruhu adı verilen altın bir disk yaratılmasını sağladı. Ancak kendi kanını ve Eski Tanrılar’ın yozlaşmışlığını barındıran bu eşya oldukça kırılgandı ve bu yüzden Neltharion, diğer liderlerin güçlerine de ihtiyaç duyduğunu anladı; böylece Ejderha Ruhu herhangi bir ejdersürüsü üyesi tarafından zarar görmeyecekti. Malygos ile görüşen Neltharion, onu diğer ejdersürüleri liderlerinin de güçlerini diske aktarması gerektiği konusunda ikna etti. Bu aktarımı gerçekleştirmesini sağlayacak fırsatı beklemesi ise çok uzun sürmeyecekti.
Dünyanın geri kalanı ile ilgilenmeyen asil doğanlar, bu sırada tüm dikkatlerini Ebediyet Pınarı üzerinde yoğunlaştırmaya devam etmekteydiler. Kendilerini o kadar üstün görmeye başlamışlardı ki diğer sosyal sınıflardan gelen gece elfleri onların gözünde değersiz bir hâle gelmişti. Tüm halkı tarafından sevilen Azshara’nın kalbinde bile asil doğanların yeri diğer elflerden ayrıydı ve zaman içerisinde Kraliçe, Quel’dorei dışındaki tüm halkıyla irtibatını kesti. Gittikçe acımasızlaşan ve tamahkârlığın pençesinde dikkatsizce hareket etmeye başlayan asil doğanlardaki bu değişimi fark eden pandarenler, uzun süredir dost oldukları elfler ile bağlarını koparmaya karar verdiler. Öyle ki pandarenlerin son lideri İmparator Shaohao, bir jinyu kahininin yardımıyla gelecekte elfler yüzünden yaşanak felaketleri öğrenecek, kuşkuları, korkuları ve diğer negatif duygularıyla savaşacak, en sonunda ise halkını yaklaşan karanlıktan kurtarmak ve onlara zaman kazandırmak için kendisini feda ederek Pandaria topraklarını Kalimdor kıtasından ayıracaktı.
Kraliçe Azshara ise kendisini tamamen sarayına kapatmıştı ve Ebediyet Pınarı’nın gizemleri üzerinde daha fazla çalışma yapılması gerektiğine inanıyordu; öyle ki bu durum artık Azshara için takıntı haline gelmişti. Ona göre elfler Pınar’ın henüz çok küçük bir kısmının gücünü tadabilmişlerdi ve bu yüzden Quel’dorei büyücülerini daha derin incelemeler yapmaları konusunda teşvik etti. Asil doğanlar, zaman içerisinde Ebediyet Pınarı’nın enerjisini kullanarak diledikleri gibi yok ve var etme güçleri olduğunu keşfettiler; ancak yoğun ve umarsızca kullandıkları büyülerin evrendeki diğer varlıkların dikkatlerini çekecek dalgalanmalar yarattıklarından habersizlerdi. Bu dalgalanmalar öylesine şiddetliydi ki Çarpık Düzlem’e kadar ulaşarak Yakan Lejyon’un dikkatini çekmeyi başardı.
Uzun bir süredir Azeroth’u arayan Sargeras, sonunda dünya-özünü barındıran gezegenin nerede olduğunu da böylece öğrenmiş oldu. Geriye kalan tek şey bu dünyaya kolayca ulaşabilmesini sağlayacak bir yol bulmaktı zira büyü kullanılarak bir geçit açılmazsa Azeroth’a ulaşmak çok uzun bir süre alacaktı. Oldukça zeki ve manipülasyon yetenekleri güçlü bir varlık olan Sargeras, kendisini Azeroth’u tüm aşağılık ırklardan temizlemek isteyen bir tanrı olarak göstererek ve aklın algılayamayacağı derecede büyük güçler vadederek asil doğanlarla iletişim kurmak istediğinde çağrısına ilk cevap veren Kraliçe’nin baş danışmanı Xavius oldu.
Xavius, kendisine anlatılan planı asil doğanlar dışındaki halkları Kalimdor üzerinde bir hastalık ve hiçmiş gibi görmeye başlamış olan Kraliçe Azshara ile paylaşmakta ve onu da kendi tarafına çekmekte gecikmedi. Bir süre sonra Sargeras ile iletişime geçen Azshara, kendisine vadedilen sınırsız gücün büyüsüne kapıldı ve Sargeras ile Yakan Lejyon’un Azeroth’a gelmesini sağlayacak ritüeli yapmayı kabul etti. Azshara kendisini o kadar kaybetmişti ki başarılı olur ise Azeroth’un tüm yozlaşmışlıklardan temizleneceğini ve hatta asil doğanların bir tanrıymışçasına taptıkları Sargeras’ın eşi olabileceğini bile düşünmeye başlamıştı. Ancak bu gayeyle gözü öylesine kararmıştı ki Sargeras’ın istediği tek şeyin Azeroth’u yok etmek olduğundan habersizdi.
Sargeras’ın kudreti karşısında adeta büyülenen Azshara’nın emriyle asil doğanlar, Ebediyet Pınarı’nın gücünü kullanarak Yakan Lejyon’un Azeroth’a girmesine yardımcı olacak geçitler açmaya başladılar. Bu geçitleri kullanan sayısız iblis, Kraliçe’nin sarayından şehre akmaya ve Quel’dorei müttefikleri hariç karşılarına çıkan diğer tüm elfleri katletmeye başladı.
Kadimler Savaşı başlamak üzereydi…