Yaratılışın Başlangıcı
Lorkhan, akranlarına bir yaşam, yeni bir düzen planıyla gelir: Ona göre ölümlü canlıların olduğu bir evren yaratılmalı ve Aedralar da bu düzenin bekçileri olmalıdır. Bu plan et’Adalardan bir kısmına çekici gelmez ve ilgilenmezlerken kimisi ise -ki bu büyük çoğunluğa tekabül eder- bu fikri benimseyip canlıları yaratmaya başlamışlardır.
Magnus’un Ayrılışı
Et’Adalardan en kudretlisi denebilecek olan Magnus, kainatın tasarımını yapmıştır. Kendisine “Mimar” da denmektedir. Yaşamın yaratılışı sırasında et’Adalar, kendi güçlerinin zamanla tükendiğini fark ederler zira yeni bir canlıya yaşam verirken kendileri yaşamlarını kaybetmektedirler. Lorkhan bunu bilmesine rağmen bu konuda diğer tanrıları uyarmamıştır; sonucunda hain ve hilebaz yaftası yer ve yaratılış aksar. Lorkhan’ın sahtekârlığını gören Magnus, evreni terk etmeye karar verir çünkü Nirn son derece dengesiz bir yapıya sahiptir ve gittikçe kötüleşmektedir; böylece Nirn’in sonunu görmektense ayrılmayı tercih etmiştir.
Magnus çok büyük bir büyü gücüne sahiptir ve ışığın atasıdır. Evreni terk ederken gökyüzünde bir delik açarak buradan çıkar ve açtığı delik güneşi oluşturur. Gökyüzünü oyarken ise geride bir miktar büyü gücü bırakır -ki bu da ileride canlıların kullanacağı büyünün temelini oluşturmuştur. Magnus’u takip eden ve ona saygı duyan diğer küçük tanrıcıklar olan Magna Ge‘ler de evreni yine gökyüzünde delik açıp terk ederler ve bunların açtığı delikler de yıldızları oluşturur. Magnus ve Magna Ge‘ler, saf ışığın ve ölümsüzlüğün bulunduğu yer olan Aetherius’a kaçarlar. Ayrıca Skyrim oyunundan hatırlayacağınız Sovngarde da burada yer alır.
Şimdi kapalı bir kutu düşünelim. Bu kutunun dışı sürekli aydınlık olan Aetherius olsun. Magnus ve Magna Ge‘ler bu kapalı kutudan çıkıp eski yerlerine dönerken kutunun yüzeyini delerler, sonucunda kutunun dışındaki ışık doğal olarak içeri sızar. Magnus’un açtığı delik en büyüğüdür ve haliyle güneş diye isimlendirilir. İşte gökyüzünün tasviri tam olarak bu şekildedir. Bu kutuya da Mundus denmektedir.
Bu noktadan sonra Magnus’un ve takipçilerinin Mundus ile, yani fani dünyayla işi kalmamıştır ve ebediyen geri gelmezler. Fakat bazıları Mundus’ta kalmayı seçer ve Ehlnofey ismini alır. Ehlnofey olanlar artık tanrılıklarını yitirmişlerdir. Bunların öncüsü olan Y’ffre, tüm tanrı gücünü feda edip bitkileri oluşturur.
Ehlnofeyler
Ehlnofeyler kendi içlerinde ikiye ayrılır; bir grup yeryüzünde kalır ve Y’ffre’yi örnek alırken bir grup ise yaratılışa yardım etmeye istekli olmasına rağmen kendilerini buna adapte edemezler ve Mundus semalarında gezinip dururlar. Bunlara Gezgin Ehlnofey denir. “Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” sözünü hatırlatırcasına yeryüzündeki ve havadaki Ehlnofeyler kavgaya tutuşur. Sonucunda Nirn gezegeninin coğrafi şekli ortaya çıkar. Aldmer kültürüne göre Gezgin Ehlnofeyler insan ırkını, yeryüzünde bulunanlar ise elf ırkını meydana getirir.
Yeryüzünde kalıp canlı hayatını oluşturan Ehlnofeyler birbirleriyle evlenip çocuk sahibi olurlar ve her yeni nesil ile güçleri biraz daha zayıflar. Nitekim zaman içerisinde tanrısal özelliklerini kaybederler.
Lorkhan’ın Cezalandırılması
Lorkhan’ın foyası meydana çıktığında Aedralardan bir grup onu yargılamaya karar verir. Mundus’ta kalan tüm tanrılar Balfiera Adası’nda toplanır ve burada Ur Kulesi’ni inşa eder (Adamantine Kulesi veya Direnni Kulesi olarak da bilinir). Bu kulenin tepesinde evrenin geleceği tartışılır. Tanrıların bir kısmı canlıların yaratılışını tamamlamayı kabul eder ve bunlar yukarıda bahsettiğimiz Ehlnofey’e dönüşür. Auriel’in başını çektiği bir grup ise Lorkhan’ı cezalandırmaya karar verir. Auriel’in bir numaralı adamı olan Trinimac öne çıkıp Lorkhan’ın kalbini sökse de unuttukları şey Nirn’in kendisinin Lorkhan’ın vücudunun bir parçası olduğudur. Kalp güler ve diğer tanrılara seslenir: “Bu Kalp, dünyanın kalbidir çünkü biri diğerlerini tatmin etmek için yapılmıştır.” Aslında kalp, Lorkhan’ın bedeni ile Nirn’ün köklerinin birbirine bağlılığına işaret ederek yok edilemeyeceğini söylemektedir. Auriel ise o anki hiddetiyle bir daha asla bulunamaması için kalbi bir okun ucuna geçirdikten sonra yayını gerip havaya fırlatır. Morrowind’e düşen kalp, burada Red Mountain’ı oluşturur. Lorkhan’ın geriye kalan cesedi ise göğe fırlatılır ve Nirn’ün uyduları olan Masser ve Secunda da bu şekilde oluşur.
Aedra ve Daedraların Rolü
Daedralar Mundus’u terk etmeyip burada kalırlar fakat yaratılışa yardım etmezler. Oblivion adında, kontrolün tamamıyla kendilerinde olduğu bir alt oluşum yapıp burada kalırlar. Sekiz Aedra ise Mundus’ta kalıp yaşamın düzenini koruma konusunda kendi aralarında anlaşırlar. Ayrıca fiziken kendilerini Nirn’den yasaklarlar; kendi içlerinde yaptıkları bir antlaşmadır bu. Lakin Daedralar böyle bir girişimde bulunmadığından Azize Alessia dönemine kadar Nirn’ü sık sık rahatsız edeceklerdir.