FALLOUT TARİHÇELERİ – BÖLÜM 2: BÜYÜK SAVAŞ SONRASI

23 Ekim 2077. Güneşli bir Cumartesi sabahı – en azından Pasifik saatiyle. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde hayat sakin ve nispeten mutluydu. Alelacele kahvaltı yapıp da geç kaldığı toplantısına yetişmeye çalışan stresli bir iş kadını, çalıştığı içecek firmasının yeni ürününü ülkenin bir ucundan diğer ucuna taşımakla görevlendirilmiş bir kamyon şoförü, uygulanan okul gezisinde bir grup ilkokul öğrencisini dizginlemekle görevli bir öğretmen ve o sabah güzel bir kahvaltı yapmaya karar vermiş mutlu bir aile… Bildiğiniz sıradan bir cumartesi işte. Sakin, canlı ve gelecekle ilgili yığınla planı olmasına karşın hemen sonrasında olacaklardan bihaber bir sabah…

En azından sirenler çalana kadar durum buydu.

Ve beraberinde düşen bombalara kadar…

Her şey gerçekten çok hızlı gerçekleşmişti. Tarihin en kanlı, daha doğrusu en yıkıcı savaşlarından biri, aynı zamanda en kısa sürede sonuçlananlardan biri olmuştu. Olayın ardında yatan sebep-sonuç ilişkisi ve getirdiği kibir, aç gözlülük ve en nihayetindeki akıl almaz aptallık ise daha köklü ve bir o kadar anlamsızdı. Sonu gelmeyecekmiş gibi kullanılan kaynakların yarattığı kaçınılmaz kıtlık, bunun altından sabırsız bir şekilde kalkmaya çalışan ülkelerin açgözlülüğü, bütün bu kıtlığın doğurduğu belli başlı agresiflik ve bu agresifliğin yarattığı akıl almaz yıkım… Elde sadece herkesin kaybettiği bir savaş kalmıştı.

Bu durum hikayenin başlangıcıydı elbette; sonu ise daha kanlı ve engin bir sebepsizlik içeriyordu. Bahsi geçen yıkımı öngören insanların birçoğu bunun her şeyin sonunu getireceğini düşünüyordu; lakin öyle olmamıştı. Tarihin en lanetli 2 saatinin sonucunda can çekişen Yerküre’den arda kalan pek bir şey olmamasına rağmen insanoğlu yine o hayatta kalma konusundaki kadim inadını sergileyerek kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyordu. Bunu ne kadar başarılı bir şekilde yaptığının cevabı ise Çorak Topraklar’da bu soruyu sorduğunuz kişiye bağlı…

Bu yazının asıl merkezi ise tam da bu konu ekseninde dönüyor işte — Büyük Yıkım’ın sonunda insanoğlunun olmazsa olmazı o bütünlük hissini, yeniden canlandırmaya çalışan gruplar hakkında bilgi vermek… Takdir edersiniz ki, bu sözü geçen grupların paylaştığı ortak özellikler, bir bütünlük arayışı içinde olmalarından öteye geçmiyordu. Bu da insanlığı, el birliğiyle uğraşıp, gezegene ve kendilerine getirdiği yıkıma bir son verip de kendilerini günahlarından arındırarak yeni bir altın çağa ulaşma çabalarının olması gibi (sözü geçen gruplar da dahil) herkesin arzuladığı, lakin kimsenin beceremediği pek de gerçekçi olmayan bir fikirden ziyade; farklı radikal fikir çatışmalarının doğurduğu ve sonu gelmez savaşların yaşandığı bir noktaya sürüklemişti. Bir diğer kanlı çağa yani…

Neyse. Yazının buradan sonrası, Çorak Topraklar’ın Kuzey Amerika kıtasındaki en büyük ve en tesirli grupları/organizasyonları/orduları hakkında ne çok uzun ne çok kısa, genellikle Spoiler’dan mahrum bilgiler barındıracaktır — en azından onları tanımanıza yetecek kadar. Lafı fazla uzatmadan o kısma geçip metni biraz daha didaktik hale çeviriyorum:

[well]Birlik

Tanım: Birlik, insanlığın kendi başına getirdiği muazzam belanın bir yan etkisi sonucu oluşmuş bir grup olarak nitelendirilebilir. Öyle ki, eski dünyanın ileri gelen insanları kendi topraklarını daha güçlü ve erdemli kılması için tasarladıkları belli başlı deneylerden bir tanesi olan, sıradan bir insanı tepeden tırnağa bir savaş makinesine çeviren bir virüsü hiç üretmemiş olsaydı; ne kendi ideolojilerini başkalarına empoze etmeye çalışan bu Birlik olurdu ne de benim bu satırları yazmak için bir nedenim. Birlik, en basit tabiriyle bir mutant ordusu, aynı zamanda da bir tarikattır. Çorak Topraklar’da onlara katılan herkesi de birer mutant yapıp katılmayanları ise gezegenin yüzeyinden silene kadar durmamaya yemin etmiş bir organizasyondur. Lideri, kendine Üstat diyen ve ne idüğü belirsiz bir şekilde korkunç derecede mutasyona uğramış bir insandır.

Birlik, tek başına hareket eden bir kuruluş olmamakla birlikte, adı altında bulunan iki ayrı grubun ortak amacı ve ortak yönetimi olduğu söylenebilir. Bunlar sırasıyla şöyledir:

Children of the Catedral

Katedralin Çocukları Logosu

  • Katedralin Çocukları: Katedralin Çocukları, Üstat’ın kendi planlarını örtbas etmesi için kurduğu, fazla aklı başında olmayan insanlara boş umutlar vaat eden bir tarikat, bir dindir. Gerçek hakkında çok da bilgisi olmayanlar bu tarikatın inanışlarının temelindeki nükleer alevlerin insanlık için yeni bir başlangıç olduğunu ve yakında yeryüzüne gelecek Üstat denen Tanrılarının da onlara barışçıl ve huzurlu bir çağ sunacağına inanır. Genellikle gerek inanışlarının kulağa çılgınca gelmesi, gerekse sergiledikleri tavırlar sebebiyle Çorak Topraklar’ın sakinleri bu tarikatı ne çok ciddiye almış ne de sürekli dillerinden düşmeyen şu Üstat denen varlığın gerçekliğine inanmışlardır.
  • Üstat’ın Ordusu: Üstat’ın Ordusu, adından da anlaşılacağı üzere Birlik’in askeri kolunu oluşturur. İçinde bulunan güçler ve üyelerin hepsi FEV ile genleri değiştirilmiş mutantlardır ve sırasıyla Supermutantlar, Centaurlar, Süzülenler ve Gececiler olarak bilinir. Supermutantlar ve Gececiler direkt olarak kaçırılan insanların mutasyona uğramış halleridir. Gececileri diğerlerinden ayıran ise ordunun elit birliklerini temsil etmeleri ve çoğu zaman Kullanıldığında kısa süreliğine görünmezlik sağlayan bir alet. teknolojisi ile sinsi taktikler kullanmalarıdır. Bununla birlikte Centaurlar (insan, köpek ve benzeri hayvanların karışımı) ve Süzülenler (yassı solucanların aşırı mutasyona uğramış halleri) ise ordunun bir nevi koruyucu köpekleri olarak kullanılır.

İlkeleri: Birlik, bir nevi Sosyal Darwinizm’i benimser aslında. Yerküre artık izbe ve yaşanılamaz bir haldedir. İnsanlık yaşamaya devam etmek istiyorsa ona adapte olması zorunludur. Bunu uygulamanın en kolay yolu da hali hazırda gezegenin yeni haline adapte olmayı başarmış; herhangi bir canlıyı daha büyük, daha zeki ve daha güçlü yapabilen FEV adındaki bir virüsü tüm insanlığa enjekte ederek medeniyeti bunun üzerinden Yeni Dünya Düzeni’ne ilerletmektir.

