Muhafızlık güçlerini hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamayacağını düşünen Medivh nihayet Karazhan’a gitmeye karar verdi. Kuleye vardığında ise rüyalarındaki kadın onu bekliyordu: annesi Aegwynn.
Aegwynn oldukça öfkeliydi. Uzun süredir oğlunu Karazhan’a çağırıyordu ancak Medivh’in gelmesi epey zaman almıştı. Üstüne üstlük yaptıkları yüzünden Stormwind neredeyse düşmüştü. Annesinin öfkesini anlayışla karşılayan Medivh, takip eden sene boyunca onunla bol bol vakit geçirdi.
Aegwynn, oğluna Tirisfal Muhafızı olmanın ne demek olduğunu detaylıca açıkladı ve ona güçlerini nasıl daha etkili ve kontrollü kullanabileceğini öğretti. Muhafız olduğunu gizlemesi gerektiğini de özellikle anlatıp durdu zira Konsey, Aegwynn’den hiç hazzetmiyordu ve güçlerinin Medivh’e aktarıldığını anlamaları uzun sürmezdi. Diğer hiçbir büyücünün oğlunun omuzlarındaki yükü idrak edemeyeceğini ve onun dış dünya ile bağlarını koparması gerektiğini düşünen Aegwynn, hem Medivh’in yapayalnız kalmaması hem de kulenin bakımının sürdürülebilmesi için Moroes adındaki yakın arkadaşını kâhya olarak görevlendirdi.
Medivh ise daha fazla dayanamayarak hissettiği huzursuzluğu annesine anlattı. Anlam veremediği bir karanlığın içinde yer ettiğini, ruhunu ele geçirdiğini düşündüğünü ve bu yüzden korktuğunu dile getirdi; ancak annesi onun endişelerini bir kenara itti. Aegwynn’e göre bu tarz hisler barındırmasının sebebi sahip olduğu gücün ve yapması gerekenlerin sorumluluğunun ağırlığıydı. Kendisi de benzer şeyler hissetmişti ve Tirisfal Muhafızı olmanın getirdiği negatif hislerden başka bir şey değildi; ancak gerçekte hepsinin arkasında Sargeras’ın varlığı olduğunu hiçbir zaman sezmemişti. Beraber geçirdikleri vaktin sonuna geldiklerini düşünen Aegwynn, tekrar inzivaya çekilmek için oğlunu Karazhan’da bırakarak kuleden ayrıldı.
Vakit kaybetmeden harekete geçen Medivh, Karazhan’ın oldukça fazla sayıda kitap içeren kütüphanelerinde zaman geçirmeye başladı. Muhafızlık güçleri üzerindeki hakimiyetini daha ileri seviyelere çıkartabilmek için gece gündüz çalıştı. Ancak Aegwynn’in tahmin ettiği üzere Tirisfal Konseyi’nin Medivh’in yeni Muhafız olduğunu fark etmeleri uzun sürmedi. Stormwind’de yaşananları duymuş ve araştırmaya başlamışlar, nihayetinde yollarının Karazhan’a düşeceğini fark etmişlerdi. Medivh’i zorla alıkoymak gibi bir seçenekleri yoktu, o yüzden onu bir toplantı için kibarca davet etmeye karar verdiler; ancak Medivh davetlerin hiçbirine cevap vermedi. Ardından birçok genç öğrenciyi Muhafız’ın çırağı olmaları için Karazhan’a gönderdiler; ancak Medivh oldukça katı bir eğitmendi ve bu yüzden kendisine ilk ulaşan öğrencilerin neredeyse hiçbiri bir günden fazla kulede kalmayı göze alamadı. Öte yandan Medivh ise kendisini herkesten ve her yerden soyutlamış olmasının içindeki karanlığı büyüttüğünü hissediyordu ve bu düşüncelerini Moroes ile paylaştığında kâhyanın da aynı fikirde olduğunu öğrendi.
Medivh’in Dalaran yönetici birliği Kirin Tor’a veya Tirisfal Konseyi’ne güvenmediğini bilen Moroes, ona bir öneriyle geldi: Muhafız’ın kendisi dışarı çıkacağına çevre bölgelerdeki insanları bir ziyafete davet edebilir, böylece ihtiyaç duyduğu sosyal ilişkilerin temellerini atabilirdi. Medivh bu öneriyi kabul etti ve kısa süre içerisinde Karazhan’da muazzam bir ziyafet düzenlendi. Oldukça keyifli geçen akşamın ardından Medivh’in moralinin yavaş yavaş toparlandığı Moroes’un gözünden kaçmadı.
