Bir sığınak aramak için manastıra gelen trol Zabra Hexx, burayı bir süre evi olarak kullandı ve kütüphanedeki kitaplardan Işık’ın yollarını öğrendi. Gümüş El Şövalyeleri, Terkedilmişler tarafından işgal edilen Lordaeron’un başkentinin yakınlarında bir üs aramak için manastıra geldiklerinde trolü buldular. Öldürülmek üzereyken Işık ile bağlantısı Alexandros Mograine tarafından teyit edilince ise hayatı bağışlandı. Zabra Hexx hayatını kurtardığı için ona teşekkür ettikten sonra manastırdan ayrıldı.
Gümüş El Şövalyeleri zamanla Kızıl Sefer oluşumuna dönüştü ve manastır da seferîlerin merkezi hâline geldi. Seferîler, insanlar haricindeki tüm ırklara düşmanca davranıyor, herkesin diriölü vebasının potansiyel taşıyıcısı olabileceğine inanıyordu.
Ne İttifak ne de Orda Kızıl Sefer’in varlığından memnundu. Terkedilmişler başkentlerine bu kadar yakındaki bir tehdidi ortadan kaldırmak istiyor, hâlen Lordaeron’da yaşayan insanlarsa Kızıl Sefer’i asıl amacına döndürmenin tek yolunun yozlaşmış liderlerini ortadan kaldırmak olduğuna inanıyorlardı.
İttifak ve Orda, geçen yıllarda Kızıl Manastır’a saldırılar düzenleseler ve liderleri Kızıl Komutan Renault Mograine öldürseler de manastır Kızıl Sefer’in kontrolü altında kalmaya devam etti. Pandarya kıtası oraya çıktıktan sonraki dönemde kimliği bilinmeyen ve başlıklı kıyafetiyle yüzünü gizleyen bir seferî, Kızıl Manastır’a yapılacak yeni saldırılar için kahramanları yönlendirmeye başladı. Kızıl Sefer artık iyice yozlaşmıştı ve bu çılgınlığa artık bir son verilmesi gerekiyordu.
Kızıl Manastır’a yeni bir saldırı düzenleyen kahramanları bekleyen ilk düşman, kan büyücüsü Thalnos olarak da bilinen Ruhyaran Thalnos’tu. Thalnos, Kızıl Sefer’deki ününü yeni üyelerin arındırılması için kullandığı gaddar işkence yöntemleriyle kazanmıştı. Bu sadist büyücü, diriölü vebasına yakalandığında dehşet verici bir iskelet olarak yeniden yükselmişti. Şimdiyse diriölü müritleriyle birlikte manastırın mezarlığında sinsice dolaşıyor, lanetli bölgesinden geçmeye cüret edenlere saldırıyordu. Kahramanlar, Kızıl Manastır’a girip mezarlıkta Thalnos’un karşısına çıktıklarında hiç tereddüt etmeden onun korkunç varlığına son verdiler. Böylece manastırın temizlenmesi yolunda ilk adım da atılmış oldu.
Pandarya’nın ortaya çıkmasıyla birlikte Azeroth’ta görülmeye başlayan pandaren elçiler, isteyenlere keşişlerin dövüş sanatlarını öğretmeye başlamışlardı. Pandarenlerin ölümcül keşiş yeteneklerini öğrettiği kişilerden biri de Kızıl Seferî Kardeş Korloff’tu. Korloff yeni yeteneklerini efendilerine gösterdiğinde ona bildiği her şeyi diğer üyelere de öğretmesi emredildi. Böylece Korloff ve öğrencileri, Kızıl Sefer’in keşişleri hâline geldiler. Önce öğrencilerini, sonra da Korloff’un kendisini alt etmeyi başaran kahramanlar, Kızıl Manastır’ın kalbindeki katedrale girdiler.
Katedralde onları Yüce Engizitör Sally Whitemane ve müritleri bekliyordu. Sally Whitemane, gençliğinde ailesinin Lordaeron’daki diriölü vebasına kurban gitmesine tanık olmuştu. Ailesi ve kardeşleri Musibet müritleri olarak dirildiğinde onları yok etmek zorunda kalmış, ruhu acı, pişmanlık ve öfkeyle dolmuştu. O günden beri ona huzur ve tatmin veren tek şey, diriölüleri yok etmek için dur durak bilmeden çalışmak olmuştu.
Korkusuz rahibe, Üçüncü Savaş döneminde Kızıl Komutan Renault Morgaine’in yanında Kızıl Engizitör olarak savaşmış, onu Musibet’in Yurtvadi’ye yapacağı saldırıdan haberdar etmişti. Komutan da onu Yurtvadi’ye göndermiş ve Sally Whitemane’in gelişiyle birlikte kaybedilmek üzere olan savaş kazanılmıştı.
Kızıl Sefer’de Yüce Engizitör hâline gelen ve diğer liderlerin ölümüyle seferîlerin bir nevi lideri konumuna yükselen Sally Whitemane, hayat amacını komutasındaki seferîlere de aktarmış ve kendilerinden olmayan kimseye güvenmeyerek onlara vebalı muamelesi yapmıştı. Geçmişte manastıra yapılan İttifak ile Orda saldırılarından sağ kurtulmuştu ve Renault Mograine yerine geçen Kızıl Komutan Durand ile birlikte kuvvetlerini yönetmeye devam ediyordu. Whitemane’in hayatta kalabilmesinin sırrı, muazzam diriltme yeteneklerinde saklıydı ve onu kalıcı olarak öldürmenin tek yolu, Kutsanmışların Kılıçları‘nı cesedine saplamaktı.
Başlıklı seferînin yönlendirmeleriyle manastırın içinde Kutsanmışların Kılıçları’nı bulan İttifak ve Orda kahramanları, Kızıl Komutan Durand ve Yüce Engizitör Whitemane’i öldürdüler. Whitemane öldüğünde ise başlıklı seferî kimliğini ortaya çıkardı: Kızıl Sefer’in sonunu getirmeye yardımcı olan Lilian Voss’tan başkası değildi. Lilian Voss, bir Kızıl Seferî olan Yüce Rahip Benedictus Voss’un kızıydı; ancak Terkedilmişler tarafından diriölü olarak diriltildiğinde bizzat babası onun öldürülmesi emrini vermişti. Oluşumun ne kadar yozlaştığını fark eden ve intikam almak isteyen Lilian’ın eşliğinde kahramanlar, Kutsanmışların Kılıçları’nı Whitemane’in cesedine sapladılar ve hayatına nihai olarak son verdiler…ya da en azından öyle sanıyorlardı.
Diriölü vebasıyla defalarca tanık olunduğu üzere ölümden geri dönmenin başka yolları da vardı. Yakan Lejyon, Azeroth’u işgal etmek için geri döndüğünde Kara Kılıç birliğinin ölüm şövalyeleri manastıra bir saldırı düzenlediler ve fanatik gruptan kalanlara karşı savaşarak Sally Whitemane’in cesedini ele geçirdiler. Böylece Whitemane, bir ölüm şövalyesi olarak yeniden diriltildi ve Kara Kılıç birliğine komuta eden ölüm lordunun Dört Atlısı‘ndan biri hâline geldi.