WARCRAFT TARİHÇELERİ – BÖLÜM 19: ARAKKOA IRKININ YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ

Arakkoa ırkının gelişip büyümesi, Draenor’daki diğer ırkları meraklandırmıştı. Arak’ın komşu bölgesi olan Talador’da yoğun miktarda ilkel bulunuyordu ve aralarından bir isim, sahip olduğu güç ile ön plana çıkıyordu: Gnarlgar. Gnarlgar bir ağaçsoydu; diğer bir deyişle Botaan’ın ölümü sonrasında yayılan sporlarla düşünme ve yürüme kabiliyeti kazanmış bir ağaçtı. Doğa büyüleri söz konusu olduğunda inanılmaz bir yeteneğe sahipti ve sporlar sayesinde yayılmış olan Hayat Ruhu enerjilerini kontrol edebiliyordu. Bin yıl boyunca Draenor topraklarında dolaşmış, yeri geldiğinde ilkellere yardımcı olarak kırıcılara karşı sürdürdükleri savaşta bir adım öne geçmelerini sağlamıştı; öyle ki kendi kendine geliştirdiği yetenekler sayesinde bir süre sonra ilkelleri kontrol altına almayı ve bilincini kullanarak onları yönlendirmeyi öğrenmişti. Özellikle botanilere karşı büyük sevgi besliyordu ve onlara Nebathöyükler ile ilgili hikâyeler anlattı; böylece gün geldiğinde Ebedinebat’ı eski görkemine kavuşturabileceklerdi.

Botani

Botaniler Draenor’un her köşesinde yer alsalar da özellikle Talador’da hüküm sürüyorlardı. Bu yüzden buraya yerleşen Gnarlgar, onlara doğa büyüsünü nasıl daha etkin kullanabileceklerini öğretti. Böylece botaniler, muazzam güçlere sahip havuzlar yarattılar; öyle ki bu havuzları kullanarak ölmüş olan genezor ruhlarını yeni bedenlere aktarmayı bile öğrendiler.

Botaniler, kırıcılar ile olan savaşlarına devam ederlerken Gnarlgar ise Apexis medeniyetine yoğunlaştı. Ona göre arakkoalar, doğal olan her şeyi karşıtıydı; ormanları kesip yok ediyorlar, kendi şehirlerini geliştirmek için acımasızca ağaçları katlediyorlardı. Arakkoaların kırıcılardan daha korkunç bir tehdit olduğuna kanaat getiren Gnarlgar, Apexis’e karşı koymasına yardımcı olacak bir varlık bulabilmek için Talador’dan ayrılıp keşfe çıktı. Bir süre sonra Botaan’ın bedeninden geriye kalan nadir parçalardan biri olan fosilleşmiş bir kök buldu. Kökü yanına alıp Talador’a dönen Gnarlgar, botanilere seslenerek birlik olmaları gerektiğini belirtti ve arakkoaları alt ederek Ebedinebat’ı kadim zamanlardaki heybetine geri kavuşturacaklarını ilan etti. Bulduğu kökü botanilere gösteren Gnarlgar, onu kullarak yeni ve atalarından çok daha güçlü bir Nebathöyük yaratacaklarını söyledi.

Vakit kaybetmeden harekete geçen Gnarlgar, bu kadim kökü Talador topraklarının derinlerine gömdü ve ritüelini gerçekleştirmeye başladı. Artık fosilleşmiş olan kökün tekrar hayat bulabilmesi için oldukça yoğun yaşam gücü gerekiyordu ancak aradığını bulması için Gnarlgar’ın uzaklara bakması gerekmiyordu. Binlerce botani ne yaptıklarının bilinciyle kendilerini kurban ederek ruhlarının bu kökü beslemesine izin verdiler; bir süre sonra topraktan dallar ve yapraklar fışkırmaya, böylece yeni Nebathöyük hayat bulmaya başladı. Gnarlgar ise ona bir isim verdi: Taala.

