KİMDİR, NEDİR: RASTAKHAN

Yaklaşık 16.000 yıl önce, Azeroth henüz Kalimdor adındaki tek bir kıtadan oluşuyorken gezegenin ilk ırklarından olan trollerin büyük bir kısmı, kıtanın merkez güneyindeki sıradağlara yerleşmişlerdi. “Loa” olarak isimlendirdikleri Yaban Tanrılar’ın yoğun olarak bulunduğu bu bölge ve çevresinde yaşayan trol kabileleri arasında bir tanesi vardı ki gücü, bilgeliği ve etkili yönetimiyle ön plana çıkmıştı. İlk kralları Dazar liderliğinde birçok diğer kabileyi çatıları altında toplayan ve sıradağların zirvesinde altından bir şehir inşa eden bu halk, Zandalar trolleriydi.

Kadimler Savaşı ardından Azeroth’un farklı kıtalara ayrılması sonrasında, aradan geçen binlerce yıl ve yaşanan birçok olay sırasında Zandalar trollerinin liderleri değişmiş, güçlü isimler başa gelmeye devam etmişti; ancak her ne olursa olsun trollerin en güçlü medeniyeti ve ruhani lideri olarak kalmaya devam etmişlerdi. Artık bir ada olan Zandalar’da 200 yılı aşan bir süre önce liderliğe ulaşan isim ise efsanevi kral Rastakhan idi.

Rastakhan, kralların loası olarak adlandırılan Rezan tarafından uzun bir hayata, hızlı iyileşme gücüne ve birçok trolden çok daha fazla kuvvete sahip olacak şekilde kutsanmıştı. Yönetimde kendisine hizmet eden Zanchuli Konseyi tarafından destekleniyor, imparatorluğu etkileyecek herhangi bir karar alınırken mutlaka kendisine danışılıyordu. Zanchuli Konseyi arasında Azeroth tarihinde ismi pek çok kez anılacak Kâhin Zul da bulunuyordu.

Rastakhan tahtında otururken

Zeki bir lider olan Rastakhan, Zanchuli Konseyi’nin arkasından iş çevirebileceğini bildiğinden önlem almayı da ihmal etmemiş, yalnızca kendisiyle en yakın korumaları Zolani ve Habutu’nun anlayacağı özel bir şifreleme metodu bile geliştirmişti. Bulunduğu mevkiden ötürü hayatı her daim tehdit altında olan Rastakhan, bilinen 46 suikast girişiminin hedefi olmuştu ve bunlardan sonuncusu bizzat -artık hayatta olmayan- eşi tarafından gerçekleştirilmişti.

Uzun bir süre kendi hâlinde varlığını devam ettiren Zandalar İmparatorluğu, Ruhyüzücü adıyla anılan meşum loa Hakkar’ın Zul’Gurub’da kendini göstermesiyle birlikte harekete geçti. Rastakhan’ın emriyle Kuzey Boğandiken Vadisi yakınlarındaki Yojamba Adası’na giden elçiler, burada Azeroth kahramanlarının yardımını isteyerek Zul’Gurub’daki tehditi bastırmayı başardılar.

Afet yaşanmadan bir süre önce korkunç bir görü gören Kâhin Zul, vakit kaybetmeden Rastakhan’ı uyardı. Bu görüde zırhlar içerisindeki bir ejderhanın dünyayı kasıp kavuracağına, kıtaları sarsacağına ve dünyayı değiştirecek felaketlere sebep olacağına şahit olmuştu. Rastakhan bu uyarılara kulak asmasa da görülerden bir türlü kurtulamayan Zul, Dazar’alor’un bir gün okyanusa gömüleceğini ve halkın boğularak öleceğini söyleyerek Zanchuli Konseyi ile kraldan yardım istedi. Ona göre vaktinde kendilerinden ayrılmış olan trol kabilelerini tekrar bir araya getirmeli ve Zandalar’dan ayrılmalılardı. Kâhinin yalnızca kendi mertebesini yükseltmek için böylesine saçma bir iddiayı ortaya attığını düşünen konsey, söylediklerine inanmıyordu. Rastakhan da çok farklı düşünceler içerisinde değildi ve uyarılardan usanmıştı; bu yüzden Zul’a donanmadaki en büyük gemileri kullanma ve eğer görüleri gerçeğe dönüşürse yerleşebilecekleri yeni topraklar bulma izni verdi.

Zul, Rastakhan’ı uyarırken

Deathwing ortaya çıkıp Azeroth coğrafyasını bir daha düzeltilemeyecek kadar sarstığında kâhinin görüleri de bir bir yaşanmaya başlandı. Sarsılan Zandalar İmparatorluğu yavaş yavaş okyanusa batmaya başlarken Zul da haklı çıkmanın getirdiği güvenle Azeroth’taki diğer trol kabilelerine birlik çağrısı yaptı. Afet’in ardından Pandarya adası ortaya çıktığında kadim müttefikleri olan mogulara ulaşmayı emreden Zul, Lei Shen’i diriltmeyi de planlayan isimdi. Rastakhan her ne kadar trol kabilelerinin birleşmesini istemiş ve kâhinin yerleşilebilecek yeni topraklar aramasına izin vermiş olsa da Lei Shen’in diriltilmesi söz konusu olduğunda karşı çıkmıştı; ancak Zul kendisini dinlemedi.

