Aggramar’ın Azeroth’u bulmasının ardından titanlar, henüz olgunlaşmamış dünya-özünü evrene gözlerini açacağı vakte kadar hazır etmek amacıyla Bekçiler’i yaratmış ve onların gezegene düzeni sağlamalarını izlemişlerdi. Elementler ve Eski Tanrılar alt edilmiş, huzur ve barış ortamı nihayet sağlanmış gözüküyordu. Azeroth üzerinde hakim olan düzenden memnun kalan titanlar, en sonunda ırkdaşlarının uyanacağı günün gelmesini beklemek ve olası diğer dünya-özü barındıran dünyaları keşfetmek amacıyla evrendeki arayışlarına geri dönmüşlerdi. Aralarındaki en bilge ve güçlü savaşçının kendilerine nasıl büyük bir darbe vuracağından ise habersizlerdi.
Uyarılarını dinlemek istemeyen ve kendisine bir suçluymuş gibi tepki gösteren Panteon’a sırtını dönen Sargeras, evrenin kuytu bir köşesine çekilip şahit oldukları, yaptıkları ve yaşadıkları üzerine düşünmeye başladı. Hiçlik Efendileri’nin elde etmeye çalıştığı karanlığın içerisinde yok olmuş bir evren düşüncesi Sargeras’ı oldukça korkutmuştu. Yaşamına kendi eliyle son vermek zorunda kaldığı yozlaşmış dünya-özünü barındıran gezegen gibi daha başka dünyaları da bu şekilde karanlığa gömmüş olabilecekleri aklına geldikçe daha da çıkmaza giren Sargeras, en sonunda yaratılışın kusurlu olduğuna inanmaya başladı. Ona göre evreni kurtarmanın tek yolu, düzenin tam olarak sağlanabilmesi için öncelikle bu kusurlu yaratımın tamamen yok edilmesi ve sonrasında yeniden inşa edilmesiydi; kısacası tüm evreni yaşayanlardan arındırıp en baştan başlamaktı. Bu inançla yola çıkan Sargeras, korumak istediği kâinatın karşılaştığı en büyük düşman olma yolunda da ilk adımını atmış oldu.
Sargeras’ın bu amacına ulaşabilmesi için kendisine ait büyük bir askerî kuvvete sahip olması gerekiyordu. Bu gücü nerede bulacağını uzun süre düşünmesi gerekmedi zira bir zamanlar iblisleri hapsetmek için yaratmış olduğu Sürgün Düzlemi -veya diğer bir deyişle Mardum gezegeni-, aradığını bulabileceği tek yerdi. Sayısız yıllar boyunca Mardum’a hapsedilen iblisler, gezegenin dolup taşmasına ve kaotik enerjilerle kavrulmasına sebep olmuşlardı. Fiziksel düzlemde gerçek anlamda öldürülemeyen ve Çarpık Düzlem’e dönen ruhlarının tekrar birer beden bulmasıyla sonu gelmez bir döngü içerisinde yaşamlarına devam eden iblisler, Sargeras’ın aradığı askerî gücü oluşturmak için biçilmiş kaftandı.
Hiç vakit kaybetmeden Mardum’a giden Sargeras, zihnindeki son şüphe kırıntılarını da bir kenara itti ve kudretli kılıcı Gorshalach’ı kullanarak gezegeni ikiye ayırdı. Mardum’un parçalanmasıyla ortaya çıkan fel enerjisi, titanın hayal ettiğinden bile muazzamdı. Titanlar, fel enerjiye karşı hassas ve korumasızlardı; ancak ortaya çıkan enerji Sargeras için beklenmedik şekilde tam tersi etkiyi göstermişti. Kaotik enerjiler bedenini ve ruhunu kavururken gözleri yeşil fel aleviyle kaplandı, teni parçalandı ve bir zamanlar bulutlarla kaplı dağ zirveleriyle çevrelenmiş olan vücudundan fel lavlar akan volkanlar yükselmeye başladı. Kendisini sarmalayan fel enerjileri öylesine kuvvetliydi ki Sargeras bu sayede daha önce hiç karşılaşmadığı bir güce de kavuşmuş oldu. Ancak her ne olursa olsun titanın amacı değişmedi: Hiçlik Efendileri’nin evreni karanlığa gömmelerini engellemek için yaşamın kendisi yok edilmeliydi.
Sargeras’ın Sürgün Düzlemi’ni yok edip içerisindeki iblisler ile fel enerjiyi serbest bırakması, Büyük Karanlık adı verilen uzay ile Çarpık Düzlem arasındaki sınırları da zedelemiş oldu. Serbest kalan iblislerin ise kontrol altında tutulması gerekiyordu. Her ne kadar daha önce Çarpık Düzlem’in gücünü deneyimlemiş olsalar da iblisler için Sargeras’ın sahip olduğu kudrete denk gelebilecek hiçbir şey yok gibiydi. Maruz kaldıkları yoğun enerjiden ötürü kimilerinin bedenleri büyüyüp fiziksel güçleri artarken kimileri de daha zeki ve kurnaz yaratıklara dönüştüler. Ancak onları dizginlemek isteyen Sargeras’ın elinde bir koz vardı: O ana kadar iblisler üzerine yeterince araştırma yapmış olan titan, onların ruhlarını nasıl tamamen yok edebileceğini biliyordu. Bu yüzden iblislere seçme şanslarının pek de olmadığı bir teklifte bulundu: Ya emri altında savaşacaklardı ya da sonsuza dek yok oolacaklardı. Söz konusu varlıklar iblisler olunca seçimlerinin Sargeras’ın sonsuz gücü altında hizmet eden taraf olması kaçınılmazdı. İblislerin hiçbiri yeni efendilerine karşı koymayı akıllarından bile geçirmiyordu; dahası yaşamın yok edilmesinde rol oynayacak olmanın düşüncesi bile onlar için keyif vericiydi. Ve böylece evrenin karşılaşacağı en büyük tehditlerden biri olan Yakan Lejyon da kurulmuş oldu.