Normalde bir meleğin fiziksel formu yok olduğunda Kristal Kemer’den o meleğin inanç ve doktrinini taşıyan yeni bir melek doğardı. Tyrael’ın yerine ise herhangi bir yeni melek doğmadı ve Tyrael, Sığınak zamanına göre 20 yıl boyunca fiziksel formunu geri kazanmaya çalıştı. Tekrar bir bütün olduğunda önce El’druin’i yanına çağıran Tyrael, ortada olmadığı süre içerisinde Bilgelik Başmeleği Malthael’in ortadan kaybolduğunu öğrendi. Malthael ortadan kaybolmadan önce nephalemler ve Sığınak’a karşı saplantı derecesinde ilgi göstermişti; bu yüzden Tyrael, Malthael’in en sadık hizmetkârlarından biri olan Urzael’i kayıp başmeleği bulması için Sığınak’a yolladı. Ardından da Sığınak’ı Belial ve Azmodan’a karşı korumaları gerektiğini söylemek için Imperius’la yüzleşti; ancak Imperius öfkeliydi çünkü Tyrael insanlığı kurtarmak adına Cennet’in kutsal yasalarını çiğnemişti. Adalet Başmeleği ise farklı bir sebepten dolayı öfkeliydi; Cennet’in masumları koruması ve yaşananlara kayıtsız kalmaması gerektiğini düşünüyordu. Böylece iki başmelek, birbirlerine saldırdılar.
“Beni yargılayamazsın. Ben adaletin vücut bulmuş hâliyim! Bundan daha fazlasını yapmamız gerekiyordu… masumları korumamız! Lakin o kıymetli yasalarımız sizi hiçbir şey yapmamaya zorluyorsa… ben de kardeşiniz olmayı reddediyorum!”
Arbede sırasında Tyrael, Imperius’un mızrağını eline geçirdi ve kendi kanatlarını sökerek fâni olmayı seçti. Melek özünü feda eden Tyrael, bu hareketiyle insanlığın kurtarılmaya değer olduğunu kardeşlerine göstermeyi umuyordu. Cennet’ten düşerken aldığı insan formu da bunu yansıtacak şekilde kendisini ilk etkilemeyi başaran insan olan Uldyssian’ın formuna benziyordu.
Güçlerini kaybederken bilincini ve hafızasını da yitiren Tyrael, Tristram’da bir zamanlar altında Diablo’nun ruhtaşının yattığı katedrale düştü. Tyrael’ın düşerken etrafa saçtığı öz, bölgedeki karanlık enerjileri uyandırmış ve Yeni Tristram olarak anılan kasaba civarındaki diriölüleri ayaklandırmıştı. Katedrale düşen “yıldızın” ne olduğunu araştırmaya gelen bir grup maceracı tarafından kurtarıldı ancak hafızasındaki bölük pörçük anılar arasından neden buraya gelmiş olduğunu hatırlamakta zorluk çekiyordu. Tek bildiği şey, düşüşü sırasında parçalanmış olan El’druin’in parçalarına ihtiyacı olduğuydu. Böylece bir yandan yeni, fâni bedeninin ihtiyaçlarına ve zayıflıklarına ayak uydurmaya çalışırken bir yandan da nefalem güçleri hızla artmakta olan maceracıların El’druin’in parçalarını toplamasını bekledi. Fakat bir yandan Yalanlar Efendisi iblis Belial’ın güçleri çoktan harekete geçmişti. Zayıf düşmüş Tyrael’ı ele geçirmek için’a saldıran ve Belial’ın sadık takipçisi olan cadı Maghda, Tyrael’ın eski Horadrim dostu Deckard Cain’i de öldürerek düşmüş meleği kaçırmayı başardı. Deckard Cain, son nefesinde El’druin’i Horadrim büyüleri kullanarak tekrar bir araya getirdi ve evlatlık kızı Leah’ya emanet etti. Kral Leoric’in gizli zindanının derinliklerinde Tyrael’ı hapis bulan maceracılar kılıcı ona sunduklarında Tyrael’ın anıları ve gücünün bir kısmı geri geldi. Nefalemler ve Leah ile birlikte dostu Deckard Cain’in bedenini yakarak onurlandıran Tyrael, Belial’ı durdurmak için doğuya, Caldeum’a gitmeleri gerektiğini söyledi.
