Binlerce yıl önce kurulmuş Tirisfal Konseyi büyücü birliği, Azeroth’u Yakan Lejyon etkisinden korumak için bir araya gelen bireylerden oluşuyordu. Konsey üyeleri, Tirisfal Muhafızı adını verdikleri bir büyücüye güçlerinden aktarıyor ve onun iblislerle başa çıkmasına yardımcı oluyorlardı. Kara Titan Sargeras ise bir sonraki Lejyon istilasını planlarken dikkatini o dönemde Muhafız olan Aegwynn adındaki büyücüye çevirmişti.
Sargeras, gururlu ve kendi kafasının dikine giden bu kadını yozlaştırmak istiyordu ve bu sebeple gücünün küçük bir kısmını kullanarak Sargeras’ın Avatarı olarak anılacak yaratığı Azeroth’a gönderdi. Avatarı Kuzeyyarı bölgesinde alt eden Aegwynn, zafer kazandığını sanıyor ve aslında titanın oyununa geldiğini bilmiyordu. Yaşanan çarpışmada çok fazla güç kullanmış ve zayıf düşmüştü; böylece Sargeras kolaylıkla ruhunun bir parçasını kadının bedenine aktarmıştı. Her ne kadar Aegwynn tam anlamıyla yozlaştırılamayacak kadar güçlü olsa da sabırla hareket eden Sargeras, onun düşüncelerini karanlıklaştırmayı ve çevresindekilerle olan ilişkilerini yaralamayı başardı.
Tirisfal Konseyi’nin insan krallıkları ile kurduğu politik bağlardan hazzetmeyen Aegwynn, kendini gittikçe toplumdan izole etmeye başlarken bir yandan da güçlerini Muhafız seçilecek başka birine aktarmayı da reddediyordu. Tirisfal Konseyi bu duruma bir dur diyebilmek için Tirisgarde adındaki büyücü avcısı birliğini kurup Nielas Aran’ı peşinden göndermiş olsa da politik bağlardan kendisi de rahatsız olan bu adam, Aegwynn ile beklenmedik romantik bir ilişkiye başladı. Bir sonraki Muhafız’ı kendisi belirlemek isteyen Aegwynn, nihayetinde Nielas Aran ile olan birlikteliğinden hamile kaldı.
Sargeras için ise bu durum beklediği fırsatı yaratmıştı. Bir sonraki Tirisfal Muhafızı Medivh, Kara Titan tarafından henüz anne rahmindeyken ele geçirildi.
Yıllar boyunca kendisini göstermeyen Sargeras, Medivh büyüyüp gelecek vadeden güçlü bir büyücüye dönüşürken dikkatle izledi. Stormwind şehrinde büyüyen, Prens Llane Wrynn ve şövalyelik eğitimi alan Anduin Lothar ile yakın arkadaş olan genç büyücünün eğitimden babası Nielas Aran sorumluyken annesi inzivaya çekildi. Ancak Medivh’in on dördüncü doğum günü gelip çattığında genç büyücü, içindeki gücün açığa çıkmasıyla babasının ölümüne sebep olurken kendisi de ağır bir komaya girdi.
Medivh komadayken nispeten refah içindeki bir dönemden geçildi. Her ne kadar ufak çatışmalar yaşansa da genel olarak Azeroth sakinleri rahat yaşamlar sürüyorlardı. İnsan krallıkları, cüceler, gnomlar ve asil elflerle ticaret ağı kurmuştu; Lordaeron genel olarak insanlara liderlik eden krallık olarak ön plana çıkıyordu; Dalaran’da ileri seviye büyü araştırmaları başarılı bir şekilde gerçekleştirilmeye devam ediyordu. Öte yandan Quel’Thalas’taki asil elfler, topraklarını ele geçirmeye çalışan Amani trolleri ile çatışmaya devam ediyorlardı. Kalimdor tarafında ise gece elfleri, Yakan Lejyon her an geri dönebilirmişçesine tetikte duruyorlardı; ancak karanlık, beklemedikleri bir yerden gelecekti.
Komaya girmesinin üzerinden yaklaşık on yıl geçtikten sonra Medivh nihayet uyandı.
Kendisini iyi hissettiğini her fırsatta dile getiren Medivh, Stormwind Kralı olma yolunda ilerleyen Llane Wrynn ve saygıyla anılan bir şövalye olmuş olan Anduin Lothar ile de tekrar bir araya geldi. Bu sırada Stormwind topraklarının Gurubashi trolleriyle yaşadığı sorunları da öğrendi.
