Hisar’ın yakınındaki dağ zirvesine varan Gul’dan, burada bir araya gelmiş olan ork klanlarına hazırlamış olduğu “sıvıyı” gösterdi. Bunun aslen iblis Mannoroth’un kanı olduğunu dile getirmeden onlardan bunu içmelerini istedi ve eğer içerlerse ilahi bir güce kavuşacaklarını dile getirdi.
Grommash Hellscream ilk öne çıkan ve kanı içen isim oldu. Kanın etkisi kısa sürede kendisini göstermeye başladı: Grommash’ın boyu bir anda uzadı, kasları şişerek güçle doldu, gözleri dehşetengiz bir kırmızıya dönüştü. Diğer orklar böylesine bir güçte mahrum kalmak istemediklerinden bir bir kanı içmeye ve farkında olmadan Yakan Lejyon’un kontrolü altına girmeye başladılar. Aralarından yalnızca birkaçı duruma tereddütle yaklaşıyordu ve bu isimler arasında Durotan ile Orgrim Doomhammer vardı.
Durotan, Ner’zhul’un gizlice ilettiği notu okumuş ve dikkate almıştı. Orda’ya karşı herhangi bir şey söylemesi ölmesi anlamına geldiğinden önce sessiz kalmayı tercih etti. Sıra kendisine geldiğinde ise bu “sıvıyı” içip içmemesinin kendi kararı olduğunu dile getirerek kanı reddetti. Gul’dan bu hareket karşısında öfkeyle dolsa da yapabileceği pek bir şey olmadığının farkındaydı; Shattrath saldırısına az bir zaman kalmıştı ve Orda’nın ana saldırı gücünün bir parçası olan Ayazkurdu orklarını kaybetmemesi gerekiyordu. Bu yüzden asıl duygularını bastırarak Durotan’ın kararına saygı duyduğunu belirtti. Benzer bir şekilde Orgrim Doomhammer da kanı içmeyi istemiyordu ancak Blackhand’in teğmenlerinden biri olarak daha akıllıca davranması gerektiğinin de farkındaydı; bu yüzden sadece bir hizmetkâr olarak yüce Blackhand’in içtiği kaptan içmeye layık olmadığını söyleyerek geri çekildi. Planı işe yaradı zira hem Gul’dan hem de Blackhand bunu gerçek anlamda bağlılığın bir işareti olarak algıladılar.
Mannoroth’un kanını içen orklar sadece fiziksel değişim geçirmediler; artık korku nedir bilmez olan bu orklar fel enerjisi de yaymaya başladılar. Öyle ki kanı içmeyen az sayıdaki ork bile onların yanında geçirdikleri süre içerisinde derilerinin giderek yeşermeye başladığını fark ettiler.
Ve Blackhand’in emriyle aynı gece Shattrath’a saldırı gerçekleştirmeye hazırlandılar.
Gul’dan bu gelişmeleri ve orkların kendilerine olan inançlarını pekiştirmek adına kanı içtikleri tepeyi fel enerjileriyle doldurarak yer yer parçalanmasına sebep oldu. Bunun kazanacakları zaferin bir işareti olduğunu ilan eden Gul’dan’ın ardında bıraktığı bu tepeye daha sonraları Kil’jaeden’ın Tahtı adı verildi.
Tüm bunlar yaşanırken Draenor’un bir köşesinde fel enerjilerinden ve iblis kanından çok uzakta yaşayan orklar vardı. Kızıl çiçek hastalığı yayıldığı dönemde karantina altına alınan ve klanlarla iletişimleri kopan bu orklar, Garadar adı verilen kasabada konuşlanmışlardı. Aralarında Grommash Hellscream’in oğlu Garrosh’un da bulunduğu bu orkların tenleri asıl kahverengi tonlarında kaldı ve zaman içerisinde “Yozlaşmayan” anlamına gelen Mag’har adıyla anılmaya başlandılar.
Draenei ırkı için ise felaket çanları çalmaya başlamıştı. Kâhin Velen, Shattrath şehrinin düşeceğini biliyordu zira Karabor’un kaybedişlerinin ardından birçok görüye şahit olmuş, zihninde canlanan bu görülerde sayısız draenei kadınının, erkeğinin ve çocuğunun katledilişini izlemişti. Kendi görülerine olan inancı henüz geri gelmemiş olsa da böylesine karanlık bir gelecek ihtimalini göz ardı etmesi imkânsızdı; bu yüzden Shattrath’ın tahliye edilmesini emretti. Fakat bunun geçici bir çözüm olduğunun da farkındaydı zira orkların son draenei ölene kadar halkını avlamaya devam edeceklerini biliyordu. Bu yüzden siviller tahliye edilirken ana askerî gücün şehirde kalmasına karar verildi; hiçbir draenei askeri de buna karşı çıkmadı zira hepsi nasıl bir fedakârlık yapılması gerektiğinin farkındaydı.