Zandalar trollerinin Pandarya’da aldıkları hazin yenilginin ardından imparatorluk tekrar sessizliğe büründü -ta ki Orda’dan yardım istemek için yola çıkan ve bunu yeni yerler keşfetme kisvesi altında saklayan Zandalar Prensesi Talanji, İttifak güçleri tarafından yakalanana kadar. Kâhin Zul ile birlikte Stormwind Cezaevi’ne yerleştirilen Talanji, Orda kuvvetlerinin şehre sızmasıyla birlikte hapis hayatından kurtarılıp Dazar’alor’a geri götürüldü. Kızının sağ salim bir şekilde kendisine geri getirilmesinden memnuniyet duyan Rastakhan, Zanchuli Konseyi’nin itirazlarına rağmen Orda’nın şehirde elçilik kurmasına izin verdi.

Zanchuli Konseyi’nin birçok üyesi, imparatorlukta yaşanmakta olan karanlık olayları görmezden geliyordu. Bunun ana sebeplerinden biri ise Kâhin Zul’dan başkası değildi. Rastakhan’ın yetersiz bir lider, loaların ise güçsüz varlıklar olduğunu düşünmeye başlamış, bu sebeple kendince planlar yapmıştı. Titanların Azeroth’u şekillendirirken Eski Tanrılar ile ilgili daha fazla bilgi edinmek amacıyla yarattıkları G’huun adındaki meşum yaratığın sil baştan kurmayı planladığı trol medeniyeti için daha değerli bir “tanrı” olacağına inanan Zul, Rastakhan’a saldırarak onu öldürmeye çalıştı. Pa’ku adındaki loa tarafından kurtarılarak Zuldazar’ın kuzeydoğusundaki Zeb’ahari kasabasına götürülen Rastakhan’ın ruhu, Ölülerin Loası Bwonsamdi tarafından ele geçirildi. Zandalar trolleri ise Rezan’a ulaşarak ondan Rastakhan’ın ruhunu geri getirmesini istediler. Bir yandan kralın yaraları iyileştirilirken Bwonsamdi ile konuşan Rezan sayesinde Rastakhan hayata geri döndü ve kendisine karşı planlar yapan trollerden intikamını aldı.

Tüm bunlar yaşanırken Zul, ilk Zandalar lideri Dazar’ı diriltmek için Atal’Dazar’a gitmişti. Kâhini durdurmak isteyen Rastakhan, kuvvetlerini toplayarak saldırıya geçse de Rezan bu çarpışma sırasında öldürüldü. Loasının kutsamalarını kaybeden Rastakhan büyük bir hızla yaşlanmaya ve gücünü yitirmeye başladı. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi kan trollerinin Zuldazar’a saldırmasıyla iyice çıkmaza giren kral, en sonunda başka bir çıkış yolu olmadığına kanaat getirerek Bwonsamdi ile bir anlaşma yapmaya karar verdi.

Bwonsamdi ile gerçekleştirdiği anlaşma gereği Rastakhan’ın tüm soyu Ölülerin Loası’na adanmıştı. Neler olduğunu bilmeyen Talanji farklı bir şeyler hissettiğini dile getirse de babası sadece tüm sorunları hallettiğini söyleyerek gerçeği açıklamadı.

Vakit kaybetmek istemeyen Zul, kadim bir yaratık olan Mythrax’ı uyandırıp Dazar’alor’a saldırdığında şehri geri almak için loaların desteğini isteyen Rastakhan, Orda kahramanlarını da yanına alarak karşı saldırıya geçti. Bwonsamdi’nin sözünü tutmasını talep eden Rastakhan, ondan edindiği güçle birlikte Zul’u alt etse de (ya da ettiğini düşünse de) Mythrax’ın saldırısını durduramadı ve böylece G’huun’un karantina altına alınmış olduğu titan tesisi Uldir’in koruması düştü.

Rastakhan o gün imparatorluğunu kurtarmış olsa da yaşananlardan hiç memnun değildi. Azeroth kahramanları Uldir’e girip düşmanları alt etmese durumun ne kadar derin problemlere yol açacağını biliyordu ancak korkulan olmamıştı. Ufukta ise daha büyük fırtınalar yaşanmak üzereydi ve Zandalar İmparatorluğu’nun liderinin geleceği belirsizdi. İttifak ile Orda savaşı kapısını çalmak üzereydi.


Yazarın notu: Buradan sonra yaşanacak olan olayları, herhangi bir spoiler yaratmaması için “Battle of Dazar’alor” açıldıktan sonra güncelleyeceğiz.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)