ARTEFAKT ÖYKÜLERİ: WARLOCK

Destruction – The Scepter of Sargeras

Warlock - Destruction


Sargeras’ın Asası

Bu asa ölümlü eller tarafından taşınmak için yaratılmamıştı. Kadimler Savaşı’ndaki yenilgiden sonra Sargeras’ın emriyle Azeroth’un son ve kesin istilası için dövülmüştü. Bu asa gerçeklik kumaşını yırtarak dünyalar arasındaki bariyerleri parçalar, amacını gerçekleştirmek için önüne çıkan her şeyi yok ederdi.

Şanslıysan vereceği tüm zarar bu olurdu.


Sargeras’ın Asası, Bölüm Bir

Kadimler Savaşı sırasında gece elfi kraliçesi Azshara ve Asildoğan büyücüleri, Sargeras’ın Azeroth’a gelmesini sağlayacak bir geçit açmaya çalışmışlardı. Bu zorlu görevin eşi benzeri görülmemişti; daha önce hiç kimse bir titanın geçebileceği kadar kuvvetli bir geçit kapısı inşa etmemişti. Asildoğanlar haftalarca aralıksız çalıştılar; gece elflerinin devasa güç kaynağı Ebediyet Pınarı’ndan açılan bir yol oluşturmak için büyülerini işlediler ve dokudular.

Ancak tam Sargeras dünyaya ayak basacakken gece elfi direnişi Asildoğanlar’ın büyü çalışmalarını bozdu ve Ebediyet Pınarı’nı parçaladı. Sargeras Çarpık Düzlem’e geri gönderildi; hevesi kursağında kaldı ve Azeroth’u ele geçirmek için en büyük şansı ellerinden kaçtı. Karanlık titan intikam yemini etti.

Ödülüyle arasına giren duvarları paramparça edecekti.


Sargeras’ın Asası, Bölüm İki

Ebediyet Pınarı’nda yenildikten sonra Sargeras, Azeroth’a sızmak için hemen yeni bir plan hazırladı. Sabit bir geçide güvenemeyeceğini biliyordu; böylesi bir geçit kapısının bir titanın işine yaraması için astronomik bir güce ihtiyaç vardı ve en umut vaat eden kaynak son denemesinde yok edilmişti. Dahası, Asilsoğanlar’ın zahmetli hazırlıkları ve büyü çalışmaları amacını ele vererek gece elfi direnişinin ona engel olmaları için fırsat vermişti. Eğer Azeroth’un savunucularını alt etmek istiyorsa dünyaya girişini olabildiğince gizli yapmalıydı.

Bu sebeple eredarlara ruhunun ufak bir parçasının geçişine yetecek kadar kısa bir süreliğine dünyalar arasını yarabilecek bir eşya yaratmaları emrini verdi. Her ne kadar Azeroth’a en yıkıcı formunda giremeyecek olsa da böyle bir araç ile Lejyon istilasını yönetecek veya daha incelikli planları yerine getirebilecek avatarına yol açabilirdi.

Böyle bir araç aynı zamanda fiziksel evrenin bütünlüğünü zayıflatıp çökmesine de sebep olabilirdi; ancak Sargeras bunu olumlu bir yan etki olarak görüyordu.


Sargeras’ın Asası, Bölüm Üç

Binlerce yıl önce Sargeras en yetenekli eredar büyücülerine kozmik bir koçbaşı üretmelerini buyurmuştu. Hayal kırıklığına uğratmadılar.

Önce çok sayıda büyücü tek bir asaya sayısız geçit kanalize etmek için karanlık ayinler gerçekleştirdi. Sonra güçlenmiş artefaktı Büyük Karanlık’ın her köşesine yönelttiler. İstenildiğinde çekerek fiziksel evreninin dikişlerini sökecek bir iplik yaratarak gerçeklik kumaşına dokudular. Bu korkunç girişimi beslemek için yüzlerce fel büyücü Azeroth işgalinde başarısız olan Lejyon birliklerinden seçilen yüzlerce iblisi kurban etti.

