Gölgeay Klanı’nda gizlice gerçekleşen ihanetin karanlığı devam ederken ork toplumunun geri kalanı draeneilara karşı ilan ettikleri savaşa devam ediyorlardı. Draenei ordusu oldukça düzenli, birlik içerisinde hareket eden ve emir komuta zincirine harfi harfine uyan muntazam bir yapıya sahipti. Orklar ise bunun tam tersiydi ve bu yüzden yeri geldiğinde kendi iç anlaşmazlıkları yüzünden tartışıp duruyorlardı. Böyle giderse herhangi bir zafer sağlayamayacaklarının farkında olan Kil’jaeden, orkları gerçek anlamda bir araya getiriip onları belirli bir düzenle yönetebilecek bir lider arayışına başladı; zira Gul’dan her ne kadar yetenekli bir fel büyücüsü olsa da arka planda sinsice çalışmak ona daha uygun bir pozisyondu. Tüm ork ırkının güvenebileceği birine, bir savaşşefine ihtiyacı vardı.
Gul’dan, Kil’jaeden’ın kendisini seçmemesinden dolayı büyük memnuniyetsizlik duysa da efendisine karşı beslediği korkudan ötürü sesini çıkarmadı. Onun yerine dikkatini orklar arasında büyük saygı duyulan ve etkili yönetimiyle ön plana çıkan Karakaya Klanı şefi Blackhand’e çevirdi. Eğer Blackhand kendi klanını ve ordusunu yönetirken kullandığı disiplini tüm orklar üzerinde uygulayabilirse istenen birliğin sağlanması kaçınılmazdı. Bu yüzden Karakaya şefiyle görüşen Gul’dan, ona liderliği eline almasını söyledi ve eğer başarırsa Karakaya şamanlarının tekrar büyü kullanabileceklerinin sözünü verdi. Anlattıklarının yalnızca boş vaatler olarak algılanmasını istemeyen Gul’dan, bu şamanları fel büyüsünü kullanabilecekleri şekilde eğitmeye başladı. Aynı zamanda genç orklara fel enerjisi aktararak onların kısa sürede erişkin bireylere dönüşmesini sağlayan Gul’dan, bu savaşçıların daha önce eşi benzeri görülmemiş bir güce ulaşmalarına sebep oldu; ancak bir anda yaşlanan bu orklar aldıkları fel enerjisi sebebiyle saldırganlığa daha yatkın oluyorlardı. Yine de bu durum Blackhand’in gözünü korkutmadı; verdiği emirle birlikte oğulları Maim ve Dal’rend’i de bu karanlık süreçten geçirten Blackhand, Orda’nın lideri olmayı kabul etti.
Kil’jaeden ve Gul’dan’ın planları pürüzsüzce işliyordu. Blackhand’i de rahatlıkla saflarına katan fel büyücüsü, ona orkları kolaylıkla gözlemleyecek ve gerektiğinde kontrolün sağlanmasına yardımcı olacak bir oluşum yaratılması konusunda teklif sundu. Bu birlik Gölge Konseyi olarak anılacak ve Blackhand de üyelerinden biri olacaktı. Gul’dan’ın aslen Blackhand’e herhangi bir yetki vermeye niyeti yoktu ve onun da aralarında bulunmasını istemesinin yegâne sebebi, onun her türlü kontrolü elinde tuttuğuna inanmasını istemesiydi. Böylece Gul’dan’ın liderliğindeki Gölge Konseyi, diğer tüm orklardan gizli bir şekilde kurulmuş oldu; her daim perde arkasında olacak ve kimse fark etmeden ipleri ellerinde tutacaklardı.
Gölge Konseyi’nin ilk üyeleri, aralarında Teron’gor gibi isimlerin de bulunduğu ilk fel büyücülerinden oluşuyordu. Gizlilik yemini eden bu konsey üyeleri, asıl amaçlarını hiç kimseye anlatmamak konusunda hemfikirlerdi ve gerçekte yalnızca Gul’dan’a sadıklardı.