KuruluşuBirlik, kuruluşunu Richard Grey (ya da Richard Moreau) adıyla bilinen bir adama borçludur. Richard Moreau, 2092’de bilinmeyen bir sebepten dolayı işlediği cinayete kadar 8. Sığınak’ta bir doktor olarak hayatını sürdürüyordu. Sürgüne yollandıktan sonra ismini Richard Grey olarak değiştirerek güneye, civardaki en büyük yerleşke olan the Hub adındaki yere doğru yola koyuldu. Orada Harold denen bir karavan tüccarıyla tanıştı. Harold’un karavanının sürekli saldırıya uğraması nedeniyle ona yardım etmeye karar veren Grey, 2102 Mayıs’ında pılını pırtını toplayarak bir grup bilim insanıyla birlikte kuzeydoğuya, önüne gelene saldıran mutantların kaynağı gibi görünen konuma doğru yola koyuldu. Harold’un karavanlarına yapılan saldırıların genel konumunun da kuzey taraflarında olması, söz konusu sorunun ardında mutantların oluşunu bariz kılıyordu elbette.

Keşfe çıkan Richard, Harold ve bilim insanları, bu keşif gezileri sırasında Mariposa Askeri Üssü’ne — vaktiyle Birleşik Devletler’in FEV‘i tasarlayıp kurcaladığı alana — rastlamıştı.

Mariposa Askeri Üssü’ndelerken Harold ve Richard dışında herkes mutantlar ve üssün içindeki savunma sistemleri tarafından öldürülmüştü. Harold zar zor kaçmayı başarabilmesine rağmen, Richard üssün en alt katlarında, robotik bir kol tarafından bir FEV tüpüne sokulmuştu. Bir ay kadar tüpün içinde bırakılan Grey, uğradığı mutasyon sonucu biçimsiz, yarı sıvı bir hale dönüşmüştü. Bu biçimsiz halini biraz daha kontrol edilebilir hale sokmak adına kendisini üsteki bilgisayar ekipmanlara bağladığında, üssün civarında gezinen insanları kandırarak onları içeriye soktuktan sonra kendisinin bir parçası haline getirebilme özelliği kazanmıştı. Ancak özümsediği bedenler, yan etki olarak Grey’in çoklu kişilik bozukluğu geliştirmesine sebep olmuştu.

Bir zamanlar Richard Grey olarak bilinen kişi artık kendisine Üstat diyen, birden fazla kişiliğe sahip bir varlığa dönüşmüştü. Git gide daha güçlü ve daha büyük hale geldiğinde, bu uyguladığı kap ve özümse stratejisinin insanlığı kurtarabileceği gibi bir fikre kapılarak herkesi kendisi gibi mükemmel hale getirip, insanlığı tek bir amaç altında birleştirecek bir plan üzerinde kafa yormaya başlamıştı.

2103 yılında bu planını mükemmelleştirmeyi başaran Üstat, yakalamayı başardığı insanları FEV tüplerine sokarak bugünlerde Süpermutantlar olarak bilinen büyük, yeşil ve kaslı insansılara dönüştürmüştü. Ne yazık ki kaçırdığı insanlar mutasyona uğradıktan sonra kendisi gibi olmak yerine beyinsel faaliyetlerinin çoğunu kaybetmiş gayet aptal yaratıklar haline geldiler. Zamanla Üstat fark etti ki sadece ve sadece genleri savaş sonrası herhangi bir mutasyona uğramamış insanlar beyinsel faaliyetlerini kaybetmeden kalabiliyordu — ki böyle birini bulmak da Çorak Topraklar gibi bir yerde gerçekten de epey zordu.