Taala gelişirken ilkeller de savaş hazırlıkları yapmaya başladılar. Botaniler yarattıkları enerji havuzlarını kullanarak yeni genezorların yaşam bulmasını sağlarken Gnarlgar da Hayat Ruhu gücünden çevresindeki ormana aktararak binlerce ağaca kendisi gibi irade, zekâ ve hareket edebilme yetisi bahşetti. Bu ağaçsoylar daha sonraları Boğumlular olarak anılacaklardı. Gnarlgar onlara en ön saflarda yer almaları emrini verdi, bir yandan da gövdelerini ve dallarını arakkoa büyülerine karşı koyacak şekilde güçlendirdi.

Doğa büyüsüyle çevrelenmiş binlerce ilkel, Talador bölgesinde toplanmışlardı ve Taala’nın uyanmasını bekliyorlardı.

Ebedinebat ormanlarından bir kare

Arakkoalar, Talador’daki hareketlenmeyi ilk başlarda pek umursamamışlardı ancak Arak sınırındaki ormanların gittikçe sıklaştığını, önü alınamaz şekilde büyüyen sarmaşıkların bulundukları dağa ulaştığını ve çeşitli yerlere tohumlar bırakarak yüzlerce ağacın kontrol edilemez bir hızla büyümesine sebep olduğunu gördüklerinde harekete geçmeleri gerektiğini fark ettiler.

Anhar ve Skalax birlikleri, durumu araştırmaları için Talador’a ekipler gönderseler de birçoğu geri dönmedi; dönenler ise korkunç hikâyeler anlatıyorlardı: Ağaçlar ayaklanmışlardı, binlerce botani ve genezor savaş hazırlıkları yapıyorlardı ve Talador’un merkez bölgesinde çoktan bir genezorun boyutlarını aşmış, giderek daha da büyümekte olan bir yaratık vardı. Arakkoalar yaşamları boyunca kadim Draenor hakkında bilgiler edinmişlerdi ve Ebedinebat’ın ne olduğunu bildiklerinden Talador’da gelişmekte olan canlının bir Nebathöyük olmasından şüpheleniyorlardı. Eğer yeterli olgunluğa erişirse arakkoaları ve Draenor’un geri kalanını yok oluşa sürüklemesi işten bile değildi.

Durumun vahametini fark eden arakkoa halkı derhâl harekete geçerek saldırı planları yapmaya başladılar. Anhariler ile Skalaxiler bir araya gelerek bir ordu kurdular ve Talador’a doğru saldırıya geçtiler. Karşılarına çıkan ilkeller ile çarpışmaktan kaçınan arakkoalar, direkt olarak bölgenin merkezindeki yaratığı yok etmeye yoğunlaştılar. Yere indiklerinde ise büyük bir savaş patlak verdi; arakkoalar ilkelleri alevli kılıçlar ve karanlık büyüler ile alt etmeye çalışsalar da bir türlü zafere ulaşamadılar. Bu sırada Gnarlgar kendisini bir transa sokarak çevresindeki tüm ilkellerin zihinlerine dokundu ve onların hareketlerini yönlendirmeye başladı. Birlik hâlinde hareket eden doğa güçleri, arakkoaları alt etmekle kalmayıp kuvvetlerinin neredeyse yarısını da katlettiler.

Apexis medeniyeti aldığı mağlubiyet ile dehşete düşmüştü. Gnarlgar’ı ve onun ilkelleri nasıl kontrol edebildiğini fark etmişlerdi ancak bu bilgiyi düşmanlarının aleyhine kullanma fırsatları olmamıştı. Savaşı kazanmak için bir çıkış yolu arayan arakkoalara cevap Anhar birliğinden geldi: Güneşin enerjilerini toplayıp yönlendirebilecek ve akıl almaz bir yıkım gücü sağlayacak yeni bir silah üzerinde çalışacaklardı. Rukhmar’ın Nefesi adını verdikleri bu silahı Arak dağının tepesine inşa edecekler ve ilkellere ağır bir darbe indireceklerdi; ancak bunu başarabilmek için zamana ihtiyaçları vardı ve zaman, bulundukları durum göz önüne alındığında kolayca edinemeyecekleri bir lükstü. Yine de planlarından vazgeçmediler ve silahın inşasına başladılar.