Böylece Sargeras’ın Mücevherli Asası dövülmüştü. Böylece Azeroth’un kıyameti doğmuştu.


Sargeras’ın Asası, Bölüm Dört

Sargeras’ın Asası tepesinde parlayan mücevher ile bilinir. Pek çok kişi bunun Sargeras’ın Çarpık Düzlem’e geri gönderilmeden önce Azeroth’u sadece ufak bir an için görme şansı elde eden gözünü simgelediğini düşünür. Ancak gerçek çok daha farklıdır.

Kadimler Savaşı’ndan kısa bir süre sonra Sargeras bir imge gördü: Ebediyet Pınarı yine çöküyordu; ancak bu defa kendisini de Azeroth’un merkezine çekiyordu. Orada çok kısa bir an kalmasına rağmen o anda Azeroth’un uyumakta olan dünya-özünü gördü –ve o anda dünya-özü tek gözünü açarak Karanlık Titan’a baktı. Sargeras mest olmuştu.

O andan beri Azeroth’un dünya-özünün gözü aklından çıkmıyordu. Asayı döven eredarlara onu bu harikulade tek mücevher ile taçlandırmalarını buyurdu. Mücevherin yanına ise Sargeras’ın dünya-özü konseptine hitaben iki nathrezim kanadı yerleştirdiler: yozlaşmış, şeytani ve hepsinden önemlisi ona ait.


Sargeras’ın Asası, Bölüm Beş

Sargeras’ın Asası mistik ve fel büyünün bir mucizesiydi; bir titan için biçilmiş kaftandı. Fiziksel evreni bağlayan dokuyu yırtarak Sargeras’ın arzuladığı herhangi bir düzleme geçit açabilirdi. Ancak açılan yarıklardan ruhunun sadece ufak bir parçası geçebilirdi. Ufak bir sekteydi ve Sargeras’ın planlarında daha yaratıcı olması gerekecekti. Bu sebeple bekledi.

Yine binlerce yıl sonra Sargeras aradığı fırsatı bulmuştu. Muhafız Aegwynn, Azeroth’taki en güçlü büyücü hâline gelmişti. Tirisfal Konseyi bile onu kontrol edemiyordu. Kibri onu yozlaşma için uygun bir aday hâline getiriyordu. Sargeras Azeroth’a en ölümcül hâliyle sızamazdı; ancak belki bu asi Muhafız’ı entrikaları için bir aracı olarak kullanabilirdi.


Sargeras’ın Asası, Bölüm Altı

Tirisfal Muhafızı Aegwynn’in günlüğünden:

“Gökyüzü siyaha döndüğünde Lejyon’un müritlerini göndermenin sonuna gelmiştik. Ağzım kurudu ve boynumdaki tüyler diken diken oldu; ölümlü duyularımın ötesindeki bir uyarıcıya tepki gösteriyordum. Canavar gibi bir kasırganın gelişine benziyordu; tam da gök gürlemesi yıkıcı gücüyle patlak vermeden hemen öncesi gibi. Yine de hava yüce Galakrond’un kemikleri kadar durağandı. Bir şeyler yanlıştı; hem de çok yanlış. Ancak tek yapabildiğimiz beklemekti.

“O sesi her zaman hatırlayacağım. O kaygan, içi boş ÇATIRDAMA sesini; sanki bir gürzle yarılan bir devin kafatası gibi. Ama ondan daha büyüktü -daha gürültülü, daha uzun. İhlalin daha uzakta gerçekleştiğini bilmeme rağmen beni göğsümden vuran bir ok gibi delip geçmişti. Dünyanın sınırları titremişti sanki ve bir an için yıkılacağını düşünmüştüm. Ancak yıkılmadı.