2130’un Büyük Kış’ında Üstat, ordusu için nitelikli herhangi bir insan bulmakta zorlanıyordu. 2131’den 2135’e kadar ordusuna katacak birilerini bulma umuduyla civar karavan tüccarlarına saldırmaya başlamıştı. Ortadan bir bir kaybolan karavanların çöl yaratıklarının saldırısına uğradığı düşünüldüğü için kimse bu kayboluş olaylarını araştırmaya da tenezzül etmiyordu. Takvimler artık 2137’yi gösterdiğinde, hızını alamayan Üstat artık deneylerinin ne kadarının başarıya ulaştığını umursamadan kitlesel olarak Süpermutant yaratmaya başlamıştı — ki genel oran aşağı yukarı 6’da 1’e denkti. Hayatta kalmayı başaranlar, bu şekilde Üstat’ın Ordusu haline gelmişti.

2152 yılında, Üstat artık dillerden düşmeyen bir efsane haline geldiğinde Morpheus adında biri tarafından yönetilen bir kıyamet tarikatı onunla iletişime geçmişti. Normal insanların bulunduğu yerleşkelere de casus yollayabileceğini fark eden Üstat, kendi yanına çektiği bu yeni piyonları değiştirmeden himayesi altına aldı. 2155’de eskilerin Los Angeles’ı, şimdinin Boneyard‘ının güneyinde bulunan prototip bir Vault-Tec barınağını keşfetti. İçindeki fırsatları, bölgeyi ve sığınağın “uygun” yapısını gördükten sonra kendisini ve söz konusu tarikatı ordusuyla birlikte buraya mevzilemeye karar vermişti. Bu yerleşkenin hemen üzerine kendi katedrallerini inşa eden ve Morpheus tarafından yönetilen Katedralin Çocukları da artık Üstat’a bağlı bir tarikat haline gelmişti.

Ve böylece Birlik doğmuştu.

[/well]

[well]

Brotherhood of Steel

Çeliğin Kardeşliği Logosu

Çeliğin Kardeşliği

Tanım: Çorak Topraklar’ın en kadim ve köklü organizasyonlarından biridir. Kuruluşları büyük yıkımdan hemen sonraki birkaç ay kadar geriye gidiyor. Hatta bazı iddialar, Çeliğin Kardeşliği’nin aslında Birleşmiş Devletler ordusunun son kırıntıları olduğunu bile söylemekte. Kullandıkları antika fakat gelişmiş donanım, nispeten disiplinli olmaları ve iyi eğitimli oluşlarından edinilen izlenim buydu. Kısmen doğru da sayılır, zira başlangıçları kaçak bir asker grubu ve bilim insanlarına dayanmakta ne de olsa…

Grubun belli başlı görevlere adanmış belli başlı rütbeler bulunuyor bir de. Bunlar alfabetik sırayla şöyledir:

  • Acemiler: Adından da belli olacağı üzere Kardeşlik’e alınan yeni üyeleri kapsayan rütbedir. Bunlar kısmen yardım edilen kabilelerden, kısmen herhangi birinin gruba üye olmasından oluşsa da çoğunlukla tarikatta doğanlar tarafından oluşmaktadır.
  • Kıdemliler: Kardeşlik’in en yüksek rütbeli üyeleridir. Bundan daha da yükseği Maxson aile ağacının ölmüş ya da hâlâ hayattaki üyeleridir — ki onlar da zaten bu konseyi yöneten yüksek kıdemli bireyler olarak yönetimi nesilden nesile aktarırlar. Grubun bilgeleridirler ve gerek savaş gerekse de bilimsel alanda görüşleri her daim dikkate alınır.
  • Koruyucu: Kardeşliğin elit askerleri, hatta bir nevi komandoları olarak da düşünülebilir. Genellikle çok gizli görevlere atanan Koruyucular, sadece Kıdemliler’den emir alıp onlara rapor verirler.
  • Şövalyeler: Acemilerin eğitimden sonra kazandığı rütbedir. Bir nevi piyade görevi yaparlar. Stratejik dehalar ya da tam donanımlı ölüm melekleri olmasalar da eğitimleri sırasında aşılanan aşırı disiplin onları yeterli savaş makineleri haline getirmiştir.
  • Paladinler: Kardeşliğin yüksek rütbeli askerleri ve komutanlarıdır. Acımasız ve radikal olmalarıyla ünlüdürler ancak nadiren de olsa bazı istisnaların gözlemlendiği de olmuştur aralarında.
  • Yazmanlar: Bilginin koruyucuları, teknolojinin geliştiricileri ya da kendi deyimleriyle organizasyonun “beyinleri”‘dir. Gerek entellektüel gerekse de teknolojik anlamda Çeliğin Kardeşliği’nin elinde ne varsa öncelikle Yazmanlar tarafından titizlikle düzenlenip geliştirilir. Organizasyonun sakladığı onca bilgiyi korumakla yükümlüdürler ve askerler tarafından kullanılan çoğu silah, zırh ve aygıt bu grup tarafından geliştirilmiştir. Özetle grubun bilim insanları olarak tanımlanabilirler.

