Gul’dan ve emrindeki Gölge Konseyi, Orda’nın herhangi bir sıkıntı çıkmadan oluşturulabilmesi ve orkların Lejyon’un birer piyonu hâline gelebilmesi için kurdukları sinsi planlarla ilerliyorlar, kendilerine tehdit yaratabilecek kişileri de öldürterek susturuyorlardı. Zagrel’in ölümüyle birlikte bir toplantı çağrısı yapan Gul’dan, tüm klanlardan Oshu’gun’da bir araya gelinmesini istedi. Amacı çeşitli görülerle aklı karışmış olan şamanların da yardımıyla orkları tam anlamıyla draeneilara karşı duracak hâle getirmek ve Karakaya Klanı’nın lideri Blackhand’i Savaşşefi ilan etmekti.
Klanlar Oshu’gun’da toplandıkları zaman Gul’dan hain planlarıyla ilgili hiçbir şey belli etmeden onların korkuları üzerinden oynamaya başladı. Şamanlar yıllardır elementlerle iletişime geçemiyorlardı ve artık terk edildikleri gerçeğiyle yüzleşmek zorundalardı. Gul’dan’a göreyse güçlerini tazeleyebilecek ve daha da kudretli olabilecekleri bir yol vardı; Karakaya şamanları çoktan bu öğretiyi benimsemişlerdi. Bu yol fel büyüsünden başkası değildi.
Gul’dan, yüce varlıkların Karakaya Klanı’nı bu büyüyle kutsadıklarını anlattı ama kimsenin ne iblislerden ne de Yakan Lejyon’dan haberi vardı; yalnızca Gölge Konseyi’nin oldukça az sayıdaki üyesi gerçeği biliyordu. Gul’dan’ın yönlendirmesiyle elde ettikleri gücü göstermeye başlayan Karakaya fel büyücüleri, yanlarında getirdikleri bir grup draenei esirinin yaşam enerjilerini çekip onları yakarak öldürdüler. Uzun süredir herhangi bir güç kullanamayan diğer şamanlar ise gördükleri karşısında şaşkınlığa düşüp büyük bir şevkle fel büyüsünü öğrenmek istediklerini dile getirdiler; öyle ki aralarında Ayazkurdu Klanı’nın şamanı Drek’Thar bile vardı. Böylece ork şamanlar, ne tür bir karanlığa adım attıklarından habersiz bir şekilde birer fel büyücüsü olmak üzere Karakaya Klanı tarafından eğitilmeye başlandılar.
Gul’dan’ın planları burada son bulmadı. Klanlara tekrar hitap ederek draeneiların harekete geçmekte olduklarını anlattı ve birlikte hareket etmezlerse ork ırkının sonunun geleceğini söyledi. Bunu yapabilmek için de tek bir lidere, bir savaşşefine ihtiyaçları vardı; en uygun aday ise Blackhand’den başkası değildi. Ork klanlarının bir kısmı Karakayaları bir tehdit olarak görüyor olsalar da ne kadar güçlü olduklarını inkâr edemiyorlardı. En sonunda oylamaya gidildi ve Blackhand oy birliğiyle Savaşşefi seçildi.
Blackhand ilk iş olarak Tanaan bölgesinin batısında bir üs inşa edilmesini emretti. Hisar olarak adlandırılacak olan bu yapı, Orda’nın ana merkezi ve başkenti olarak tasarlanacaktı. Klanlar bu tarafsız ortamda diledikleri gibi bir araya gelebilecek, şefler kendi aralarındaki görüşmeleri burada gerçekleştirebilecek, fel büyücüler eğitimlerini burada sürdürebileceklerdi; dahası Gölge Konseyi’nin de ana üssü olacaktı ancak bunu sadece Gul’dan’a en yakın sınırlı sayıdaki ork biliyordu ve olan biten her şeyi kimsenin haberi olmadan ona raporluyorlardı.
Hisar’ın inşası devam ederken Savaşşefi Blackhand, Orda’yı düzene sokabilmek için yeni kurallar koymaya başladı. Her klanın güçlü ve zayıf olduğu noktaları gayet iyi biliyordu, bu yüzden de onlara uygun görevler atamaya karar verdi. Küçük ve nispeten daha mobil olan klanlar, akıncıları ve destek birimlerini oluşturacaklardı; bunlar Kanayan Oyuk, Ejderboğazı, Parçalanmış El, Gümbürbey, Gölgeay ve Kemikkemiren klanlarıydı. Karakaya, Savaşnarası ve Ayazkurdu klanları ise Orda’nın ana saldırı gücünü oluşturanlar arasındalardı. Bununla da yetinmeyen Blackhand, Orda’nın ana keşif birliğini oluşturmak için bizzat seçtiği bireylerle Sırıtan Kara Diş adını verdiği yepyeni bir klan kurdu.
