STARCRAFT ARŞİVLERİ – BÖLÜM 1: İHTİLAF ÇAĞI

Milyonlarca, hatta on milyonlarca yıl önce Xel’Naga adında gizemli, genetik bilimi konusunda inanılmaz gelişmiş bir ırk Samanyolu galaksisine ayak bastı. Yeni yaşam formlarının tohumlarını atma ve “kusursuz” ırkı oluşturma konusundaki takıntılarıyla elverişli buldukları dünyalara hayat getirmeye çalıştılar. Ancak bu çabaları uzun süre bir sonuç vermedi. Hayal kırıklığı içerisinde araştırmalarını galaksinin daha ücra köşelerine taşıyan Xel’Naga, aradığı cevabı Aiur adlı gezegende buldu: Telepatik açıdan gelişmiş, ancak oldukça primitif bir avcı kabilesi. Kendi hayat sürelerini uzatmak amacıyla özde ve formda saflığın arayışında olan Xel’Naga, keşfettikleri ırkın evrim sürecini yavaş bularak işleri hızlandırmak adına kabilenin gelişimine doğrudan müdahale etti. “İlk Doğanlar” yani Protoss adını verdikleri bu kabile de, yaratıcılarının müdahalesiyle hızla gelişim gösterdi ve onlara “Tanrı” gözüyle bakmaya başladı.

Ancak hızla gelişme gösteren tek şey Protoss bilimi ve psişik güçleri değildi. Protoss ırkının egosu ve kibri de aynı ölçüde ve hızla arttı. Kabileler kendi içlerinde gruplaşmaya, Xel’Naga’dan uzaklaşmaya başladılar ve zamanla tüm kabileler arasındaki psişik bağ körelmeye başladı. Kusursuz olması gereken “deneylerinin” başarısızlığa uğradığını gören Xel’Naga, Aiur’u terketmeye böylece karar verdi.Yaratıcıları tarafından terk edildiklerini fark eden Protoss ırkı ise bunu ihanet olarak gördü ve Xel’Naga’ya saldırarak bir kısmını öldürmeyi başardı. Ve hala galaksi tarihindeki en kanlı sivil savaşı olarak anılan “İhtilaf Çağı” böylece patlak verdi. Xel’Naga’nın gidişiyle başlayan bu delilik sonucunda Protoss gelişimi ve bilimi çok ciddi şekilde yavaşladı. Neredeyse bütün medeniyetleri yok olma seviyesine gelmişken, iki Protoss alimi savaşın karmaşasından kaçarak yaratıcılarının geride bıraktığı eserleri incelemenin bu savaşa bir son verebileceğine inanarak kabilelerini terk etti. Gerçekten de Savassan ve onun öğrencisi olan Temlaa, psişik bir bağ kurabildikleri khaydarin kristallerini keşfettiler. Aiur’un derinliklerindeki mağara kompleksinin tam kalbinde buldukları Xel’Naga yapımı bir yapay zeka olan devasa kristalden yaratıcılarına dair bir çok şey öğrenen Savassan, daha sonra bu bilgiler ışığında kabilesinin yanına geri döndü.  Kopan psişik bağları nedeniyle hem Xel’Naga’ya hem de birbirlerine karşı neredeyse şizofrenik bir nefret/sevgi çıkmazına girmiş olan Protoss’u tekrar birleştiren ve psişik bağlarını onaran Savassan, bu noktadan sonra “Khas” yani “Düzen Getiren Kişi” olarak anılmaya başlandı ve getirdiği öğretilere de “Khala” dendi. Böylece çoğunluğu tekrar bir araya gelen Protoss ırkı, üç kast ve yeni bir kabile oluşturdu.  Khas’ın etrafını saran savaşçılar ve öğrencilerden oluşan Ara kabilesi aynı zamanda yönetici kast haline geldi. Çok geçmeden Templar (savaşçılar) ve Khalai (işçiler ve zanaatkarlar) da yönetici kastın yanındaki yerini aldı.

lorekeeper starcraft aeon of strife ihtilaf savaşı dark templar khala adun aiur

 