İlkeleri: Çeliğin Kardeşliği, var oluşunun ardında birçok sebep barındırsa da en temel ve bilinen misyonu büyük savaşın yarattığı yıkımdan arta kalan teknolojik kırıntıları toplayıp eski dünyanın günahlarının tekrarlanmasını önlemek için bu parçaları saklayarak korumaktır. Grubun inanışlarına göre eski dünyanın ardında bıraktığı miras olan savaş, insanoğlunun sonunu henüz getirememiş olsa da ardında kalan ölü dünyanın bizi zamanla yer yüzünden silecek ya da en azından kaçınılmaz bir cehalete sürükleyecektir. Bunu engellemenin en iyi yoluysa eski dünyanın dur durak bilmeden yaydığı irfanı ve geliştirdiği teknolojiyi korumak, kontrol altında tutmak ve yeri geldiğinde çoğaltmak, geliştirmektir.

Kuruluşu: Organizasyonun bulunuşu savaştan hemen sonrasına kadar dayanmaktadır — ki bu da onları bir hayli tecrübeli ve bilge bir organizasyon kılmaktadır. Aslında grubun resmi kuruluşu kısmen 10 Ekim 2077’ye (savaştan 13 gün öncesine), hükümet lehine bir proje üzerinde çalışan Kaliforniya’daki bir West-Tek tesisine kadar dayanmakta. 3 Ocak 2076’da tesisi Albay Robert Spindel’in önderliğinde denetlemek için yollanan takımda Birleşmiş Devletler subaylarından Roger Maxson da bulunuyordu. Yaklaşık 1 sene kadar sonra söz konusu takım Mariposa Askeri Üssüne atandı. Roger Maxson ve silah arkadaşları, West-Tek bilim insanlarının insani olmayan deneylerde ordu tutsaklarını kullanarak onların genetiğiyle oynadıklarını keşfettiler. Bu talihsiz gerçeğin ortaya çıkmasıyla üssün morali düşerken aralarında Albay Spindel’in de bulunduğu bazı intiharlar vuku buldu. Özellikle de albayın ölümü, üssün komutasının Maxson’un üzerine kalmasına sebep olmuştu. Askerlerin desteğiyle liderliği eline alan Maxson’un ilk hamlesi West-Tek’in baş bilim insanı Robert Anderson’ı sorgulamak oldu. Bu süreçte Anderson ve onun emri altındaki bilim adamlarının çoğu Maxson ve silah arkadaşları tarafından yargılanarak infaz edilmişti.

20 Ekim 2077’de, Maxson üssün komutanlığını resmen ele alarak radyo aracılığıyla Birleşmiş Devletler ordusundan terkini ilan etti. Bu ilanına ne hükümetten ne de ordudan herhangi bir yanıt alamayan Maxson, aradığı cevabı üç gün sonra bulacaktı: 23 Ekim 2077. Bombaların düştüğü gün.