Blackhand’in kurallarını ve yönetimini her ork hoş karşılamadı, hatta açıkça karşı çıkanlar bile oldu. Ancak Blackhand’in hiç kimseyi dinlemeye ve yönetiminin sorgulanmasını göze almaya niyeti yoktu; bu yüzden kendisine karşı çıkanları idam ettirdi ve gerek gördüğü zamanlarda klanları açıkça tehdit etti. Yöntemleri tartışılır olsa da diğer klanlar zaman içerisinde Blackhand’e karşı çıkmamaları gerektiğini öğrenerek emirlerine itaat etmeye başladılar.
Yönetimin ve nizamın bozulmadan devam etmesini sağlamak isteyen Blackhand, kendisine yardımcı olabilecek bazı isimleri teğmen olarak atadı. Bu isimler arasında özellikle ön plana çıkan üç isim Eitrigg, Orgrim Doomhammer ve Varok Saurfang’di. Sağlam temeller üzerine oturtulmaya başlanan Orda’nın savaştaki etkinliğini arttırmak amacıyla harekete geçen Savaşşefi’nin emriyle Gorgrond’daki ocaklarda binlerce silah ve zırh dövüldü. Asker sayısını arttırmak amacıyla ogrelere ve mok’nathallara Orda’ya katılma fırsatı sunuldu. Savaşşefi’nin talebiyle klanları ziyaret etmeye başlayan fel büyücüleri, karanlık güçlerini kullanarak doğal olmayan yöntemlerle orkların güçlenmelerini ve gelişmelerini sağladılar. Diğer klanlar bunu bir lütuf olarak görürken Durotan şüphelerini kendine saklamak zorunda kaldı zira itaatsizlik düşüncesiyle klanının katledilmesini istemiyordu; ancak bu sessizliğinden ötürü Ayazkurdu orklarının fel büyüsüyle güçlendirilmesini izlemek zorunda kalırken tenlerinin yeşile dönmeye başladığını da dehşet içinde fark etti.
Orda’nın yönetimi ve iç işleyişi oturtulurken Draenor’un batısındaki Nagrand bölgesinin yer altı tünellerinde her şeyden uzak bir biçimde gelişen Solgunlar yaşamlarına devam ediyorlardı. Uzun zaman önce Nagrand’a çakılan Genedar’ın içerisinde gittikçe karanlığa gömülen naaru K’ure’nin enerjilerini kullanmayı öğrenen bu orklar, Hiçlik’in sırlarının kullanımında ustalaşmışlardı; öyle ki hakim oldukları büyü gücü fel enerjisiyle yarışabilecek durumdaydı. Solgunlar’ın bu durumu Gul’dan’ın da kulağına fısıldanmıştı. Fel büyücüsü ilk başta bu yabani orklara pek dikkat etmese de Kil’jaeden’ın emriyle onları Orda’ya katmak için gereken adımları atmaya başladı. Çırağı Cho’gall’ı Solgunlar ile görüşmeye gönderen Gul’dan, onları kudretli Orda’ya davet etti.
Solgunlar’ın yer altı mağaralarına inen Cho’gall, hiçbir direnişle karşılaşmadı; dahası bu orkların Alacakaranlık Vakti adını verdikleri kehaneti de öğrendi. Bu kehanete göre zamanı geldiğinde Hiçlik’in gölgeleri tüm evreni yutup yaşamı yok edecekti. Cho’gall bu tarz inançlarla ilgilenmiyordu ancak Solgunlar’ın kullandığı büyü türü tartışılmaz derecede güçlüydü ve her daim daha fazlasını öğrenmek isteyen ogreyi heveslendirmişti. Solgunlar’ın inancı üzerine oynamaya başlayan Cho’gall, onlara Orda’ya katılmalarının tam da bu sebepten iyi bir karar olduğunu, diğer orkları karanlığı getirebilmek için bir silah olarak kullanabileceklerini söyledi. Teklifi kabul eden Solgunlar, Alacakaranlığın Çekici adını verdikleri yeni bir klan oluşturarak Orda saflarındaki yerlerini aldılar.
Gölge büyüsü üzerine çalışmalara başlayan Cho’gall ise ilk başta görmezden geldiği kehanetin ardındaki gerçekleri idrak etmeye başladı; öyle ki yıllar sonra Hiçlik’in ve Alacakaranlık Vakti’nin en büyük savunucularından biri olacaktı.