Takip eden yıllar boyunca Karazhan’da çok daha fazla ziyafet verilmeye başlandı; öyle ki Medivh’in partileri yüksek sosyetede oldukça özel bir konuma gelmişti. Tirisfal Konseyi bu partilere casuslar gönderse de tehdit kabul edilebilecek hiçbir hareketle karşılaşmadılar. Medivh güçlerini yalnızca eğlenmek ve bir yandan kendisini oyalayıp bir yandan da misafirlerinin gözlerini boyamak için kullanmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Zaman içerisinde daha fazla çırak adayı Karazhan’ın kapısını çalsa da aralarından Muhafız’ın ilgisini çekecek kadar yetenekli kimse çıkmadı. Medivh katı eğitimine devam ediyor ve en ufak hatalarında genç büyücüleri kuleden kovuyordu; nitekim birçoğu bir haftadan fazla dayanamadı.
Tüm şatafatlı ziyafetler ve partiler, Medivh’e geçici de olsa mutluluk veriyordu ancak oldukça ağır bir depresyona girmeye başlamıştı ve hissettiği anlık huzur kısa süre içerisinde yerini karamsarlığa bırakıyordu. Bir yandan çalışmalarına devam eden Medivh, Muhafızlık görevini de tam anlamıyla benimsemişti. Bu çalışmalar sırasında Azeroth’un tarihi ile ilgili birçok detay öğrenmişti ve özellikle Kadimler Savaşı sırasında yaşananlar onu cezbetmişti. Birçok farklı ırk bir araya gelerek dünyayı Yakan Lejyon’a karşı savunmuş ve kazanmışlardı. Aradan geçen binlerce yılın ardından gördüğü ise birliği tamamen parçalanmış, ırkları birbirlerine hasım olmuş, anlamsız kazançlar için zarar vermekten ve hatta öldürmekten çekinmeyen bireylerle dolmuş bir Azeroth’tu. Lejyon tekrar istilaya gelse işleri oldukça kolaydı; dünya kısa süre içerisinde düşerdi. Medivh ise bunun önüne geçebilmek için bir şeyler yapılması gerektiğine inanıyordu. Bilmediği şey ise onun zihnini bu karanlık düşünceler ve inançlarla dolduranın Sargeras olduğuydu. Nihayetinde Azeroth’un kusurlu bir yer olduğuna ve birileri doğru adımları atmadan asla düzelmeyeceğine kanaat getirdi. Birileri duvarları yıkacak ve tüm ırkları bir araya getirecek bir çözüm yolu bulmalıydı.
Muhafızlık güçlerini kullanan Medivh, Azeroth’un ötesine ulaşabilmek için kainatta arayışlarına başladı. Büyü gücünü kullanarak birçok farklı dünyayı ziyaret etti ve hatta Çarpık Düzlem’in bilinmeyen yerlerini gezdi. Sargeras ise bu arayış sırasında boş durmadı ve Medivh’i gizlice yönlendirerek yolunun Draenor’a düşmesini sağladı. Bu yeni gezegene ulaşan Medivh, Yakan Lejyon’un kontrolü altına girmiş olduğunu derhâl anladığı güçlü ve savaşçı ruhlu ork ırkını yakından izlemeye başladı. Yıllar boyunca bir kuzguna dönüşerek orkları gözlemleyen Medivh, onların draenei medeniyetini kısa sürede yok edişlerine ve ardından Lejyon tarafından yüzüstü bırakılışlarına şahit oldu. Tüm bu süreç içerisinde Draenor ölmeye başlamıştı ve fel büyüsünün etkisi altındaki orkların yaşamını destekleyecek kaynaklar neredeyse tükenmişti. Orklar çaresizlerdi ve bu durum Medivh için beklediği fırsatı yarattı: Orklar, Azeroth ırklarını bir araya getirebilecek tehdidin ta kendisini oluşturacaklardı. Vakit kaybetmeden harekete geçen Medivh, bir yandan da keşfettiği, üzerinde çalıştığı ve uzmanlaştığı her şeyi “Medivh’in Kitabı” olarak adlandırılacak sayfalara döktü.
