Dünya’nın üzerinde hareketsiz bir şekilde asılı kalmış olan Gezgin‘in ışığının sönmesiyle birlikte Altın Çağ da yavaşça karanlığa gömülmüştü. Gezgin’in yol göstericiliği altında büyüyüp gelişen insanlığı bu sefer hayatta kalmak için zorlu bir savaş bekliyordu. Zira Gezgin ve Karanlık’ın destansı savaşı galaksinin dört bir yanından ilgi çekmeyi başarmıştı ve bu savaşın yankılarını takip eden yeni ziyaretçiler Dünya’ya doğru ilerliyorlardı.
Bir yandan da hayatlarını kurtarmak için Dünya’dan kaçmış olan gemilerin bir kısmı (en azından Karanlık’ın elinden kurtulmuş olanlar) tekrar ortaya çıkmaya başlamıştı. Kendileri kadar şanslı olamayan parçalanmış gemilerin yıkıntılarından oluşan bir mezarlığa yerleşip oraya “Resif” adını veren bu gemilerdeki insanlar maruz kaldıkları enerji yüzünden değişmişlerdi. Derileri soluk mavi ve griye kaçan bir renge dönmüştü; gözleri insanüstü bir güçle parlıyordu. Ancak hepsinden önemlisi, damarlarında hem ışık hem de karanlıktan beslenen yeni güçler taşıyorlardı artık. Kendilerine “Uyanmışlar” adını veren bu grup aynı zamanda rüyalarında çeşitli görülere maruz kaldıklarını da fark ettiler. Çoğunluğu Resif’e yerleşmeyi tercih ederken bir kısmıysa Mars’ı kendilerine ait ilan etti. Çok az bir kısmıysa Dünya’ya geri döndü.
Ancak Uyanmışlar’ın aksine diğer ziyaretçilerin tamamı dostane değildi. Güneş sistemimize dışarıdan ulaşan ilk ırk Eliksni’ydi. Örümceğimsi, dört kollu bu canlılar da aynı insanlar gibi bir zamanlar Gezgin tarafından ziyaret edilmişlerdi. Gezgin’in katkılarıyla iyice gelişen ve birçok yıldız sistemini kontrol altına alan eliksni o zamanlar gururlu bir ırktı. Ta ki “Kasırga” olarak andıkları bir afete kadar. Dünyalarını yerle bir eden, eliksniyi bir daha sonsuza kadar değiştiren bu afet medeniyetlerini de çöküşe götürdü. İnsanlığa en karanlık anında yardım elini uzatan Gezgin, aynı şeyi eliksni için yapmadı ve uzaydaki yolculuğuna devam etti. Kasırga sonrasında hayatta kalmayı başaran eliksniler çetin bir sivil savaşın içine düştüler ancak en nihayetinde çok narin bir ateşkes sonucunda keçlerine atlayarak uzayın derinliklerine açıldılar. Birbirlerinden çok farklı amaçlara ve yapılara sahip onca eliksni hanesini ortak bir paydada buluşturan tek bir amaç vardı artık: Gezgin’i bulmak ve onu halklarına geri getirmek. Böylece Dünya’nın geride bıraktığı gezegenleri ve kolonileri yağmalayarak yavaşça Gezgin’in izlerini takip ettiler. Yollarına çıkan insanlar, ilk defa karşılaştıkları bu ırka “Işıksızlar” adını taktı.
Bu sırada Dünya’da hayatta kalmayı başarabilen az sayıda insan tekrar bir araya gelmeye çalışıyordu. Yeni kasabalar, ufak yerleşimler kurulmaya başlandı. Ayane Takanome adında bir kolcunun önderliğindeki bir grup, Gezgin’in altında toplanmaya başlamış olan insanları kollayarak güvenliklerini sağlamaya çalıştı. Bu sırada diğer yerleşimler de Gezgin’in insanlığa son armağanı aracılığıyla tekrar yaşam bulmuş Dirilenler‘in korumasında gelişmeye başladı. Ancak bu gücü suistimal edenlerin ortaya çıkışı da çok gecikmedi. Korumaları altına aldıkları yerleşim ve kasabalarda tiranlıklarını ilan eden bu savaşlordları, halka ağır yaptırımlarda bulunmanın yanında kendi aralarında da sıkça savaşıyorlardı. Işık’ın verdiği gücün bu şekilde istismar edilmesine katlanamayan Radegast ismindeki dirilen, kendi gibi düşünen başka dirilenlerle birlikte bu düzene baş kaldırdı ve savaşlordlarına karşı çıktı.
Radegast’a bu haklı savaşında ona Perun, Jolder ve Saladin gibi başka Işık-Taşıyanlar da eşlik etti. Savaşlordlarını bir bir ortadan kaldıran grup ne yazık ki kendi içinde kusursuz değildi. Bir yandan birbirlerinin güçlerinden çekinen ve bir gün savaşlordları gibi yoldan çıkabileceklerinden korkan grup, geçmiş çağların şövalyelerinden ilham alarak birbirlerini denetleyebilecek yeni bir oluşumun temelini attılar. Sivil halkın gardiyanları olmaya ant içen Işık-Taşıyanlar, o günden itibaren Demir Lordlar olarak bilindiler.