Holy – The Silver Hand
Gümüş El
Gümüş El’in varlığı kayıtlı tarihten de öncedir. Dünyayı şekillendiren Titanlar bu güçlü çekici, habis Eski Tanrılar ile savaşıp Azeroth’a özgürlüğünü vermesi için kullanacak olan Bekçi Tyr’e verdiler.
Takip eden çağlar boyunca Gümüş El, taşıyıcısının cesaretinin ve özverisinin bir sembolü olarak hizmet etti. Şimdi bu efsanevi artefakt senin kontrolünde bulunuyor. Onu iyi taşı ve Tyr’in hatırasını onurlandır.
Gümüş El, Bölüm Bir
Çok uzun zaman önce efsanevi titanlar, Eski Tanrılar’ın zulmedici iradelerine karşı Azeroth’u özgürlüğüne kavuşturacak savaşta yer alacak taştan ve demirden derileri olan devler yarattılar.
Bu devlere, bekçiler adı verilen yaratımlar tarafından liderlik edildi ve bu komutanların en güçlüsünün adı Tyr idi. Fevkalade bir çekiçle donatılan Tyr, kendi soyunu Eski Tanrılar’dan ve onların karanlık ordularının gücünden kurtarmaya yardım etti. Azeroth için şanlı, yeni bir kader yarattı.
Tyr, dengi olmayan bir savaşçıydı fakat onun en önemli özelliği inancıydı. Hiçbir zaman pes etmedi. Hiçbir zaman titanlar tarafından bahşedilen görevinden sapmadı. Savaş meydanında gümüş çekicinin sadece görünmesi bile onun yanında savaşan herkese cesaret ilhamı verdi.
Gümüş El, Bölüm İki
Tyr’in Muhafızları olarak bilinen birliğin yazıtlarından, Bekçi Tyr ve Bekçi Odyn’in, Ateşin Efendisi Ragnaros karşısında verdikleri efsanevi savaşın anlatıldığı kesit:“Ragnaros yuvasının kalbine, en güçlü olduğu yere doğru geri çekildi ve düşmanlarının ona doğru gelmesini bekledi. Tyr ve Odyn’in yolunu kesmek için gökyüzünden üstlerine ateş yağdırdı. Duman toprağın üstüne indi ve gece gibi karanlık oldu.
“Karanlıkta tek bir muhteşem ışık parladı -Tyr’in görkemli çekicinin gümüşi parıltısı. İleri-geri, yukarı-aşağı, bazen öne bazen de arkaya sürüklendi. Bu düzensiz hareketler Ragnaros’u şaşırttı. Tyr ve Odyn’in savaşta kendisi ile yüzleşmeye cesaret edemeyecek kadar korkak olduklarına inanarak yavaş yavaş gardını indirdi.
“Bu tam da bekçilerin bekledikleri şeydi.
“Tyr, adeta bir yıldırım gibi dumanı yararak içinden fırladı ve çekici ile Ragnaros’a bir darbe indirdi. Odyn de hemen ardından sendelemekte olan Ateşin Efendisi’ne yanından saldırdı ve iki bekçi, düşmanlarının üstesinden geldiler.”
Gümüş El, Bölüm Üç
Tarihçi Evelyna tarafından yazılan Galakrond’un Çağı kitabının üçüncü bölümünden:
“Tyr ne kadar görkemli bir savaşçı olsa da savaşlarından her zaman zarar görmeden ayrılmış değildi. Bunun bir örneği de Galakrond adı verilen devasa proto-ejderha ile yaptığı hesaplaşmaydı.
“Bekçiler Eski Tanrılar’ı bozguna uğratıp onları dünyanın derinliklerine hapsettikten uzun yıllar sonra Galakrond, dünyanın gökyüzüne hükmetmek için çıkageldi. Haşin açlığı, proto-ejderhayı önüne çıkan her şeyi yemeye zorluyordu.
“Tyr bu yaratığın haberini aldığında tüm doğanın Galakrond tarafından yok edilebileceğinden korktu. Onunla savaşa katılabilecek diğer beş proto-ejderhayı topladı.
“Bu beş proto-ejderha er geç Galakrond’u bozguna uğratacak olmalarına rağmen ilk saldırıları hafif kalmıştı. Tyr’in yeni müttefikleri her zaman beraber çalışmıyorlardı. Beraber çalıştıklarında ise Galakrond, hem bekçinin hem de proto-ejderhaların birleşmiş gücünden daha fazla kudrete sahip olduğunu kanıtlamıştı.
“Savaşlardan birinde Tyr, kendisini Galakrond’un sırtına çekebildi ve çekicini canavara indirdi. Vuruşunun çok az bir etkisi oldu. Tyr’in silahı elinden düştü ve Galakrond bekçinin elini yok etti.
“Tyr ancak beş kanatlı müttefiğinin yardımıyla canını kurtarabildi.”