Bu sırada orklar ise bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorlardı. Savaşşefi Blackhand, fel büyücüsü Gul’dan’ı daha fazla sıkıştırıyor, orkları bu ölmekte olan dünyadan kurtarabilmek amacıyla bir çözüm bulması için zorluyordu; ancak Gul’dan’ın hiçbir fikri yoktu. Ta ki beklenmedik bir ziyaretçi kapısını çalana dek…
Yüzünü başlığının altında gizleyerek kendini Gul’dan’a ve Gölge Konseyi’ne gösteren Medivh, ilk başta fel büyücünün saldırısına uğrasa da bunu kolaylıkla savuşturdu; hatta bunu olabildiğince acı verici bir şekilde yapmayı tercih etti zira Gul’dan’ın tüm ırkını Yakan Lejyon’a sattığını biliyordu. Karşısındaki yabancıyı alt edemeyeceğini anlayan Gul’dan, en sonunda onun önünde diz çöktü; gururu ayaklar altına alınmış olan ork, bu utancı asla unutmayacaktı. Medivh ise fel büyücünün aklında neler döndüğünü umursamıyordu ve bu yüzden dikkatini diğer orklara çevirdi. Onlara büyük bir büyülü geçit hazırlamaları karşılığında orkları Draenor’dan kurtaracağının sözünü verdi ve Gul’dan ile Gölge Konseyi’ne Azeroth ile ilgili görüler bahşederken bu dünyayı ele geçirebileceklerini söyledi. Medivh, kendi dünyasını içinde bulunduğu bölünmüşlük ve karmaşadan kurtarabilecek bir adım attığına inanıyordu ancak Azeroth’un sonunu getirmek üzere olduğundan bihaberdi.
Gul’dan, yüzünü göremediği bu kişinin içerisinde karanlık bir güç barındığını sezmişti ve onun Sargeras adına konuşan bir iblis olduğuna kanaat getirmişti. Öte yandan böylesine büyük bir adım atmanın kendisine ne gibi bir getirisi olacağını da sorguluyordu. Medivh ise Gul’dan’a istediği her türlü gücü bahşedebileceğinden emindi ve bu yüzden su altında bulunan Sargeras’ın Kabri’nden bahsetti; Eğer Orda kuvvetleri Azeroth’u ele geçirmeyi başarabilirse kabrin yerini söyleyecek ve orka arzuladığı kudreti vermiş olacaktı. Gul’dan’ın itiraz etme şansı yoktu zira Draenor’da daha fazla duramazlardı ve bereketli topraklara sahip başka bir dünyayı ele geçirme arzusu baskın geliyordu. Savaşşefi Blackhand’e bir çıkış yolu bulduğunu anlatan Gul’dan, sonrasında Draenor’un yoğun büyü akımlarının kesiştiği bir yer bulmak için arayışa geçti. Nihayetinde Cehennem Ateşi Yarımadası’nın doğusunda aradığını buldu ve Blackhand’in emriyle yapacakları büyüyü bir arada tutabilecek bir geçit inşa edilmeye başlandı. Burası daha sonraları Kara Geçit olarak anılacaktı.
Medivh bu olaydan sonra Draenor’u ziyaret etmeye ve orkların çalışmalarını izlemeye devam etti ancak yokluğu Azeroth tarafında hissedilmişti. Karazhan’daki ziyafetler aynı hızla devam ediyordu ancak son zamanlarda Medivh katılım göstermiyor, bu durum da soyluları rahatsız ediyordu. Nihayetinde Medivh’in düzenli bir şekilde ortadan kaybolduğuyla ilgili haberler Tirisfal Konseyi’nin kulağına da çalındı ve Muhafız’ın neler çevirdiğini öğrenmek isteyen birlik, Karazhan’a sızarak ipucu aramaya başladı. Durumu fark eden Medivh hazırlıklıydı ve her seferinde ellerinin boş dönmesini sağladı; fakat öte yandan işine burunlarını sokmalarından giderek daha da fazla rahatsız olmaya başlamıştı. En sonunda çok daha ağır adımlar atması gerektiğine karar vererek bu casusları öldürmeye başladı.
Casusların ölümünün Medivh ile bir bağlantısı yokmuş gibi gözüküyordu ve herhangi bir büyü kırıntısına rastlanmamıştı, üstüne üstlük Medivh bu süre içerisinde Karazhan’daki partilerde tekrar boy gösterir olmuştu. Muhafız’ın böylesine bir suç işlemeyeceğine kanaat getiren Tirisfal Konseyi, nihayet Karazhan’a sızmayı bıraktı ve böylece Medivh yine istediğini yapabilecek serbestliğe kavuştu.