Draenor’da düzeni sağlamak için harekete geçen Grond, öncelikle dağ yapılarını, nehirleri, vadileri ve akla gelebilecek her türlü yer şeklini değiştirerek Ebedinebat’ı belirli bir alana sıkıştırmaya çalıştı. Daha sonrasındaysa en yakınındaki Nebathöyük’e saldırdı. Bitki bu saldırı karşısında korunmaya çalışsa da başarılı olamadı ve Grond’un kendisini topraktan çekip çıkartarak parçalamasıyla can verdi.
Hayatta olan üç Nebathöyük, Ebedinebat’ın farklı kısımlarında yer alıyor olsalar da bu saldırıyı derinden hissettiler ve nasıl bir tehditle karşı karşıya olduklarını fark ettiler. Ortak bir bilince sahip bu varlıklar, eğer düşmanları olan Grond’u yenmek istiyorlarsa evrimleşmeleri gerektiğine karar verdiler ve bu gelişimi tetikleyebilmek için bulundukları çevredeki tüm bitki örtüsünün hayat enerjisini emerek ayaklandılar. Yaptıkları hareketle kurumuş, ölü bitkilerden başka bir şey bırakmayan bu Nebathöyükler, mantarlar ve bataklıklarla kaplı Zang, ilkel ormanlık arazilerle kaplı Botaan ve balta girmemiş ormanlarla çevrili Naanu idi.
Üç Nebathöyük, her ne pahasına olursa olsun Ebedinebat’ı korumaya çalışacaklardı ve bu yüzden hep birlikte Grond’a saldırdılar. Grond’un bedeninden kopan parçalar bir bir dünyaya düşüp yer şekillerini değiştirirken Grond da karşı saldırıda bulunarak düşmanlarını yumruklamaya başladı ve bedenlerinden kopanların aynı şekilde Draenor topraklarına dağılmasına sebep oldu.
Nebathöyükler arasından ilk düşen, en küçük ve kuvvetsizleri olan Zang’dı. Grond, Zang’ın bedenini ikiye ayırdıktan sonra hayatta olan diğerlerine yöneldi. Zang’ın düştüğü yer, sayısız yıl boyunca değişim geçirerek önce Zangar Denizi, nihayetinde ise Zangar Bataklığı olarak adlandırılacak bölgeye dönüşecekti.
Naanu, Grond’un diğer hedefiydi. Kendi başına birer dağ kadar iri olan elleri arasında ezerek öldürdüğü Naanu’nun bedeni zaman içerisinde toprakla bir olacak ve Tanaan Ormanı bölgesini oluşturacaktı.
Geriye yalnızca bir tane Nebathöyük kalmıştı ancak tüm bu çarpışmalar Grond’u oldukça zayıflatmıştı. Botaan durumu fark etti ve bunu lehine çevirmek için harekete geçti. Düşmüş olan kardeşlerinden geriye kalan hayat enerjisini emen Botaan, korkutucu boyutlara ulaştıysa da temkinli davranıyordu. Grond’a açık bir şekilde saldırmak yerine daha kurnazca bir taktik izleyen Botaan, düşmanının bedenini sayısız dal ve sarmaşıkla sarmaya başladı. Grond bu küçük ve önemsiz gördüğü sarmaşıklara dikkat etmediyse de ne kadar büyük bir hata yaptığını fark etmesi uzun sürmeyecekti: Botaan’ın dalları bedenindeki tüm çatlaklardan içeri girerek derinlere kadar indi ve en sonunda Grond’un kendi ağırlığı altında kalıp parçalanarak can vermesine sebep oldu. Botaan galip bir şekilde ayrılırken Grond’un bedeni, daha sonra Nagrand olarak adlandırılacak olan bölgenin kuzeyinde büyük bir sıradağ oluşturacak şekilde yığıldı.
Devlerin çarpışması sırasında iki tarafın bedenlerinden kopan parçalar, Draenor topraklarına düşmüş ve yeni canlılara hayat vermeye başlamıştı. Nebathöyük parçaları, kendi yaşam enerjilerini taşıyorlardı ve bu parçalardan hayat bulan canlılar arasında en güçlüleri dört bacak üzerinde yürüyen, bedenleri otlarla kaplı genezorlardı.
Aynı şekilde Grond da yaratılışı gereği yaşam enerjisi barındırıyordu ve bu sebeple onun parçalarından da devdağlar hayat buldu; ancak Grond’un Draenor yaşamına tek katkısı bu değildi. Bedeni çeşitli elementlerin bir araya gelmesiyle oluştuğundan ölümüyle birlikte bu elementler de serbest kalmış ve çeşitli enerji havuzları oluşturmuşlardı. Böylece Draenor tarihinde ilk defa elementler bedenlere büründüler ve bu enerji havuzlarının çevresinde yaşamaya başladılar. Bu elementaller arasında en güçlüleri olan Ateş İfriti Incineratus, Su İfriti Aborius, Toprak İfriti Gordawg ve Hava İfriti Kalandrios ise ölümünden önce Grond’un başını oluşturan ve daha sonraları Elementlerin Tahtı olarak adlandırılacak olan bölgede konuşlandılar.
Devdağların ortaya çıkmasıyla birlikte tekrar umutlanan Aggramar, Botaan’ı alt edebilmeleri için yardımına ihtiyaç duyduklarının farkındaydı. İlk yaratımı kadar kudretli olmayan ancak sayıca üstün olan bu varlıklardaki potansiyeli gören titan, Grond’un kalıntılarından aldığı parçalarla çeşitli rün diskleri yarattı ve bunları devdağların bedenlerine adeta birer zırh gibi kuşadı. Grond’un savaşı sırasında Botaan’ın zayıflıklarını öğrenen Aggramar, bildiklerini devdağlara aktardı ve onları Ebedinebat’a karşı saldırıya gönderdi.
Ancak tam da bu sırada titan, evrende yayılan rahatsız edici enerjiyi hissetti. Büyük Karanlık’taki titreşimler, ona gezegenleri izlemekle görevlendirdikleri konstelarlardan birinin öldüğünü haber veriyordu. Bir şeylerin çok ters gittiğini sezen Aggramar, devdağlara bir gün döneceğinin sözünü vererek ayrıldı ve diğer titanların yanına doğru yol aldı. Maalesef Sargeras tarafından ihanete uğrayacak ve bedeni ikiye ayrılacak olan Aggramar, Draenor’u bir daha asla göremeyecekti.
Bu sırada Botaan ise Grond ile yaptıkları savaş sırasında kaybedilen toprakları geri almakla uğraşıyordu; öylesine büyümüştü ki artık Grond’dan bile daha iri bir bedene sahipti. Devdağlar sahip oldukları bilgiyle bu devasa yaratığı nasıl mağlup edebileceklerini tartışmaya başladılar. Ebedinebat’a girip saldırmaları imkânsızdı zira kendilerini öldürtmekten başka bir işe yaramazdı; o yüzden Botaan’ı hükmündeki topraklardan uzaklaştırmaları gerekiyordu. Böylece Ebedinebat’ın sınırına giden devdağlar, buradaki ağaçları kesmeye başladılar ve Botaan’ın hiddetini üzerlerine çekmeyi başardılar. Onu daha dağlık bir araziye çeken devdağlar, en sonunda saldırarak binlerce yıl sürecek savaşı başlatmış oldular.