Krallığa bağlı çiftçiler, zaman içerisinde daha fazla toprak elde edebilmek için güneydeki bölgelere ilerlemişler ve nihayetinde Boğandiken Vadisi’nin balta girmemiş ormanlarına kadar inmişlerdi. Bu vadi, Gurubashi trollerinin yuvasıydı ve topraklarına giren bu yabancıları defetmek istiyorlardı. İlk başta iki kuvvet arasında ufak tefek çatışmalar yaşanmış olsa da bir süre sonra bu durum, trollerin ana saldırı birliklerini insanların üzerine göndermeye başlamasıyla büyüdü.
Bu dönemde Stormwind Kralı olan Barathen Wrynn, trollere karşı durabilmek için askerlerini gönderse de bir savaş başlatmak istemediği için onların bölgesine girip karşı saldırı düzenlemelerini yasaklamıştı. Oğlu Llane ise farklı bir düşünceye sahipti: Gurubashi topraklarını istila etmeyi göze almalı ve trolleri alt etmelilerdi.
Kral ile prens arasındaki bu anlaşmazlık gittikçe kızışırken kendi babasının ölümünden sorumlu olduğunu düşünen Medivh, bir süre hiçbir karmaşaya dâhil olmadı. Öte yandan rüyaları da onu rahatsız eder olmuştu. Kimi zaman onu Karazhan’a gitmesi konusunda teşvik eden bir kadın görüyor, kimi zaman ise sebebini anlayamadığı bir karanlığın rahatsız edici hissiyatı ile boğuşuyordu. En sonunda ise kendisini daha fazla soyutlayamayacağına kanaat getiren Medivh, Gurubashi trolleriyle yaşanan ve gün geçtikçe büyüyen çatışmalara bir çözüm yolu bulabilmek için arkadaşlarına katılmaya karar verdi.
Kral Barathen’in savaş çıkarmamak için attığı temkinli adımlar bir noktaya kadar başarılı olmuştu ancak oldukça kanlı bir olayın yaşanmasını engelleyemedi. Bir trol akıncı grubu, Stormwind devriyelerini geçmeyi başararak insan krallığına hububat sağlayan Batıyamaç topraklarına gidip burada üç kasabayı yerle bir etti. Stormwind askerleri her ne kadar bu trolleri yakalayıp öldürseler de sayısız insan dehşet verici şekilde can verdi. Bu olayın yaşanmasının ardından krallığın soylularını bir araya getiren Barathen Wrynn, devriye kuvvetlerini arttıracağını ancak Gurubashi topraklarına saldırmayacağını dile getirdiğinde ise oğlu Llane öfkesini daha fazla gizleyemedi. Babasına açık bir şekilde meydan okuyan Llane, tüm soyluların önünde azarlandığında farklı bir yol izlemesi gerektiğine karar verdi.
Stormwind askerleri de intikam istiyorlardı ancak kralın emrine karşı gelemezlerdi. Bu sırada Llane ile görüşen Anduin Lothar, onu mevkilerinden ötürü gizlice gerçekleştirecekleri bir saldırı yüzünden herhangi bir ceza almayacaklarına dair ikna etti. Küçük bir ekip toplanabilir ve gizlice Gurubashi topraklarına giderek trollere bir ders verilebilirdi; ancak bunun için büyü gücüne de ihtiyaçları vardı. Medivh’in yalnızca güçlü bir büyücü değil, Tirisfal Muhafızı olacak kişi olduğunu biliyorlardı ve bu avantajı kullanabilmek için onu da saflarına kattılar.
Stormwind’den yola çıkan üç arkadaş, Medivh tarafından oluşturulan büyülü bir korumayla hiçbir şekilde fark edilmeden Boğandiken Vadisi’ne ulaştılar. Planlarına göre bölgenin merkezinde yaşayan Jok’non adındaki Gurubashi savaş efendisini hedef alacak, onu gizlice öldürüp geri çekilerek trolleri lidersiz bırakacaklardı; ancak işler hiç de düşündükleri gibi gitmedi. Kökleri Ruhyüzücü Hakkar adındaki meşum loaya dayanan, karanlık ve yasaklanmış kan büyüsü üzerine uzun süredir çalışan troller ile karşı karşıya kalan üç arkadaş, bir anda kendilerini hayatta kalmak için amansızca çarpışırken buldular. Medivh bizzat Jok’non ile çatışsa da daha önce hiç rastlamadığı bu büyü türü karşısında yenilgiye uğramanın kıyısına geldi ve sonunda tüm gücünü açığa çıkarmaktan başka çaresi kalmadı. Ördüğü mistik ağ öylesine kuvvetliydi ki büyüyü gerçekleştirdiğinde Jok’non’un yaşadığı ziggurattaki tüm troller ızdırap içerisinde çığlıklar atarak can verdiler.