Caldeum’a vardıklarında gördükleri üzere şehir Belial’ın pençesinde kıvranmaktaydı. Yalanlar Efendisi ve onun emrindeki cadılar meclisi, yaptıkları kuşatma sonucunda şehrin kontrolünü İmparator II. Hakan’ın elinden almışlardı. Kehjistan sınırındaki Alcarnus adındaki ufak bir kasabayı da yok ederek kendilerine üs hâline getirmişlerdi. Şehrin paralı asker ekibi Demir Kurtlar’ın da desteğini ardına alan nephalemler ise önce Maghda ve cadılar meclisinin peşine düştüler. Bu sırada Maghda’nın cadıları tarafından esir tutulan Leah’ın öz annesi Adria’ya rastladılar ve Kara Ruhtaşı’nın varlığını öğrendiler. Kara Ruhtaşı, Tyrael’ın zamanında Horadrim büyücüleriyle birlikte yaptığı ruhtaşlarına benziyordu ancak tek bir iblisin ruhu yerine birden çok melek ve iblis ruhu taşıyabiliyordu. Zoltun Kulle tarafından yapılan bu taş, hâlihazırda Cehennem Ocağı’nda taşları kırıldıktan sonra Diablo, Mephisto ve Baal’ın ve hatta onlardan önce öldürülen Andariel ve Duriel’in ruhlarını ele geçirmişti; eğer Belial ve Azmodan’ın ruhları da toplanabilirse bütün yedi başlıca iblisi birden yok edebilirlerdi. Karanlık çalışmaları sebebiyle diğer Horadrimler tarafından öldürülmüş Zoltun Kulle’un ruhunun da yardımıyla Kara Ruhtaşı’nı bulan kahramanlar, Caldeum’da çıkarttıkları isyanın da yardımıyla Belial’ın kendini II. Hakan olarak gösterdiğini öğrenip onunla yüzleştiler. Yalanlar Efendisi’nin ruhunu ele geçirdikten sonra ise geriye bir tek Azmodan kalmıştı. Leah’ın görüleri sayesinde Azmodan’ın Arreat Oyuğu’ndaki Tabya Kalesi’ne saldıracağını öğrendiler.
Tabya Kalesi’ne vardıklarında Azmodan kuşatmasına çoktan başlamıştı. Nefalem kahramanlar geriye kalan son iblis efendisi Azmodan’ın peşine düşerken gücünü yavaş yavaş geri kazanmaya başlamış olan Tyrael da kalenin komutasını devralarak savaşmaya, kalenin bitmek bilmeyen iblis orduları önünde düşmesini engellemeye çalıştı. Zor kazanılmış zafer ufukta gözükür ve Azmodan’ın ruhu da Kara Ruhtaşı’ndaki yerini alırken Adria’nın ihaneti herkesi hazırlıksız yakaladı. Tyrael’ı savunmasız bırakan Adria, aslında en başından beri Diablo’nun dönüşünü hazırlıyordu. Leah, aslında Diablo tarafından kontrol altına alınmış olan Aidan’ın çocuğuydu ve bu da onu Diablo’nun dönüşü için mükemmel bir beden yapıyordu. Kara Ruhtaşı’nın içindeki yedi iblis efendisinin özüyle Baş Habis olarak Leah’ın bedeninde tekrar doğan Diablo, böylece muazzam bir güce kavuşmuş şekilde Tabya Kalesi’ni terk ederek Cennet’i istila planına başladı.
Tyrael’ın yardımıyla Diablo’yu takip eden kahramanlarsa Cennet’e vardıklarında çok büyük bir yıkımla karşılaştılar. Ebedî Çatışma boyunca Cehennem’in güçlerine karşı dayanmış olan Elmas Kapı’yı tek başına yıkan Diablo, Imperius’u da ağır bir şekilde yaralamış, Auriel’ı umutsuzluğun pençesine düşürdükten sonra Yüce Cennet’i yozlaştırmaya başlamıştı. Umut Başmeleği Auriel’in umutsuzluğa düşmesi diğer melekleri de etkiledi ve artık bir melek olmayan Tyrael bile Leah’nın ölümü için kendini suçlamaya, çaresiz hissetmeye başladı; ancak nefalemlerin yardımıyla Auriel’i kurtardıktan sonra Semavî Ordu’yu tekrar savaşmaya ve iblis ordusuna karşı koymaya çağırdı. Yavaş yavaş Cehennem’in yozlaşmasını temizleyen kahramanlar, sonunda Kristal Kemer’de Baş Habis Diablo’yla karşı karşıya gelirken Tyrael da bir kez daha eski teğmeni Izual’ın bu sefer tamamen iblis hâline dönüşmüş formuyla çarpıştı. Kahramanlar Diablo’yu yenip Baş Habis özünü Kara Ruhtaşı’na hapsettikten sonra Tyrael bir kez daha Kristal Kemer’in şarkısını duymaya başladı. Hem Cennet’i hem de Sığınak’ı temsil etmek için bu sefer bir fâni olarak bir kez daha Angiris Konseyi’ne katıldı; ancak artık Adalet Başmeleği olarak değil, Bilgelik Vekili olarak.