KISA HİKÂYE – STARCRAFT: LANET KAVŞAĞI

“Şerif?” diye biri seslendi. “Şerif, ortam temiz.”

Raynor bu sesi tanıyordu.

“Marduke?” diye fısıldadı; daha sonra daha gür bir şekilde tekrar sordu. “Saul, sen misin?”

“Sözümü tuttum, Şerif.”

Raynor onu görebiliyordu; gölgemsi hatlarıyla savrulan kumun içinde, yeni doğmakta olan şafağın tonlarına karşı duran kaslı bir silüetti. Jim ayağa kalkmaya çalıştı ama midesindeki keskin acıyla iki büklüm oldu. Bedenler her yerdeydi, tanınamayacak şekilde parçalanmış ve dağılmışlardı. Kefareti bulmanın ne kadar da garip bir yolu, diye düşündü Jim. Vücudu hâlâ titriyordu ve görüşü de bulanıktı ancak en azından ayağa kalkabilmişti.

“Asıl soru,” Marduke iki eliyle tuttuğu gauss tüfeğini Jim’e geri verirken devam etti, “sen kendi sözünü tutacak mısın?”


Raynor olayın tüm ağırlığı dank ettiğinde Lanet Kavşağı’ndan neredeyse çıkmıştı. Bilim kadınını alıp Adalet Kanyonu’ndan ana üsse getirmişti. Ona cesetleri gömmesinde yardım etmişti. Çocukların bu günü asla unutamayacaklarını biliyordu. Bu olanların kâbusu yıllarca peşlerini bırakmayacaktı. Ama aynı zamanda kendisinin ne yaptığını ve en az onun kadar önemlisi, Marduke’un ne yaptığını hatırlayacaklarını da biliyordu. İşin bu yanını daha çok hatırlamalarını ve hayatın sunduğu bütün karanlıklara rağmen buna karşı koyacak birilerinin varlığıyla teselli bulmalarını umdu. Tarayıcıları tekrar çevrimiçi olmuştu ve vulture motorunun telsizi maden kamyonları, nakliye gemileri ve yerel köylülerin uyuşturucu değiş-tokuşu haberleriyle çalkalanıyordu. El Indio’ya sadece 320 kilometre yol kalmıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar orada olacaktı.

Kargosu pek de beklendiği gibi değildi. Kafeste sadece iki mahkûm vardı: T-Bone Smalls ve Rodney Ossen. Katil Marduke Saul, Mazor çetesinin akını sırasında öldürülmüştü. Saul ve diğer şerefsizler talihsiz bilim insanlarına kazdırdıkları toplu mezarda gömülüydüler.

En azından aklında üzerinden tekrar tekrar geçtiği ve anlatmayı planladığı hikâye buydu. Gerçekteyse Saul gitmişti. Jim sözünün eriydi ve Marduke istediği şey ve kişi olabileceği yeni bir hayat ve umutla özgür kalmıştı.

Rüzgâr kulaklarında uğuldarken Raynor resmi çıkışı geçti ve doğru şeyi yapıp yapmadığını merak etti. Zihninde Marduke’u Lanet Kavşağı’nda Mazor’un motorlarından birinin tepesinde gün batımına doğru yol alırken canlandırdı; aynı Jim’in de yaptığı gibi, gün yerini geceye bırakırken açtığı gibi temiz bir sayfa açarak. Jim bunun mümkün olup olmadığını merak etti; özellikle de kendi için. Bildiği tek şey, bunun mümkün olduğuna inanmak istediğiydi. Liddy’ye dönüyordu; yeni bebeklerine, asla layık olacağını sanmadığı bir hayata. Bunu bilmek hoşuna gidiyordu. Bunu bilmek çok hoşuna gidiyordu.

KAYNAK:  http://us.battle.net/sc2/en/game/lore/short-stories/perditions-crossing/

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)