KİMDİR, NEDİR: DIABLO

“Tristram’ı arkamda bırakmamın üzerinden aylar geçti. O günden beridir, soğuk toprağın altında yaşadığım dehşetleri ve ayık olduğum her anı lanetleyen çarpık kabusları unutmaya çalışıyorum. İçimde bir karanlık var, hissedebiliyorum. Beni doğuya doğru yönlendiriyor. Kadim krallıkların yıkıntıları arasındaki kurtuluşumu aramaya itiyor. Yolu bilmeme rağmen yolculuğumu engelleyecek tehlikelerden bihaberim. İlk kapıdan adımımı attığımda ruhumun iyi olan kısmını da geride bırakacağımın farkındayım. Ebediyen…” –Prens Aidan’ın günlüklerinden

Doğuya doğru yaptıkları yolculuk sırasında Aidan ve Diablo arasındaki görünmez çarpışma hâlâ tüm şiddetiyle devam etmekteydi; Diablo bedeninin kontrolünü ele geçirmeye çalışıyor, Aidan ise tüm iradesiyle direnmeye çalışıyordu. Doğukapısı Hisarı’ndan geçtiklerinde Diablo’nun kontrolü ele geçirdiği anlarda çağırdığı iblisler Görmeyen Gözün Kızkardeşliği’ni evleri bildikleri manastırdan etmiş, derme çatma bir kampta güçlerini toplamaya zorlamıştı. Görenler tarafından Kara Gezgin diye çağırılan Aidan/Diablo, hız kesmeden Khanduras ve Aranoch Çölü’nü ayıran dağlara doğru ilerlemeye devam etti. Yol üstündeki bir meyhanede bir kez daha kontrolü ele geçiren Diablo, meyhaneyi yakıp kül ederken herkesi de katletti –bir kişi hariç. Meyhanedeki katliamdan kurtulmayı başaran Marius, nedenini bilmediği bir şekilde bu Kara Gezgin’in peşine takıldı ve doğuya olan yolculuğunda ona eşlik etmeye başladı.

Marius’un yoldaşlığı Aidan’ın benliğini kazandığı anlarda garip bir şekilde huzur vericiydi. Gün geçtikçe daha zayıf düşmekte olan Aidan, ona eskiden olduğu savaşçıyı ve maceralarını anlattı; omuzlarında nasıl karanlık ve korkunç bir yük taşıdığından bahsetti. Ancak bu sırada Baş Habisler de boş durmuyordu; Aranoch Çölü’nde gizlenmiş yedi mezardan birinde Tal Rasha’nın bedenine hapsedilmiş olan Baal, Marius’un rüyalarına girerek onu kendine doğru yönlendiriyordu. Böylece yedi mezardan gerçek olanı bulup Kara Gezgin’le birlikte Baal’ı kurtarmak için mezarın derinliklerine indiler. Artık Aidan’ın bedenini neredeyse tamamen ele geçirmiş olan Diablo da bir yandan fiziksel olarak değişim geçirmeye devam ediyordu. Prensin bir zamanlar asil ve şefkatli çehresi git gide iblis efendisinin şeytani ve dehşet verici hatlarına bürünüyordu.

Tathamet’in kalıntılarından doğmuş olan iblis lordları ve düşmüş melek (Soldan sağa): Andariel, Baal, Mephisto, (ortada) Kara Gezgin, Duriel ve Izual.

Tal Rasha’nın, yani Baal’ın hapis tutulduğu odaya geldiklerinde Kara Gezgin, hızla kardeşinin ruhtaşına doğru hamle etti; Başmelek Tyrael ise doğrudan müdahale ederek Diablo’yu durdurdu. İki güçlü varlık kadim asma köprü üzerinde dövüşmeye başlarken Baal ise Tal Rasha’yı kullanarak Marius’a kendisini serbest bırakması için yalvarmaya başladı. Karşısındakinin gerçekten de çaresiz bir adam olduğuna kanan Marius, ruhtaşını çekerek Baal’ı serbest bıraktı. İki iblis efendisiyle karşı karşıya kalan Tyrael, Marius’a ruhtaşını alarak Cehennem Ocağı’na götürmesini ve yok etmesini tembih ettikten sonra hem Baal hem de Diablo’yla dövüşmeye başladı. Ancak Baş Habisler, Tyrael’ı kolayca alt ederek Baal’ı hapis tutan rünleri ona karşı kullandılar ve böylece Tal Rasha’nın Kabri’nde hapis kalan Tyrael oldu. Diablo ve Baal ise kardeşleri Mephisto’yu kurtarmak için Kurast’a doğru yola koyuldular.

Tapınak Şehir Travincal’a vardıklarında Mephisto’nun burayı neredeyse tamamen yozlaştırıp ele geçirdiğini gördüler; geriye kalan bir avuç Zakarum şövalyesi de Diablo’nun dehşetine yenik düştü. Zakarum Yüce Patriği Sankekur’un bedeninden kurtulup gerçek formuna kavuşan Mephisto, benzer bir ayini Diablo için de yaptı. Nihayet asıl formuna dönüşen Diablo, kardeşleriyle birlikte onlara ihanet eden herkesten intikam alacaklarına dair yemin etti ve bozulmuş ruhtaşlarını kullanarak Dünyataşı’nı yozlaştırma planını hayata geçirdi. Diablo açılan geçitten Cehennem’e geçerken Mephisto geçidi korumak için geride kaldı.

