Evrendeki bazı gezegenlerin içerisinde “dünya-özü” olarak adlandırılan ruhlar barınmaktaydı. Bu ruhlar, var oldukları dünyanın enerjisi ile beslenip büyüyerek erişkinliğe ulaşacak ve zamanı gelince adeta yıldız tozu serpiştirilmiş dağlar ve okyanuslarla kaplı dev bedenleriyle doğacaklardı. Evrendeki yaşamı koruma gayesiyle hareket eden naarular gibi bu varlıkların da bir amacı olacaktı: Kendi türlerinin diğer üyelerini barındıran dünyaları bulmak ve kâinata düzen getirmek için yaşayacaklardı. Bu varlıklar, titanlardı.
Nitekim bilinmeyen bir zamanda, evrenin bilinmeyen bir yerinde ilk titanın doğumu gerçekleşti. Adı, Aman’Thul idi.
Büyük Karanlık adı verilen uzayda kendi türünü aramaya başlayan Aman’Thul’un bu yolculuğu ilk başlarda yalnız ve zorlu olsa da zamanla meyvesini vermeye başladı. Henüz doğmamış titan ruhları barındıran gezegenler bulan Aman’Thul, onların gelişmesine ve doğmasına yardımcı oldu. Evrene gözlerini açan diğer titanlar da Aman’Thul’un bu arayışında ona destek olmayı hiç düşünmeden kabul ettiler. Panteon adını alan bu birliği oluşturan titanlar Aman’Thul, Sargeras, Khaz’goroth, Norgannon, Eonar, Golganneth ve Aggramar’dı.
Başka titanların ruhlarını barındıran gezegenler bulabilmek için harekete geçen Panteon, gittikleri her dünyaya düzen getiriyordu. Öncelikle buldukları dünyalardaki element ruhlarını kontrol altına alan titan birliği, daha sonrasında kıtalar ile okyanusları şekillendiriyor ve dünya-özünün olgunlaşmasına yardımcı olacak yaşam formlarının tohumlarını atıyordu. Ancak tüm bu uğraşları her zaman olumlu sonuçlanmıyordu, zira her gezegen dünya-özü barındırmıyordu. Yine de bu durum, Panteon’un arayışlarını durdurmadı. Dünya-özüne sahip olsa da olmasa da karşılaştıkları her dünyaya düzen getirmeyi görev bilen titanlar, bıraktıkları yaşam formlarına çeşitli güçler verdiler; böylece bu gezegenler, kendileri uzakta olsalar bile korunabilecekti. Yaşayanlara güçler bahşetmekle yetinmeyen titanlar, aynı zamanda bu dünyaların gelişiminden haberdar olmalarına yardımcı olacak çeşitli yapılar ve özel mekanizmalar da bıraktılar. Ancak bu gezegenleri kendi hallerine bırakmadan önce Aman’Thul’un yaptığı son bir hareket daha vardı: Vücutları takım yıldızlardan oluşan esrarengiz konstelar ırkından bir bireyi, terk etmekte oldukları gezegeni gözetlemesi için görevlendiriyordu. Böylece bu konstelar, sorumlu olduğu dünya eğer altından kalkılamayacak şekilde kaosa sürüklenirse gereken adımları atabilecek ve dünya üzerindeki yaşamı baştan yaratabilmek gayesiyle yok edebilecekti.Zaman içerisinde titanlar, gittikçe daha az dünya-özü barındıran dünyayla karşılaştılar. Ancak evrenin henüz çok küçük bir kısmını dolaştıklarını biliyorlardı ve bu yüzden kararlılıklarından vazgeçmeden ilerlemeye devam ettiler. Bilmedikleri şey ise Büyük Karanlık’ın ötesindeki bazı korkunç varlıkların kâinatı yok edecek planlar peşinde olduklarıydı.