Öte yandan orklar ise ogre imparatorluğuna pek bulaşmadan hayatlarına devam etmeye çalışıyorlardı. Arada iki ırk arasında çarpışmalar yaşansa da asla tam anlamıyla bir savaşa dönüşmüyordu zira ogreler orklarla ilgilenmiyorlardı; onlar için önemli olan tek şey daha fazla Apexis kristalini ele geçirmek, böylece büyü güçlerini ve bilgeliklerini daha da ileri seviyelere taşımaktı. Geçen yıllar içerisinde büyü kullanımı ogre topluluğunu şekillendiren en büyük etkenlerden biri hâline gelmişti; öyle ki İmparator unvanını verdikleri oldukça güçlü büyücüler tarafından yönetilmeye başlanmışlardı.
Ogreler, orkların şamanizm ile olan bağlarını küçük görüyorlar, önemsiz birkaç elementle bağ kurmaktan başka bir işe yaramadığına inanıyorlardı; ta ki bir gün bir ork yerleşimini yok edebilecek büyüklükte bir selin yönünü değiştirdiklerini görene kadar. Bu gücü elde etmeleri gerektiğine inanmaya başlayan ogreler, İmparator Molok’un gönderdiği bir orduyla Elementlerin Tahtı’nı zorla ele geçirdiler. Ork şamanlar bu hareket karşısında oldukça sinirlenmiş olsalar da ogreler orkları katletmemişler, yalnızca bölgeden sürmüşlerdi ve bu yüzden klanları ayaklandırabilecek bir durum söz konusu değildi.
Ogreler kendi mistik büyü güçlerini kullanarak Elementlerin Tahtı’nı parçalara ayırıp incelemeye başladılar; ancak buranın aslında kadim Grond’un başından kalan parçalarla oluştuğunu bilmiyorlardı ve yeterince özenle hareket etmiyorlardı. Yoğun çalışmalar yürüttükleri bir gün ogrelerin mistik büyüsü ile Grond’un bedeninde saklı duran element enerjisi çarpıştı ve korkunç bir patlamanın yaşanmasına sebep oldu. Orkların inşa ettikleri tapınak yerle bir olurken orada bulunan bütün ogreler de feci şekilde can verdiler. Bir zamanlar Grond’un başının oluşturduğu tepeden geriye ise sadece birkaç tane dikili taş kaldı.
Yaşanan bu patlama, elementlerin kontrolden çıkmasına sebep oldu; öyle ki Draenor boyunca dur durak bilmeden ilerleyen dehşetengiz fırtınalar baş gösterdi. Ancak bu durum İmparator Molok’u daha da teşvik etmişti. Elementlerin Tahtı’nda göz ardı edilemez ölçüde bir güç vardı ve onu kesinlikle ele geçirmeliydi. Fakat bilmediği şey elementlerin ork şamanlara haykırdığı ve onlardan yardım istediğiydi. En sonunda ork klanları bir araya gelerek savaşa hazırlanmaya başladılar.
Elementlerin Tahtı’nda yaşanan faciayı takip eden Kosh’harg Festivali’nde bir araya gelen ork klanları, dünyalarının içinde bulunduğu kaosu tartışmaya başladılar. Şamanlar elementleri bir türlü yatıştıramıyorlardı ve yaşanan doğal felaketler yüzünden karanlık bir gelecekle karşı karşıya oldukları aşinaydı: Kısa süre içerisinde tüm ork klanları kuraklıkla yüzleşmek zorunda kalacaklardı. Bu yüzden Gölgeay klanının en yaşlı şamanı olan Nelgarm, diğer tüm klanların liderlerine bir çağrıda bulundu. Elementler kendilerinden yardım istiyorlardı ve ogrelerin pervasız eylemleri durumu daha da kötüleştiriyordu. En sonunda bir karara varan klanlar, elementlerin kutsamasını da aldıktan sonra tek yürek hâlinde saldırıya geçtiler.
Ogreler, ilk olarak Elementlerin Tahtı’na saldırı düzenleyen orkları beklemiyorlardı ve gafil avlanmışlardı; ancak İmparator Molok’un karşı saldırı düzenlemesi gecikmedi. Oldukça kalabalık bir orduyla orklara saldıran ogreler, karşılarına çıkan her ork yerleşimini yakıp yıktılar; kadın veya çocuk demeden karşılaştıkları tüm orkları katlettiler. Fakat bu saldırgan taktikler orkları bezdirmek yerine daha da kenetlemekten başka bir işe yaramadı. Hızlı ilerleyebilen küçük ork akıncı grupları, ogrelerin ticaret yollarını kesip farklı mevkilerde yer alan kaleleriyle olan bağlarını koparttılar. Bu saldırılar sonucunda ogreler, yavaş yavaş başkent Goria sınırlarına çekilmek zorunda kaldılar.
