Horadrim’in kalanı, yanlarında Kara Ruhtaşı’yla onları Sığınak’a geri götürecek geçide doğru kaçarken Tyrael ise Balzael’i nihai olarak durdurmak için onun peşinden gitti. Balzael, Tyrael’ı konsey odasına çekti ve onun fâni olma seçimini her zamanki gibi küçük görerek dalga geçti. Söylediklerinin bir kısmında haklıydı; zira bir zamanlar birçok açıdan eşsiz bir savaşçı olan Tyrael, Balzael’e karşı durmakta zorlanıyordu. Balzael onu birden fazla kez yaraladı ve işini bitirmek için üzerine çullandığında hayatını kurtaran şey kurnazlıktı: Chalad’ar’ı Balzael’in yüzüne doğru tutup kasenin hipnotize eden, akıl bulandıran etkisinin meleği pençesine almasını izledi. Buna rağmen Balzael sandığından çabuk toparlandı ve Tyrael’a tekrar saldırdı… fakat saldırısını tamamlayamadı. Imperius, mızrağı Solarion’u Balzael’in göğsünü deşecek şekilde saplamış ve kumandanını tereddüt dahi etmeden öldürmüştü. Tyrael’ı canlı ve zarar görmeden geri getirmesini emrettiğini, her ne kadar yaptıklarını dehşete düşerek izliyor olsa da onun hâlâ kardeşi olduğunu söyledi. Tyrael ise gerçekten de Balzael’in yaptıklarıyla Imperius’un bir alakası olmadığı için rahatladı. İki başmelek tartışırken Auriel ve Ithereal da onlara katıldı. Auriel, Horadrim’i saldığını söylediğinde Imperius küplere bindiyse de Umut Başmeleği artık gözlerinin açıldığını ve Tyrael’ın Kara Ruhtaşı konusunda haklı olduğunu anladığını belirtti. Böylece konsey Auriel’in teklifi olan ani bir oylamayla (Imperius’un itirazlarına rağmen) Tyrael’ı melekler ve insanların elçisi olarak seçip Sığınak’a Kara Ruhtaşı’nı korumak için geri gönderdi.
Tyrael kardeşleriyle yüzleşirken Horadrim’den geriye kalanlar güven içinde Sığınak’a geri dönmüştü. Tyrael da Corvus’a döndüğünde hepsini tebrik edip Kara Ruhtaşı’nın etkisinde daha fazla kalmamaları için uzaklara gönderdi. Kendisi ise Gea Kul’dan gelen diğer Horadrimler ve Lorath Nahr’la birlikte geride kalıp Kara Ruhtaşı’nı Rakkis’in Kabri’ndeki nihai gizlenme yerine götürdü. Ancak tam taşı kabre gizledikleri sırada uzun süredir gölgelerde gizlenen bir başka düşman ortaya çıktı: Malthael. Tyrael uzun süredir kayıplarda olan kardeşinin saldırısıyla afallamıştı. Onu El’druin’i kullanarak durdurmaya çalıştıysa da kılıç eski Bilgelik Başmeleği’nin içinden geçti; yani Malthael yaptıklarının adil ve doğru olduğuna şüphe duymaksızın inanıyordu. Kabri koruyan Horadrimleri tek tek öldürüp ruhlarını içen Malthael’i kendi başlarına durduramayacağını anlayan Tyrael, Lorath Nahr’ı Diablo’yu yenmiş olan nefalemleri bulması için yolladı. Malthael ise Tyrael’ı kenara fırlattıktan sonra Kara Ruhtaşı’nı alıp ortadan kayboldu.
Çok geçmeden Malthael’in artık Ölüm’ün Vekili olduğu anlaşıldı. Westmarch’ı önceden sinsice dehşete boğan tayflar artık açıktan açığa insanları avlamaya başlamışlardı. Lorath’ın arayıp bulduğu nefalemler, Westmarch’ta bir kez daha Tyrael ile buluştular. Tyrael onlara Diablo tehdidinin ortadan kalkmasıyla Malthael’in Ebedî Çatışma’ya nihai bir son getirmeye ve bunun için de içlerinde iblislerden de bir parça taşıyan insanların da yok olması gerektiğine karar verdiğini anlattı. Malthael’e sadık birçok melek ve daha önceden Westmarch’ta rastladıkları tayflar ölüm melekleri hâline gelmişlerdi ve yakaladıkları herkesin ruhunu toplamaya çalışıyorlardı. Tyrael ve yoldaşları böylece karşı saldırılarını planlayıp harekete geçtiler. İlk işleri Zakarum Katedrali’nde ruhları toplamaya başlayan ölüm meleği Kasadya’yı durdurmak oldu. Nefalemler doğrudan Malthael’in peşine düşmek istedilerse de Ölüm Vekili’nin nerede olduğuna dair bir fikirleri yoktu. Tyrael, kardeşi Kara Ruhtaşı’nı alırken taşın bir kısmının kırıldığını ve kırık parçanın titreşimlerini incelerse Malthael’in yerini bulabileceğini söyledi.
Nefalemler Westmarch’ı ölüm meleklerinden temizlerken Tyrael da Kara Ruhtaşı’nın izini sürdü ve nihayet Malthael’in Pandemonyum’da olduğunu keşfetti. Nefalemi Pandemonyum Geçidi‘ne yollayan Tyrael, burada Imperius’la karşılaştı. İnsanlığa karşı genel tavrına rağmen Imperius da Malthael’in durdurulması gerektiği konusunda hemfikir oldu ve istemeyerek de olsa nefalem için Pandemonyum Hisarı’na giden yolu açtı. Bu sırada Tyrael, kardeşinin planını nihayet öğrenmişti: Malthael Kara Ruhtaşı’nı kullanarak Sığınak’taki tüm iblis özünü taşın içine hapsetmeyi planlıyordu. İnsanlık da yarı-iblis olduğu için bu hareket onların sonu olacaktı. Ancak nefalem bunun olmasını engellemek için önce ölümün özüyle bir oldu, daha sonra da hisarın tam kalbindeki en büyük Ruh Krözesi‘nin içinde Malthael’le yüz yüze geldi. Nefalemin her geçen gün artmakta olan gücü bu noktada Ölüm’ün Vekili için bile fazlaydı. Vaktinin daraldığını gören Malthael, böylece büyük bir kumar oynadı: Kara Ruhtaşı’nı yok ederek içindeki bütün iblis ruhlarını özümsedi; lakin bu hareket, bilgeliğinden kalan son kırıntıları da götürdü. Elindeki tüm güçle nefaleme karşı koyan Malthael, yine de Sığınak’ın şampiyonunun önünde düştü. Ve Tyrael, hem Cennet’in hem de Cehennem’in en güçlülerini yenmiş olan kahramana bakarken düşünmeden edemedi: Acaba günün birinde nefalem de karanlığın cazibesine kapılacak mıydı? Kapılırsa ona nasıl karşı koyacaklardı? Yoksa Sığınak’ın ve masumların koruyucu olmaya devam mı edecekti? Tyrael’ın ve diğer meleklerin, cevabın ikincisi olmasını ummaktan başka yapabilecekleri bir şey yoktu…