“İşte tam o anda Sargeras’ın avatarı savaş alanına girmişti.”


Sargeras’ın Asası, Bölüm Yedi

Kuzeyyarı’nın buzlu ıssız arazilerinde Sargeras, Muhafız Aegwynn ile bir savaşa girişmişti. Azeroth’a açtığı geçit arkasında kapanırken düşmanının üzerine doğru ilerliyordu. Avatarı gerçek biçiminin soluk bir gölgesiydi ancak bunun bir önemi yoktu. Ne de olsa Aegwynn’i yenemese bile onu kendi amaçları için kullanabilirdi. Sadece içine kendi özünden bir parça geçirecek kadar bir aralık yaratabilmek için savunmasını biraz zayıflatması gerekiyordu. Asası ile Azeroth’a sızdığı gibi Aegwynn’in de ruhunu istila edecek ve onu yozlaştırarak Lejyon’un bir başka enstrümanı haline getirecekti.

Daha sonraları Aegwynn bu muharebeyi yaşadığı en vahşice savaş olarak hatırlayacaktı. Ancak Sargeras’ın avatarını mistik gücün heyelanı içinde yok etmeyi de başarmıştı. Düşmüş rakibinin tepesinde zaferle dikilirken kazandığına güç bela inanabilmişti.

Aslında kaybettiğinin farkında değildi.


Sargeras’ın Asası, Bölüm Sekiz

Tirisfal Muhafızı Aegwynn’in günlüğünden:

“Büyük Düşman Sargeras’ın avatarını yenmiştim ancak zaferimin keyfini süremezdim. Göğsümde bir boşluk vardı; kaynağını bilmediğim bir yaranın inatçı ağrısı. Savaşın gerginliğinden dolayı herhâlde.

“Düşmüş titanın saldırısından geriye kalanları imha edeceğim. Avatarı gerçek formunun ufak bir parçası olsa da ebatları Galakrond ile yarışacak düzeyde. Kemiklerinin bu devasa proto-ejderhanın yanında durmasına izin veremem. Kim bilir içinde yatan hangi kötülük dışarı sızmayı bekliyor? Ölümünde bile cesedi hâlâ kin besliyor gibi; lanetli asasına sanki hâlâ hükmetmek istermişçesine tutunmuştu.

“Asa. Hiç kimsenin onu kullanmasına izin vermemek lazım. Bu, Sargeras’ın Azeroth’a girmesi için evrende derin bir yarık açarak dünyamızı yok oluşla yüzleştiren araçtı. Tepesindeki göz etrafa bakınıyor, sanki benimle alay ediyor… Bir daha gün ışığını görmeyeceğinden emin olmak zorundayım.”


Sargeras’ın Asası, Bölüm Dokuz

Aegwynn Sargeras’ın avatarını yendiğinde kuşandığı diğer artefaktlarla birlikte cesedi de Suramar’ın harabelerine gömdü. Yüzyıllar boyunca Sargeras’ın Asası gücünden hiçbir şey kaybetmeden, Asildoğan mühürleriyle korunduğu denizin derinliklerinde kaldı.

Sargeras asanın kontrolünü Aegwynn vasıtasıyla yeniden kazanmayı denedi fakat bu iş tahmin ettiğinden daha zordu. Muhafızı pek çok şekilde etkileyebiliyordu ancak onu bir türlü asasını sulu mezarından çıkartmaya ikna edemiyordu. Bir şey bunu yapmasını engelliyordu; temel bir içgüdü Sargeras’ın fısıltılarından daha baskındı. Artefaktın tehlikeli olduğunu biliyordu ve onu kullanmak, her şeyin yok edilmesi riskini taşıyordu. Karanlık titan tarafından ele geçirilmiş olsa da boyun eğecek gibi değildi.