Ancak Diablo ve kardeşlerinin planları, Khanduras’tan beri peşlerinde olan bir grup kahraman tarafından bozulmaya devam ediyordu. Mephisto’yu yenmeyi başaran kahramanlar, bu uğurda Dehşet Alemi’ne girip Kaos Sığınağı’na ayak bastılar. Diablo’yu gizleyen beş mührü kırıp Dehşetin Efendisi’yle yüzleştiler. Cehennemin kavuran alevleriyle kahramanlara saldıran Diablo, onlara zor anlar yaşattıysa da sonunda yenilgiye uğradı. İblisin kan rengi derisi kuruyup büzüşürken zavallı Aidan’ın ruhu da nihayet hak ettiği huzura kavuştu. Diablo’nun yakut ruhtaşını ele geçiren kahramanlar, Cehennem Ocağı’na giderek Baş Habis’in ruhunu Kara Hiçlik’e sürmek için yakut taşı kırdılar.

Diablo peşinden Cehennem’e kadar gelmiş olan Paladin, Isendra, Cassia, Xul ve Barbar’a karşı dövüşürken…

Deckard Cain gibi melekler ve iblislerin doğasına aşina olanlar, Diablo ve kardeşlerinin nihai olarak yenildiği illüzyonuna kapılmadılar; er ya da geç geri geleceklerine ve şeytani planlarını uygulamaya devam edeceklerine inanıyorlardı. Ancak bekledikleri o Cehennem istilası bir türlü gelmedi. Aradan yirmi yıl geçtiğinde Tristram’ın Kararışı ve Kara Gezgin’e dair hikâyeler birçokları tarafından masal olarak kabul edilmeye başlanmıştı bile. Bu sırada Diablo’nun sadık hizmektârı Adria, Diablo’nun peşine düşmüş kahramanların elinde kaybedilen Habisler’in ruhlarını çok özel ve özgün bir taş olan Kara Ruhtaşı’nda topluyordu. Andariel, Duriel, Mephisto, Diablo ve Baal’ın ruhları kahramanların sandığı gibi Kara Hiçlik’te değil, taşın içindeydi. Adria Yedi Habis’in tamamını bir araya getirmeye çok yaklaşmıştı; tek ihtiyacı olan Belial ve Azmodan’dı. Böylece onların da ruhunu ele geçirmek için riskli ancak akıllıca bir plan yaptı ve artık bir fâni olmuş olan Tyrael’ı, bir grup nefalemi ile kızı Leah’ı kandırarak onları Belial’a karşı doldurdu. Belial düştüğünde Azmodan için grubu kışkırtmasına gerek bile yoktu –hâlihazırda Tabya Kalesi’ne saldırmakta olan Azmodan zaten nefalem için açık bir hedefti. Böylece Azmodan’ın da ölümüyle birlikte Yedi Habis birden asırlar sonra ilk defa bir araya geldi. Adria, Tyrael’ı etkisiz hâle getirip Kara Ruhtaşı’nı Leah’a sapladı ve böylece Baş Habis Diablo, diğer altı kardeşinin güçlerini kendine katmış bir şekilde bir kez daha hayata döndü.

Planlarını derhâl yürürlülüğe koyan Diablo, Cennet’e bir geçit açarak istilaya başladı. Elmas Kapılar’ın önünde Imperius’la dövüşmeye başladı ancak yedi habisin güçleri Yiğitlik Başmeleği’nin baş edebileceğinden çok daha fazlaydı. Imperius’un mızrağı Solarion’u parçalayan Diablo, başmeleği de ağır bir şekilde yaraladıktan sonra Elmas Kapılar’ı Ebedî Çatışma’nın tarihi boyunca ilk defa aşmayı başardı. Gümüş Şehir düşmüş, Cennet’in kutsallığı Diablo’nun dehşetiyle yıkanmıştı. Diablo Cennet’i nihai olarak yenmesini sağlayacak hareketi yapıp Kristal Kemer’i yozlaştırmaya başladı; ancak nefalem kahramanlar son anda yetişerek Diablo’yla dövüştüler. Nefalemleri Dehşet Alemi’ne çekmesi bile onları yavaşlatamadı ve sonuç olarak Tathamet’in tezahürü, Baş Habis Diablo, Kristal Kemer’in tepesinden düşerken bedeni toza dönüştü ve yedi ruh yine Kara Ruhtaşı’nın içindeki hapishanelerine döndü.

Diablo ve Imperius

Lakin bu bile Diablo ve habislerin sonu değildi; Kara Ruhtaşı’nın içinden dışarıya ulaşmaya çalışan iblisler, Cennet’i çok yavaş bir şekilde olsa da yozlaştırmaya devam ettiler. Bunun farkına varan Tyrael, Horadrim’i tekrar kurdu ve taşı Cennet’ten çalarak Rakkis’in Kabri’ne sakladı. Fakat taşı kendi amaçları için isteyen eski Bilgelik Başmeleği, yeni Ölüm Vekili Malthael kabre saldırarak onu ele geçirdi. Malthael’in amacı Sığınak’taki bütün iblis özünü tüketerek Ebedî Çatışma’yı sonsuza kadar sona erdirmekti. Nefalem kahramanlar ise buna izin verecek değillerdi; aynı Baş Habis’e yaptıkları gibi Malthael’e de meydan okudular. Nefalemlerin gücü karşısında çaresiz kalan Malthael, son bir gayretle Kara Ruhtaşı’nı parçalayıp habislerin özünü kendi gücüne kattıysa da bu bile yeterli olamadı. Malthael de aynı kaderi paylaştı ve nefalemler karşısında yenilgiye uğradı. Peki ya Baş Habis Diablo? O ne oldu?

Eh, eski kehanetler ne der bilirsiniz: “Ve bir zamanlar yenilmiş olan habis yeniden doğacak!”

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)