Mariposa Askeri Üssü, sıkı güvenlik protokolleri sayesinde yıkımdan sağ çıkmayı başarmıştı. Ancak etraflarında kalan diğer her şeyin ölümüne şahitlik etmiş olan Maxson ve takımı, ilk şok durumunu atlattıktan sonra üssü kaderine terk edip artık Çorak Topraklar halini almış bölgeye adım attılar. Ekibiyle birlikte bir süre dolaşıp duran Maxson, sonunda hükümet sığınağı olan Lost Hills‘e denk geldi. Lost Hills’i ana karargahları yapan grup, zamanla Çeliğin Kardeşliği adını aldı.

[/well]

[well]

Followers of the Apocalypse

Kıyametin Havarileri Logosu

Kıyametin Havarileri

Tanım: Savaştan sonra Kaliforniya’nın Dayglow adındaki şehrinde ortaya çıkan Kıyametin Havarileri, belki de Çorak Topraklar’ın en vicdanlı ve iyi niyetli örgütüdür. İlkeleri ve amaçları temelde Çeliğin Kardeşliği’ne benzese de yöntemleri tamamen farklıdır. Çeliğin Kardeşliği ele geçirdiği her türlü teknolojiyi saklayıp kendi amaçları doğrultusunda kullanma gayesi güderken Kıyametin Havarileri için öncelikle insanlara yardım etmek esastır. Genel olarak Batı Yakası’nda bulunan grup, aynı zamanda Çorak Topraklar’ın en zengin grupları arasındadır.

Kıyametin Havarileri oldukça mütevazı ve herkese açık bir organizasyondur. Üyeleri çoğunlukla başıboş gezen doktorlar, araştırmacılar, bilim insanları ya da Teşkilat ve Çeliğin Kardeşliği’nin eski mensuplarından oluşmaktadır. Prensipleri gereği pasifist olsalar da olası bir tehdit altında kendilerini ve organizasyonlarını korumak konusunda kararlıdırlar.

İlkeleri: Çorak Topraklar’da bolca bulunan ihtiyaç sahibi insanlara her daim yardım etmek ve Çorak Topraklar’ın amansız vahşetini bir parça olsun azaltmak grubun temel ilkesidir. Bilginin önemini insanlara yaymak ve kaybolmasını engellemek adına korumak, Büyük Savaş’ın kesinlikle tekrarlanmamasını sağlamak da başlıca önemli amaçları arasında yer alır.

Kuruluşu: Bir zamanların San Diego’su, West-Tek araştırma tesisi olan ve savaş sırasında tam ortasına kıtalar-arası balistik füze düşen bölge,“Glow” olarak anılan yere yakınlığından dolayı Dayglow olarak anılmaya başlanmıştı. Füzenin düştüğü alandan açığa çıkan büyük radyasyon kalıntısı yüzünden halkının çok ciddi bir kısmı ölmüştü. Bütün yakınlarını ve tanıdığı herkesi kaybeden Nicole adında bir kadın tarafından bu duruma bir son vermek adına kurulmuştur. Dayglow’dan ayrılıp şehrine batısına, eskiden Los Angeles, şimdiyse Boneyard olarak bilinen bölgedeki bir kütüphaneye yerleşmişlerdir. Kütüphanede A’dan Z’ye birçok bilgiyle kutsanan grup, kendilerini ve çevrelerindekileri eğitmeye ve bilgilendirmeye başlayarak örgütlenmiş ve Bilginin Koruyucuları olarak görevlerini üstlenmişlerdir.

[/well]

Kategoriler
Yazarlardan İnciler
“Çünkü klasiklerin klasik olmasının bir sebebi vardır. Özellikle de üzerine tüm hasar modifikasyonlarını bastığınızda.”
-Burcu (Amansızca Horizon: Zero Dawn överken)