Ancak her ne kadar Aiur’a büyük ölçüde barış gelmiş olsa da herkes Khala öğretilerini kabullenmiş değildi. Khala’nın getirdiklerinden korkup kaçan bir Protoss kabilesi de mevcuttu. Diğer kabilelere karşı herhangi bir kötü niyet taşımayan bu kabilenin tek isteği rahat bırakılıp kendi hallerinde yaşamaya devam etmekti. Ancak Khala’dan uzak yaşayan bu grubun ikinci bir İhtilaf Çağı’na sebep olacağından endişelenen Protoss konseyi, Adun adındaki genç bir Templar’ı göreve çağırdı. Raszagal adındaki genç bir tutukluyu sorgulamakla görevlendirilen Adun, sorgulama sonucunda Raszagal ve diğer Nerazimlerin görüşlerinin konseyin iddia ettiği üzere mantık dışı olmadığını gördü. Ne diğer kabilelere, ne de Khala inanışına karşı herhangi bir tehdit algılamayan Adun, asıl Nerazim’i öldürmeye başlamanın ikinci bir İhtilaf Çağı başlatacağına inanıyordu. Böylece Adun, konseye takip edip yakalamakla  sorumlu olduğu kaçak Nerazim grubunun yokedildiğine dair sahte kayıtlar sunarak, Raszagal ve diğerlerine kendilerini konseyden nasıl gizleyebileceklerini öğretti. Ancak Adun’un onlara öğretebildiğinden de hızlı öğrenmeye başlayan ve Khala öğretisinin disiplinine sahip olmayan Nerazim, güçlerini tam anlamıyla kontrol edemeyerek Aiur’da kontrolsüz psionik fırtınalar oluşmasına sebep oldu. Fırtına sırasında ölen kaçakların cesetlerini bulan Protoss meclisinin ellerindeki kayıtların sahte olduğunu farketmesi ise çok da uzun sürmedi. Adun’un ihanetinden dolayı sarsılmış olan konsey, olayın dışarıya sızmasını istemediği için ne Adun’u cezalandırabiliyor, ne de kaçaklara zarar verebiliyordu. Bu yüzden en iyi çözümün Nerazim’in Aiur’u sonsuza kadar terketmesi olacağına karar veren konsey, antik bir Xel’Naga gemisine yükledikleri kaçakları Aiur’dan sürgün etti. Nerazim’in Aiur’dan zarar görmeden ayrılacağına emin olmak için orada olan Adun’u gören konsey başkanı Kortanul ise, Adun’un bu hareketinden dolayı öyle öfkelendi ki doğrudan genç Templar’a saldırarak diğer konsey üyelerinin bile tepkisini çekti. Nerazim ise hayatlarını bir kez daha kurtaran Adun’u savunmak için Kortanul ve konseyle psişik bir savaşa girişti. Ortamı bir anda saran kaos, herkesi içine çekerken daha büyük bir trajedi yaşanmasını engelleyen isim yine Templar Adun oldu: Khala öğretilerini ve hiçliğin gücünü birleştiren mavi bir sisle kaçakları koruyan Adun, kullandığı büyük güç nedeniyle kendi bedenini tüketti. Bu noktadan sonra artık “Kara Templar” olarak da bilinen Nerazim, Adun’un büyük fedakarlığı sonucunda Aiur’u terketti.

 

Ne yazık ki Aiur’daki sorunlar henüz bitmemişti. Konsey açıkça “Kara Templar” olarak bilinen kaçakları sürgün ettiğini kabul etmek zorunda kaldı, ancak Adun’un hayatını bu Kara Templar “lekesini” temizlerken verdiği duyuruldu. Kara Templar efsanelerinde “Anakh Su’n” yani “Alacakaranlık Mesihi” olarak yer alan Adun’a büyük şükran duyan Nerazim, Adun’un aslında ölmediğine, sadece kullandığı gücün bedeli olarak başka bir varoluş düzlemine geçtiğine, ancak kehanetlerde gözüken bazı işaretler gerçekleştiğinde geri döneceğine inanmaya başladı. Böylece Adun, her iki taraf için de büyük bir efsane haline geldi. “En Taro Adun!” yani “Adun’un Anısına!” Templar kastı içerisinde hem bir selamlama, hem de bir savaş çığlığı haline gelirken, Kara Templar grubu ise “Adun Toridas!” yani “Adun Seni Korusun!” diyerek bu efsaneyi yaşatmaya devam ettiler.

Yüzlerce yıl boyunca yıldızlar arasında gezinen Kara Templar grubu, zamanla kafalarındaki psişik uzantıları kesmeyi bir gelenek haline getirerek psişik güçlerini kullanmak için “hiçlikten” beslenmeyi öğrendiler. Çeşitli gezegenleri ziyaret etmelerine rağmen hiçbir yerde çok uzun süre kalmadılar. Ta ki üzerinde bir Xel’Naga Tapınağı keşfettikleri Shakuras adlı gezegeni bulana kadar. Tapınakta Aiur’a ve daha bir çok başka dünyaya açılan geçitler keşfeden sürgünler, ışıktan beslenen Protoss bedenlerinin Shakuras’ın ışıksız ortamına adapte olması için yeteneklerini ve hatta biyolojilerini değiştirdiler. Ve böylece gölgelerde yaşamayı ve savaşmayı öğrenirken uzun bir süre sessizliklerini korudular…

lorekeeper starcraft aeon of strife ihtilaf çağı protoss shakuras

Shakuras gezegeni

 

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)