Kendini diğer Olimposlulardan iyice izole eden Kratos, aynı zamanda Sparta ordusunu kullanarak tanrıların şehirlerine saldırmaya ve bütün Yunanistan’ı fethetmeye devam etti. Bütün yaşamın yaratıldığı yer olduğuna inanılan Rodos’a saldırdığında Athena bir kez daha karşısına dikilip Kratos’a bu yoldan vazgeçmesini, yoksa bütün Olimpos’un öfkesini üzerine çekeceğini söyledi. Savaş Tanrısı ona hiçbir şey borçlu olmadığını söyleyerek ordusuna bizzat yardım etmek üzere yeryüzüne indi. Tanrı suretinde Rodos’u yok etmeye başlayan Kratos’un önünde herhangi bir ordunun durması mümkün değildi. Derken bir kartal gelip Kratos’un tanrısal güçlerini çalıp o güçleri Helios’un devasa bronz heykeline aktardı. Güçleri olmadan heykelle baş edemeyeceğini anlayan Kratos çok zor durumda kalmıştı; neyse ki tam bu anda yardımına Zeus yetişti ve Kratos’a Olimpos Kılıcı’nı takdim etti. Bu kılıç zamanında Olimpos tanrılarının titanlara karşı isyanında Zeus’a iyi hizmet etmiş ve zaferin kazanılmasında büyük bir rol oynamıştı. Zeus, Kratos’a geriye kalan tanrı güçlerini ve ölümsüzlüğünü bu kılıca aktarması gerektiğini, böylece heykeli yenebilecek güce ulaşabileceğini söyledi; başka çaresi olmayan Kratos denileni harfiyen yerine getirdi. Zeus’un önerisi işe yaradı ve Spartalı tanrı kılıcın gücüyle gerçekten de heykele karşı koyabildi fakat ölümlü hâle geldiği için parçalanmış heykelin üzerine düşen eli tarafından ezildi. Son bir çabayla ölümsüzlüğünü geri almak için kılıca ulaşmaya çalıştığı sırada gücünü çalan kartal bir kez daha ortaya çıktı ve aslında bu kartalın Zeus’tan başkası olmadığı ortaya çıktı; Kratos’un Ares’in kaderini paylaşmasını arzulamadığını söyleyen Zeus, Spartalı kendisine itaat etmeyi reddedince Olimpos Kılıcını göğsüne saplayarak Kratos’u öldürdü.
Ruhu Yeraltı’na sürüklenen Kratos, titanların anası Gaia tarafından kurtarıldı. Gaia Kratos’a Zeus’un ve babası Cronos’un hikâyesini anlattı: Cronos, kendi evlatlarının ona karşı gelmesinden korktuğu için çocuklarını yemişti. Zeus’un annesi Rhea, onu gizlice kaçırmış ve aslen Gaia olan bir adaya saklamıştı. Gaia burada Zeus’a bakıp onu beslemiş, büyütmüş ve zamanı geldiğinde Cronos’a karşı intikamını alabilecek şekilde yetiştirmişti. Fakat Zeus sadece Cronos’tan intikam almakla kalmamış, kendi dövdüğü Olimpos Kılıcı’yla bütün titanları Tartarus’un derinliklerine sürgün etmişti. Şimdiyse intikam sırası titanlara geçmişti ve bunu başarabilmek için Kratos’un yardımını ihtiyaçları vardı.
Gaia’nın hediyesi olan kanatlı ve büyülü at pegasusla Olimpos’a geri uçmaya çalışan Kratos, artık tanrı olmadığı için içeri giremediğini fark etti. Gaia bunun yerine ona Mireler’i bulmasını ve geçmişe yolculuk ederek Zeus’un ihanetini engellemesini önerdi. Böylece Kratos da Mireler’i bulmak için yola çıktı. Yolu karlı bir dağdan geçen Kratos, burada Typhon adındaki bir titan tarafından alıkonuldu; pegasusu kıskıvrak yakalayan Typhon, Kratos tarafından kör edildikten sonra pegasusu serbest bırakmak zorunda kaldı. Bu sırada dağda Zeus tarafından insanlığa ilk ateşi verdiği için hapsedilmiş Prometheus’la da karşılaşan Kratos, bir türlü ölemeyen titanın ölmesine yardımcı olarak onun küllerinden titanların öfkesinin gücünü aldı.
