Karakter yaratma ekranındaki faciadan pek bahsetmek istemesem de değinilmesi gereken bir nokta. Öncelikle “Preset” olarak önceden hazırlanmış karakterler tek kelimeyle… KORKUNÇLAR! Üzerlerinde önceki oyunlara kıyasla yeterince oynanamamasını geçtim hepsinde bir donukluk ve hissetme yeteneğinden uzaklık göze çarpıyor. Irkçı bir insan değilim, birçok farklı ülkeden sayısız arkadaşım var ancak beyaz ten seçeneğinin yetersizliğinin beni şahsen rahatsız ettiğini söylemeliyim. Mimikler ve ifadelerin özellikle kadın karakterlerde yok denecek kadar az olması yüzünden ilk defa bir erkek karakterle oynamaya karar verdim ve oyunun promosyonlarında da gösterilen Scott Ryder’ı seçtim -ki bence aralarında gerçekten tepkileri düzgün verebilen tek seçenek buydu.
Önceki sayfada da belirttiğim gibi olaylar çok hızlı gelişti ama buna pek takılmadım; zira ilk Mass Effect oyununda da ne olduğunu bile bilmediğimiz “beacon”ı ararken hop protheanlar, hop Saren, hop husks! olmuştuk ve yine o şekilde sonradan açılacağını düşündüm. Nitekim bu konuda yanılmadığımı görmek bir nebze içimi rahatlattı çünkü oyun ilerledikçe neler olup bittiği daha iyi açıklanıyor, o toy karakterimiz yaşadıkları sayesinde gittikçe olgunlaşıyordu. Takipçilerin dalga geçtiği diyaloglar da oturuyordu aynı zamanda. Ancak maalesef ilk üçlemedeki o gizemli heyecanı vermediğini ve oyundaki ana düşman ile daha en başlarda tanıştığımızı belirtmem gerek. Ayrıca birçok konunun tam olarak açıklanmadığını ve uçlarının açık bırakıldığını görmek, devam oyunlarının geleceğine dair ışık da tutuyor.
Her Ark’ın bir Pathfinder’ı olmasına rağmen diğerlerinden haber alınamadığı için her şey bize kalıyor tabii. Bu noktada asıl amacımız ise gerçekten yaşanabilir gezegenler bulmak ve kurtarabildiklerimizi kurtarmak. Burada kurtarmaktan kastım bahsettiğim “Remnant Vault”larını bulup aktif hâle getirmek fakat bunu yapmak için belirli adımlar atılması gerekiyor. Ayrıca bulduğunuz her şeyi “taramanızı” da tavsiye ederim zira kendi yarattığınız zırh ve silahlar, düşürdüklerinizden çok daha iyi oluyor ve bunları araştırıp yapmak için “Research Point” edinmeniz gerek. Nasıl mı? Tabii ki her şeyi tarayarak! Ancak benim gibi “completionist”, yani her şeyi bitirme takıntılı biriyseniz bu hiç de kolay değil.
Adım atılabilen gezegen sayısı az olmasına rağmen öylesine genişler ve o kadar çok yan göreve sahipler ki örneğin şahsen koca bir gün boyunca aynı gezegende dolaştığımı söyleyebilirim. Bu yan görevlerin peşinde koşarken ana görevin ne olduğunu unutabilirsiniz bile. (Şaka yapmıyorum.) Bu kadar görev varken görev takip mekanizmasının yetersiz kaldığını da ayrıca belirteyim zira bir seferde yalnızca tek bir görevi ana ekranda takibe alabiliyorsunuz ve diğerlerini unutmamak için dönüp dönüp Journal’a bakmanız gerekiyor. Bir şeyi unuttuysanız vay hâlinize! (Kesinlikle başıma gelmedi, nereden çıkartıyorsunuz?!)
Bu noktada belirtmem gereken bir başka şey ise neden gezegenlere geri gitmenin bir noktadan sonra işkence hâline geldiği…
Gizli yüklenme ekranları barındıran ME:A, gezegenler ve yıldız sistemleri arası geçişte bunu gerçek zamanlıymışçasına gösteriyor. Evet, geminin burnundan tüm atlayışları izliyorsunuz ve maalesef bunu iptal etme seçeneği ben oynarken yoktu. Gezegenlerin hepsini ziyaret edebiliyorsunuz ancak hepsine inemiyorsunuz. Bu ziyaret ettiğiniz gezegenlerin bazılarında tarama yapıp çeşitli materyaller elde edebiliyorsunuz. Gözünüzü korkutmasın, Mass Effect 2’deki gibi manuel bir tarama söz konusu değil ancak her gezegen atlayışınızda (evet evet, hepsinde) aşağıdaki ekran ile karşı karşıya kalıyorsunuz -ki bir benzeri de yıldız sistemlerini atlarken karşınıza çıkıyor. Neyse ki 1.05 yamasında bunu -en azından gezegenler arası geçiş yaparken- atlama seçeneği koyuyorlar. Kendi adıma beni çok yormadı zira keşfetmenin eğlencesini yaşıyordum ancak birçok insanı sıkacaktır.