Sargeras daha incelikli bir plana ihtiyacı olduğunu fark etti. En nihayetinde habis etkisini Aegwynn’in oğlu Medivh’e, daha o anne karnında gelişirken yaymayı başarmıştı. Yeni taşıyıcısı vasıtasıyla biricik asasına yeniden kavuşmayı planlıyordu.

Eğer başarmış olsaydı Draenor dünyası da yok edilmemiş olacaktı.


Sargeras’ın Asası, Bölüm On

Sargeras’ın Asası’nı Karanlık Titan’ın yanı sıra kullanan birkaç kişi daha olmuştu. Bunlardan birisi de ork fel büyücüsü Ner’zhul idi.

Orda’nın İkinci Savaş’ta yenilmesinden sonra Ner’zhul, fethedilecek yeni dünyalara geçit kapıları açarak takipçilerini harekete geçirebilmenin yollarını aradı. Bunun için de hizmetkârlarını Sargeras’ın Kabri’ne, aralarında düşmüş titanın yüzyıllar önce Azeroth’a sızmak için kullandığı Sargeras’ın Asası’nın da bulunduğu çeşitli artefaktları ele geçirmeleri için yolladı.

Ancak Ner’zhul, Sargeras değildi; bu yüzden de asaya geçitler açmasını öylece emredemezdi. Dreanor’un takımyıldızlarının gerekli konuma gelmesini beklemeli ve asayı başka artefaktlar ile birlikte kullanması gerekiyordu. Fel büyücü sabırsızlandı; sınırları onu hüsrana uğratıyordu. Guldan’ın Kafatası’nın etkisi onu sarhoş etmişti; tanrısal güçlerini serbest bırakması için ısrar eden eski çırağına ait imgeler görüyordu.

Sonunda Ner’zhul’un harekete geçmesi gereken zaman geldiğindeyse bunu vahşi bir coşkuyla, sonuçlarını önemsemeden yaptı. Dreanor’un yok edilmesi umurunda bile değildi; hatta bunu mirasının bir parçası olarak kucaklıyordu. Asanın yardımıyla gerçekliğin yapısında delik üstüne delik açtı. Dreanor’u fiziksel evrenin geri kalanına bağlayan dikişleri parçaladı. Geçitlerden birinden apar topar geçerken ardında kalan dünyanın parçalandığını duyabiliyordu.


Sargeras’ın Asası, Bölüm On Bir

Dreanor’un yıkılışından sonra iblis efendisi Kil’jaeden, Sargeras’ın Asası’nın kontrolünü Ner’zhuldan çekip aldı. Sonunda artefakt yeniden Lejyon’un kontrolündeydi ve Kil’jaeden onu kullanarak Azeroth’u ele geçirmek için işe koyuldu.

Ancak Sargeras kadar güçlü değildi. Kendi avatarı için bile yeterince güçlü bir geçit açamamıştı. Bu sebeple kan elflerinin harap olmuş güç kaynağı Güneş Pınarı’ndan bir geçit kapısı açmak için Kael’thas Sunstrider ile iş birliğine girdi. Asanın dünyaları yaran gücü ile birleşince Kael’thas’ın geçidi Kil’jaeden’in gerçek formunda geçebileceği bir yol açmıştı.

Fakat iblis efendisi Azeroth’a ayak basamadan Güneş Pınarı’nın enerjilerinin vücut bulmuş hali olan Anveena araya girdi. Kendini feda ederek, bütün gücünü Hilekâr’ın üstüne boşalttı ve onun yanında Sargeras’ın Asası ile birlikte Çarpık Düzlem’e geri düşmesine sebep oldu.

O zamandan beri asa Azeroth’ta görülmedi. Lejyon’un dünyaya sızmak için onu tekrar kullanacağını bariz olduğundan küçük bir teselli tabii. Fakat onu kullanan kim olursa olsun, oluşturduğu tehlike tarif edilemez düzeyde. Dreanor’un yok edilişi ölümlülerin bile bu silahla yol açabileceği yıkımın vasiyeti olmuştur.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)