Mireler’i bulmak için yolculuğuna devam eden Spartalı, bu esnada birkaç kez daha saldırıya uğradı. Bir grup grifin, pegasusu Yaratılış Adası’na giden yoldan saptırmaya çalıştı; Theseus ve Perseus adındaki yarı-tanrıları öldürdü; Hades’in işkencesinden kaçmış diriölü barbar kralı Alrik’le bir kez daha savaşıp kazandı; gorgon kraliçesi Euryale’nin kafasını koparttı ve Icarus’la gökyüzünde dövüşüp kanatlarını söktü. Oldukça yüksekten düşerken titan Atlas’ın üzerine inmeyi başaran Kratos, bu sefer Zeus’un düşmanı olduğunu ve kaderini değiştirmeyi amaçladığını söylerek Atlas’ın ilgisini çekti. Düşmüş tanrıya yardım etmeye karar veren Atlas, gücünün bir kısmını onunla paylaştı ve onu yüzeye geri yolladı.
Bu sırada yolu geriye kalan son Spartalı askerle kesişen Kratos, Zeus’un ona misilleme olsun diye Sparta’yı komple yok ettiğini öğrendi. Yaşama arzusunu kaybeden Sparta’nın Hayaleti, kendisine saldıran Kraken’ın getidiği ölümü kabullenmek üzereydi ki karısı Lysandra’ya ait bir görü gördü. Aslında Lysandra’yı taklit eden Gaia olan bu görü, ona güç ve yaşama arzusu verdi; kararlılığı yenilenen Spartalı Kraken’ı da öldürdü ve Mireler’in taht odasına ulaştı. Kaderini değiştirmek ve Zeus’un ihanetini engellemek istediğini söylediyse de herkesin yazgısından sorumlu üç kız kardeşten Lahkesis, buna izin veremeyeceklerini ve Zeus’u öldürmenin Kratos’un kaderinde olmadığını söyledi. Bunun üzerine Kratos’la aralarında bir dövüş patlak verdi; ikinci kız kardeş Atropos dövüşe müdahale edip Kratos’u zamanda geriye, Ares’le dövüştüğü ana götürdü. Amacı kılıç şeklindeki köprüyü yıkıp Kratos’un savaşı kazanmasını engellemekti. Fakat Kratos kılıcı savunmakla kalmayıp iki kız kardeşi bir zaman aynasına hapsettikten sonra aynayı kırmayı da başardı; böylece iki kız kardeş birden varoluştan silindiler. Geriye kalan ve Yazgı Dokuması’nı korumaya çalışan son kız kardeş Clotho’yu da katleden Spartalı, nihayet kaderi üzerinde kontrol kazanarak Rodos’ta Zeus’un ona ihanet ettiği ana geri döndü.
Olimpos Kılıcı’nı afallamış Zeus’tan çekip alan Kratos, tanrıların kralıyla amansız bir savaşa girişti. Zeus savaşın sonlarına doğru bir yıldırım saldırısıyla onu sersemletti; Kratos ise teslim oluyormuş gibi yaparak Zeus’u Athena’nın Kılıçları’yla bir kayaya mıhladı. Olimpos Kılıcı’nı Zeus’a tam saplayacakken Athena araya girerek kendini kılıcın önüne fırlattı ve baba – oğul katliamı döngüsünün artık bir son bulması gerektiğini söyledikten sonra Kratos’un ellerinde can verdi. Bunu fırsat bilen Zeus ise ağır yaralı bir şekilde kaçmayı başardı. Zeus’un babası olduğunu böylece öğrenen Kratos, Gaia’nın hatırlatmasıyla hâlâ zamanı ve kaderi kontrol edebildiğini anımsadı. Yazgı Dokuması’na döndü ve bir kez daha geçmişe dönerek titanlar ile tanrılar arasındaki savaştan titanları çekip şimdiki zamana getirdi. Titanların sırtında Olimpos Dağı’na tırmanırken Zeus’a oğlunun geri döndüğünü ve Olimpos’a yıkım getirdiğini haykırmayı da ihmal etmedi.