KİMDİR, NEDİR: KRATOS

Sparta, acımasız askerî eğitimi ve amansız savaşçılarıyla bilinirdi. Bu savaşçılar arasından bir tanesi vardı ki gözünü tanrılara meydan okurken bile kırpmamasıyla efsaneler arasındaki yerini tırnaklarıyla kazıyarak almıştı. İntikam aleviyle yanan bu savaşçı, yıllar içerisinde Sparta’nın Hayaleti, Ares’in Yumruğu, İşaretlenmiş Savaşçı, Yemin Bozan, Tanrıların Kölesi, Dünyaların Yok Edicisi gibi birçok lakapla anıldı ama muhtemelen en yaygın bilinen lakabı Savaş Tanrısı idi. Bu savaşçının adıysa Kratos’tu; Tanrıların Katili…

Kendisinden yaşça küçük erkek kardeşi Deimos ve annesi Callisto’yla birlikte yaşayan Kratos, yedi yaşına geldiğinde her Spartalı çocuk gibi eline mızrağını ve kalkanını alarak askeri eğitimine başlamış, hayatta kalmayı öğrenmek için ıssız dağlara yollanmıştı. Genç Kratos’un bilmediği ve hem onu hem de kardeşi Deimos’u diğer Spartalı gençlerden ayıran şey ise babalarının aslında Olimpos Dağı’ndaki tanrıların kralı Zeus olduğuydu.

Zeus fazlasıyla çapkın bir tanrıydı. Sıklıkla fâni formda dünyaya inip kadınlarla, nemflerle ve ilgisini çeken birçok canlıyla ilişkiye girerdi; ancak Olimpos’taki eşi Hera kıskançtı ve Zeus’un sayısız çocuğu olması onu çileden çıkartıyordu. Hera zamanında Kratos ve Deimos’un öldürülmesini talep etmişti ancak Zeus bu isteğe karşı çıktı ve çocukları Callisto’yla Sparta’da kendi hâllerine bıraktı. Ta ki kendi felaketine dair bir kehaneti öğrenene kadar… Kehanette oğulları arasından “işaretlenmiş savaşçı” olarak anılan birinin vakti geldiğinde Zeus’u katledeceği söylenmekteydi. Bunun olmasına izin vermeye niyeti olmayan Zeus, Ares ve Athena’yı fânilerin alemine yollayarak onlardan bu tanıma uyan çocuğu bulup öldürmelerini istedi. Ares ve Athena’nın uzun arayışları onları Sparta’ya yöneltti. Burada önce şehri bir sentor ordusuyla işgal ettiler ve kardeşiyle birlikte antreman yapmakta olan Kratos’u buldular. Deimos’un vücudundaki garip doğum lekelerini gören Ares, kehanetteki çocuğun Deimos olduğuna kanaat getirip çocuğu kaçırmaya çalıştı. Kratos küçük kardeşini canla başla savunmaya çalıştıysa da Savaş Tanrısı’na karşı koyamadı, sağ gözünün üzerine derin bir yara aldı ve ancak Athena’nın araya girmesiyle hayatta kaldı. Demios ise kehanetin önüne geçebilmek ve Zeus’u kaderinden korumak için ölüler diyarına hapsedildi. Kardeşinin kaybıyla derinden etkilenen Kratos, onun anısını yaşatmak için Deimos’un doğum lekesini vücuduna dövme yaptırdı. Böylece ne Zeus, ne Athena ne de Ares’in öngöremediği bir şekilde kendi kendini “işaretlemiş” oldu.

Genç Kratos ve Deimos

Sonraki yıllarda Sparta ordusunda başarılı bir şekilde yükselen Kratos, bu sırada Lysandra’yla tanıştı. Hayatı boyunca birçok kadınla birlikte olmuş olsa da Lysandra’yla aralarında derin ve doğal bir bağ olduğunu hissetti. Çok geçmeden evlendiler ve Calliope adında bir kızları oldu. Ancak Calliope onu zayıf düşüren bir deri hastalığından muzdaripti ve Sparta yasalarına göre zayıf olduğu için öldürülmesi gerekiyordu. Kratos’un ise kızını bir uçurumdan aşağı atmaya hiç niyeti yoktu. Kızının hastalığının başka çocuklara da yayıldığını öğrendi ve bir şifacıdan duyduğu ambrosia adındaki nektarı bulup kızını iyileştireceğine dair yemin etti. Efsaneler ambrosianın tanrıların nektarı olduğunu ve her türlü musibeti iyileştirebildiğini söylüyordu. Kratos’un farkında olmadığı şey ise bütün bu macera ve hatta Calliope’nin hastalığının bile tanrılar arasındaki bir iddiadan ibaret olduğuydu. Tanrılar kendilerine birer savaşçı seçmiş ve onları ambrosiayı bulmaya “teşvik” etmişti. Kratos da Savaş Tanrısı Ares’in seçilmişiydi. Ambrosiayı arayışı sırasında diğer seçilmişlerle karşı karşıya gelen Kratos hepsini tek tek öldürmeyi başardı. En son Hades’in seçilmişi barbar kralı Alrik’le karşı karşıya gelen Kratos, ordusunun çoğunu kaybetme pahasına ambrosiayı ele geçirmeyi başardı. Sparta’ya dönerek kızını iyileştiren Kratos, bir yandan da gösterdiği üstün başarılar sayesinde Sparta Kralı tarafından yüzbaşı rütbesine terfi ettirildi.

Şanına şan katan Kratos, kazandığı her savaşta zafere olan açlığının arttığını fark etmeye başladı. Lysandra’nın yalvarışlarına kulak asmadan daha çok sefere çıkmaya, ailesinden daha uzun sürelerle uzak kalmaya ve vaktini daha çok askerleriyle birlikte geçirmeye başladı. Bu askerlerden bir tanesi en zor ve kötü zamanlarda bile her daim suratında bir gülümseme olan Atreus’tu. Sırt sırta birçok savaşa girdiler fakat bir gün Atreus sayısız hayatı kurtarmak için kendi hayatını feda etti ve savaşın gidişatını değiştirdi. Kratos düşmüş savaşçıyı evine kadar kalkanının üzerinde taşıdı ve Sparta geleneklerine uygun olarak onun defnedilmesini sağladı. Zor zamanlarında Atreus’un anısı Kratos’a umut aşıladı ve bir örnek teşkil etti.

Barbar kralı Alrik

Günden güne büyüyen ordusuyla savaş üstüne savaş kazanan Kratos’un bu galibiyet serisi eski bir hasmına denk gelene kadar böyle sürdü. Doğudan gelen barbar kabilelerine komuta eden Alrik, ambrosiayı kaybetmiş ve Kratos’a yenilmiş olmanın verdiği intikam hissiyle onu ve ordularını darmaduman etti. Sayı üstünlüğü ve vahşilikleriyle Spartalıları ezen barbarlar Kratos’u köşeye sıkıştırdı. Tam Alrik intikamını bizzat almaya gelmişken Kratos, umutsuz bir yakarışla Ares’e seslendi ve düşmanlarını yok etmeye yardım etmesi şartıyla hayatını ona adayacağına söz verdi. Spartalıyı zaten gözüne kestirmiş olan Ares bu teklifi seve seve kabul etti ve Olimpos’tan bizzat inerek barbar ordusunu yok etti. Kratos’a hizmetinin ödülü ve bedeli olarak Kaos Kılıçları’nı bahşetti; bu silahların ilk kurbanı da böylece Alrik oldu.

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)