Gümüş El, Bölüm Dört
Tarihçi Evelyna tarafından yazılan Galakrond’un Çağı kitabının dokuzuncu bölümünden:
“Bekçi Tyr, kopan uzvunu yenilemek için Jotun adındaki dev ile birlikte çalıştı. Azeroth’un derinliklerindeki bir saf gümüş maden damarını kazdılar. Jotun, yaralı arkadaşı için kazarak elde ettikleri madeni döverek bir el yaptı.
“Tyr, Jotun’un zanaatına hayran kaldı ve devden son bir iyilik istedi: Savaş çekicini, yeni elinin görünüşün taşıyacak şekilde birleşecek şekilde yeniden dövmesini talep etti. Dev istenileni yaptı fakat bekçinin yarasına neden bu kadar dikkat çekmek istediğini de sorguladı.”
“”Tyr, gümüş elini bir yenilginin hatırlatıcısı olarak düşünmediğini söyledi. Onun için eli, Azeroth’u korumak için yapmış olduğu fedakarlığın bir sembolüydü ve tüm dünyanın da onu bu şekilde görmesini istediğini belirtti.
“Jotun çekici yeniden şekillendirmeyi bitirdikten sonra Tyr, silahına ‘Gümüş El’ ismini verdi.”
Gümüş El, Bölüm Beş
Azeroth’ta çağlar geçerken Tyr ve yandaşı diğer bekçiler arasındaki birlik de dağılmaya başladı.
Bekçi Loken, hapsedilmiş olan Eski Tanrı Yogg-Saron’un etkisi altına girmeye başladı. Bir zamanların asil devi kendi soydaşlarına sırt çevirdi ve birçoğunu ya etkisiz hâle getirdi ya da esaret altına aldı. Loken’ın ihaneti bekçilere hizmet eden earthen, vrykul ve diğer titan-yapımı yaratıklar arasında da kaosu ateşledi.
Sadece Tyr ve en yakınında bulunan bir avuç destekçisi Loken’ın gazabından sakınabildiler. Doğruluktan ayrılmış bekçiyi indirmek için plan yapsalar da öncelikle earthenlara ve diğer masum hizmetkârlarına sığınabilecekleri bir yer bulma ihtiyacı duydular. Tyr, titan-yapımlarını kendi yanında topladı ve güneye açılarak Loken’ın ulaşamayacağı güvenli bir yer arayışına koyuldu.
Yolculuk zorluydu ve bir çok titan-yapımı gelecekleri için endişeliydi. Sadece Tyr’in en önde liderlik etmesi ve efsanevi silahının her zaman elinde olması, onlara devam edebilmeleri için gereken umudu veriyordu.
Gümüş El, Bölüm Altı
Tyr’in neredeyse tüm takipçileri güneye ilerlediler; Jotun hariç. Bekçi’nin kişisel fedakârlığı ile ilgili idealleri Jotun’a ilham verdi ve dev, Loken’ın dikkatini dağıtmak ve yandaşlarının kaçışını gizleyebilmek için arkada kaldı.
Jotun başarılı oldu ama kahramanlığı yüzünden cezalandırıldı.
Loken bir çok titan-yapımının güneye kaçtığını öğrenince Jotun’u yakaladı ve zihnini ele geçirdi. Lanetlenmiş dev Ulduar’ın etrafındaki yerleşimleri aramaya ve Tyr’i, onun gücünün sembolü olan herhangi bir şeyi veya onun idealerini takip eden herkesi yok etmeye zorlandı.
İlk yaptığı iş ise Tyr’ın elini ve yeniden şekillendirdiği savaş çekicini oluşturmak için kullandığı örsü parçalamak oldu.
Gümüş El, Bölüm Yedi
Tyr’in Muhafızları isimli yazılardan Tyr’in ölümünü tasvir eden kesit:
“Loken, Eski Tanrılar’ın en güçlü iki generalini uyandırdı ve Tyr’in ardından gönderdi. Bu devasa yaratıklar, C’thraxxi adı ile biliniyorlardı. Güneye doğru hızlı yol aldılar ve Tyr ile yanındaki titan-yapımı mültecileri şimdi Tirisfal adı ile bildiğimiz yerde yakaladılar. Ya da vrykulların verdiği isimle Tyr’in Düşüşü‘nde.
“Tyr, C’thraxxilerin karşısında tek başına durdu. Bu onun son ve en görkemli anı olacaktı.
“Tyr, savaşta öğrendiği tüm dersleri hatırladı. Gümüş El’i sanki kendi bedeninin bir parçasıymışçasına kavradı. C’thraxxi onun metal derisine vurdu ama Tyr’in çekici kutsal bir güç ile ona kalkan oldu ve yaralarını iyileştirdi. Savaş devam ederken ne bekçi ne de düşmanları pes ettiler.
“Tyr, yanındaki yoldaşlarının güvenliği için tek bir yol olduğunu biliyordu. Tüm güçlerini açığa çıkartarak yeryüzünde geniş bir krater oluşturacak şekilde bir mistik büyü patlamasını ateşledi. Tyr ve bir rakibi hemen orada öldü. Ölümün kıyısındaki diğer rakibi ise savaş meydanından geri çekildi.”