Llane, Anduin ve Medivh bu olaydan sonra hızlıca Stormwind’e geri döndüler. Her ne kadar zafer kazanmış olsalar da yaşanan olaydan duydukları rahatsızlık göz ardı edilemeyecek boyuttaydı. Llane ve Anduin, dostları Medivh’in ne kadar büyük bir yıkıma sebep olabileceğini bizzat görmüşlerdi; Medivh ise daha önce hiç çalışmadığı bu büyüyü nasıl yaptığını bile anlamamıştı. Bir şeylerin ters gittiğini hisseden büyücü, huzursuzluğunun kaynağını tam olarak dile getiremese de bilmeden yaptığı büyünün mistik sanatlarla bağlantısı olduğundan oldukça şüpheliydi.
Gurubashi trolleri ise tek bir tanık olmasa bile bu saldırının insanlar tarafından gerçekleştirildiğini anlamakta gecikmediler ve kısa süre içerisinde Jok’non’un oğlu Zan’non’un liderliğinde savaş ilan ettiler. Uzun süredir ilk defa birlik hâlinde ilerleyen Gurubashi kuvvetlerinin ezici sayısı karşısında çok fazla ayakta duramayan güney toprakları dehşet verici bir hızla düştü. Yalnızca askerleri değil, aynı zamanda sivilleri de kâbuslara yol açacak yöntemlerle öldüren troller, onların dişlerini, kemiklerini ve kulaklarını ganimet olarak alırken hızla şehre doğru ilerlediler.
Llane, yaşananlar karşısında duyduğu vicdan azabıyla olan biteni babasına anlattı. Barathen büyük hayal kırıklığına uğrasa da üç genç adamı birden cezalandırmayı planlamıyordu zira şehir troller karşısında düşerse zaten hayatta kalmaları pek mümkün değildi.
Zan’non, kan büyüsü söz konusu olduğunda oldukça ustaydı ve gücünü kullanarak birkaç trolü iri ve vahşi savaşçılara dönüştürdü. Bu iri troller kolaylıkla Stormwind duvarlarına tırmanarak mazgallardaki askerleri paramparça ettiler. Kısa süre içerisinde iki tarafın da can kayıpları ürkütücü boyutlara ulaştı ve nihayetinde Kral Barathen, kraliyet korumalarını da yanına alarak savaş alanına indi. Zan’non’u bizzat öldürmeyi ve trolleri lidersiz bırakarak onların moralini altüst etmeyi planlayan kral, maalesef amacına ulaşamadan hayatını kaybetti.
Babasının kaybını kendi suçu olarak gören ve Boğandiken Vadisi’ne yaptığı gizli saldırıdan büyük pişmanlık duyan Llane Wrynn, böylece Stormwind Kralı oldu. Savaşı başka türlü sonlandıramayacaklarını bilen Llane, vakit kaybetmeden Medivh ile görüştü ve ondan gücünü tekrar kullanmasını istedi. Medivh her ne kadar kontrolü altında olmayan bu güçten korkuyor olsa da şehrin düşmesine izin vermek gibi bir niyeti olmadığından talebi derhâl kabul etti.
Stormwind şehrinin surlarına çıkan Medivh, burada gücünü tekrar açığa çıkartarak Gurubashi trollerinin üzerine bir yandan alev yağdırırken bir yandan da onların içten içe yanmalarına, hatta alev alıp patlamalarına sebep olacak büyülerle saldırdı. Onları en acı verici şekilde öldürmeye çalıştığını fark eden Medivh, bundan zevk aldığını hissettiğinde ise dehşete düştü. Gurubashi ordusunun neredeyse tamamı ile liderleri Zan’non ölmüş, yalnızca bir avuç trol kaçmayı başabilmişti.
Stormwind halkı, yeni kralları Llane Wrynn’i el üstünde tutarken Anduin Lothar’ın krallığın ana kumandanlarından biri olarak atanmasını sevinçle karşıladılar; Medivh ise onların gözünde bir kahraman, bir kurtarıcı konumuna geldi. Üç arkadaşın Boğandiken Vadisi’ne yaptıkları gizli saldırı bir sır olarak kaldı ancak sayısız masum hayatın kaybedilmesinden duydukları pişmanlık üçünün de vicdanına çoktan bir yumruk gibi inmişti.