Goria şehrinin savunmalarının ne kadar güçlü olduğunun bilincinde olan orklar, daha fazla kayıp vermemek adına başkente direkt bir saldırıya geçmediler; uzakta durarak kenti abluka altına almayı ve düşmanlarının erzağının bitmesini beklemeyi seçtiler. Ogreler ise kendilerinden oldukça eminlerdi, büyük bir limanları vardı ve gerektiğinde herhangi bir kuşatmayı kolaylıkla bastırabileceklerine inanıyorlardı. Ancak aradan geçen onca aydan sonra Goria’daki ogre halkı, kendilerine yetemediklerini fark ettiler; bu yüzden bir araya gelen İmparator Molok ve ogre büyücüleri, Apexis kristallerinde saklı duran kadim bilgileri araştırmaya başladılar. Sethe’nin Laneti ile ilgili detaylara ulaşan bu ogreler, benzer etki yaratabilecek bir yol bulmak için çalışmalarına hız verdiler. Başarılı oldular da.
Ogrelerin geliştirdiği “kızıl çiçek” hastalığı orklar arasında korkunç bir kıyıma sebebiyet verdi. Kızıl çiçek oldukça bulaşıcı, aylarca acı çektiren ve pençesine düşenlerin büyük bir kısmını öldüren bir hastalıktı. Nelgarm ve diğer şamanların elementlerden edindikleri bilgiye göre bu doğal bir hastalık değildi, ogrelerin yarattığı bir karşı saldırıydı. Orkların sayıları çok kısa sürede ciddi oranda düştü; birçok ork kızıl çiçeğin elinde can verdi. Ne yapmaları gerektiğinden emin olmayan şamanlar ise en sonunda oldukça tehlikeli bir çözüm yolu buldular: Elementlerden Goria’yı yerle bir etmelerini istediler. Elementler de durumun bilincindeydi: Eğer orklar Goria güçlerine karşı başarısız olurlarsa İmparator Molok, Elementlerin Tahtı’ndaki gücü ele geçirmek için çalışmalarına devam edecekti ve bu büyük bir tehditti.
Ork şamanların çağrısına yanıt veren elementler, Goria şehrini yeryüzünden silecek ölçüde bir yıkıma başladılar. Toprak sallanır ve yarılırken şehrin üstünde daha önce hiç görülmemiş büyüklükte bir fırtına baş gösterdi. Saatler boyunca süren bu âfette şehrin her yanına yıldırımlar yağarken surlar, duvarlar ve evler de depremlerle yerle bir oldu. Başlayan yangınlar sebebiyle sadece şehir değil, limanda bulunan gemiler de alev aldı. En sonunda Goria dümdüz olduğunda ise yerde muazzam bir yarık açıldı ve başkentten geriye kalanları yuttu. O gün artık haritadan silinmiş olan şehirden hiçbir ogre sağ çıkmadı. Goria’nın başına gelenlerin söylentisi diğer ogre yerleşkelerine kısa sürede ulaştı ve hiçbir ogre bir daha elementlerin gücünü zorla ele geçirmek gibi bir girişimde bulunmadı.
Elementlerin bu katıksız hiddeti ork şamanları bile korkutmuştu. Yine de düşmanlarını yenmişlerdi ve her klan kendi yoluna gitmekte özgürdü; bu yüzden kendi topraklarına geri çekildiler. Kızıl çiçek ise asla kurtulamayacakları bir hastalık olarak nesiller boyunca kendini göstermeye ve sayısız orku öldürmeye devam etti.
Başkentlerini kaybetmiş olan Goria İmparatorluğu bir daha asla eski görkemine kavuşamadı. Ulutokmak ve Yalımkule Kalesi çevrelerindeki topraklarda hakimiyet kurmayı tercih ettiler ve orklardan intikam almak gibi bir hayale kapılmadılar. Ork klanları ise ogrelerden geriye kalan daha zayıf yerleşim yerlerini ele geçirerek topraklarını genişlettiler ve ırklarının Draenor’daki üstün hakimiyetini pekiştirdiler.