Arakkoaları def etmeyi başaran Gnarlgar ise Taala’nın uyanışını hızlandırmak için tüm gücünü kullanmaya başladı. Daha fazla botaninin kurban edilmesini sağlayarak Taala’yı besledi ve sonunda onun bir Nebathöyük olarak hayat bulmasını sağladı. Kendisini topraktan kurtarıp yükselen Taala, orman örtüsünün üzerinde yükselecek kadar korkunç bir büyüklüğe ulaşmıştı. Neler olacağını bekleyecek kadar vakti olmadığını bilen Gnarlgar tekrar bir transa girdi ve bu sefer yalnızca ilkellerin değil, Taala’nın da zihnine dokunarak bir kez daha onları yönlendirmeye başladı.

Taala

İlkellerin Arak bölgesine yürüyüşleri başlamıştı. Arakkoalar ise düşmanlarının gelişini izliyorlar ve Rukhmar’ın Nefesi’nin vaktinde tamamlanmayacağından endişe ediyorlardı. Skalaxi büyücülerinin bir kısmı kendilerini feda etmeye ve Anhari rahiplerine ihtiyaç duydukları zamanı sağlamaya karar vererek harekete geçtiler; amaçları gizlice Talador’a girmek ve tüm ilkeller ordusunu yöneten Gnarlgar’ı öldürmekti.

Skalaxi büyücüleri kendilerini gölgelerle gizleyerek Talador’a adım attılar ve kısa süre sonra Gnarlgar’a ulaştılar. Saldırmalarına ramak kalmışken varlıklarını hisseden Gnarlgar ise kendisini içinde bulunduğu trans hâlinden çıkararak karşı saldırıya geçti ancak geç kalmıştı; Skalaxi birliğini öldürmüş olsa da arakkoaların karanlık büyüsünün oluşturduğu lanet bedenini sarmıştı. Dalları, budakları ve vücudunu kaplayan tüm boğumlar hızla çürümeye, kararıp ölmeye başladı ve kısa süre içerisinde can veren Gnarlgar, orman zeminine çakıldı.

Gnarlgar’ın ölümüyle birlikte ilkelleri kontrol eden güç ortadan kalkınca Taala ve beraberindekiler bir an boşluğa düştüler. Ne yapacaklarından emin olmadan bir süre Arak sınırında bekleyen ordu, istemeden de olsa Anhari rahiplerine ihtiyaçları olan vakti tanımıştı. İlkeller ordusu tekrar harekete geçip Arak dağına doğru saldırıya geçtiklerinde Rukhmar’ın Nefesi tamamlanmıştı ve arakkoalar, düşmanlarını yok etmek için silahı ateşlediler. Korkunç bir ısıya sahip olan enerji, bir alev hüzmesi hâlinde Taala’ya çarptı ve onu parçalayarak kül etti. Nebathöyük’ün ölümüyle yetinmeyen Anhariler, silahı botanilere, Boğumlular’a ve genezorlara yönelterek binlercesini yakıp yok ettiler. Hayatta kalan az sayıdaki ilkel, Talador’a doğru geri kaçmaya çalışsa da Apexis saldırısı henüz bitmemişti; Rukhmar’ın Nefesi sayesinde Arak’a girmiş olan ormanlık bölgeyi de yakan arakkoalar, düşmanlarına karşı büyük bir zafer kazandılar. Öyle ki Ebedinebat bir daha asla hiçbir şekilde gelişme fırsatı bile bulamayacaktı.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)