Draenor’da amaçları uğruna kullanabileceği ve konseye dahil edebileceği güçlü bireyler aramaya başlayan Gul’dan, daha sonraları yaptıklarıyla büyük tepki toplayacak iki ismi aralarına kattı. Bunlardan biri Yalımyeli Klanı’nda dünyaya gelmiş olan ve hayatta kalmayı başaran yarı-ork, yarı-draenei Garona Halforcen’dı. Melez olmasından ötürü yıllar boyunca hor görülmüş ve eziyet edilmiş olan Garona, oldukça yetenekli bir savaşçıydı; aynı zamanda kıvrak zekâsı ve farklı dilleri öğrenme konusundaki becerisiyle dikkat çekiyordu. Klanı yok edildiğinde Terokkar’a kaçan Garona’yı bulan Gul’dan, yarı-orka dostane bir tavırla yaklaşıp güvenini kazandıktan sonra fel büyücülerinin yardımıyla zihnini kontrol altına alıp onu bir suikastçı olarak kullanmaya başladı.
Gölge Konseyi’ne katılan bir diğer üye ise iki başlı bir ogre olan Cho’gall’dı. Ogreler arasında iki başlı olmak büyük şans olarak kabul edildiğinden evi olan Ulutokmak’ta nispeten rahat bir yaşam sürmüştü. Gizemli büyü sanatına yatkınlığıyla halkın sevgisini toplamış olsa da küstah tavırları ve güce olan açlığı sebebiyle yönetimin nefretini üzerine çekmişti. Bir ayaklanma başlatmasından ve yönetimi ele geçirmesinden korkan ogre aristokratları, onun bir suikasta kurban gitmesini planlamış olsalar da Cho’gall kaçmayı başarmıştı. İntikam almak için yanıp tutuşan Cho’gall, yaptığı araştırmalar sonucunda Gölge Konseyi’nden haberdar olmuştu. Gul’dan, Cho’gall’ın yeteneğinden ve güce duyduğu açlıktan etkiledi ve onu çırağı olarak kabul etmekle kalmayıp Yakan Lejyon’dan ve fel büyüsünün sırlarından da bahsetti. Gul’dan’ın bilmediği şey ise ogrenin kendi planları olduğuydu zira Cho’gall’ın istediği tek şey daha fazla güçtü ve işine yaramadığını fark ettiği anda Gölge Konseyi’ni terk etmeyi planlıyordu; fakat bu, uzun bir süre gerçekleşmeyecekti.
Gul’dan, Blackhand’i Orda’nın başına getirebilmekten memnundu ancak diğer tüm ork klanlarının bunu kabullenmesini beklemiyordu. İşleri kolaylaştırmak için öncelikle Gölge Konseyi ajanlarını diğer bölgelere göndererek Blackhand’in eşi benzeri görülmemiş başarılarını anlatacakları bir propaganda hareketi başlattı; bir yandan da Karakaya şamanlarının daha önce karşılaşılmamış güçte büyü enerjisi kullanabildiklerinin haberini de yaydırdı. Bu hareketle birçok orkun ve bağlı bulundukları klanın Blackhand’e karşı sarsılmaz bir güven duymaya başlamasını sağlayan Gul’dan, kendisine tehdit oluşturabilecek bireyleri de dikkatle izliyordu.
Bu bireyler arasında en öne çıkan, Akpençeler’in şefi Zagrel’di. Zagrel, diğer ork klanlarına çağrıda bulunmuş, draeneilara karşı yapılan savaşın sonra erdirilmesi ve elementlerin daha barışçıl yollarla sakinleştirilmesi gerektiği konusunda konuşmalar yapmıştı. Eğer Zagrel’e yeterince vakit tanınırsa Durotan ve diğer şeflerin desteğini alacağından endişe eden Gul’dan, bu tehdidi ortadan kaldırması için Garona’yı görevlendirdi. Zihni Gölge Konseyi’nin kontrolü altında olan Garona karşı koyabilecek durumda değildi ve bir gece Akpençeler kampına sızarak Zagrel’i kalbinden bıçaklayıp öldürdü.
Ayazkurdu Klanı’nın lideri Durotan, Gul’dan’ın ve diğerlerinin hareketlerinden zaten şüphe duyuyordu; Zagrel’in zamansız ölümü ise rahatsızlığını pekiştirmekten başka bir işe yaramadı. Şefi kimin öldürdüğünü asla bulamadılar ancak Durotan’a göre Orda’nın oluşturulmasına karşı sesi en çok çıkan kişinin ortadan kalkmış olması bir tesadüf değildi.Hem ork hem de draenei ırkını savaşla dolu kanlı günler bekliyordu.