Velen de savunucuların yanında yer almak istediğini açıkça dile getirdi; Karabor’u Orda’nın eline bırakıp kaçmıştı ve aynı hareketi tekrar etmek gibi bir niyeti yoktu. Eksarhlar ise bu fikre karşılardı zira onlara göre draenei halkının geleceği ancak Velen’in bilge yönetimi sayesinde kurtarılabilirdi. Uzun tartışmalar sonucunda Velen ikna oldu ve sivillerle beraber Zangar Denizi’nde bulunan Telredor isimli tapınağa doğru yola çıktı. Rangari gözcüleri Orda saflarına vur-kaç saldırları düzenleyerek orkları yavaşlatmaya ve onların dikkatlerini kaçmakta olan draeneilardan uzak tutmaya çalıştılar.
Orda güçleri Shattrath sınırına doğru ilerlerken artık kim olduğunu gizlemenin bir anlamı olmadığını düşünen Kil’jaeden, ruhani formuyla orkların karşısına çıktı. Kendisini orklara fel büyüsünü ve olağanüstü güçlerini bağışlayan kişilerden biri olarak tanıtan eredar efendisi, fel büyücülerine birtakım yeni ve oldukça yıkıcı büyüler öğretti. Gul’dan ve Gölge Konseyi ise kendi karanlık planlarını hazırlamışlardı. Orkları kırıp geçiren kızıl çiçek hastalığı üzerinde çalışmışlar ve bunu draeneiları etkileyecek şekilde geliştirmişlerdi.
Gizlilikle hareket eden konsey üyeleri, ilk olarak bu hastalığı yayacak şekilde tasarlanmış olan bombaları kuşatma silahlarını kullanarak şehir surlarına fırlattılar. Draenei askerlerinin tenlerini yakan ve onların nefes almasını engelleyen bu meşum hastalık, kızıl bir sis hâlinde mazgalların üzerine çöktü ve yaklaşmakta olan ork ordusunu gizledi. Orklar ise bunu fırsat bilerek şehrin duvarlarındaki açıklıklardan saldırıya geçtiler. Fel büyücüleri yeni öğrendikleri gücü kullanarak surlara yeşil alevlerle kaplı meteorlar yağdırdılar; bu iri kayaların her biri düştükleri yerde infernal adı verilen iblisler olarak kalkarak karşılarına çıkan draenei savunucularını biçtiler.
Shattrath savunma kuvvetleri arasında Maraad, Akama ve Nobundo da bulunuyordu. Hepsi öleceklerini düşünüyorlardı ve bu yüzden alabildikleri kadar ork canı almaya çalışıyorlardı. Tüm bu karmaşa esnasında şehirden henüz ayrılamamış olan sivillerin tahliye edilmesi için de uğraşıyorlardı. Bu sivillerin bir kısmı Maraad ve ekibinin gözetimi altındaydı ancak birçoğu kurtulamadı. Maraad’ın şahsen liderlik ettiği bir grup draenei, onun intikam ateşiyle bir orkun peşine düşmesi sonucunda savunmasız kaldı ve düşmanlarının elinde feci şekilde can verdi. Öyle ki Maraad yaptığı bu hatanın getirdiği vicdan azabını hayatı boyunca çekecekti.
Shattrath oldukça kısa süre içerisinde düştü. Orklar zafer kazanmışlardı ancak verdikleri en büyük savaş da buydu zira sayısız Orda askeri hayatını kaybetmişti. Gul’dan ise rahatsızdı zira Velen yine kaçmayı başarmıştı ve Kil’jaeden’ın hoşnutsuzluğuyla yüzleşmek istemiyordu. Bu yüzden Gölge Konseyi’nin piyonu olan, zihni ele geçirilmiş yarı-ork, yarı- draenei suikastçı Garona’yı Kâhin’in bulmakla görevlendirdi. Draenei ırkı için gelecek karanlık gözüküyordu ancak Garona, Velen’i asla bulamayacaktı.