Gümüş El, Bölüm Sekiz
Tyr’in fedakârlığından sonra yandaşları, ölmüş bekçiyi ve ölü C’thrax’ı bedenlerinin yattığı yere defnettiler. Hiçbir titan-yapımı kendisini liderlerinin çekicini taşıyacak kadar değerli hissetmedi ve çekici de sahibi ile birlikte gömdüler.
Tyr’in takipçileri daha sonra mezarı koruma kalkanı ile efsunladılar. Daha sonra Gümüş El’i bu büyüsel mühürlere bağladılar; böylelikle gelecekte de herhangi bir kimsenin bu silaha dokunmasını önlediler.
Güneye gelen titan-yapımları arasında en çok vrykullar Tyr’in onları korumak için yaptığı fedakârlıktan etkilenmişlerdi. Bu bölgeye yerleşmeye ve bekçinin mezarı üzerinde nöbet tutmaya karar verdiler.
Gümüş El, Bölüm Dokuz
Tarihçi Evelyna tarafından yazılan Gümüş Eli’in Efsaneleri’nden bir alıntı:
“İnsanlık, Azeroth’un uzak geçmişinde bir noktada Tirisfal Açıklıkları denen yerde ortaya çıktı. Orada yaşayan demir-derili vrykullar zaman içinde öldüler. Birçoğu, onların etten-kemikten varlıklara dönüşmelerine sebep olan tenin lanetinden ötürü acı çektiler.
“Ancak bir grup crykul diğerlerinden daha uzun süre ayakta kaldı. Onlar da Bekçi Tyr’in mezarını korumak adına Tyr’in Muhafızları adı verilen gizli bir birlik oluşturdular. Bu birliğin vrykulları sonsuza kadar yaşayamacaklarını biliyorlardı ve bu yüzden acemi insanları kendi saflarına katmaya başladılar.
“Vrykullar, Tyr’in Muhafızları’nın insan üyelerine düşmüş bekçinin hikâyesini, kişisel fedakârlık ile adalet prensiplerini ve kabrin içinde yatan gerçekleri aktardılar.”
Gümüş El, Bölüm On
Kadim zamanlarda Tyr’in mezarına erişebilen ve onun koruyucularını geçebilen tek insanlar, efsanevi Kral Thoradin ve takipçileriydi. Yaşlı kral tahtından feragat ettikten sonra kendi ırkının tarihini takıntı hâline getirmişti. Thoradin’in merakı sonunda onu Tyr’in ebedî istihrahat yerini keşfetmeye sürükledi.
Thoradin mezara vardığında Tyr’in Muhafızları karşısına çıktı. Gergin bir ortam zuhur etti. Eski krala yüksek mevkili korumalar ve büyücüler eşlik ediyorlardı. Tyr’in Muhafızları mezar yerinin rahatsız edilmesini istemiyor olsalar da kan dökülmesine de yanaşmıyorlardı.
Thoradin ve takipçileri, Tyr’in Muhafızları’nı geçmek için zor kullandılar. Bundan sonra olanlar ise dolaşan dedikodulardan ibaret. Söylenenlere göre Thoradin ve beraberindekiler, mezarlığın karanlık bölgelerine ilerlediler ve bir daha görülmediler.
Tyr’in Muhafızları, Thoradin’in büyücülerinin defin alanını keşfetmek adına çıktıkları bu aptalca görev için mezarın büyülü korumalarını kırdıklarını biliyorlardı. O gün birliğin üyeleri, içeride yatan C’thrax’ın uyandırılmasını sağlayabilecek en ufak bir olaya karışacakları ve yaratığın kötülüklerini dünyaya salacakları korkusuyla çekilip bir daha mezara girmemeye yemin ettiler.
Gümüş El, Bölüm On Bir
Tyr’in Muhafızları binlerce yıl boyunca kutsal görevlerini sürdürdüler. Yeni üyeler gelip gitti ve zamanla Tyr’in mezarını korumaya yardımcı olacak daha fazla teknik öğrendiler. Muhafızlar, kendilerini özellikle orkların Orda‘sına karşı verilen İkinci Savaş’ta ortaya çıkmış kutsal savaşçılar olan paladinlere yakın hissetmeye başladılar.
Tyr’in Muhafızları’nın üyeleri Kutal Işık’ı nasıl kullanabileceklerini öğrenerek güçlü paladinlere dönüştüler. Fakat bu yeni keşfettikleri güç bile birliği diriölülerden oluşan Musibet‘e karşı koruyamadı.
Musibet birlikleri insan krallığı olan Lordaeron’u yıkarlarken Tyr’in Muhafızları da dağıldı. Sadece Travard isimli bir paladinin önderliğindeki cesur birkaç üye, kadim yeminlerine bağlı kalmaya devam ettiler.